Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının elektrik abonesi olduğunu, davalı ... tarafından düzenlenen faturalar ile kendisinden haksız şekilde kayıp/kaçak vs. bedelleri tahsil edildiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 38.831,28 TL'nin reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi ve müteakip aylar için tahakkuk ettirilecek faturalara bu bedellerin yansıtılmamasını talep etmiştir.
Davalı; EPDK’nın düzenleyici işlemine karşı iptal istemiyle idari yargıda dava açılması gerektiğini, dava konusu bedellerin ilgili mevzuat çerçevesinde abonelere yansıtıldığını ve uygulanmasının yasal bir zorunluluk olduğunu, bu bedellerin alınacağının davacı ile arasındaki abonelik sözleşmesinde de karalaştırıldığını, davada hak düşürücü süreler ile zamanaşımı sürelerinin geçirildiğini savunarak, davanın usul ve esastan reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, hükmün davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairemizin, 05.06.2018 gün, 2016/19238 Esas, 2018/6430 Karar sayılı ilamı ile; “Karar tarihinden sonra yürürlüğe giren ve dava konusu yapılan kayıp-kaçak vs. bedelleri ile ilgili olarak halen devam eden davalarda da uygulanması gereken hükümler içeren 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu'nun 17., geçici 19. ile 20. maddelerinin, somut olaya etkisinin bulunup bulunmadığının yerel mahkemece değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, yukarıda sözü edilen bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiş, yargılama giderlerinin ise davalı üzerinde bırakılmasına ve davacı taraf lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere, özellikle kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.2- Dairemizce yapılan re’sen inceleme neticesinde;
Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp kaçak vs. bedellerin istirdatı istemine ilişkin olup, Dairemizin, 05.06.2018 gün 2016/19238 Esas, 2018/6430 Karar sayılı bozma ilamında belirtilen şekilde yasa değişikliği değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmiştir.
Bu aşamada, davanın konusuz kalması hakkında genel açıklama yapılmasında yarar görülmüştür.
İlke olarak her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır (28.11.1956 tarih ve 15/15 sayılı İ.B.K). Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir nedenle dava konusunun ortadan kalkması halinde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Dava konusu hakkın davacıya ödenmesi, verilmesi ya da müdahalenin kaldırılması, davacı ve davalı sıfatının birleşmesi, yeni çıkan bir kanun yada Anayasa Mahkemesi kararı ile ya da kişiye sıkı sıkıya bağlı ve mirasçılara geçmeyen bir hakka ilişkin davalarda taraflardan birinin ölümü gibi nedenlerle artık dava konusu edilen talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesine gerek ya da neden kalmıyorsa, burada davanın konusuz kalmasından söz edilebilir. Bu durumda, mahkemenin, bir tespit hükmü niteliğinde olmak üzere esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmetmesi gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; yargılama sırasında yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliklerinin, dava konusu hakkın özünü ortadan kaldırdığı açıktır. Diğer bir anlatımla, geçmişe etkili yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır.
Bu noktada, mahkemece; HMK'nın 331 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca, konusuz kalan dava hakkında yargılamaya devam edilerek, dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğu tesbit edilmeli ve o tarafın yargılama giderlerine (bu bağlamda vekalet ücretine de) mahkum edilmesi gerekir.
Temyiz incelemesine konu eldeki davada; davacı, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklıdır. Eş söyleyişle, davaya konu bedelleri tahsil eden davalı taraf davanın açılmasına sebebiyet vermiştir.
Hal böyle olunca; mahkemece, yargılama sırasında yürürlüğe giren yasa değişiklikleri nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve yargılama giderleri yönünden davacının dava açtığı anda haklı olduğu gözetilerek davalı tarafa yükletilmesi ve kendisini vekille temsil ettiren davacı taraf yararına maktu vekalet ücretine karar verilmesi gerektiği açıktır.
Somut uyuşmazlıkta; mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde dava tarihi itibariyle davacının dava konusu giderleri yönünden dava tarihinde davacının davasını açmakta haklı olduğu gözetilerek bir karar verilmiş ise de; yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm yerine davanın reddine yönelik hüküm kurulmuştur. Bu şekilde hüküm fıkraları arasında çelişki yaratılması usul ve yasaya aykırı olup, re’sen bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, temyiz olunan mahkeme kararının düzeltilerek onanması, HUMK 428/7. maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün (1) numaralı bendinin çıkartılarak yerine "1-Konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına” bendinin yazılmasına” hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.