Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince; temlik sonrası mirasbırakanın dava konusu taşınmazları kullanmaya devam ettiği, mirasbırakanın satma ihtiyacı bulunmadığı, davacıya bağışlanan taşınmaz üzerinde inşa edilen evin temlik tarihinden önce tamamlandığı, davalı savunmasının temelsiz kaldığı, mirasbırakanın mal kaçırma amacının kanıtlandığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nin 353/1.b.2 maddesi gereğince hükmün ortadan kaldırılması ile davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.02.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat gelmedi. Temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldi, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası...’ün maliki olduğu 164 ada 9 ve 10 parsel sayılı taşınmazlarını 07/04/1988 tarihinde davalı oğlu ...’a satış göstererek temlik ettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
Davalı, davacı ile aynı evde ikamet etmekte iken aralarında çıkan huzursuzluk nedeniyle mirasbırakanın maliki olduğu dava dışı 175 ada 7 sayılı parselini 1988 yılında bağış yoluyla davacıya devrettiğini, davacının bu parsel üzerinde ev inşaatına başladığını, evi bitirebilmesi için mirasbırakanın dava konusu taşınmazları kendisine sattığını, satış bedelini davacının alıp, evini tamamladığını, satışın bedel karşılığı yapıldığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin bedel karşılığı yapıldığı, satış bedelinin davacıya ödendiği ve mirasbırakanın davacıya bağışladığı taşınmaz üzerine davacı tarafından satış bedeli ile ev yapıldığı, mal kaçırma amacı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinafı üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince; temlik sonrası mirasbırakanın dava konusu taşınmazları kullanmaya devam ettiği, mirasbırakanın satma ihtiyacı bulunmadığı, davacıya bağışlanan taşınmaz üzerinde inşa edilen evin temlik tarihinden önce tamamlandığı, davalı savunmasının temelsiz kaldığı, mirasbırakanın mal kaçırma amacının kanıtlandığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nin 353/1.b.2 maddesi gereğince hükmün ortadan kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1918 doğumlu mirasbırakan ...’ün 09.01.2000 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı oğlu ... ile davalı oğlu ...’ü bıraktığı, mirasbırakanın maliki olduğu dava konusu 164 ada 9 ( 183 m2’lik samanlık ve arsa ) ve 10 ( 430 m2’lik bahçeli ahşap ev ) parsel sayılı taşınmazlarının tamamını 07.04.1988 tarihinde satış suretiyle davalı ...’a temlik ettiği kayden sabittir.
Öte yandan, mirasbırakanın ölümü ile geriye tam malik veya paydaş olduğu 16 parça taşınmaz bıraktığı, bu taşınmazların 14.05.2002 tarihinde taraflara miras payları oranında intikal ettiği anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nin 190. ve 4721 sayılı TMK’nin 6. maddeleri uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Bu anlamda davacı, temlikin muvazaalı yapıldığını ispat etmelidir.
Somut olayda, dinlenen davacı tanıkları, çekişmeli temlik ile ilgili bilgilerinin olmadığını belirterek, genel olarak soyut beyanlarda bulunmuşlardır. Davalı tanıkları da temlikin muvazaalı olduğuna dair herhangi bir beyanda bulunmamışlar, davalı savunmasını doğrulamışlardır. Ayrıca dosya kapsamında, mirasbırakanın davacı oğlundan mal kaçırmasını gerektirecek somut bir nedenin varlığı ortaya konulamamıştır. Öte yandan mirasbırakanın mal kaçırmak istemesi halinde geriye azımsanmayacak miktarda taşınmaz bırakması da hayatın olağan akışına aykırıdır.
Bölge adliye mahkemesince, davalının savunmasını ispat edemediği kabul gerekçelerinden biri yapılmış ise de, öncelikle, çekişmeli temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu davacının ispat etmesi gerektiği, davacı tarafın dosya kapsamından iddiasını ispat edemediği anlaşıldığından ispat yükünü ters çevirmek suretiyle sonuca gidilmesi hatalıdır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09/02/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.