ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Yargılama Sırasında Tarafta İradi Değişiklik Yapılması - Dava Şartı Arabuluculuk

07 Şubat 2025, 21:23 - 140

Yargılama Sırasında Tarafta İradi Değişiklik Yapılması - Dava Şartı Arabuluculuk


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
2024/8908
2024/13583
2024-10-15





Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 01.04.2016 - 15.03.2018 tarihleri arasında davalı bünyesinde boru montajcısı olarak çalıştığını, aylık net 2.500,00 Euro ücret aldığını, ancak son 4 aylık ücretinin ödenmediğini, müvekkilinin iş sözleşmesinin hiçbir gerekçe gösterilmeden haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile aylık ücret, yıllık izin ücreti, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; arabuluculuk dava şartı gerçekleşmediğinden davanın usulden reddi gerektiğini, davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacıya tüm hak ve alacaklarının eksiksiz olarak ödendiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen tarih ve sayılı kararı ile; davalı ... ... Montaj İzolasyon Taahhüt İnşaat Turizm Nakliye Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi (... ... Şirketi) ile dava öncesinde gerçekleşmiş arabuluculuk süreci bulunmadığından usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; davanın davalı ... ... Şirketine karşı açıldığını ancak maddi hata yapılarak aynı isimdeki ... ... Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. Firmasının davalı olarak gösterildiğini, söz konusu hatanın her iki Firmanın da neredeyse aynı isimli olmasından kaynaklandığını, sehven yapılmış olan maddi hata fark edildikten sonra hiçbir şekilde zaman kaybedilmeden asıl davalı Şirket olan ... ... Şirketi ile arabuluculuk görüşmeleri yapılarak hasım düzeltme talepli dilekçe ekinde de işbu arabuluculuk anlaşmama son tutanağının dosyaya sunulduğunu, dava şartı olan arabuluculuk müessesinin asıl davalı ile gerçekleştirilmiş olup dava şartının yerine getirildiğinin sabit olduğunu belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen tarih ve sayılı kararı ile; dosyadaki yazılara, hükmün Dairece de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillerle bu delillerin takdirinde isabetsizlik görülmemesine ve özellikle eldeki davanın 22.07.2022 tarihinde açılıp davacı tarafça doğru taraf olarak bildirilen ve Mahkemece de taraf değişikliği kabul edilen davalı ... ... Şirketi yönünden arabulucuya başvurunun 05.10.2022 tarihinde yapıldığı, buna göre davalı Şirket yönünden dava tarihinden önce arabulucuya başvuruda bulunulmadığının anlaşıldığı ve İlk Derece Mahkemesince dava şartı yokluğundan davanın reddine dair verilen kararın isabetli olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesinde belirttiği sebepleri tekrar ederek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 124 üncü maddesine göre taraf değişikliğinden önce arabuluculuk dava şartının tamamlanıp tamamlanamayacağına ilişkindir.

İlgili Hukuk

6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

6100 sayılı Kanun'un "Tarafta iradi değişiklik" kenar başlıklı 124 üncü maddesi şöyledir:

"(1) Bir davada taraf değişikliği, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkündür.

(2) Bu konuda kanunlarda yer alan özel hükümler saklıdır.

(3) Ancak, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi, karşı tarafın rızası aranmaksızın hâkim tarafından kabul edilir.

(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder."

7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun (7036 sayılı Kanun) 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında, "Kanuna, bireysel veya toplu iş sözleşmesine dayanan işçi veya işveren alacağı ve tazminatı ile işe iade talebi ile açılan davalarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır." şeklinde düzenlemeye yer verilerek dava şartı olarak arabuluculuk öngörülmüştür.

Aynı maddenin ikinci fıkrası ise "Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir." şeklindedir.

