Davacı, avukat olduğunu, davalı ile yapılan sözleşme gereğince davalının geçirmiş olduğu iş kazası nedeniyle olayın sorumlusu hakkında Ankara İş Mahkemesi’nin 2002/254 esas sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat davası açtığını, davayı özenle takip ettiğini, ancak davalının hiçbir neden yokken haksız olarak vekillikten azlettiğini, haksız azil nedeniyle ücretin tamamına hak kazandığını, vekalet ücretinin tahsili için icra takibinde bulunduğunu, davalının takibe itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacı avukatı haklı olarak azlettiğini, ayrıca sözleşmenin davacı tarafından sonradan doldurulması ve ücretin fahiş olması nedeniyle geçersiz olduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taraflar arasında geçerli bir ücret sözleşmesi bulunduğu, haklı bir azil nedeninin mevcut olmadığı, İş Mahkemesinde açılan davanın maddi talep yönünden kısmi dava olduğu, ücret sözleşmesinde de bu husus bilinerek bütün işler için 10.000-YTL ücret kararlaştırıldığı, bunun Avukatlık Kanununun 163. maddesine uygun olduğu, dava kapsamına göre 164. maddesindeki sınırların aşılmadığı ve 174/2 maddesindeki avukatın kusurluluk halinin de kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, Ankara 15. İcra Müdürlüğünün 2006/3724 sayılı dosyasında yapılan takibe davalı itirazının iptaline karar verilmiş, hükmün davalı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 09.03.2009 gün 2008/11804 E. 2009/3099 K. sayılı ilamı ile; ”… ücret maktu olarak kararlaştırılmış olmakla kural olarak sözleşme geçerlidir. Kanunun koyduğu kural bu olmakla birlikte ücret sözleşmesinin yapıldığı tarihe göre de Borçlar Kanununun 19.maddesine aykırı düşmemelidir. Sözleşmenin yapıldığı tarihte tarafların amaçladıkları çıkarların dengede olduğu kabul edilmelidir. Sözleşme ile bir taraf için sağlanan hak ve menfaate denk düşmeyen ve fahiş olan menfaatin karşı tarafa sağlanmış olması iyi niyet ( M.K mad. 2 ) kurallarına, hak ve nesafete, ahlak kurallarına aykırıdır. Somut olayda sözleşmenin konusunu oluşturan, fazlaya ilişkin hak saklı tutularak 250.00 YTL maddi, 10.000.00 YTL manevi tazminat istemi ile açılan davada dosya ya ibraz edilen bilirkişi raporunda talep edilecek maddi tazminat miktarının 10.673.45 YTL olduğu belirlenmiştir. Öyle olunca sözleşmede kararlaştırılan ücret müddeabihin tamamına yakın kısmını içermekte olup iyiniyet ve ahlak kuralları ile bağdaşmaz. Bu nedenle ücret sözleşmesi geçersizdir. Yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunmadığı veya sözleşme bulunmakla birlikte geçerli olmadığı durumlarda, avukatın hak kazandığı ücret tutarının Avukatlık kanunu 164/4 maddesi hükümlerine göre saptanarak hüküm altına alınması gerekir. Somut olayda taraflar arasındaki ücret sözleşmesi geçerli olmadığına göre, mahkemece davacının talep edebileceği ücretin Avukatlık Kanunu 164/4. Maddesine göre belirlenip itirazın o miktar üzerinden iptaline karar verilmesi gerekirken, sözleşmeye geçerlilik tanınarak yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” gerekçesiyle karar bozulmuş, davacı taraf karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Avukatlık Kanununun 163 ve 164. maddeleri hükmü gereğince, Avukatlık Ücreti avukatla iş sahibi arasında serbestçe kararlaştırılır ve bu ücretin belli bir miktarı kapsaması gereklidir. Olayımızda da, davalının geçirdiği iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açılması, yürütülmesi, gerektiğinde ıslah dilekçesi verilmesi, ek dava açılması için taraflar arasında yapılan avukatlık ücret sözleşmesi, ücret maktu olarak kararlaştırılmış olmakla geçerlidir. Sözleşmenin konusunu oluşturan ve fazlaya ilişkin hak saklı tutularak 250.00- YTL maddi, 10.000,00- YTL manevi tazminat istemi ile Ankara 4. İş Mahkemesi’nin 2002/254 Esas sayılı dosyası ile açılan davada, talep edilebilecek maddi tazminat miktarının 252.101,58-YTL olduğu belirlenmiş, yapılan yargılama sonunda ıslah edilen bu miktar üzerinden maddi tazminat ve 10.000-YTL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmiştir. Öyle olunca, sözleşmede kararlaştırılan ücretin, müddeabihin tamamına yakın kısmını içerdiğinden bahsedilemez. Bu nedenle usul ve yasaya uygun kararın onanması gerekirken Dairemizin 09.03.2009 gün 2008/11804 E. 2009/3099 K.sayılı kararı ile zuhulen yazılı şekilde bozma kararı verildiği anlaşıldığından, dairemizin bozma ilamının kaldırılmasına, hükmün onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:
Yukarda açıklanan nedenle, davacının karar düzeltme talebinin kabulü ile, Dairemizin 09.03.2009 gün, 2008/11804 E., 2009/3099 K. sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, temyiz edilen hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılan 413.26 TL kalan harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan harcın istek halinde davacıya iadesine, 09.11.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.