MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İlk derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı şirketin, davacı şirkete 17/04/2013 tarihli ... nolu 675,00 Euro bedelli, 17/05/2013 tarihli ... nolu 249,41 Euro bedelli, 17/06/2013 tarihli ... nolu 141,90 Euro bedelli, 07/08/2013 tarihli ... nolu 675,00 Euro bedelli, 10/10/2013 tarihli ... nolu 675,00 Euro bedelli, 11/10/2013 tarihli ... nolu 3.150,00 Euro bedelli faturalar muhteviyatı üyelik ücretleri, komisyon ücretleri ve cari hesaptan bakiye 3.746,31 Euro alacağını tahsil edemediğini, bu alacağın tahsili amacıyla İstanbul ... İcra Müdürlüğü’nün ... Esas sayılı dosyası ile genel haciz yoluyla takip başlatılarak borçlu şirkete ödeme emrinin gönderildiğini, bu ödeme emrine karşı süresinde itiraz edilerek takibin durduğunu beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı şirketin itirazının iptali ile duran takibin devamına, haksız ve kötü niyetli davalı yanın %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin ve ücreti vekaletin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekaleten talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, davalı şirket ile davacı arasında imzalanmış herhangi bir sözleşmenin mevcut olmadığını, dosyaya ibraz edilen sözleşmenin davalı şirket yetkilileri tarafından imzalanmadığını, bu şekilde bir sözleşmeden davalı şirketin haberdar olmadığını, davalı şirketin yetkililerinden ...’in eşi ...’in sözleşme üzerinde Owner (şirket sahibi) olarak adı yer alsa da bu kişinin davalı şirketin yetkilisi olmadığı gibi imzasının da bulunmadığını, sözleşmede imzası bulunan ...’ın şirketin yetkilisi veya çalışanı olmadığını, davalı şirketin ... isimli firma ile herhangi bir sözleşme imza altına almaksızın sözlü şekilde deneme süresi olarak kısa süreli bir çalışma yaptığını, tarafların sözlü olarak uzlaşıya vardıklarını, ancak üyelik ücreti veya ücret olarak herhangi bir kapsamda anlaşma yapmadıklarını, davalı şirketin kesilen faturalardan icra takibi ile haberdar olduğunu, davacının kendi internet sitesi üzerinden yapılan bir kaç oda satışına aracılık ettiğini, yaptığı oda satışlarının bedelini otel müşterilerinden kredi kartı ile tahsil ettiğini, fakat oda bedellerini davalı şirkete ödemediğini, dolayısıyla satışını yaptığı oda ücretlerini davalı şirkete ödemeyerek hak ettiği komisyondan kat kat fazlasını tahsil ettiğini, bunun dışında da hak etmiş olduğu başkaca bir komisyonun bulunmadığını, bedellerin ödenmemesi üzerine davacı ile çalışmanın sona erdirildiğini, 2015 yılının başında otelin devredilip satışının gerçekleştiğini, bu kapanış ile birlikte davacının yurtdışında olması ve tahsil zorluğu sebebiyle ticari defterlerden kayıt kapanışın yapıldığını, diğer taraftan herhangi bir şirket yetkilisinin veya temsilcisinin imzası olmasa da sözleşmenin sadece son sayfasında imzanın yer aldığını, bu nedenle ilk iki sayfanın değiştirilmesi imkanının ve olanağının bulunduğunu, bu belgenin kim tarafından ne şekilde düzenlendiğinin belirsiz olduğunu, sözleşmenin yabancı dilde olduğu ve içeriğinin çevirisi olmaksızın imzalanmış olmasının da imza altına alan kişi tarafından bağlayıcılığını ortadan kaldıracağını, davacı yanın geçerli bir vekaletname veya yetki belgesi görmeksizin herhangi bir sözleşmeyi imzalamaması gerektiğini, imzalamışsa da bunun ancak sözleşmeyi imzalayan tarafları bağlayacağını, davalı şirketin bundan dolayı sorumlu tutulamayacağını, davacı yanın tanzim ettiği ve davalıya tebliğ etmediği faturaların muhteviyatı ile sunulan sözleşme arasında da çelişki bulunduğunu, özellikle 11/10/2013 tarihli ... nolu 3.150 Euro bedelli fatura içeriği ile sunulan imzasız sözleşme tercümesinde bu şekilde bir ücrete ilişkin hüküm dahi bulunmadığını beyanla, davanın reddine, %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini vekaleten talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 17/06/2020 tarih 2017/137 Esas - 2020/176 Karar sayılı kararında; " davalı her ne kadar dosyaya sunulan sözleşme altındaki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olmadığı gerekçesi ile sözleşmenin geçerli olmadığını iddia etmiş ise de; sözleşme kapsamında düzenlenen bir kısım faturaların davalı defterlerine kaydedildiği hususu dikkate alındığında, davalı tarafın yetkisiz temsilci tarafından yapılan sözleşmeye onay verdiği ve sözleşmenin geçerlilik kazandığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin HMK 117/3. maddesi gereği yetki itirazı ön sorun olarak ele alınmış ve öncelikle sözleşmenin geçerli olup olmadığı araştırılmıştır. Sözleşmenin geçerliliğinin tespitinden sonra, davalının yetki itirazının değerlendirilmesi gerekmiş, sözleşmenin "Yasaya Müracaat" başlıklı 6. Maddesinde Barcelona Mahkemelerinin yetkili olduğuna ilişkin hükmün MÖHUK 47. maddesi kapsamında geçerli olduğu ve HMK m.114/1-a kapsamında mahkememizin yargı hakkının bulunmadığı ..."gerekçesi ile, HMK 114/1-a ve HMK 115/2 maddeleri gereği davanın usulden reddine karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, yerel mahkeme kararının usule ve yasaya aykırı olduğunu, Yetki sözleşmesinin bir usul hukuku sözleşmesi olduğu halde esas sözleşme maddi hukuk sözleşmesi olduğunu bu iki sözleşmenin birbirinden bağımsız olduğunu, Yargıtay 13. HD 22/04/1993 tarihli kararında (2051/3488) esas sözleşmenin geçerli olmasının zorunlu olarak o sözleşmedeki tahkim şartının geçerli olduğu anlamına gelmeyeceğini belirttiğini, (HMK md.18/2) İleri sürerek, tehir-i icra kararı verilmesini, davanın kabulüne karar verilmesini, istinaf mahkemesinde yeniden görülmesi mümkün değilse hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden yargılama yapılarak üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava itirazın iptali davasıdır. Davacı taraflar arasında sözleşme gereğince ticari ilişki bulunduğunu, sözleşme kapsamında davalıdan faturadan kaynaklı üyelik ücreti, komisyon ve cari hesap bakiye alacaklarının tahsili için yaptıkları takibe davalının haksız itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece yetki sözleşmesi gereğince Türk Mahkemelerinin yargı hakkı bulunmadığı gerekçesi ile HMK 114/1-a ve 115/2 maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. MÖHUK 40. Madde de Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini, iç hukukun yer itibariyle yetki kurallarının tayin edeceği düzenlenmiştir. 47/1 Madde de, "yer itibariyle yetkinin münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hâllerde, taraflar, aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda anlaşabilirler. Anlaşma, yazılı delille ispat edilmesi hâlinde geçerli olur. Dava, ancak yabancı mahkemenin kendisini yetkisiz sayması veya Türk mahkemelerinde yetki itirazında bulunulmaması hâlinde yetkili Türk mahkemesinde görülür. " hükmü düzenlenmiştir. Buna göre yabancılık unsuru içeren borç ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların çözümünde taraflar yabancı bir devlet mahkemesinin yetkili olduğu konusunda anlaşabileceklerdir. Bu durumda münhasır yetki bulunmaması halinde yabancı mahkemenin yetkili olduğuna ilişkin itirazın HMK hükümlerine göre ileri sürülmesi gerekmektedir. HMK'nın 116/1-a maddesine göre kesin yetkinin bulunmadığı durumlarda yetki itirazı ilk itirazlardan olup, 117/1 maddesine göre cevap dilekçesinde ileri sürülmesi gerekir. Aksi halde yetki itirazı dinlenilmez. Somut olayda, davalı vekili cevap süresi içinde cevap sürelerinin uzatılması için dilekçe vermiş, mahkemece cevap süresinin uzatılması yönünde bir karar verilmemiştir. Davalı tarafta süresi içinde cevap dilekçesi vermemiştir. Davalı tarafın cevap süresinin uzatılması talepli dilekçesinde de yetki itirazı bulunmamaktadır. Davalı taraf süresinde cevap dilekçesi vermemiş olduğundan ve süresinde verdiği cevap süresinin uzatılması talepli dilekçesinde yetki itirazında bulunmadığından usulüne uygun yapılmış bir yetki itirazında bulunulduğundan söz etmek mümkün değildir. Uyuşmazlıkta münhasır yetki hali de bulunmadığından mahkemece davalı tarafça süresinde usulüne uygun yapılmış bir yetki itirazı bulunmadığı halde Türk mahkemelerinin yetkisizliği nedeniyle usulden red kararı verilmesi hatalı olmuştur. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK'nın 353/1-a3 maddesi ile kaldırılarak, taraf delillerinin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun KABULÜ ile; 1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 17/06/2020 tarih ve 2017/137 Esas - 2020/176 Karar sayılı ilamının HMK'nın 353/1-a3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA ve dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine, 3-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Artan gider avansı olması halinde, avansı yatıran tarafa iadesine, 5-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/01/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a3 maddeleri gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.