Değerlendirme

Dava şartı olarak arabuluculuğun ağır koşullara bağlanması ve çeşitli sebeplerle birkaç defa bu yola başvurulmasının gerekliliğine dair uygulama, işe iade davalarında hak düşürücü süre sorunlarının yaşanmasına, tazminat ve alacaklar yönünden alacağın kısmen zamanaşımına uğramasına, birden fazla arabuluculuk ücretinin yargılama giderlerine eklenmesiyle bu yöndeki sorumluluğun taraflara paylaştırılmasında tereddütlere ve en sonunda arabulucunun sorumluluğuna neden olabilmektedir.

Dairemizce; arabuluculuk uygulamasının amaçlandığı şekilde uygulanmasına yönelik çözümler içeren çeşitli içtihatlar oluşturulmuş ise de 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesi gereğince iradi taraf değişikliğinden önce arabuluculuğa başvurulması hâlinde 7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesine göre dava şartının gerçeklemiş sayılıp sayılmayacağı, çözümü gereken bir meseledir.

6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesinde taraf değişikliği düzenlenmiştir. Taraf değişikliği, açılmış ve görülmekte olan bir davada, davanın taraflarından birinin davadan ayrılması ve onun yerini üçüncü kişinin almasıdır. Taraf değişikliğinin bu dar tanımının yanında, daha geniş anlamda, mevcut tarafların yanına yenilerinin eklenmesi de taraf değişikliği olarak kabul edilebilir. İkinci durumda, davanın bir tarafında taraf sayısında bir artış meydana gelmektedir. Bu durum taraflar arasında dava arkadaşlığı oluşması şeklinde ortaya çıkmaktadır ( ..., "Medeni Usul Hukukunda İradi Taraf Değişikliği", ...Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 16, Özel Sayı 2014, (Baskı yılı 2015), Prof. Dr. ...’e ..., s. 847-941).

Taraf değişikliği, kanunun öngördüğü hâllerde kendiliğinden (ipso iure) gerçekleşmekteyse zorunlu (kanuni) taraf değişikliğinden, buna karşılık, kanunun öngördüğü belirli hâllerde bir tarafın talebi ve karşı tarafın kabulü ya da mahkemenin izni ile gerçekleşmekte ise iradi taraf değişikliğinden söz edilir (..., s. 899). 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesine göre ise iradi taraf değişikliği, karşı tarafın rızasıyla veya hâkimin izniyle olmak üzere iki şekilde söz konusu olabilir. İradi taraf değişikliği, kural olarak karşı tarafın rızasıyla gerçekleşebilmekteyse de, her hâlükârda mutlaka karşı tarafın rızasını aramak, yargılamanın kaderinin aslında taraf olmaması gereken bir kişinin rızasına bırakılmasına ve dolayısıyla mevcut yargılamanın uzamasına veya yeni davalar açılmasına neden olabilir. Karşı tarafın rızasının alınamadığı hâllerde iradi taraf değişikliği, belirli şartların var olması durumunda, hâkimin izniyle de gerçekleşebilir. Bunlar 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesinde maddi hata nedeniyle tarafın değiştirilmesi, dürüstlük kuralına aykırı olmayan değişiklik talebi ve kabul edilebilir yanılgı sebebiyle iradi taraf değişikliği olmak üzere üç başlık altında toplanmıştır (..., s.904).

Maddi hatadan kaynaklanan değişiklik talebi, her ne kadar 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesinde iradi taraf değişikliği başlığı altında düzenlenmiş ise de esasında gerçek anlamda bir taraf değişikliği değildir. Zira bu durumda yeni bir tarafın yargılamaya dâhil edilmesi söz konusu değildir. Maddi bir hata nedeniyle tarafın değiştirilmesinden kastedilen, esasen yalnızca şekli bir düzeltme işlemi olup maddi hukuka ilişkin bir dayanak noktasına sahip değildir. Burada daha ziyade, dava dilekçesinin hazırlanması sırasında, bir tarafın sehven (hata ile) yanlış gösterilmesi durumunda, oluşan maddi hatanın, tarafın isim veya ünvanında şekli bir düzeltme yapılarak giderilmesi söz konusudur (..., s.905). Örneğin davalı olarak gösterilmek istenen şirketin ünvanı "AŞ" olduğu hâlde, "Ltd. Şti." yazılması yazım hatası sonucu oluşmuşsa maddi hata olarak kabul edilmelidir .

