MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Dava, hizmet süresinin tespiti ile emekli aylığını kesen kurum işleminin iptali istemine ilişkin olarak açılan davada Ankara 3. İş ile İstanbul Anadolu 18. İş Mahkemelerince ayrı ayrı yetkisizlik kararı verilmesi nedeni ile dosyada son karar bölge adliye mahkemelerinin faaliyete geçmesinden sonra verilmiş ise de iki farklı bölge adliye mahkemesinin yargı çevresinde kalan mahkemelerce karşılıklı olarak yetkisizlik kararı verilmiş olması ve 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinin görevinin yargı çevresi içerisinde bulunan adlî yargı ilk derece hukuk mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek olduğundan yargı yerinin belirlenmesi için gönderilen dosya içindeki tüm belgeler incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, hizmet süresinin tespiti ile emekli aylığını kesen kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
İstanbul Anadolu 18. İş Mahkemesince, davalı ikametgahının ve işyeri adresinin "Bakırköy, Samsun veya Ankara Nöbetçi İş Mahkemesinin" olduğu dikkate alınarak, adres itibariyle mahkememiz yargı alanında olmadığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir.
Ankara 3. İş Mahkemesince de yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı ve kesin yetkinin bulunmadığı; ayrıca, davalı tarafça usulüne uygun süresinde yapılmış bir yetkisizlik itirazı bulunmadığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. maddesinde işçi-işveren arasındaki uyuşmazlıklara ilişkin kesin yetki kuralı düzenlenmiş olup Kanun'un 1/B bendinde "İşçi Sigortaları Kurumu ile sigortalılar veya yerine kaim olan hak sahipleri arasındaki uyuşmazlıklardan doğan itiraz ve davalara da bakarlar" hükmü doğrultusunda 5510 sayılı Kanun'dan kaynaklanan davalar iş mahkemesinde görülmekle birlikte Kurumun taraf olduğu uyuşmazlıklarda yetkili mahkemenin neresi olacağına dair Kanun'da açık bir düzenleme bulunmamaktadır.
5521 sayılı Kanunun 15. maddesinde bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı hükmü yer almaktadır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 447/2. maddesine göre "Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır" hükmü gereğince genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş olması karşısında 6100 sayılı HMK'da yer verilen özel yetkiye ilişkin düzenlemelerin iş mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinde dikkate alınması gerektiği ortadadır.
6100 sayılı HMK 6/1. maddesi genel yetki kuralını düzenlemekte olup; "Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir." denilmektedir. Tüzel kişilere karşı açılacak davalarda yetkili mahkeme tüzel kişinin ikametgahının (merkezinin) bulunduğu yer mahkemesidir. (6102 s. TTK. 213., 339., ve 576. maddeleri) HMK'nın 14. maddesi ise, bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olabileceğini hüküm altına almıştır.
Yukarıda anlatılanlar ışığında; hizmet tespiti davalarında şu dört yer yetkili sayılır. Birincisi, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. maddesi gereğince işin (hizmetin) yapıldığı yer mahkemesi, ikincisi, yine İş Mahkemeleri Kanununun 5. maddesi ile genel yetki kuralını düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 6. maddesi gereğince işverenin (davalının) ikametgahı mahkemesi, üçüncüsü, genel yetki kuralını düzenleyen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 6. maddesi ile Sosyal Güvenlik Kurumunun merkezi bulunduğundan Ankara mahkemeleri, dördüncüsü ise, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 14. maddesi gereğince hizmetin geçtiği yerin bağlı olduğu ... şubesinin bulunduğu yer mahkemesidir. Davacı, seçimlik hakkını kullanarak belirtilen yer mahkemelerinden herhangi birinde dava açarsa, yetkisizlik kararı verilmemesi ve işin esasına girilmesi gerekir.
Yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı hallerde yetki itirazı cevap dilekçesi ile birlikte ileri sürülmelidir. (HMK m.116 ve 117) Kesin yetki kuralı bulunmadığı durumlarda, hâkim re'sen yetkisizlik kararı veremez.
Diğer taraftan, savunma hakkı, Anayasa (m.36) ile güvence altına alınmış olup, HMK'nın 27. maddesinde de ayrıca düzenlenmiştir. Davanın tarafları, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler ve bu hak, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını da içerir (HMK m.27). Başka bir anlatımla; Hâkim, tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez (mülga HUMK m. 73). Buna göre hâkim, Anayasa ile güvence altına alınan ve usul kanunlarında ayrıca düzenlenmiş bulunan iddia ve savunma haklarını kullanabilmeleri için tarafları duruşmaya çağırmak zorundadır.
HMK'nın 90/1. maddesine göre; Kanunda gösterilen süreler kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında artırılıp eksiltilemeyeceğinden, HMK'nın taraflara iddia ve savunmalarını sunmaları için süre verdiği hallerde, bu sürelere riayet edilmeden yargılama sürdürülerek karar verilmesi de savunma hakkının ihlali niteliğindedir.
Hal böyle olunca, mahkemece, somut olayda, yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı ve kesin yetkinin bulunmadığı, taraf teşkilinin sağlanmadığı ve ortada usulüne uygun bir yetki itirazı olmadığı durumlarda ise davanın ilk açıldığı mahkemenin yetkili hale geleceği (HMK 19/son) anlaşılmaktadır. Bu nedenle, uyuşmazlığın çözümünde İstanbul Anadolu 18. İş Mahkemesi yetkilidir.
SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri ile 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince İstanbul Anadolu 18. İş Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 13/02/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.
KARARI YAZDIR