Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/03/2018 tarih ve 2015/1157 esas ve 2018/306 karar sayılı kararı aleyhine davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunduğundan dosyanın yapılan incelemesi sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 61 K 13353 plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde 10/01/2014-10/01/2015 tarihleri arasında 265721015324/6 numaralı Genişletilmiş Kasko Sigorta Poliçesi ile Y….. Adamlar Atık Yönetimi ve Taşımalcılık A.Ş. Adına sigortalı olduğunu, sigortalı aracın 21/12/2014 tarihinde davalı Mehmet M’in işleteni, davalı Ali A’nın sürücüsü olduğu aracın sebebiyet verdiği maddi hasarlı trafik kazasına karıştığını ve sigortalı araçta oluşan hasar nedeniyle toplam 49.500,00 TL hasar tazminat bedelinin 06/05/2015 tarihinde müvekkili şirket tarafından yukarıda belirtilen poliçeye istinaden ödendiğini, böylelikle müvekkilinin Türk Ticaret Kanununun 1472. Maddesi uyarınca sigortalının haklarına halef olduğunu, sigortalının da iş bu kazaya ilişkin olmak üzere tüm dava ve talep haklarını müvekkili şirkete devir ve teslim ettiğini, meydana gelen kazada sürücü A.A.nın asli kusurlu olarak trafik kazasına ve sigortalı araç üzerinde hasar meydana gelmesine neden olduğunu, hakkında cezai işlem uygulandığının tespit edildiğini, kazada zarar gören araç için müvekkili şirkete yapılan müracaata istinaden hasar dosyası açılarak 5684 sayılı kanun’un 22. maddesi uyarınca bağımsız ve uzman eksper tarafından hasarın niteliğinin ve miktarının tespiti için ekspertiz incelemesi yaptırıldığını, ekspertiz raporu ile tespit edilen sigortalı aracın sigorta tazminat bedeli olan 49.500,00 TL’nin müvekkili şirket tarafından sigortalı hesabına ödendiğini, beyan ederek tüm bu nedenlerle ödenen 49.500,00 TL’nin aracın trafik sigorta poliçesinden tahsil edilen 26.800,00 TL mahsup edilmesi sonucu davalıların % 75’lik kusuru oranında bakiye kalan 10.325,00 TL’nin 06/05/2015 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle harç, yargılama giderleri ve vekalet ücreti ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve ayrıca müvekkili şirketin borcunun kamu teminatı altında bulunması sebebiyle teminatsız olarak ihtiyati karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı tarafa dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalı taraf davaya karşı herhangi bir cevap vermemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne, 10.325,00 TL tazminatın ödeme tarihi olan 06/05/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar vekili dilekçesinde özetle; yargılama aşamasında A.A.’nın vefat ettiğini, mahkemece ölü kişi aleyhine hüküm kurulduğunu, müteveffanın mirasçılarının davaya dahil edilmesi gerektiğini, ATK’dan rapor alınmadan ve kusur raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu, davacının gerçek zararının tespit edilmesi için dosyanın hasar bilirkişisine gönderilmeden hesap bilirkişi raporu hükme esas alınarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
Dava, trafik kazası nedeniyle tazminat talebine ilişkindir.
HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
Bir davada taraf ehliyeti dava şartlarından (HMK m. 114/1-d) olup taraf ehliyeti ise medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olmakla mümkündür (HMK m. 50). Medeni haklardan yararlanma, yani hak ehliyeti tam ve sağ doğum koşuluyla ana rahmine düşme anında başlayıp, kişinin ölümüne kadar devam eder (TMK m. 28). Bu nedenle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar davanın erteleneceği; bununla beraber hâkimin, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebileceği öngörülmüştür (HMK m. 55; HUMK m. 41). Ne var ki, Kanunda ölü kişiye karşı dava açılması halinde nasıl davranılacağı gösterilmemiştir.
Kural olarak ölü kişi adına ve ölü kişiye karşı dava açılması olanağı bulunmamaktadır. Ölü kişi adına da karar verilemez. Davalılardan A.A.’nın 20/11/2017 tarihinde vefat ettiği anlaşılmakla, mahkemece yasal mirasçılarının tespit edilerek davaya dahil edilmeden ve taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla HMK’nın 353/1-a,6 maddesi uyarınca davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulü ile Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/03/2018 tarih ve 2015/1157 esas ve 2018/306 karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-a,6 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın davanın yeniden görülmesi için MAHALLİNE İADESİNE,
3-Davalılardan tahsil edilen istinaf karar harcının istek halinde iadesine,
4-İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine,
5-Duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olarak oybirliğiyle karar verildi. 22/01/2021
KARARI YAZDIR