6100 sayılı Kanun’nun 124 üncü maddesinin üçüncü fıkrasına göre, dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi de mahkeme tarafından kabul edilmelidir. Dürüstlük kuralına aykırı olmayan iradi taraf değişikliğine, yeterince araştırma yapılmış olmasına rağmen taraf sıfatında yanılma durumları ve benzeri hâller örnek verilebilir. Buna karşılık, davayı kaybedeceğini anlayan tarafın, davalı tarafı değiştirme talebi dürüstlük kuralına aykırı olacaktır (..., s. 908).

6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesinin dördüncü fıkrasına göre, dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanmaktaysa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliğini kabul edebilir (..., s. 911). Kabul edilebilir bir yanılgı olarak değerlendirilen hâller, aynı zamanda dürüstlük kuralına aykırılık da teşkil etmemelidir.

Hem 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesinin üçüncü fıkrası hem de aynı maddenin dördüncü fıkrası açısından taraf değişikliği ancak tarafın talebi üzerine mümkündür. Mahkeme, talep olmadığı hâlde kendiliğinden 124 üncü maddenin uygulanması yönünde bir karar veremez. Bununla beraber, her nasılsa davacı tarafa bu yönde bir süre verilmiş ve davacı da 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesi kapsamında taraf değişikliği talebinde bulunmuşsa, burada artık şartları mevcut olan taraf değişikliği talebinin kabulü icap eder.

İradi taraf değişikliğinin sonuçları, özellikle açılmış ve görülmekte olan davada daha önceki tarafın yapmış olduğu usul işlemlerinin veya mahkeme usul işlemlerinin yeni katılan taraf açısından bağlayıcı olup olmayacağı konusunda kanunda düzenleme yer almamaktadır. Bu nedenle iradi taraf değişikliğinin davadan ayrılan ve davaya katılan taraf bakımından doğuracağı sonuçlar belirlenmelidir. İradi taraf değişikliğinin, davacı veya davalı tarafta olması ve davaya katılan taraf ile davadan ayrılan taraf bakımından farklı sonuçları bulunmaktadır (..., s. 930).

İradi davacı değişiminde, eski davacı davanın tarafı olmaktan çıkarılmaktadır. Eski davacı bakımından durum davanın geri alınmasına benzemektedir. Bu nedenle, davanın tarafı olmaktan çıkarılan eski davacı bakımından davanın geri alınmasına ilişkin hükümler kıyasen uygulanabilir. Buna göre eski davacının dava açılmasıyla meydana gelmiş olan sonuçlar onun açısından doğmamış sayılır. Çünkü eski davacı, taraf değişimi sonucu davalıya karşı ileri sürdüğü talep sonucunu ve mahkemeden istediği hukuki koruma talebini geri almıştır. Davanın tarafı olmaktan çıkarılan eski davacı bakımından yargılama ilişkisi sona erdiğinden, eski davacı bakımından dava açılmasına bağlı maddi ve usuli sonuçlar geçmişe etkili olarak ortadan kalkar. Bu, davacı tarafta iradi değişimin doğal sonucudur ( ..., Medeni Usul Hukukunda İradi Taraf Değişikliği, Ankara, 2014 , s. 249).

Davacı tarafta gerçekleştirilen taraf değişimi ile yargılama ilişkisi sona ermemekte; aksine yeni davacı ile davalı arasında devam etmektedir. Bu nedenle, yeni davacı bakımından davalıya karşı ileri sürülen talep, maddi hukuka ilişkin olarak yargılamanın devamında açılmış bir dava gibi görülebilir. Yeni davacının talebinin derdestliği bakımından, taraf olarak katıldığı davanın tarihi esas alınamaz. Zira, yeni davacı, taraf değişiminden önce yargılamaya katılmadığı gibi, eski davacının açmış olduğu dava ile ilgili hiçbir işlem de yapmamıştır. Ayrıca yeni davacının talebinin derdestliği bakımından eski davanın açıldığı tarihin esas alınması davalı bakımından haksız sonuçlar doğurur. Zira, böyle bir durumun kabulü, davalının eski davacının dava tarihinden itibaren temerrüt faizi ödemesini gerektirir. Oysa davalı yeni davacının talebini bilse, buna ilişkin önlem alabilir; örneğin ödeme yaparak faizi engelleyebilirdi. Yine yeni davacının talebinin derdestliği bakımından, eski davacının dava açtığı tarih esas alınsaydı, yeni davacı kendi talebini ileriye sürünceye kadar geçen dönemde zamanaşımına uğramış taleplerini de ileri sürebilirdi. Sonuç olarak, yeni davacının talebinin derdestliği bakımından, eski davacının dava açtığı tarih esas alınamaz; aksine yeni davacının taraf olarak katıldığı tarih esas alınır (..., s. 250). Dava şartlarının yargılamanın her aşamasında bulunması gerektiğinden, taraf değişiminden sonra bu şartlar yeni davacı bakımından da mevcut olmalıdır. Aksi takdirde mahkeme, yeni davacının talebi bakımından esasa ilişkin inceleme yaparak karar veremez (..., s. 251).

Davalı tarafta iradi taraf değişimi yapıldığında, eski davalı davanın tarafı olmaktan çıkarılır. Esasen bu durum, davacının eski davalıya karşı davasını geri almasına benzemektedir. Bu nedenle, davanın tarafı olmaktan çıkarılan eski davalı bakımından da, davanın geri alınmasına ilişkin hükümler kıyasen uygulanabilir. Eski davalının davanın tarafı olmaktan çıkarılmasıyla yargılama ilişkisi eski davalı açısından sona erdiğinden, davacının eski davalıya karşı dava açmasıyla meydana gelen sonuçlar, eski davalı bakımından doğmamış sayılır. Çünkü davacı taraf değişimi sonucu eski davalıya karşı ileri sürdüğü talep sonucunu ve eski davalıya karşı mahkemeden istediği hukuki korumayı geri almıştır. Davacının davalı değişimine ilişkin eski davalının rıza göstermesi veya davalı değişiminin hâkim izniyle kabulü üzerine eski davalı açısından dava açılmamış sayılacak ve davacının eski davalıya karşı açtığı davada eski davalıya karşı derdestlik sona erecektir. Eski davalı bakımından dava açılmasının sonuçları ortadan kalktığından, örneğin, dava açılmasının sonuçlarından olan zamanaşımı davalıya karşı hiç kesilmemiş, hak düşürücü süre de korunmuş olacaktır (..., s. 289).

Davalı tarafta gerçekleştirilen iradi taraf değişimi ile eski davalı, davanın tarafı olmaktan çıkarılmış ve yeni davalı onun yerinde geçirilmek suretiyle davanın tarafı olmuştur. Bu değişiklik ile yargılama ilişkisi sona ermez; aksine yeni davalıya karşı devam eder. Bu nedenle, davacının yeni davalıya karşı ileri sürdüğü talep, maddi hukuk bakımından yargılama esnasında yeni açılmış bir dava olarak görülebilir. Dolayısıyla davacı değişimindeki gibi, davalı tarafta iradi taraf değişiminde de yeni davalıya karşı dava açılmasının maddi ve usul hukukuna ilişkin sonuçları, eski davalıya dava açıldığı tarihte değil, yeni davalının davaya taraf olarak katıldığı andan itibaren ortaya çıkar (..., s. 290). Davalı tarafta iradi taraf değişimindeki bu durum, davacı tarafta iradi davacı değişimindeki duruma benzer olup iki durum arasında önemli farklılıklar bulunmamaktadır. Yeni davalıya karşı dava bu talebin yöneltilmesiyle açılmış sayılır ve dava açılmasının usul hukukuna ilişkin sonuçları doğar. O hâlde, yeni davalının davaya katıldığı tarihe göre, yeni davalı bakımından dava şartları kontrol edilmelidir. Bu bağlamda yeni davalı taraf, dava ehliyetine sahip olmalı; aynı şekilde usulüne uygun temsil edilmelidir. Bu şartlar mevcutsa, yeni davalı eski davalının yerine davaya devam edebilir. Aksi takdirde, taraf değişimi gerçekleşmez (..., s. 291).

Bu noktada temsilcide yanılma ile tarafta yanılma hâlleri arasındaki farklılığın da ortaya konulması gerekir.

Temsilcide yanılma durumunda, davanın yöneltildiği taraf aynı olup değişmemektedir. Aksine dava şartına yönelik bir eksiklik bulunmakta olup bu eksiklik giderilmeden yargılamanın sürdürülmesi mümkün değildir. Bu sebeple temsilcide yanılmanın mahkemece resen dikkate alınması gerekir.

İradi taraf değişikliğinde ise dava veya taraf ehliyetine dair bir eksiklik söz konusu değildir. Tarafın, gerçekten davada taraf olup olamayacağı bir diğer ifade ile maddi anlamda uyuşmazlıkla bağlantılı olup olmadığı hususu, dava şartına ilişkin bir mesele değildir. Bu noktada mahkemenin, tarafın talebi olmaksızın, sıfat eksikliğini tespit edip resen tarafa, davayı doğru hasma yöneltmesi için süre vermesi, esasen mahkemenin görevi kapsamında olmadığı hâlde tarafa yol göstermesidir. Doğru hasma yönlendirme, bir yandan da aslında yönlendirilmesi istenen kişi ile davacı arasındaki hukuki ilişkinin de kabul edildiği anlamına gelir ki bu husus da yine hâkimin tarafsızlığı ve bağımsızlığı açısından tereddüt uyandırır Bu sebeple hâkimin iradi taraf değişikliğini talep olmaksızın resen yapması beklenemez (..., s.921).

İradi taraf değişikliği ile temsilcide yanılma arasındaki farklılık, her iki durumda arabuluculuk dava şartının sağlanıp sağlanmadığı konusunda da farklı sonuçlara ulaşılmasına neden olur.

Temsilcide yanılma hâlinde şekli anlamda bir taraf değişikliği söz konusu olsa da maddi anlamda bir taraf değişikliğinden söz edilemeyeceğinden arabuluculuk dava şartının sonradan tamamlanması mümkün değildir.

İradi taraf değişikliğinde ise hem şekli hem de maddi anlamda taraf değişikliği söz konusu olup yeni davacı veya yeni davalı bakımından yeni bir dava açıldığı kabul edilmelidir. Bu nedenle taraf değişikliğinden önce arabuluculuk dava şartının yerine getirilmiş olması hâlinde, arabuluculuk dava şartının yokluğu sebebiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmayacaktır.

Bu açıklamalara göre 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesine göre iradi taraf değişikliği talebinden önce, yeni tarafa karşı arabuluculuk başvurusunda bulunularak arabuluculuk faaliyetinin tamamlanmış olması hâlinde, arabuluculuk dava şartının gerçekleştiği kabul edilmelidir.

Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; davanın 18.08.2022 tarihinde Kocaeli 9. İş Mahkemesinde 2022/249 Esas sayılı dosyası ile ... ... San. ve Tic. Ltd. Şti. aleyhine açıldığı ve dava dilekçesi ekinde 29.06.2022 başvuru tarihli ve 07.07.2022 tarihli anlaşamama son tutanağının sunulmuş olduğu, davacı vekilinin 17.11.2022 tarihli beyan dilekçesi ile hasımda yanıldıklarını fark ettiklerini belirterek 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesi uyarınca davanın doğru hasım olan ... ... Montaj İzolasyon Taah. Turz. Nak. San. Tic. Ltd. Şti.ne yöneltilmesini talep ettiği ve aynı dilekçe içinde doğru hasım olan ilgili ... ... Şirketinin adresini belirterek yetkisizlik kararı verilmesini ve dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesini talep ettiği görülmektedir.

Davacı vekilinin işbu beyan dilekçesi ekinde doğru hasım olarak belirttiği ilgili ... ... Şirketi yönünden arabuluculuk dava şartının yerine getirildiğine ilişkin son tutanak suretini sunduğu, buna göre arabuluculuk başvuru tarihinin 05.10.2022 ve anlaşamama son tutanak tarihinin 26.10.2022 olduğu, arabuluculuk görüşmelerine her iki taraf vekilinin telekonferans yöntemi ile katıldığı tespit edilmektedir.

Kocaeli 9. İş Mahkemesinin 2022/249 Esas sayılı dosyasının 03.02.2023 tarihli duruşmasında (aynı zamanda karar duruşması) 6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesi uyarınca davacının hasımda yanılma talebi kabul edilmiş, duruşma tutanağı ile dava dilekçesinin dosyaya davalı olarak eklenen doğru hasma tebliği ile Mahkemenin yetkisizliğine ve talep hâlinde dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.

Kararın, taraflarca istinaf edilmemesi üzerine 07.03.2023 tarihinde kesinleştiği, davacı vekilinin 28.02.2023 tarihli beyan dilekçesi ile dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesini talep ettiği, Kocaeli 9. İş Mahkemesince 08.02.2023 tarihinde dosyanın yetkili ... İş Mahkemesine tevzi edilmek üzere gönderilmesine karar verdiği, ... Tevzi Bürosu tarafından 20.03.2023 tarihinde dosyanın ... 1. İş Mahkemesine 2023/197 Esas sayısı ile tevzi edildiği, ... 1. İş Mahkemesince 2023/197 Esas sayılı dosyasında 26.04.2023 tarihli tensip zaptı düzenlenerek taraflara tebliğ edildiği anlaşılmaktadır.

İlk Derece Mahkemesince arabuluculuk dava şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacının istinaf başvurusu da Bölge Adliye Mahkemesince reddedilmiştir.

6100 sayılı Kanun'un 124 üncü maddesi uyarınca taraf değişikliği işleminin gerçekleştiği kabul edildiğinde, bu işlemden önce yeni davalıya karşı arabuluculuk başvurusunda bulunulmasının dava şartı üzerindeki etkisi ele alınmalıdır. Dosya kapsamından davacının 05.10.2022 tarihinde davalı ... ... Şirketine karşı arabuluculuğa başvurduğu, taraflar arasında 26.10.2022 tarihli arabuluculuk son (anlaşmama) tutanağının düzenlendiği görülmektedir.

İlâmın Değerlendirme bölümünün (13) numaralı paragrafında da belirtildiği gibi davalı tarafta iradi taraf değişikliği, yargılama esnasında yeni açılmış bir dava olarak görülebilir. Yeni davalıya karşı dava, bu talebin yöneltilmesiyle açılmış sayılır ve dava açılmasının usul hukukuna ilişkin sonuçları doğar. Somut olayda, davacının davayı yeni davalıya yöneltmeden önce arabuluculuk başvurusunda bulunduğu açıktır.

Bu durumda 7036 sayılı Kanun'un 3 üncü maddesi ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun uygulanmasındaki amaç ve usul ekonomisi gözetildiğinde; Mahkemece arabuluculuk dava şartının yerine getirildiği kabul edilip, işin esasına girilerek oluşacak sonucu göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi hatalıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

KARARI YAZDIR


Aşağıdaki arama terimleri ile ilgili kararlara etiketlere tıklayarak ulaşabilirsiniz :
tarafta iradi değişiklik dava şartı arabuluculuk yeni dava
Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları