ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Korkutma - Fesih Beyanı - Hak Düşümü - Sebepsiz Zenginleşme

24-09-2020 - 907

Korkutma - Fesih Beyanı - Hak Düşümü - Sebepsiz Zenginleşme


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi
2016/3216
2019/2893
2019-04-30





Özet:

  • Korkutmadan söz edilebilmesi için tehdidin sözleşmeyi yapan kimseye veya yakınlarına yönelik olması ve bu haksız ve hukuka aykırı eylem ile sözleşme arasında açık bir illiyetin bulunması gerekir.
  • Bu konuda ispat yükümlülüğü davacıya aittir.
  • Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıl içinde karşı tarafa yöneltilecek şekle bağlı olmayan irade beyanı ile sözleşme feshedilebilir.
  • Bu durumda sözleşme geçmişe yönelik olarak ortadan kalkar ve edinilen değerler sebepsiz zenginleşme kurallarına göre iade edilebilir.

 

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 30.04.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.

-KARAR-

Dava, ikrah hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, davalının, çocuklarına zarar verme tehdidi ile maliki olduğu dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın adına devrini sağladığını ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

Davalı, bedelini ödeyerek taşınmazı satın aldığını, davanın süresinde açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, ... parsel sayılı taşınmazdaki 40/300 payının tamamını 01.04.2011 tarihinde davalı ...'a satış suretiyle devrettiği, davacının eldeki davadaki iddiaları doğrultusunda ... Cumhuriyet Başsavcılığına 2011/114502 soruşturma dosyasında yaptığı şikayetin takipsizlikle sonuçlanıp bu kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 37. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 29.) maddesine göre, bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK'nin 38. (BK'nin 30.) maddesinde belirtildiği üzere korkutmadan (ikrahtan) söz edilebilmesi için, tehdidin sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız (hukuka aykırı) sayılması, illiyet bağının bulunması, yani sözleşmenin tehdidin yarattığı korku sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırılabilir.

Hemen belirtmek gerekir ki, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. (TBK'nin 39. m.) Sözleşme iptal edilmekle yapıldığı andan itibaren ortadan kalkacağı için, yerine getirilen edim istihkak davası (tapulu taşınmazlarda iptal ve tescil davası), bunun mümkün olmadığı hallerde sebepsiz zenginleşme davası ile geri istenebilir.

Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.

Somut olaya gelince: davalının ikrah suretiyle tapu müdürlüğüne götürerek dava konusu ... parsel sayılı taşınmazın adına devrini sağladığı şeklindeki şikayetin takipsizlikle sonuçlanması, tanıklarının olayla ilgili görgüye dayalı bilgilerinin olmaması karşısında davacının iddiasını kanıtladığını söyleyebilme olanağı yoktur.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.

Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

KARARI YAZDIR


Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları