Taraflar arasındaki 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun (2942 sayılı Kanun) mülga 17 nci maddesi uyarınca tescil istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu Muğla ili, Milas ilçesi, *** köyü, *** parsel sayılı taşınmazın tamamının usulüne uygun olarak kamulaştırıldığını, kamulaştırmanın kesinleştiğini; ancak davalılar tarafından tapuda ferağ verilmediğini, dava konusu 29120 m² yüzölçümlü taşınmazın 5800 m²sinin tapu kaydının iptali ile davacı idare adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar cevap dilekçesi sunmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile tescili talep edilen dava konusu taşınmazın, dava açılmadan önce davacı adına tescil edilmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu edilen yerin davadan önce tescil işlemlerinin yapıldığını, davanın konusuz kaldığına ilişkin karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davaya konu edilen 5.800,00 m² için davacı idare adına davadan önce tescil işlemi gerçekleşmiş olmasına rağmen mevcut davanın açıldığı, yargılama sırasında gerçekleşen bir tescil olmayıp burada davanın konusuz kalmasından bahsedilemeyeceğinden mahkemenin kararında bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin birinci alt bendi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı idare vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık; 2942 sayılı Kanun’un mülga 17 nci maddesi uyarınca tescil istemine ilişkin davada, dava tarihinden önce tescil işleminin gerçekleşmiş olması halinde davacının, dava açmakta hukuki yararı bulunup bulunmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 2942 sayılı Kanun’un mülga 17 nci maddesi.
3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davacı idare vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Dava konusu Muğla ili, Milas ilçesi, *** Köyü *** parsel numaralı 29.120,00 m² yüzölçümlü taşınmazın 19.10.2020 tarihli ve *** yevmiye numaralı ifraz işlemi ile ifraz edilerek *** ve *** nolu parseller olduğu, *** nolu parselin 29.064.00 m² yüzölçümlü tarla vasfında, *** nolu parselin 56.00 m² yüzölçümlü direk yeri vasfında iken *** nolu parselin 29.04.2021 tarih ve *** yevmiye numaralı ifraz işlemi sonucunda tekrar ifraz edilerek *** ve *** nolu parsellerin oluştuğu, *** nolu parselin 23.264.00 m² yüzölçümlü tarla vasfında olup 1/2 hissesi davalı Özge Şumrud ve 1/2 hissesinin de davalı Aylin Çılık adlarına kayıtlı olduğu, *** parsel sayılı 5800.00 m² yüzölçümlü taşınmazın Boru Hattı ve Servis Yolu vasfında olup tamamının davacı AAAAA Anonim Şirketi adına kayıtlı olduğu, davanın ise ifraz işleminin yapıldığı 29.04.2021 tarihinden sonra 14.10.2021 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
4. Dava açıldıktan sonra ortaya çıkan bir olay nedeniyle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek bulunmuyor ise, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebileceği ve böyle bir durum söz konusu olduğunda mahkemenin yargılamaya devam etmesine gerek olmadığından bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verileceği dikkate alındığında, davacı idare vekilinin davanın konusuz kaldığı yönündeki temyiz itirazları yerinde değildir.
5. Buna karşın, dava şartları 6100 sayılı Kanun’un 114 üncü ve 115 inci maddelerinde düzenlenmiş olup, davanın esası hakkında yargılama yapılabilmesi için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllerdir.
Dava şartlarından biri olmadan açılan dava da, açılmış (var) sayılır, yani derdesttir. Ancak, mahkeme, dava şartlarından birinin bulunmadığını tespit edince, kural olarak davanın esası hakkında inceleme yapamaz; davayı (kural olarak) dava şartı yokluğundan (usulden) reddetmekle yükümlüdür .
6100 sayılı Kanun’un 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendine göre davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması bir dava şartıdır. Maddenin gerekçesinde; “Burada sözü edilen hukuki yarardan maksat, davacının sübjektif hakkına hukuki korunma sağlanması hususunda mahkemeye başvurmasında hâlihazırda hukuken korunmaya değer bir yararın bulunmasıdır. Bir başka ifadeyle, davacı hakkına kavuşmak için, hâlihazırda mahkeme kararına muhtaç konumda değilse onun hukuki yararının bulunduğundan söz etmek mümkün değildir.” şeklinde açıklanmıştır. Davacının dava açmaktaki yararının hukuki, korunmaya değer, güncel ve dava açıldığı anda var olması gerekmektedir.
Davacının dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalı ve davacı mahkemeyi gereksiz yere uğraştırmamalıdır (Arslan, Ramazan; aktaran: Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, önsöz VII).
Bu ilkeden hareketle, bir davada hukuki menfaatin bulunup bulunmadığı konusu mahkemece tarafların dava dosyasına sunduğu deliller, olay veya olgular çerçevesinde (kural olarak davanın açıldığı tarihe göre) kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmelidir. Bu sayede, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence de sağlanmış olmaktadır (Pekcanıtez, H., Medeni Usul Hukuku, 15. Bası, İstanbul 2017, s. 946-949).
6. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava açıldığı tarihte, dava konusu *** parsel sayılı taşınmazdan ifrazen oluşan *** parsel sayılı 5800.00 m² yüzölçümlü taşınmazın Boru Hattı ve Servis Yolu vasfı ile tamamının davacı AAAAA Anonim Şirketi adına kayıtlı olması nedeniyle davacı idarenin dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı anlaşıldığından, davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, tescilin dava tarihinden önce gerçekleştiği gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmiş olması bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibarıyla doğru bulunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması, 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası hükmü gereğidir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Davacı idare vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı idare vekilinin Bölge Adliye Mahkemesince yapılan değerlendirmeye yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile sonucu itibarıyla doğru olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
01.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.