ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Korkutmak Amaçlı Tüfek Doğrultma - Kasten Öldürme - Bilinçli Taksir

15-01-2022 - 516

Korkutmak Amaçlı Tüfek Doğrultma - Kasten Öldürme - Bilinçli Taksir


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
2018/156
2021/175
2021-04-27





Özet:

Somut olayda, maktulü korkutmak amacıyla hareket eden suça sürüklenen çocuk, elindeki tek kırma tüfeği maktulün bulunduğu yöne doğru çevirdiği sırada tüfeğin yanlışlıkla da olsa patlayabileceğini ve neticesinde maktulün ölebileceğini öngörebilecek durumdadır. Ancak harekete korkutmak amacıyla başladığı ve maktule ateş etme gibi bir niyeti olmadığı için, öngörebileceği neticeyi kabullenme, olayı kendi seyrine bırakma durumunda olmadığı, aksine, öngörebileceği neticenin gerçekleşmesini istemediği açıktır. Sanığın, soruşturmanın başladığı andan bozma sonrası yaptığı savunmaya kadar bütün aşamalarda, olayları olduğu gibi samimi anlatması, olay öncesi, olay anı ve olay sonrası suça sürüklenen çocuğun davranışları, yardım çağırma girişimi, buna karşın olay anında olay yerinde bulunan yaşı küçük tanıkların olayın gerçekleşme biçimiyle uyumlu görülmeyen, kendi içinde çelişik, aşamalarda değişken ifadeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, suça sürüklenen çocuğun eylemi bilinçli taksirle gerçekleştirdiği sonucuna varılmıştır. Ancak, olayın sübutu kabul ettiğimiz gibi değil de; suça sürülenen çocuğun tüfeği doğrudan maktule doğrultup nişan alarak tetiğe basmış olması halinde, kastı öldürmeye yönelik olmasa da, neticenin meydana gelmesi muhakkak olduğundan doğrudan kast; maktule nişan alarak değil de, maktulün bulunduğu yöne doğru yakın mesafeden, etkili tüfek (tüfek saçmalarının dağılma özelliği de nazara alındığında) ile hedef almadan ateş etmiş olması halinde de, muhtemel neticenin meydana gelebileceğini öngörmesine rağmen, neticenin meydana gelmesini olayın seyrine bıraktığı için, olası kastla eylemi gerçekleştirmiş olduğu tarafımızca da kabul edilecekti.

Sanık ... hakkında nitelikli kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın eyleminin olası kasıtla nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK'nın 82/1-e, 21/2, 31/3, 62/1, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına, mahsuba ve müsadereye ilişkin Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.12.2013 tarihli ve 77-97 sayılı hükmün sanık müdafisi ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 27.06.2016 tarih ve 3182-3249 sayı ile;

"...Oluşa ve tüm dosya içeriğine göre; olay günü suça sürüklenen çocuklar ile maktulün hayvan otlattıkları sırada tanışıp birlikte vakit geçirdikleri, gelişen konuşmalar sonrasında suça sürüklenen çocuk ...'ın, Murat'a 'Buraya gel kara oğlan, gelmezsen vururum' diyerek 15 metre uzaklıktaki Murat'ı nişan alıp av tüfeği ile ateş ederek öldürdüğü anlaşılan olayda;

a-) Hedef alınan bölge, kullanılan silahın elverişliliği, atış mesafesi ve tanık Aşkın'ın beyanında belirttiği şekilde nişan alarak ateş ettiği dikkate alındığında, maktulün isabet almasının mutlak ve kaçınılmaz olduğu, suça sürüklenen çocuk ...'ın buna rağmen ateş ederek eylemin sonucunu bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiği anlaşılmakla, doğrudan kastla çocuk yaştaki maktulü öldürme suçundan cezalandırılması yerine, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde olası kastla öldürme suçundan hüküm kurulması,

b-) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90. maddesi son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6/3-c maddesi uyarınca, 5271 sayılı CMK’nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Kanun'un 13. maddesine dayanılarak hazırlanan Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince Müdafii ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, suça sürüklenen çocuk için baro tarafından görevlendirilen zorunlu müdafii ücretinin suça sürüklenen çocuktan alınmasına hükmedilemeyeceğinin düşünülmemesi,

c-) Suça sürüklenen çocukların yaşları gözetildiğinde, hükmün de gizli tefhim edilmesi gerektiğinin nazara alınmaması," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.

Özel Daire ilamının (b) ve (c) bentlerinde yer alan bozma nedenlerine uyan Yerel Mahkeme ise 09.02.2017 tarih ve 58-16 sayı ile;

"...SSÇ İnan'ın birden fazla atış yapma imkânı varken tek bir atış yapması, maktul ...'ı doğrudan kasıtla öldürmek maksadıyla değil korkutma amacıyla hareket ettiğinin değerlendirildiği, nitekim Murat ile İnan arasında önceye dayalı ve olay günü de dâhil husumet olmaması, İnan'ın sarf etmiş olduğu sözler dikkate alındığında mesafenin uzak ve özellikle arazinin eğimli olmasının da etkisiyle saçmaların isabet etmeyeceğini fakat Murat'ı korkutacağını düşünerek neticeyi öngörmesine rağmen tüfekle ateş etmesi eyleminin TCK'nın 21/2. maddesinde tanımlanan olası kastla hareket ettiğinin, SSÇ'lerin ve tanığın beyanından ve olayın oluş şeklinden anlaşıldığı, kaldı ki 19.12.2013 tarihinde yapılan duruşmada tanık ...'ün SSÇ İnan'ın tüfeği maktul ...'a doğrultup doğrultmadığını tam olarak göremediğini beyan ettiği, yani ...'ın korkutmak maksatlı Murat'ın bulunduğu yere doğru ateş etmesi neticesinde ölüm olayının gerçekleştiği, yaşı küçük sanık ...'ın öldürmek gibi bir amacının olmadığı, bununla birlikte böyle bir neticenin de gerçekleşebileceğini öngördüğünden olası kasıtla çocuk yaştaki Murat'ın ölümüne sebebiyet vermek suçunu işlediğinin sabit olduğu, sanık ...'ın kasten öldürme suçundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için öldürme amacıyla kasten bilerek ve isteyerek hareket etmesinin TCK'nın 21/1, 81, 82 maddeleri gereğince zorunluluk arz ettiği, oysa ki sanığın öldürme amacıyla değil ölüm neticesinin gerçekleşmesini istememesine rağmen korkutmak amacıyla hareket ettiği ve ölüm olayının da saçmaların isabet etmesi durumunda gerçekleşebileceğini de öngördüğünün değerlendirilmesinin gerektiği, Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 20.11.2013 tarihli ve 8233-6567 sayılı ilamında da belirtildiği üzere korkutmak için husumeti bulunmayan arkadaşına silahla ateş etmek suretiyle tehlikeli bir şaka yapan sanığın eyleminin muhtemel kasıtla öldürme suçunu oluşturacağı mahkememiz heyetince değerlendirilmiştir." şeklindeki gerekçeyle suç niteliğine ilişkin bozma nedenine direnerek önceki hüküm gibi sanığın olası kasıtla nitelikli kasten öldürme suçundan cezalandırılmasına karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi, Cumhuriyet savcısı ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.08.2017 tarihli ve 16208 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 19.03.2018 tarih ve 1744-1230 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık ... hakkında silahla tehdit suçuna azmettirmeden verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair karar ile ilgili olarak Özel Dairece bu hükme yönelik temyiz isteminin yasal süreden sonra yapıldığı gerekçesiyle ret kararı verilmiş olup direnme kararının kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında olası kasıtla nitelikli kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suçun, nitelikli kasten öldürme suçunu mu yoksa olası kasıtla işlenen nitelikli kasten öldürme suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

07.2013 tarihli olay yeri inceleme raporunda; aynı tarihte saat 15.35 sıralarında Gümüşhane İl Jandarma Komutanlığı Haber Merkezince, Çayırçukur köyünde ikamet eden sanık ... isimli çocuğun kimliği tespit edilemeyen bir çocuğu yaraladığının bildirilmesi üzerine saat 17.15 sıralarında olayın meydana geldiği Çayırçukur köyü ile Gündoğdu köyleri arasında yer alan ve Maden mevkisi olarak anılan etrafı ağaçlarla çevrili, hafif eğimli çayırlık alana gidildiği, olay yerinde köylülerin toplanmış olduğu, 112 Acil Servise ait aracın park hâlinde bulunduğu, yerde üzeri ceset torbası ile örtülmüş bir ceset bulunduğunun görüldüğü, örtünün kaldırılmasıyla sargı bezi ile çenesi başına bağlanmış, ağız ve burnundan kan geldiği anlaşılan, 10-12 yaşlarında bir erkek çocuğun sırtüstü yatar konumda olduğu, yapılan kontrolde hayat belirtisi göstermediği, ... isimli şahsın olayda kullanıldığı değerlendirilen bir adet markasız 16 mm kalibreli boş av tüfeği kartuşunu maktulün ayak ucuna 9 metre mesafede yere bıraktığının görülmesi üzerine, incelenmek için bu kartuşun muhafaza altına alındığı, maktulün baş kısmına yaklaşık 45 metre mesafede, patika yol kenarındaki ağacın altında bir adet tek kırma av tüfeği bulunduğu, tüfeğin atış yatağının boş olduğu tespitlerine yer verildiği,

Olay yeri inceleme ve ölü muayene tutanağında; olay yeri inceleme tutanağındaki tespitler tekrarlandıktan sonra tanık ...’ten olay sırasında sanığın tüfekle ateş ettiği yeri göstermesinin istenmesi üzerine tanığın maktulden 16 metre mesafedeki bir noktayı göstererek sanığın buradan maktule ateş ettiğini söylediği, maktulün bulunduğu yere 9 metre mesafede bir adet “16 cal.” ibareli boş kartuş olduğunun ifade edildiği,

Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığınca düzenlenen 28.08.2013 tarihli otopsi raporunda; 152 cm boyunda, 30-35 kg ağırlığında, 12-13 yaşlarındaki erkek çocuğu cesedinde, numaralandırıldığında; 1- Sol göğüs ön yüzde 2-3. interkostal aralıkta meme başı dikey çizgisi üzerinde 0,5 cm çaplı ateşli silah ürünü giriş deliği yarası, 2- Batın sol üst kadranda arkus kavsi altında midklavikuler hat üzerinde 0,5 cm çaplı ateşli silah ürünü giriş deliği yarası, 3- Batın sol alt dış kadranda krista iliaka anteriorsuperior üzerinde 0,5 cm çaplı ateşli silah ürünü giriş deliği yarası, 4- Sol ingüinal bölgede 0,5 cm çaplı ateşli silah ürünü giriş deliği yarası, 5- Sağ gluteus ortada 0,5 cm çaplı ateşli silah ürünü çıkış deliği yarası, 6- Sağ el 2. metakarp sırtında 0,5 cm çaplı ateşli silah ürünü giriş deliği yarası, 7- Sağ el 2. parmak sırtında vertikal seyirli 3x1 cm'lik ateşli silah ürünü çıkış deliği yarası olduğu; cesedin skopi ile incelenmesinde göğüs bölgesinde 1 adet, pelvik bölgede 2 adet iri saçma tanesi görünümü ile uyumlu metalik dansite imajı saptandığı, sırtta torakal ortada, orta hattın sağında, cilt altında 1 cm çaplı şişlik olduğu, bu bölgede sert cisim palpe edildiği, bu bölgeye yapılan insizyonda cilt altından 1 adet iri saçma tanesi elde edildiği, her iki alt ekstremite ön yüzde multipl sayı ve ebatta kahverengi renkte ekimotik lezyonlar olduğu, yaraların trase takibinde; (1) no’lu lezyondan giren saçma tanesinin vücut içerinde soldan sağa, önden arkaya ve çok hafif yukarıdan aşağı seyirle sol göğüs boşluğunu katederek sol akciğer üst lob ve torakal aortu yaraladığı, 4. torakal omur seviyesinde cilt altında vücutta kaldığı, meydana getirdiği yaralanmanın öldürücü nitelikte olduğu, (2) no’lu lezyondan giren saçma tanesinin vücut içerisinde önden arkaya, yukarıdan aşağı, hafif soldan sağa seyirle batın boşluğunu katederek karaciğer ve mideyi yaraladığı, lomber omur 5-6 arasında kaldığı, meydana getirdiği yaralanmanın öldürücü nitelikte olduğu, (3) no’lu lezyondan giren saçma tanesinin vücut içerisinde önden arkaya, hafif yukarıdan aşağı ve soldan sağa seyirle batın sol alt boşluğu katederek pubis kemiğini kırdığı ve pelvik bölgede kaldığı, meydana getirdiği yaralanmanın öldürücü nitelikte olduğu, (4) no’lu lezyondan giren saçma tanesinin vücut içerisinde soldan sağa, önden arkaya, çok hafif yukardan aşağı seyirle batın sol alt ve pelvik boşluğu katederek sağ gluteus orta bölgeden çıktığı, meydana getirdiği yaralanmanın öldürücü nitelikte olduğu, (6) no’lu lezyondan giren saçma tanesinin vücut içerisinde yaklaşık aynı doğrultuda yukarıdan aşağı seyirle cilt-cilt altını katederek (7) no’lu lezyondan çıktığı, meydana getirdiği yaralanmanın öldürücü nitelikte olmadığı, kimyasal incelemede alkol, uyutucu-uyuşturucu ve laboratuvarda aranılan toksik maddelerden saptanmadığı, cesetten otopside 3 adet iri saçma tanesi elde edildiği, maktulün vücudunda harici muayenede 1, 2, 3, 4 ve 6 no’da tariflendiği üzere 5 adet av tüfeği iri saçma tanesi giriş deliği yarası, 5 ve 7 no’da tariflendiği üzere 2 adet av tüfeği iri saçma tanesi çıkış deliği yarası olduğu, 1, 2, 3 ve 4 no’lu yaraların ayrı ayrı ve müştereken öldürücü nitelikte oldukları, 6 no’lu yaranın öldürücü nitelikte olmadığı, otopside elde edilen av tüfeği saçma tanelerinin yapısı ile vücuttaki giriş lezyonlarının dağılımı dikkate alındığında atış mesafesinin uzak atış olduğu, kişinin ölümünün av tüfeği iri saçma tanesi yaralanmasına bağlı omurga ve pubis kemik kırıkları ile birlikte bulunan iç organ ve büyük damar harabiyeti ile iç-dış kanama sonucu meydana gelmiş olduğunu tespitlerine yer verildiği,

Sanık ... hakkında Torul Aile Sağlığı Merkezince düzenlenen 31.07.2013 tarihli raporda; sağının vücudunda herhangi bir darp cebir izi bulunmadığının belirtildiği,

Kürtün İlçe Jandarma Komutanlığınca düzenlenen 06.08.2013 tarihli tutanakta; maktul ... ve ailesinin köyde kimse ile husumetlerinin bulunmadığı, sanık ... ve ailesi arasında herhangi bir uyuşmazlık olmadığının ifade dildiği,

Jandarma Genel Komutanlığınca düzenlenen 05.09.2013 tarihli uzmanlık raporunda; sanığın sağ el iç ve sağ yüz bölgesi svaplarında atış artığı tespit edildiği, maktule ait svaplarda atış artığına rastlanılmadığı, maktule ait giysilerdeki delinmelerin etrafında atış artığına rastlanmadığına göre atışın uzak atış mesafesinden yapılmış olduğu, 11.09.2013 tarihli raporda ise; suçta kullanılan silahın 16 kalibre av fişeği kullanan, Türkiye yapısı, namlusu yiv-set ihtiva etmeyen, gizli horozlu, bir atışlı, kırma av tüfeği olduğu, emniyet sitemi imal itibarıyla bulunmayan tüfeğin atışa mani mekanik bir arızasının olmadığı, olay yerinde bulunan boş kartuşun incelemeye konu av tüfeğinden atılmış olduğu, 19.09.2013 tarihli raporda; tüfek üzerinde bulunan parmak izinin mukayeseye elverişli olmadığı bilgilerine yer verildiği,

Gümüşhane Devlet Hastanesince düzenlenen 22.01.2013 tarihli raporda; maktul ...’in zeka seviyesi ile ilgili olarak "IQ 65, okuma yazmayı biliyor ancak kimi kelimeleri yanlış okuyor, birer birer saymayı biliyor, hafif mental retardasyon," ifadeleri kullanıldıktan sonra % 50 oranında özrünün bulunduğunun bildirildiği,

Anlaşılmaktadır.

Katılan ... Cumhuriyet Başsavcılığında; maktulün annesi olduğunu, Kürtün ilçesinin Gündoğdu köyünde ikamet ettiğini, sahip oldukları hayvanları olay sabahı, erken saatlerde otlatmak için dışarı çıkardığını, ardından eve döndüğünü, oğlu maktul ...’ın saat 12.00 sıralarında Kur'an kursundan eve geldiğini ve ardından hayvanların peşine gittiğini, bir süre sonra köyün üst kısmında bir kalabalık toplandığını, merak edip bu kalabalığın yanına gittiğinde oğlu Murat’ın torpil patlaması sonucu yaralandığını kendisine söylediklerini, bir araba ile olay yerine götürüldüğünü, olay yerine oğlu maktulün cesedini görünce bayıldığını, sonrasını hatırlamadığını, oğlu maktul ...’ın biraz saf bir çocuk olduğunu, arkadaşlarının çoğu isteğini yaptığını, olayın tüm sorumlularından şikâyetçi olduğunu,

Katılan ... Cumhuriyet Başsavcılığında; maktulün babası olduğunu, iş çıkışı köye döndüğünde olayı duyduğunu, olay yerine gittiğinde maktulün cansız bedenini yerde gördüğünü, sanıktan ve sanığın anne ve babasından da şikâyetçi olduğunu,

Katılanlar Mahkemede benzer şekilde; oğullarını kasten öldüren sanıktan şikâyetçi olduklarını ve davaya katılmak istediklerini,

Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; Kürtün ilçesinin Gündoğdu köyünde ikamet ettiğini, 14 yaşında olduğunu, olay günü köydeki evlerinde otururken amcasının oğlu inceleme dışı sanık ... ile maktul ...’ın gelerek güttükleri hayvanları aramaya çağırdıklarını, birlikte hayvanları aramaya başladıklarını, Tolga’ya ait hayvanları Düdüklü mevkisinde bulduklarını ardından maktul ...’ın güttüğü hayvanları aramaya başladıklarını,

Bakırlık mevkisinde de maktul ...’ın güttüğü hayvanları bulduklarını, Bakırlık mevkisinin yaklaşık 10 metre aşağısındaki suyun yanında sanık ...’ı gördüklerini, sanığın kendilerini görünce yanlarına geldiğini, konuşmaya başladıklarını, amcasının oğlu inceleme dışı sanık ...’ün sanık ...'a "...'e bir şeyler söyle de yukarıya gelsin" şeklinde bir şeyler söylediğini, daha sonra hep birlikte Maden mevkisine çıktıklarını, burada bir süre oynadıklarını, yaklaşık bir saat kadar Maden mevkisinde kaldıklarını, eve dönme saati yaklaşınca sanık ...’ın maktul ...'e "Buraya gel kara oğlan, gelmezsen seni vururum" dediğini ve nişan alarak yaklaşık 15-20 metre mesafeden maktule ateş ettiğini, ardından sanığın tüfeği kırıp sertçe yere attığını, maktulün yanına giderek nabzına baktığını, kendisinin ise o esnada olduğu yerde kaldığını, maktulün ağzından kan geldiğini görünce köye doğru kaçmaya başladıklarını, sanığın kendilerinden yardım istediğini, "Beni ele vermeyin, ...'i bizim köye atalım" dediğini, sanığın dediklerini umursamadıklarını ve köye doğru kaçmaya başladıklarını, köye iner inmez annesine durumu anlattığını,

Mahkemede; sanığın maktul ...'ı “Buraya gel, kara oğlan, gelmezsen seni vururum,” diyerek yanına çağırdığını, bu sırada sanığın elinde tüfek bulunduğunu ancak tüfeği maktule tam olarak doğrultup doğrultulmadığını göremediğini, bu sırada tüfeğin ateş aldığını, Cumhuriyet savcısının yaptığı ölçüme göre aralarında 17 metre bulunduğunu, sanığın amacının korkutmak mı yoksa öldürmek mi olduğunu bilemediğini, aralarında herhangi bir kavga veya husumet olmadığını, patlama sesini duyduklarında tüfeğin maktul ...'a doğru doğrultulmuş olduğunu gördüklerini, tüfek ateş alınca sanığın tüfeği kırıp yere attığını,

Tanık ... Kollukta, Çayırçukur köyünde ikamet ettiğini ve 50 yaşında olduğunu, olayı duyunca meraktan olay yerine gittiğini, olay yerinde bulduğu boş kartuşu jandarma görevlilerine vermek maksadıyla bulunduğu yerden aldığını, uyarılması üzerine kartuşu aldığı yere bıraktığını, olayla bir ilgisinin bulunmadığını,

Tanık ... Kollukta; Çayırçukur köyünde ikamet ettiğini, 64 yaşında olduğunu, sanık ...’ı tanımadığını ancak İnan’ın babasını köylüsü olması nedeniyle bildiğini, olay günü saat 15.00 sıralarında köyde çayırlık alanda torunlarını gezdirdiği esnada sanığın el kol hareketleri yaparak bağırdığını, sanığın yanına gittiğinde kendisine “Amca oynarken bir çocuk vurdum, yaşıyor mu, öldü mü, gel bak,” dediğini, sanığın bir yandan da kendini yerlere attığını, olay yerini sanıktan sorarak sanıkla birlikte Maden mevkisine gittiklerini, maktulü ağzı kan içinde yerde sırtüstü yatarken gördüğünü, nefes almadığını fark ettiği maktulün ölmüş olduğunu anladığını, olay yerinde tüfek veya boş kartuş görmediğini,

Tanık ... Cumhuriyet Başsavcılığında; sanık ...’ın babası olduğunu, olay tarihinde inşaatta çalışırken tanık ...’ın kendisini telefonla arayarak sanık ...’ın kazayla bir çocuğu vurduğunu, hemen olay yerine gelmesini söylediğini, olay yerine gittiğinde tanıklar ... ve .... ’u gördüğünü, sanığın ise şuurunu kaybetmiş bir şekilde yerde debelendiğini, sanığı alarak köye indiğini, muhtara bulundukları yeri söylediğini, jandarmanın gelerek sanığı alıp gittiğini, maktulün ailesi ile aralarında herhangi bir husumet bulunmadığını,

Tanık N... Cumhuriyet Başsavcılığında; sanığın amcası oluğunu, suçta kullanılan tüfeğin 2010 yılında vefat eden babasına ait olduğunu, tüfeği çatı arasında muhafaza ettiğini, sanığın bu tüfeği nasıl aldığını bilemediğini,

Hakkında ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilen inceleme dışı sanık ... 31.07.2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında; Kürtün ilçesinin Gündoğdu köyünde ikamet ettiğini, 13 yaşında olduğunu, olay günü araziye salmış olduğu hayvanlarını aramaya çıktığını, evden ayrıldıktan sonra maktul ...’in de kendisini görerek ardı sıra gelmeye başladığını, maktulle birlikte tanık ...'ün evine gittiklerini, Aşkın’ın da kendilerine katılması ile hep birlikte Düdüklü mevkisine gittiklerini, Aşkın ve kendilerine ait hayvanları bulduklarını, maktul ...'in hayvanlarını bulamadıkları için Bakırlı mevkisine gittiklerini, maktulün ailesine ait hayvanları da bu son gittikleri yerde bulduklarını, ismini sonradan öğrendiği sanık ...’ın güttüğü ait hayvanlarla Bakırlı mevkisinden bulundukları Maden bölgesine doğru geldiğini, sanık ...’ın yanlarına gelmesi ile güttükleri sürülerin birbirlerine karıştığını, yaklaşık 5 dakika konuştuktan sonra maktul ...’in yanlarından ayrılarak hayvanlarının yanına gittiğini, sanık ...'a maktul ...’ı kastederek "O’na bağır da yanımıza gelsin" dediğini, bu sözlere sanığın herhangi bir tepki vermediğini, bir saat kadar sonra sanık ...’ın maktul ...'a hitaben "Kara oğlan buraya gel, buraya gelmezsen seni vururum" dediğini, ardından elinde bulunan tüfeği maktul ...'ın bulunduğu yere doğrultup bir kez ateş ettiğini, bunun üzerine maktulün yere düştüğünü, sanık ...’ın elinde bulunan tüfeği eklem yerinden kırarak yere attığını ve maktulün yanına gittiğini, korktuğu için kendisinin maktulün düştüğü yere gitmediğini, sanık ...’ın maktulün nabzına baktıktan sonra yanlarına geldiğini, "Sakın beni ele vermeyin" dediğini ve kendisinin telefonunu aldığını, korktukları için olay yerinden kaçtıklarını, sanığın bu esnada "Gelin köye götürelim" dediğini ancak sanığı dinlemediklerini ve kaçıp köye geldiklerini, köyde yengesi Gülüzar'a durumu anlattıklarını, sanığın atış yaptığı yer ile maktulün arasının 15-20 metre kadar olduğunu, sanığın elindeki tüfeğin eklem yerinden kırık şekilde olmadığını, ilk karşılaşmalarından olayın gerçekleştiği ana kadar tüfeğin ateş etmeye hazır ve düz bir şekilde bulunduğunu,

Mahkemede; olay günü hep beraber hayvan otlattıklarını, oyun oynadıklarını, maktul ...’ın hayvanlarının yanında olduğunu, sanığa “Murat'ı da çağır” dediğini, sanığın maktul ...'ı çağırdığını ancak Murat’ın sanığı umursamadığını, bundan yaklaşık bir saat sonra sanığın “Buraya gel, kara oğlan gelmezsen seni vururum,” diyerek maktulü yanına çağırdığını, bu sırada maktule doğru baktığını, silahın patlamasıyla maktulün yere düştüğünü, sanığa baktığında sanığın tüfeği doğrultmuş vaziyette olduğunu, sanığa “Ne yaptın, çocuğu vurdun,” dediğini, sanığın tüfeği kırıp maktulün yanına doğru koştuğunu,

İfade etmişlerdir.

Sanık ... 31.07.2013 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığında; Gümüşhane Teknik ve Endüstri Lisesinde 10. sınıf öğrencisi olduğunu, olay günü ailesine ait hayvanları otlatmak amacıyla Çayırçukur çimenliğine götürdüğünü, hayvanları otlattığı yere başkasına ait hayvanların da geldiğini bu hayvanları geri sürdüğünü, bir süre sonra kendilerini bu olay nedeniyle tanıdığı maktul ..., inceleme dışı sanık ... ve tanık ...’ün yanına geldiklerini, kendilerine hayvanların onlara ait olup olmadığını sorduğunu, hayvanların kendilerine ait olduğunu ancak iki hayvanın eksik olduğunu söylediklerini, yolları aynı olduğu için birlikte hayvanlarını sürerek yukarıya doğru gittiklerini, olay mahallinde hayvanların birbirlerine karıştığını, maktul ...’in hayvanları çevirmek için sürünün yanına gittiğini, aralarında 15-20 metre kadar mesafe bulunduğunu, bu sırada tanık Aşkın ve inceleme dışı sanık ... ile birlikte muhabbet ettiklerini, Tolga’nın kendisine maktul ...'ın çok korkak birisi olduğunu, her şeyden korktuğunu, kendisini korkutmasını istediğini, bu sırada tüfeğin elinde bulunduğunu, maktule herhangi bir şey söylemediğini, bir müddet sonra elindeki eklem yerinden kırık olan tüfeği maktule gelmesin diye yukarıya doğrulttuğu esnada tüfeğin ateş aldığını, maktulün yere düştüğünü, yanında bulunan çocukların kendisine maktulü vurduğunu söylediklerini ancak kendisinin buna ihtimal vermediğini, maktulün yanına gittiğinde ağzından ve burnundan kan geldiğini gördüğünü, Tolga'dan telefonunu alarak 112'yi aradığını, elinde bulunan tüfeği bir müddet gittikten sonra patika yolun sağındaki ağacın kenarına bıraktığını, maktulü köye tek başına götüremeyeceğinden olay yerinden ayrıldığını, köylerinden İsmet Amca’sına durumu bildirdiğini, İsmet’le birlikte olay yerine gittiklerini, İsmet’in telefonla bir yerleri aradığını, maktulü, tanık Aşkın’ı ve inceleme dışı sanık ...'yı daha önce de hiç görmediğini, olay yerinde tanıştıklarını, olayda kullandığı tüfeği amcasının evindeki tavan arasından aldığını, maktule ateş ettikten sonra tek kırma tüfeği kırarak içindeki kovanı atıp atmadığını hatırlamadığını, kesinlikle öldürme kastı ile ateş etmediğini, silahın birden ateş aldığını,

Mahkemede; önceki savunmalarını tekrar ettiğini, olayın kazayla meydana geldiğini, maktulle aralarında kavga olmadığını, birbirlerine kötü söz söylemediklerini, tüfeğin havaya doğrultmak isterken kaza sonucu patladığını, çocukların tüfeği merak ettiklerini ve “Ateş etsene, kuş vursana” dediklerini, kendisinin ise ateş etmeyi kabul etmediğini, ayrılacakları sırada göstermek için havaya doğru ateş edeceği sırada olayın kaza sonucu meydana geldiğini, maktulü önceden tanımadığını, olaydan iki saat önce tanıştıklarını, tüfeğin kazayla elinde patladığını, tanık beyanlarına diyeceklerinin sorulması üzerine; Tolga’nın kendisine maktulü kastederek “Korkut,” dediğini fakat Tolga’nın bu dediğini umursamadığını, daha önce maktul ...'ı yanına çağırdığını ancak maktulün yanlarına gelmediğini, tüfeğin içerisinde mermi olduğunu bilmediğini, tüfeğin kırık şekilde olduğunu, tüfeği eline alıp düzelttiğini, bu sırada tüfeğin patladığını, havaya doğru ateş edecekken tüfeğin ateş aldığını, maktulün yere düştüğünü, “Buraya gel kara oğlan gelmezsen seni vururum,” şeklinde bir şey söylemediğini, daha önceki konuşmalarında böyle bir ifade kullanmış olabileceğini, olaydan dolayı üzgün olduğunu, 3,5 yıldır hapiste yattığını, 16 yaşında, lise 2. sınıftayken hapse girdiğini, artık 19 yaşına bastığını ve iki üniversite kazandığını, beraatine karar verilmesini istediğini,

Savunmuştur.

Tüm uygar hukuk düzenleri insan yaşamını en üstün değer kabul etmişlerdir. Gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde gerek Anayasa'da mutlak, en üstün değer olarak algılanan insan hayatı, korunmasında sadece bireyin çıkarı olduğu için değil, aynı zamanda toplumun da menfaati olduğu için ceza himayesinin konusu yapılmıştır. Bu bağlamda, 5237 sayılı TCK'nın “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Hayata Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünün 81. maddesinde “Kasten Öldürme” suçu;

"Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır" şeklinde düzenlenmiş,

"Nitelikli hâller" başlıklı 82. maddesinde;

"(1) Kasten öldürme suçunun;

...

e) Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,

...İşlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır" düzenlemesiyle de çocuğun öldürülmesi, kasten öldürme suçunun nitelikli hâlleri arasında sayılmıştır.

Uyuşmazlık konusunda isabetli bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi bakımından, "doğrudan kasıt" ve "olası kasta" değinilerek, birbirlerinden ayırdedici ölçütlerin ortaya konulması gerekmektedir.

5237 sayılı TCK'nın "Kast" başlıklı 21. maddesi;

"(1) Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir.

(2) Kişinin, suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmibeş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir" şeklinde düzenlenerek, maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde doğrudan kasıt, ikinci fıkrasının birinci cümlesinde de olası kasıt tanımlanmıştır.

Olası kastın tanımlandığı TCK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasının gerekçesinde; “...Olası kast durumunda suçun kanuni tanımında yer alan unsurlardan birinin somut olayda gerçekleşebileceği öngörülmesine rağmen, kişi fiili işlemektedir. Diğer bir deyişle, fail unsurların meydana gelmesini kabullenmektedir. Mevzuatımıza giren yeni bir kavram olan olası kastla ilgili uygulamadan bazı örnekler vermek yararlı olacaktır.

Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur. Trafik lambası kendisine kırmızı yanan sürücü, yaya geçidinden her an birilerinin geçtiğini görmüş; fakat, buna rağmen kavşakta durmamış ve yoluna devam etmiştir. Bu durumda otobüs sürücüsü, meydana gelen ölüm veya yaralama neticelerinin gerçekleşebileceğini öngörerek, bunları kabullenmiştir.

Düğün evinde törene katılanların tabancaları ile odanın tavanına doğru ardı ardına ateş ettikleri sırada, bir kişinin aldığı alkolün de etkisi ile elinin seyrini kaybetmesi sonucu, yere paralel olarak yaptığı atışlardan bir tanesinden çıkan kurşun, törene katılanlardan birinin alnına isabet ederek ölümüne neden olur. Bu örnek olayda kişi yaptığı atışlardan çıkan kurşunların orada bulunan herhangi birine isabet edebileceğini öngörmüş; fakat, buna rağmen silâhıyla atışa devam etmiştir. Burada da fail silâhıyla ateş ederken ortaya çıkacak yaralama veya ölüm neticelerini kabullenmiştir.

Verilen bu örneklerde kişinin olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerekir.” şeklinde açıklamalara yer verilmiş ve olası kasta ilişkin örnek olaylar gösterilmiştir.

Buna göre, doğrudan kasıt; öngörülen ve suç teşkil eden fiili gerçekleştirmeye yönelik irade olup kanunda suç olarak tanımlanmış eylemin bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi ile oluşur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini bilmesi ve istemesi hâlinde doğrudan kasıtla hareket etmiş olacak, buna karşın işlemiş olduğu fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini öngörmesine ve bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmesine rağmen muhtemel neticeyi kabullenerek fiili işlemesi hâlinde olası kast söz konusu olacaktır.

Olası kasıt ile doğrudan kasıt arasındaki farkı ortaya koyan en belirgin unsur, doğrudan kasıttaki bilme unsurudur. Fail hareketinin kanuni tipi gerçekleştireceğini biliyorsa doğrudan kasıtla hareket ettiğinin kabulü gerekmektedir. Yine failin hareketiyle hedeflediği doğrudan neticelerle birlikte, hareketin zorunlu veya kaçınılmaz olarak ortaya çıkan sonuçları da, açıkça istenmese dahi doğrudan kastın kapsamı içinde değerlendirilmelidir. Belli bir sonucun gerçekleşmesine yönelik hareketin, günlük hayat tecrübelerine göre diğer bir kısım neticeleri de doğurması muhakkak ise, failin bu sonuçlar açısından da doğrudan kasıtla hareket ettiği kabul edilmelidir.

Olası kastı doğrudan kasttan ayıran diğer ölçüt; suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmesinin muhakkak olmayıp muhtemel olmasıdır. Fail, böyle bir durumda muhakkak değil ama, büyük bir ihtimalle gerçekleşecek olan neticenin meydana gelmesini kabullenmekte ve "olursa olsun" düşüncesi ile göze almakta; neticenin gerçekleşmemesi için herhangi bir çaba göstermemektedir. Olası kasıtta fiilin kanunda tanımlanan bir sonucun gerçekleşmesine neden olacağı muhtemel görülmesine karşın, bu neticenin meydana gelmesi fail tarafından kabul edilmektedir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Gümüşhane ilinin Kürtün ilçesine bağlı Gündoğdu köyünde ikamet eden 13 yaşındaki maktul ...’in olay günü, öğle saatlerinde Kur'an kursundan eve geldiği, sabah vakti annesinin otlamaları için araziye saldığı hayvanları eve getirmek için bir süre sonra evden ayrıldığı, maktul ... ile aynı köyde ikamet eden 15 yaşındaki tanık ... ve Aşkın’ın amcasının oğlu 14 yaşındaki inceleme dışı sanık ...’ün de merada otlayan hayvanlarını bulmak için dışarı çıktıkları, maktul ile buluşan Aşkın ve Tolga’nın Maden mevkisi olarak anılan yerde komşu Çayırçukur köyünde ikamet eden ve hayvanlarına çobanlık yapan 16 yaşını henüz ikmal etmemiş olan sanık ... ile karşılaştıkları, sanık ...’ın atışa engel bir arızası olmayan tek kırma av tüfeğini yanında taşıdığı, sanık ..., maktul ... ve tanık Aşkın ile Tolga’nın birlikte bir süre vakit geçirdikleri, aralarında geçen konuşmalar sırasında sanık ...'ın, maktul ...'a hitaben "Buraya gel kara oğlan, gelmezsen seni vururum" diyerek 15 metre uzaklıktaki maktul ...'a nişan alarak ateş ettiği, açılan bu ateş sonucu maktulün göğüs ve karın bölgesinden beş iri saçma tanesi ile isabet aldığı, saçma tanelerinden ikisinin vücudu terk ederken, üç tanesinin maktulün vücudunda kaldığı, maktulün av tüfeği iri saçma tanesi yaralanmasına bağlı omurga ve pubis kemik kırıkları, iç organ ve büyük damar harabiyeti ve iç-dış kanama sonucu hayatını kaybettiği anlaşılan olayda; sanığın ateş ederken hedef aldığı bölge, kullanılan silahın elverişliliği, atış mesafesi ile tanık Aşkın’ın Cumhuriyet Başsavcılığındaki; “Sanık ..., maktul ...'e ‘Buraya gel Karaoğlan, gelmezsen seni vururum’ dedikten sonra nişan alarak yaklaşık 15-20 metre mesafeden maktule ateş etti,”; inceleme dışı sanık ...’nın Cumhuriyet Başsavcılığındaki “Sanık ..., maktul ...'a hitaben ‘Kara oğlan buraya gel, buraya gelmezsen seni vururum’ dedi, ardından elinde bulunan tüfeği maktul ...'ın bulunduğu yere doğrultup bir kez ateş etti, bunun üzerine maktul yere düştü,” şeklindeki beyanları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın atışa engel bir arızası olmayan ve namlusunda atışa hazır iri saçma taneleri içeren fişek bulunan av tüfeğini maktulün yaşamsal organlarının yer aldığı vücudunun üst kısmını hedefleyerek yaklaşık 15 metre mesafeden ateşlemesi sonucu, hedeflediği maktulün isabet almasının günlük hayat tecrübelerine göre mutlak ve kaçınılmaz olduğu, sanığın buna rağmen ateş ederek eylemini, sonucunu bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiği; sanığın cezadan kurtulmaya yönelik havaya ateş edecek iken tüfeğin kazayla ateş aldığı yönündeki savunmasına ise olay yeri inceleme raporu, maktulün vücudunda isabet alan bölgeler ve iri saçmaların maktulün bedeninde hafif yukarıdan aşağı seyir yönlü olduğuna ilişkin otopsi raporu ile tanık anlatımları karşısında itibar edilemeyeceği, bu şekilde sanık ...’ın 13 yaşındaki maktul ...’i doğrudan kasıtla öldürdüğü kabul edilmelidir.

Bu itibarla sağının eyleminin olası kasıtla nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturduğuna ilişkin Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun sayın çoğunluğuyla aramızda oluşan görüş farklılığı, suça sürüklenen çocuğun eylemini doğrudan kastla mı yoksa bilinçli taksirle mi gerçekleştirdiği noktasındadır.

Öncelikle, doğrudan kast, olası kast ve bilinçli taksir kavramlarına kısaca değinmek gerekirse:

Doğrudan kast:

Fail, düşündüğü, öngördüğü ve dolayısıyla bildiği sonucu aynı zamanda isteyerek gerçekleştirmişse, gerçekleşen bu sonuç bakımından 'doğrudan kast' söz konusudur. (İçel, K.: Ceza Hukukunda Temel Kusurluluk Şekli 'Kast', İstanbul Ticaret Üniversitesi sosyal Bilimler Dergisi, Güz, sh. 61-70.).

Fail, işlediği suçun maddi unsurlarının bütününü düşünmüş, öngörmüş ve dolayısıyla, bütün bunlar hakkında bilgiye sahip olmuş ise, doğrudan kast söz konusudur. Bir suçun işlenmesi kararlaştırılmış, bu suçun maddi unsurları ve özellikle işlenen fiilin günlük hayat tecrübelerimize göre muhakkak surette sebebiyet vereceği neticeleri öngörülmüş ise; fail doğrudan kastla hareket etmiştir. (Dönmezer / Erman II, no: 930; Öztürk / Erdem / Özbek, Uygulamalı Ceza Hukuku ve Emniyet Tedbirleri Hukuku, 6. bası, sh.191.).

Fail, kanuni tanımda yer alan maddi unsurların mevcut olduğunu bilerek tipikliği gerçekleştirmek için hareket ediyorsa veya hareketinin bunları gerçekleştireceğini bilerek veya kesin olarak öngörerek davranışını yapıyorsa doğrudan kastla hareket ediyordur. Fail hareketinin kanuni tanımı gerçekleştireceğini biliyor veya kesin olarak öngörüyorsa doğrudan kast söz konusudur. (Akbulut, Berrin: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2020, sh. 449.).

Olası kast:

Olası kast halinde, bir suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların gerçekleşebileceği fail tarafından öngörülmektedir. Doğrudan kasttan farklı olarak, olası kast halinde; somut olayda suçun kanuni tanımında yazılı maddi unsurların gerçekleşmesi, fail tarafından muhakkak değil, muhtemel olarak addedilmektedir.

Fail, gerçekleştirdiği fiilin muhtemel bazı neticeleri meydana getirebileceğini düşünmüş, bu neticelerin gerçekleşmesini mümkün ve muhtemel olarak tasavvur etmiş ise; bu neticeler açısından olası kastla hareket etmiştir. Fail fiili işlerken bu neticelerin muhtemelen gerçekleşebileceğini öngörmüş ve bunları kabul etmiştir. Neticenin gerçekleşmesi kabullenilmiştir. Olası kast halinde, kanuni tarife uygun neticenin meydana gelmesi, olayın seyrine bırakılmaktadır. Kişi, neticenin meydana gelmesini muhtemel addetmekle birlikte, bunun gerçekleşmemesi için özel bir çaba göstermemektedir. Kanuni tarife uygun neticenin meydana geleceği muhtemel addedilmesine rağmen, fail fiili işlemekten geri kalmamıştır. (Özgenç, İzzet: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2020, sh.264 vd.).

Bilinçli taksir:

Bilinçli taksirle neyin anlatılmak istendiğini anlayabilmek için olası kastın anlam ve sınırını göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Olası kast halinde, bir suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların gerçekleşebileceği fail tarafından öngörülmektedir. Olası kast halinde, gerçekleşmesi muhtemel neticelere ilişkin bir kabullenme söz konusudur; kanuni tarife uygun neticenin gerçekleşmesi, olayın seyrine bırakılmaktadır. Olası kast halinde, bir suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların gerçekleşebileceği fail tarafından öngörülmektedir.

Aslında 'bilinçli taksir' halinde de kanuni tarife uygun fiilin işlenmesi muhtemel addedilmektedir. Bilinçli taksirde kanuni tarife uygun bir fiilin gerçekleşeceğinin muhtemel addedilmesinin yanında, başka bir kıstasa daha ihtiyaç duyulmuştur. Bu kıstas, olası kastın tanımıyla sıkı bir bağlantı içindedir. Olası kasta nazaran “bilinçli taksirde” gerçekleşmesi muhtemel addedilen neticenin gerçekleşmesinin istenmemiş olması belirleyici kıstas olarak görülmektedir.

Bilinçli taksir ile ilgili olarak şu şekilde bir açıklamaya da yer verilmiştir. Suç teşkil eden belli bir fiilin gerçekleşmesi muhtemel addedilmekle beraber; fail neticenin meydana gelmeyeceğine yükümlülüklerine aykırı bir şekilde güven beslemektedir. Bilinçli taksirde, gerçekleşmesi muhtemel addedilen fiilin gerçekleşmeyeceğine, kişi yükümlülüklerine aykırı ve özensiz bir şekilde güvenmektedir. (Özgenç, İzzet: Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2020, sh.298 vd.).

Doğrudan kastta fail kanuni tanımında yer alan unsurların gerçekleşeceğini bilerek, kesin olarak öngörerek, isteyerek fiili gerçekleştirirken, olası kastta muhtemel bilmeyle hareketi yapmaktadır. Failin tehlikeliliği, hukuki değeri ihlal konusundaki kararı doğrudan kastta olası kasta göre daha fazladır.

Gerek olası kast, gerekse bilinçli taksirde netice fail tarafından öngörülmektedir. Bilinçli taksirde, öngörülen neticenin gerçekleşmeyeceği ümit edilmekte, olası kastta ise bu netice fail tarafından göze alınmakta ve kabullenilmektedir. Olası kastta fail öngördüğü neticenin meydana gelmesini kabullenerek, sonucun meydana gelmemesi için herhangi bir önlem almazken, bilinçli taksirde fail neticeyi öngörmesine rağmen, şansa veya başka etkenlere, hatta kendi bilgi veya becerisine güvenerek öngörülen sonucun gerçeklemeyeceği inancıyla hareket etmektedir.

Olası kastta fail, kanuni tanıma uygun unsurların gerçekleşebileceğini muhtemel görmekle birlikte söz konusu unsurların gerçekleşmemesi için özel bir çaba göstermemekte, gerçekleşmesine katlanmakta, kayıtsız kalmakta, gerçekleşmesini kabullenmektedir. Kanunumuzda kasta ilişkin belirlemede isteme kavramına yer verilmesi, bilinçli taksir ile olası kast arasında bilme noktasında farkın bulunmaması nedenleriyle, doktrinde de kabul edildiği gibi, farkın isteme açısından yapılması gerektiği değerlendirilmektedir.

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Dosya kapsamında bulunan savunma ve ifade içeriklerinden de anlaşılacağı üzere; olay tarihinde (30/07/2013) suça sürüklenen çocuk ..., maktul ... ve olayın tanıkları Aşkın (1998 doğumlu) ile Tolga’nın (2000 doğumlu) hayvanlarını otlatmak amacıyla bir arada bulundukları, hep birlikte oyun oynadıkları, aralarında her hangi bir tartışma ya da kavga olayının olmadığı, maktul ...’ın, İnan, Tolga ve Aşkın’ın yanından ayrılarak 20-25 metre mesafedeki kendi hayvanlarının yanına gitmesinden bir süre sonra Tolga’nın suça sürüklenen çocuk ...’a 'Murat’ın çok korkak birisi olduğunu, her şeyden korktuğunu ve onu korkutmasını söylediği', bunun üzerine İnan’ın yanında bulunan tek kırma av tüfeğini korkutmak amacıyla maktulün bulunduğu yöne doğru doğrultarak 'karaoğlan gel buraya, yoksa seni vururum' şeklinde söz söylediği sırada tüfeğin patlayarak Murat’ın ölümüne sebebiyet verdiği noktasında bir tereddüt bulunmamaktadır.

Burada çözümlenmesi gereken öncelikli sorun, yukarıda anlatıldığı şekilde gerçekleşen olay sırasında suça sürüklenen çocuk ...’ın maktule nişan alarak mı, maktule doğru mu, maktulün bulunduğu yöne doğru mu, yoksa havaya doğru mu ateş edip etmediği, yine tüfeğin tetiğine isteyerek mi yoksa istem dışı mı bastığı noktasındadır.

Yüksek 1. Ceza Dairesi bozma ilamında, sadece, tanık Aşkın’ın olay yeri inceleme tutanağının düzenlendiği sırada alınan ifadesinde geçen, 'buraya gel karaoğlan, gelmezsen seni vururum' diyerek 15 metre uzaklıktaki Murat’ı nişan alıp av tüfeği ile ateş ederek öldürdüğü anlaşılan olayda demek suretiyle, sübutun bu şekilde gerçekleştiğini kabul ederek olayı değerlendirmiş, bu kabulden hareketle de; 'hedef alınan bölge, kullanılan silahın elverişliliği, atış mesafesi ve tanık Aşkın’ın beyanında belirttiği şekilde nişan alarak ateş ettiği dikkate alındığında, maktulün isabet almasının kaçınılmaz olduğu, suça sürüklenen çocuk ...’ın buna rağmen ateş ederek eylemin sonucunu bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiği anlaşılmakla, doğrudan kastla çocuk yaştaki maktulü öldürme suçundan cezalandırılması yerine' şeklinde gerekçe ile mahkemenin kararını bozmuştur.

Şayet, sübut gerçekten Yüksek Dairenin kabul ettiği şekilde gerçekleşmiş olsa idi, eylemin doğrudan kastla işlendiği konusunda bir tereddüt olmayacaktı. Ancak, biz, sübuta bir tek bu tanığın ifadesinden yola çıkarak gidemeyiz, gitmemeliyiz. Kaldı ki olayımızda birden fazla tanık ve bunların kendi içinde farklılık gösteren birden fazla ifadeleri ile sanığın savunmaları bulunmaktadır.

Dosya içerisinde mevcut suça sürüklenen çocuklar, katılan ve tanıkların alınan savunma ve ifadelerde özetle:

Tanık ...’ün (1998 doğumlu) 30.07.2013 tarihinde olay yeri inceleme, keşif ve ölü muayene tutanağı düzenlendiği sırada alınan ifadesinde '...yanımıza hayvanları ile beraber kendisini sonradan tanıdığımız ... geldi ve tanıştık. Hep birlikte Maden mevkiine hayvanları otlatmak için çıktık. Aradan 10-15 dakika geçti. ... bizden ayrıldı ve 20 metre ileride bulunan hayvanların yanına gitti. Müteveffa ... çok korkak birisi olduğundan ..., İnan’a '...’in gözünü biraz korkut' dedi. Çünkü Murat en küçük bir kelimeden bile korkardı. Ben, Tolga ve İnan, Murat’ın bulunduğu yerden yaklaşık 15-20 metre kadar mesafedeydik. ... elinde bulunan tek kırma tüfeği ...’e doğru tuttu ve 'karaoğlan yanıma gel, yoksa seni vururum' dedi. ... herhangi bir şey söylemedi. Bunun üzerine ... tüfeği ...’e doğrulttu ve tek bir el ateş etti. Ateş etmesi üzerine ... yere yığıldı.'

Tanık ...’ün 28.08.2013 tarihinde Cumhuriyet savcılığında alınan ifadesinde; '...amcamın oğlu ..., ...’a '...’e birşeyler söyle de yukarıya gelsin' şeklinde söyledi. Daha sonra hep birlikte Maden mevkiine çıktık. Orada bir süre oynadık... O esnada ... ...’e 'buraya gel Karaoğlan, gelmezsen seni vururum' dedi ve nişan alarak yaklaşık 15-20 metre mesafeden ...’e ateş etti. ... tüfeği kırdı ve sertçe yere attı ve ...’in yanına giderek nabzına baktı. Ben o esnada olduğum yerde kaldım. ... ise birkaç adım yaklaştı. ...’in ağzından kan geldiğini görünce biz köye doğru kaçmaya başladık...'; Cumhuriyet savcısının sorusu üzerine ise, 'İnan tüfeği çocuğa doğrulttu ve ateşledi.'

Suça sürüklenen çocuk ... (2000 doğumlu) 31.07.2013 tarihinde savcılıkta verdiği ifadesinde: '...İnan ile konuşmaya başladık, sonra Murat bizden ayrılarak yaklaşık 15-20 metre mesafedeki hayvanlarının yanına gitti. Ben İnan’a, Murat’ın herşeyden korktuğunu, çok korkak birisi olduğunu bildiğimden dolayı, Murat’ı korkutması amacıyla İnan’a onu korkut dedim. Bu sırada İnan’ın elinde tüfek bulunuyordu. Aradan 5-6 dakika geçtikten sonra İnan, ben ve Aşkın beraberken Murat bizden yaklaşık 15-20 metre kadar uzaktaydı ve İnan, Murat’a hitaben 'gel buraya karaoğlan, buraya gelmezsen seni vururum' dedi ve elindeki tek kırma tüfeği Murat’a doğrultarak tek el ateş etti. Daha sonra Murat yere düştü. İnan bize Murat’ın korkmuş olabileceğinden düşmüş olabileceğini söyledi. İnan elindeki tüfeği eklem yerinden kırarak hızla attı ve Murat’ın olduğu yere gitti. Murat’ın nabzına baktı...'

Suça sürüklenen çocuk ...’ün 28.08.2013 tarihli alınan savunmasında: '...İnan, Murat’a hitaben 'karaoğlan buraya gel, gelmezsen seni vururum dedi' ve ardından elinde bulunan tüfeği Murat’ın bulunduğu yere doğru doğrulttu ve bir kez ateşledi. Bunun üzerine Murat yere düştü. ..., Murat’ın yanına gitti. Bu esnada elinde bulunan tüfeği kırma yerinden kırarak yere doğru attı. Bu esnada ... bize “gelin köye götürelim” dedi, ben onu dinlemeyerek oradan kaçtım.'

Suça sürüklenen çocuk ...’ün 21.10.2013 tarihinde Cumhuriyet savcılığında alınan ifadesinde; '...birlikte hayvanları karıştırdık, dövüştürdük. Kendi aramızda oyun oynadık. ... arkadaşımız hayvanların arasına geçmişti. Ben ...’a “çağır da ... yanımıza gelsin” dedim. ... herhangi bir şey yapmadı. Eve dönme vakti geldiği için ... hayvanlarının önüne gitmişti. Ben ... ve Aşkın birlikteydik. Bu sırada ..., ...’e hitaben 'karaoğlan buraya gel, buraya gelmezsen seni vururum dedi' ve elinde bulunan tüfeği Murat’ın bulunduğu yere doğrulttu ve bir kez ateş etti. Ben ...’in yere düştüğünü gördüm. ...’in ağzından kan geldiğini görünce çocuğu vurdun dedim. ... bunun üzerine elinde bulunan tüfeği kırdı ve yere attı. Gidip ...’in boğazını elledi ve yaşıyor dedi. Biz yanından kaçmaya başladık. Bize gelin Murat’ı köye götürelim, beni sakın ele vermeyin dedi.'

Tanık ... kollukta alınan ifadesinde: '...30.07.2013 günü saat 15.00 sıralarında Çayırçukur köyünde bulunan çayırlık alanda torunlarımı gezdiriyordum. ... isimli çocuk bana el kol hareketleri ile bağırıyordu. Benim kulağımın tam duymaması sebebiyle yanına yaklaştım. ... bana amca ben oynarken bir çocuk vurdum, yaşıyor mu öldü mü, gel bak diyerek kendini yerlere atıyordu. Ben de çocuğa olayın nerede olduğunu sordum. Bana Maden mevkiinde dedi. Olay yerine gittiğimde ...’in vefat ettiğini anladım.'

Suça sürüklenen çocuk ... Cumhuriyet savcılığında verdiği savunmasında; '...bu sırada ben, Aşkın ve Tolga muhabbet ediyorduk. Bu esnada ... bana Murat’ın çok korkak birisi olduğunu, herşeyden korktuğunu ve kendisini korkutmamı istediğini söyledi. Bu sırada elimde tüfek bulunuyordu. Ben Murat’a herhangi bir şey söylemedim. Bir müddet sonra elimdeki eklem yerinden kırık olan tüfeği Murat’a gelmesin diye de yukarıya doğru doğrulttuğumda tüfek ateş aldı. Daha sonra Murat yere düştü. Yanımda bulunan çocuklar bana Murat’ı vurduğumu söyledi. Ben de herhangi bir şey olmamış olacağını, zira tüfeği yukarıya doğru doğrulttuğumdan kendisine gelmiş olabileceğini tahmin etmedim. Daha sonra Murat’ın yanına gittiğimde Murat’ın ağzından ve burnundan kan geldiğini gördüm.'

Suça sürüklenen çocuk ...’ın 31.07.2013 tarihinde Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan sorgusu sırasında alınan ifadesinde: '...Biz müteveffa ile yanındaki şahısla birlikte muhabbet ettik. Müteveffa sürünün karışmasından korktuğu için kendi sürüsünü benim sürümden ayırdı. Tolga denilen çocuk Murat’ı tanıyordu. Murat’ın korkak yapılı bir çocuk olduğunu bildiği için bana Murat’ı korkutmamı söyledi. Tolga bana Murat’ı korkut deyince ben de elimde kırık vaziyette olan ve namlu ağzında fişik olup olmadığını hatırlamadığım tüfeği kırıldığı yerden kapattım ancak müteveffayı kesinlikle hedef almadım. Tüfek kapandığı esnada ateş aldı. Yine az önce söylediğim gibi tüfeğin içinde fişek olup olmadığını bilmiyorum. Tüfek ateş alınca müteveffa Murat’ın yere yığıldığını gördüm. Yanımızda bulunan diğer çocuklar vurdun onu dediler. Ben de tüfeği yukarıya doğru tuttuğumu, birşey olmayacağını söyledim. Sonra hızlı bir şekilde Murat’ın yanına gittim. Ağzında ve yüzünde kan olduğunu gördüm. Sonra haber vermek için oradan uzaklaştım. Köylümüz olan ...’ı gördüm. İsmet amcayı görünce ağlayarak koş koş dedim. Yolda İsmet amcaya olanları anlattım. Müteveffa ile kesinlikle bir husumetim yoktur. Olayın meydana geldiği esnada tüfeğin içinde fişek olup olmadığını bilmiyordum. İstemeden böyle bir olay gerçekleşti. Kesinlikle tetiğe basmadım. Tüfeği kapatırken kendiliğinden ateş aldı. Müteveffanın ölümünden büyük üzüntü duyuyorum.'

Tanık ... savcılıkta alınan ifadesinde; '...... isimli şahıs beni arayarak oğlumun kaza ile bir çocuğu vurduğunu, hemen olay yerine gelmemi söyledi... Olay yerine gittiğimde oğlumun şuurunu kaybetmiş bir şekilde yerde debelendiğini gördüm. Vefat eden ...’in ailesiyle aramızda herhangi bir husumet bulunmamaktadır. ...’in babasını tanırım. Kendisi babadan dostumuz olur.'

12.2013 tarihli sosyal inceleme raporunda yer alan, suça sürüklenen çocuğun okumakta olduğu, yatılı bölge okulunun müdürü ile yapılan görüşmede, okul müdürünün: '...gözlemlediğim kadarıyla sönük bir çocuk olduğunu, yatılı okula karşı uyumsuz olmadığını ve şimdiye kadar bir sorun çıkartmadığını, herhangi bir kavgasının olmadığını; rehber öğretmenin: “...uyum problemi yaşamadığını ve tavır ve tutumlarının sağlıklı olduğunu, yatılı okul ortamına çabuk alıştığını, sorun çıkaran bir öğrenci olmadığını, arkadaş çevresiyle de çok iyi bir iletişim kurduğunu, sınıf öğretmeninin: “...sene boyunca başarılı, ilgili ve uyumlu bir öğrenci olduğunu, arkadaşları tarafından çok sevildiğini, futbola meraklı olduğunu, sosyal ve girişimci bir öğrenci olduğunu, herhangi bir disiplin probleminin olmadığını, kimseye en ufak bir zararının olmadığını, arkadaşlarına olumsuz şakalar yapmadığını ve kendisinden suçlu bir davranış beklemediğini.'

Suça sürüklenen çocuk ...’ın 19.12.2013 tarihli celsede alınan savunmasında; 'Daha önceki savunmalarım geçerlidir. Olay kazaen oldu. Aramızda ne bir kavga ne bir kötü söz geçti. Ben tüfeği havaya doğru doğrultmak isterken kazaen tüfek patladı ve bu olay meydana geldi. Olay kazaen oldu. Benim bile bile böyle bir eylemde bulunmam mümkün değildir. Tüfeği havaya doğru kaldırırken patladığı sırada saçmaların Murat’a isabet ettiğini farketmemiştim. Tolga ile Aşkın, Muratı vurdun deyince farkettim. Ben hedef almadım. Havaya doğru ateş edecekken, tüfek kırma olduğu için doğrulturken Murat’ta benim istikametimde olduğundan tüfek o sırada ateş aldı. Elim tetik kısmında idi fakat dokunmamıştım. Tüfeği düzelttiğim sırada tüfek patladı. Murat’ı vurmak ya da korkutmak amacım yoktu. Tüfeği birleştirdikten sonra havaya doğru ateş etmeyi düşünüyordum. Murat’a doğru ateş etmeyi istemedim. Tüfeği doğrulttuğum sıra kazaen patladı.

Suça sürüklenen çocuk ... 19.12.2013 tarihli celsede alınan savunmasında; 'İnan tüfek elinde iken, Murat’a yönelik buraya gel karaoğlan, gelmezsen seni vururum' şeklinde söz söyledi. O sırada tüfek patladı. Murat yere düştüğünde vurulduğunu anladım. İnan bize yaşıyor dedi. Köye götürelim dedi. O anda korkup Aşkın ile birlikte oradan kaçtık.

... 19.12.2013 tarihli celsede alınan ifadesinde; '...İnan, Muratı çağırdı, buraya gel karaoğlan, gelmezsen seni vururum dedi. Tüfek İnan’ın elinde idi. Fakat o sırada tam olarak doğrultup doğrultmadığını göremedim. Bu sırada tüfek ateş aldı...İnan’ın amacının korkutmak mı öldürmek mi olduğunu bilemiyorum. Herhangi bir kavga ve husumet söz konusu değildi. Çünkü arada bir tartışma ve kötü söz bile geçmemişti.' Tanık beyanlarına karşı suça sürüklenen çocuk ...’ya sorulduğunda '...silah patladığı sırada Murat yere düştü bende İnan’a baktığımda tüfeği doğrultmuş vaziyetteydi. Ne yaptın çocuğu vurdun dedim.’

Suça sürüklenen ...’ın bozma sonrası 17.11.2016 tarihli celsede alınan savunmasında '... kesinlikle kasti bir tavrım yoktu, kaza ile olay meydana geldi, tüfek elimde kaza ile patladı, neticede bu olay meydana geldi, ben 3.5 yıldır hapiste yatıyorum, ben hapse girdiğimde 16 yaşındaydım. Şimdi 19 yaşındayım, şu an 2 üniversite kazandım. Allah biliyor kasten yapmadım.'

Şeklindedir.

Silahla öldürme suçlarında, silahın doğrultuğu yön ve yere göre, eylemi ve kastı değerlendirmek farklılık gösterebilecektir.

Yukarıda yazılı ifadelerde de geçtiği üzere, tanık Aşkın ilk ifadesinde 'maktule doğrultup ateş etti', ikinci ifadesinde, önce, 'hedef alarak ateş etti', Cumhuriyet savcısının sorması üzerine 'çocuğa doğrulttu ve ateş etti', mahkemede ise 'tam olarak doğrultup doğrultmadığını hatırlamıyorum' şeklinde; tanık Tolga ilk ifadesinde 'Murat’a doğrultarak ateş etti', sonraki iki ifadesinde 'Murat’ın bulunduğu yöne doğrulttu', mahkemede ise 'Karaoğlan buraya gel dedi, bu sırada tüfek patladı' şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Ayrıca suça sürüklenen çocuk tüfeği, tanık Tolga’nın 'Murat çok korkaktır, onu korkutsana' sözü üzerine maktulün bulunduğu yöne doğrultmak üzere hareket etmiştir.

İfadelerde de görüldüğü üzere, tanıklardan Aşkın’ın ikinci ifadesi dışında hiç bir ifadede suça sürüklenen çocuğun maktule nişan alarak ateş ettiği beyan edilmemiş, kaldı ki bu ifade sırasında Cumhuriyet savcısının sorusu üzerine de, Aşkın, bu kez nişan aldığı şeklindeki beyanından dönmüştür.

Buna karşın Yüksek Daire tanık Aşkın’ın verdiği ikinci ifadede önce söylediği sonra ise döndüğü 'nişan alarak' sözüne itibar ederek sonuca gitmiştir.

Tüm ifadeler nazara alındığında; suça sürüklenen çocuğun elindeki tüfeğin kırık vaziyette olup olmadığı, nişan alınıp alınmadığı, tüfeğin maktule doğru mu, maktulün bulunduğu yere-yöne doğru mu, yoksa havaya doğru mu doğrultulup doğrultulmadığı konusunda bir netlik bulunmamaktadır.

Maktulü nişan alarak ateş etmek, maktule doğru ateş etmek, maktulün bulunduğu yöne ateş etmek ya da maktulün bulunduğu yöne ancak havaya doğru ateş etmek çok farklı şeyler olup; her ihtimale göre de sanığın eylemi gerçekleştirme kastı değişebilecektir.

Çelişkili beyanlar karşısında bu konuda bir netlik ortaya konamadığına göre dosyada mevcut yan delillerden hareketle eylemin gerçekleme şekli belirlenmeye çalışılmalıdır.

Olay öncesi maktulle suça sürüklenen çocuk arasında ne bir tartışma ne de bir kavga olayı olmamış, aksine bir arada bulundukları sırada diğer çocuklarla hep birlikte iyi zaman geçirmişlerdir. Olay sonrası maktulü vurduğunu farkeden suça sürüklenen çocuk diğer çocuklardan maktulü köye götürme konusunda yardım istemiş, ancak yaşanan bu olaydan çok korkan çocuklar koşarak olay yerinden kaçmışlardır. Akabinde suça sürüklenen çocuk köylerine doğru koşmuş, ilk gördüğü kişi olan tanık İsmet’e, 'oyun oynarken yanlışlıkla birini vurduğunu' söylemiş, bu şahısla birlikte olay mahalline dönmüştür. Tanık beyanlarına göre de olay sonrası suça sürüklenen çocuk sürekli ağlamakta, kendini yerden yere atmaktadır.

Dosya içerisinde bulunan Sosyal İnceleme Raporu da incelendiğinde; suça sürülenen çocuğun sosyal çevresi ile okuduğu Yatılı Bölge Okulu’nun müdür, rehber öğretmeni ve sınıf öğretmeninin beyanlarında en küçük bir olumsuz kişilik özelliğine yer ver verilmemiştir.

Suça sürüklenen çocuğun amacı maktulü korkutmak olduğu için, doğaldır ki tüfek bu kişinin bulunduğu yöne çevrilecektir. Ancak, suça sürüklenen çocuğun maktule nişan alarak ateş etmesi, öldürmek istemesi için ortada hiç bir neden yoktur. Kanaatimizce, olayın, öncesi, sonrası ve gerçekleşme şekli nazara alındığında suça sürüklenen çocuk maktulü korkutmak istemiş, tüfeği o yöne çevirdiği sırada elinin tetiğe değmesi sonucu tüfek patlamıştır. Bunun dışındaki her ihtimal, özellikle hedef alarak ateş etme olayı, dosya kapsamıyla ve mevcut delillerle desteklenmemektedir ve şüphelidir. Bu olayda şüphenin de sanık lehine yorumlanması evrensel bir ilke ve yasal bir zorunluluktur.

Yukarıda açıklandığı üzere; aralarında öldürmeyi gerektiren her hangi bir husumet olmayan maktulü, korkutmak amacıyla elindeki tek kırma av tüfeğini maktulün bulunduğu bölgeye doğru doğrultmak istediği sırada, tüfeğin ateş alması sonucu maktulün ölümüne sebebiyet veren suça sürüklenen çocuğun, öldürme suçunun maddi unsurlarının bütününü düşünmüş, öngörmüş olduğunu ve dolayısıyla doğrudan öldürme kastıyla hareket ettiğini söylemek mümkün değildir. Şayet, sayın çoğunluğun kabul ettiği gibi, suça sürüklenen çocuk suçta kullanılan elverişli tüfekle, etkili mesafeden, nişan alarak maktule doğru ateş ettiği sabit olsa idi, her ne kadar kastı öldürme olmasa da, ölümün gerçekleşmesi muhakkak olacağı için doğrudan kast düşünülebilirdi. Ancak, somut olayda, suça sürüklenen çocuk eylemini nişan alarak gerçekleştirmediği gibi, maktulü korkutmak için tüfeği o yöne doğru yönelttiği sırada elinin tetiğe değmesi ve tüfeğin ateş alması sonucu ölümün gerçekleştiği ve kastının da öldürmeye yönelik olmadığı değerlendirilmiştir. Sadece silahın elverişliliğinden ve atış mesafesinden hareketle de kastın öldürme olduğu sonucuna gitmekte mümkün değildir.

Sübuta yönelik kabulümüzden sonra olayda olası kast mı yoksa bilinçli taksir mi olduğu konusuna gelince:

Bilindiği üzere, gerek olası kastta gerekse bilinçli taksirde, suçun kanuni tanımındaki maddi unsurların gerçekleşebileceği, neticenin oluşumuna muhtemel sebebiyet verilebileceği fail tarafından öngörülmektedir. Ancak, olası kastta, kişide, neticelere ilişkin bir kabullenme, neticenin meydana gelmesini olayın seyrine bırakma, neticenin gerçekleşmemesi için özel bir gayret sarfetmeme hali olmakla birlikte; bilinçli taksirde, kişi, yükümlülüklerine aykırı ve özensiz olarak, gerçekleşmesi muhtemel fiilin gerçekleşmeyeceğine güvenmekte, muhtemel addedilen neticenin gerçekleşmesini istememektedir.

Somut olayda, maktulü korkutmak amacıyla hareket eden suça sürüklenen çocuk, elindeki tek kırma tüfeği maktulün bulunduğu yöne doğru çevirdiği sırada tüfeğin yanlışlıkla da olsa patlayabileceğini ve neticesinde maktulün ölebileceğini öngörebilecek durumdadır. Ancak harekete korkutmak amacıyla başladığı ve maktule ateş etme gibi bir niyeti olmadığı için, öngörebileceği neticeyi kabullenme, olayı kendi seyrine bırakma durumunda olmadığı, aksine, öngörebileceği neticenin gerçekleşmesini istemediği açıktır. Sanığın, soruşturmanın başladığı andan bozma sonrası yaptığı savunmaya kadar bütün aşamalarda, olayları olduğu gibi samimi anlatması, olay öncesi, olay anı ve olay sonrası suça sürüklenen çocuğun davranışları, yardım çağırma girişimi, buna karşın olay anında olay yerinde bulunan yaşı küçük tanıkların olayın gerçekleşme biçimiyle uyumlu görülmeyen, kendi içinde çelişik, aşamalarda değişken ifadeleri bir bütün olarak değerlendirildiğinde, suça sürüklenen çocuğun eylemi bilinçli taksirle gerçekleştirdiği sonucuna varılmıştır.

Ancak, olayın sübutu kabul ettiğimiz gibi değil de; suça sürülenen çocuğun tüfeği doğrudan maktule doğrultup nişan alarak tetiğe basmış olması halinde, kastı öldürmeye yönelik olmasa da, neticenin meydana gelmesi muhakkak olduğundan doğrudan kast; maktule nişan alarak değil de, maktulün bulunduğu yöne doğru yakın mesafeden, etkili tüfek (tüfek saçmalarının dağılma özelliği de nazara alındığında) ile hedef almadan ateş etmiş olması halinde de, muhtemel neticenin meydana gelebileceğini öngörmesine rağmen, neticenin meydana gelmesini olayın seyrine bıraktığı için, olası kastla eylemi gerçekleştirmiş olduğu tarafımızca da kabul edilecekti.

Tüm bu nedenlerle; suça sürüklenen çocuğun eylemini bilinçli taksirle gerçekleştiği kanaatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun, eylemin doğrudan kastla gerçekleştirildiği yönündeki görüşüne katılınmamıştır." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Gümüşhane Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.02.2017 tarihli ve 58-16 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığın eyleminin doğrudan kasıtla işlenen nitelikli kasten öldürme suçunu oluşturduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,

Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 27.04.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

 Ceza Genel Kurulu  | Esas No:2018/156 | Karar No:2021/175 | Korkutmak Amaçlı Tüfek Doğrultma - Kasten Öldürme - Bilinçli Taksir KARARI YAZDIR


Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları