ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Davaların Yığılması - Her Bir Talep İçin Ayrı Ayrı Islah Dilekçesi Verilebileceği

16 Nisan 2025, 00:43 - 9

Davaların Yığılması - Her Bir Talep İçin Ayrı Ayrı Islah Dilekçesi Verilebileceği


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
2024/12412
2024/16138
2024-12-16





Özet:

Somut olayda, davacının talepleri birden fazla alacağa ilişkin olup, davaların yığılması (objektif dava birleşmesi) söz konusudur. Bu durumda, her bir talep ayrı bir dava niteliğinde olduğundan, kötüye kullanılmadığı sürece her biri ayrı ayrı ıslah edilebilir. Dolayısıyla, yıllık izin farkı alacağı da diğer taleplerden bağımsız olarak ıslah yoluyla artırılabilir. Davacı tarafından yıllık izin farkı alacağı ilk ıslah dilekçesinde artırılmamış, bu kaleme ilişkin ıslah 03.07.2023 tarihli dilekçeyle yapılmıştır. Bu durum ikinci ıslah niteliğinde olmayıp, her bir talebin bağımsız dava olarak değerlendirilmesi gerektiğinden, yıllık izin farkı alacağına yönelik bu ıslah talebi dikkate alınmalıdır.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin 28.05.2021 tarihli kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesinin 17.02.2023 tarihli kararı ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (4) üncü alt bendi gereğince ortadan kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Ortadan kaldırma kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda İlk Derece Mahkemesinin 03.01.2024 tarihli ilâmı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıdan ihale alan alt işverenler nezdinde numune alma hazırlama olarak çalıştığını, çalışılan işin Kurumun asli ve sürekli işi olduğunu, alt işverenlerin asıl işi idari ve teknik açıdan yürütebilecek organizasyona ve yeterliliğe sahip olmadığını, aksine alt işveren işçilerinin Kurum yetkililerinden emir ve talimat alarak çalıştıklarını, davalı ile alt işverenler arasındaki ilişkinin işçi temininden ibaret olduğu dikkate alındığında asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığını ileri sürerek davacının baştan beri davalının çalışanı olduğunun tespiti ile ilave tediye, fark ücret, ulusal bayram ve genel tatil, yıllık izin ücret farkı, vardiya zammı, iş riski primi, ikramiye, yemek yardımı, ek ödeme denge sosyal yardım, giyim yardımı ile kira alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, İdarenin ana faaliyet alanının bor ve türevi cevherlerin çıkarılıp üretilerek satışa hazır hâle getirilmesi olduğunu, bu kapsamda üretim faaliyetine ait olmayan ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 4 üncü maddesinde sayılan işlerin ihale ile dışarıdan satın alındığını, böylece asıl işin üretim faaliyetlerini oluşturan kimyasal ve metalurjik süreçler kapsamında olmayan ve doğrudan üretimle ilişkisi bulunmayan yardımcı işlerin 4857 sayılı İş Kanunu'nun (4857 sayılı Kanun) 2 nci maddesi gereğince asıl işveren alt işveren ilişkisine konu edildiğini, davacının Temizlik ve Hammadde Hazırlama İşçiliği Hizmet Alımına İlişkin Sözleşme kapsamında ihaleyi üstlenen değişik şirketler bünyesinde görev yaptığını, ihale konusu işin dışında bir işte çalıştırılmadığını, muvazaa bakımından emsal olduğu ileri sürülen mahkeme kararlarının ait oldukları döneme ilişkin hizmet alım sözleşmeleri bakımından bağlayıcı olabileceğini, davacının davalı Kurumun işçisi olarak kabul edilmeyeceğini, alt işveren işçisi olarak davacının 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212 Sayılı Kanunun İkinci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun (6772 sayılı Kanun) gereğince ilave tediye alacağına hak kazanamayacağı gibi asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden de yararlanamayacağını, bu sebeple gerek ilave tediye ücreti gerekse toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacak taleplerinin reddi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; toplanan deliller, yapılan keşif, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacının ... İşletme Müdürlüğü bünyesinde ihbar olunan alt işveren Şirketlerin işçisi olarak numune alma hazırlama işlerinde çalıştığı, alt işverence üstlenilen asıl işin bir bölümünün uzmanlık gerektirecek nitelikte bir iş olmadığı, davacının emir ve talimatları asıl işveren yetkililerinden aldığı, alt işverenin asıl işverenden bağımsız ayrı bir organizasyona sahip olmadığı, bu çerçevede davalı ile ihbar olunan alt işverenler arasındaki sözleşmenin tamamen işçi teminine dayalı muvazaalı bir sözleşme olduğu, asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanmasına göre davacı işçinin baştan itibaren asıl işveren işçisi olarak kabul edilmesi gerektiği, davacının sendika üyeliğinin asıl işverene bildirildiği tarihten itibaren toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacaklara hak kazandığı, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmadığı bu nedenle ikinci kez ıslah yapılamayacağı, dava kısmi dava olarak görülüp ilk ıslah dilekçesinde yıllık izin alacağı yönünden talepte bulunmadığı bu nedenle ikinci dilekçesinin ıslah dilekçesi mahiyetinde olmadığı ancak kısa kararda 10,00 TL üzerinden hüküm kurulması nedeniyle kısa karara aykırı gerekçe yazılamayacağından bu hususa hükümde değinilmekle yetinildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; alt işverene ve asıl işverenin sendikasına bildirimin yeterli görülmemesinin hukuki dayanağının bulunmadığını, asıl işveren davalı adına kamu iş sendikasına yapılan tebligatların asıl işverene yapılmış sayıldığını, 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu'nun 8 inci maddesi, Personel Çalıştırılmasına Dayalı Hizmet Alımlarında Toplu İş Sözleşmesinden Kaynaklanan Fiyat Farkının Ödenmesine Dair Yönetmelik'in 4 üncü maddesi, 04.05.2015 tarih ve 58759530-155.99-4197 sayılı Maliye Bakanlığının “Alt İşverenlerce Yapılacak Yetkilendirmeye İlişkin Esas Ve Usuller" yazısının 4 üncü maddesine göre kamu işverenleri adına kamu işverenin sendikasının toplu iş sözleşmesine katılmaya yetkilendirildiğini, bu mevzuata göre davalı asıl kamu işvereninin bağlı olduğu sendikaya bildirim yapıldığını, Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikasına 31.03.2016 tarihli yazıyla bildirim yapıldığını, hem resmî arabulucu görüşmeleri hem Yüksek Hakem Kurulu kararlarında, hem de grev kararı alınması sürecinde davalıya sendikalı işçilerin kimler olduğu ve hangi hakları talep ettiğinin açıkça bildirildiğini, dosyaya sunulan belgelerin dikkate alınmadığını, aynı uyuşmazlığa ilişkin farklı kararlar çıktığını, davanın belirsiz alacak davası olduğunu, yıllık izin alacağı yönünden verilen kararın da hatalı olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

Davalı vekili; cevap dilekçesindeki savunmalarını da tekrar ederek, kamu iktisadi teşebbüsü olan Kurumun ana faaliyet alanının bor ve türevi cevherlerin çıkarılıp üretilerek satışa hazır hâle getirilmesinden ibaret olduğunu, bor madeninin aranması ve işletilmesi işlerini Devlet adına yerine getirdiğini, bu kapsamda davacının çalıştığı hizmet alım işinin üretimi aksatmayacak durumda olan yardımcı bir iş olduğunu, her ne kadar İlk Derece Mahkemesince davalı ile dava dışı alt işveren arasındaki hukuki ilişki muvazaalı kabul edilmiş ise de; 09.11.2009 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan ... Ana Statüsü'nün ''Teşekkülün Faaliyet Alanı ve Görevleri'' başlıklı 6 ncı maddesinin (a) bendinde Kurumun görevleri arasında ''...Teşekkülün faaliyet alanındaki görevlerini gerçekleştirmek üzere ihtiyaç duyduğu mal ve hizmeti almak, yapım işlerini yapmak, yaptırmak...'' işlerinin sayıldığını, dolayısıyla yardımcı işin alt işverene verilmesinde muvazaalı bir asıl işveren alt işveren ilişkisinden söz edilemeyeceğini, kaldı ki davacının Kurumun taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanma şartlarını taşımadığını belirterek istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının yaptığı işin yardımcı değil asıl iş niteliğinde olduğu, davacının davalı ile alt işveren arasındaki ilişkinin muvazaaya dayalı olduğu, davacı işçinin baştan itibaren davalının işçisi sayılması gerektiği, ... İşçileri Sendikasının 02.05.2023 tarihli ve ... İşletmeleri Genel Müdürlüğünün 29.08.2023 tarihli yazıları ve ekli tebliğ evrakı içeriği ile davacının üyelik kaydının işverene 19.12.2016 tarihinde tebliğ edildiği, hükme esas alınan bilirkişi raporunda ilgili tarih esas alınarak hesaplama yapıldığı, davanın kısmi dava niteliğinde olduğu, aynı davada ikinci kez ıslah yoluna başvurulması hâlinde bu yöndeki talebin reddi gerektiği, davacı vekili tarafından ibraz edilen 03.07.2023 tarihli ikinci ıslah dilekçesi dikkate alınmadan karar verilmesinin yasal düzenlemelere uygun olduğu gerekçeleriyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesinde belirtilen nedenleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

Davalı vekili; istinaf dilekçesinde belirtilen nedenleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, asıl işveren alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı, muvazaaya dayanıp dayanmadığı, buna bağlı olarak dava konusu alacaklara hak kazanılıp kazanılmadığı, ilk ıslah dilekçesinde artırılmayan alacağın ikinci dilekçe ile istenmesinin mümkün olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.

İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

4857 sayılı Kanun'un 2 nci maddesinin yedinci ve sekizinci fıkraları, 6772 sayılı Kanun'un 1 vd. maddeleri, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu maddesi.

Dairemizin 17.10.2022 tarihli ve 2022/13480 Esas, 2022/12661 Karar sayılı kararında muvazaanın varlığı durumunda işçinin gerçek işveren tarafından bağıtlanan toplu iş sözleşmesinden yararlanma koşulları şu şekilde açıklanmıştır:

"...

Somut uyuşmazlıkta olduğu gibi asıl alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığının ya da geçerli olarak kurulmadığının ve işçinin çalışma süresinin en başından itibaren asıl işverenin işçisi olduğunun belirlendiği durumlarda; işçi, toplu iş sözleşmesinin imza tarihinde yetkili sendikaya üye olsa da gerçek işveren olan asıl işverenin toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmesi; ancak taraf sendika üyeliğinin gerçek işverene bildirildiği tarihten itibaren mümkündür. Somut uyuşmazlık dönemi için davacının sendika üyeliği, toplu iş sözleşmesinin tarafı Sendika tarafından davalı Belediyeye bildirilmediği gibi davacının da toplu iş sözleşmesinden yararlanma talebi ile davalı Belediyeye bir başvurusu olmamıştır.

..."

6100 sayılı Kanun'un "Islahın zamanı ve şekli" kenar başlıklı 176 ncı maddesinin ikinci fıkrası şöyledir:

"(2) (Ek:22/7/2020-7251/18 md.)(17) Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz."

Değerlendirme

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

6100 sayılı Kanun’un 176 ıncı maddesini ikinci fıkrası uyarınca bir davada taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Bu hükmün gerekçesi ise davanın geciktirilmemesi ve sürüncemede bırakılmamasıdır. Diğer taraftan aynı Kanun'un 110 uncu maddesinde davaların yığılması kabul edilmiştir. Davacının, aynı davalıya karşı olan birbirinden bağımsız birden fazla talebini, aralarında bir derecelendirme ilişkisi yani aslîlik–fer'îlik ilişkisi kurmadan aynı dava dilekçesinde ileri sürmesine davaların yığılması denir. Bu halde davada birlikte açılan dava sayısı kadar istem sonucu ve dava konusu vardır. Davacı birçok talebini, tek bir dava dilekçesi ile talep etmektedir. Aslında kural olarak talep sayısınca dava mevcuttur. Davacı her bir talebi için dava dilekçesinde olguları (vakıaları) ayrı ayrı belirtilmek ve ispat yükü kendisinde ise ispat etmek zorundadır. Yapılan yargılamada her bir talep hakkında ayrı ayrı inceleme yapılır. Yargılama sonunda da her biri hakkında olumlu veya olumsuz karar verilir. İş yargılamasında işçinin birbirinden bağımsız birden fazla işçilik alacağının tek dava dilekçesi ile talep edilebilmesi davaların yığılması yönünden örnek bir durumdur.

Somut uyuşmazlıkta davacının her talebi ayrı bir dava konusudur ve davaların yığılması (objektif dava birleşmesi) vardır. Her talep ayrı bir dava olduğuna göre kötüye kullanılmadığı sürece, her talep ayrı ayrı da ıslah konusu yapılabilir. Davacı ayrı bir dava konusu olan yıllık izin farkı alacağını, diğer alacaklarından ayrı olarak ıslah yolu ile talep edebilir. Daha önce yıllık izin farkı alacağı ıslah işlemi ile artırılmadığına ve yıllık izin farkı alacağı ayrı bir dava olarak kabul edildiğine göre bu alacağa yönelik ıslah talebinin dikkate alınması gerekmektedir. Davaların yığılmasında tek dava olmadığından ve her talep bir dava olarak kabul edildiğinden, her talep yönünden ıslahın ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir.

İlk Derece Mahkemesince; davacı vekilinin 27.05.2020 tarihli dilekçesi ıslah dilekçesi verdiği ancak 27.05.2020 tarihli dilekçede yıllık izin farkı alacağı yönünden ıslah yapılmadığı, bu alacak kalemi yönünden 03.07.2023 tarihli dilekçe ile yıllık izin farkı alacağı yönünden talebini artırdığı bu durumun ikinci ıslah niteliğinde olmadığı, fakat kısa kararda sehven 10,00 TL üzerinden hüküm kurulmuş olup kısa karara aykırı gerekçeli karar yazılamayacağından hükümde bu hususa değinilmekle yetinildiği belirtilmiştir.

İlamın (3) ve (4) numaralı paragraflarında belirtildiği üzere davacının yıllık izin farkı alacağını, diğer alacaklarından ayrı olarak ıslah edebileceği dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

KARARI YAZDIR


Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları