Davacı vekili Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru dilekçesinde özetle; 14/07/2011 tarihinde müvekkilinin geçirdiği trafik kazası sonucunda malul kaldığını, maluliyet tazminatı için davalıya başvurunun sonuçsuz kaldığını, trafik kazasının karayoluna bağlı Turnalı Köyü iç yolunda meydana geldiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, aktüer bilirkişi raporundan sonra talebini 200.000 TL olarak ıslah etmiştir. Davalı tarafça davaya cevap verilmemiş ancak düzenlenen bilirkişi raporlarından sonra itirazlarda bulunulmuştur.
Uyuşmazlık Hakem Heyetince; davacının talebinin kabulü ile 200.000 TL'nin 16/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekilince kaza yerinin karayolu olmadığı, maluliyet durumunun doğru tespit edilmediği ve davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin yanlış belirlendiği belirtilerek itirazda bulunmuş, İtiraz Hakem Heyetince itirazın reddine karar verilmiştir.
İtiraz Hakem Heyeti kararına karşı davalı vekilince; kazanın meydana geldiği yerin 2918 sayılı kanunun 2. Maddesinde öngörülen "karayolu" kapsamında olmadığı, olayın çiftliğin içinde meydana geldiği, davacının maluliyet durumunun ATK tarafından belirlenmesi gerekirken yetersiz rapor esas alınarak hüküm kurulduğu ve davacı vekili için nispi ücretin 1/5'i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tamamına hükmedildiği ifade edilerek istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK'nın 355. maddesi kapsamında istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda: Dava, trafik kazasından kaynaklanan maluliyet nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
1-Başvuran/davacının 14/07/2011 tarihinde ZMS sigortası bulunmayan ... plakalı traktörün kepçe aparatı arasında kalan bacağının kısmen ampute olduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Davalı tarafça kazanın karayolu sayılmayan yerde meydana geldiği ileri sürülerek talebin reddine karar verilmesi istenilmektedir. Başvuru ile ilgili olarak Tahkim Komisyonu koordinatörü nezaretinde bilirkişilerin de hazır bulunduğu keşif icra edilmiş ve buna göre teknik bilirkişi rapor düzenlemiştir. 15/12/2017 tarihli raporda da açıklandığı üzere olay yerinin tavuk kümesi girişinde bulunan ve köy içindeki tarlalara gitmek için kullanılan yolun kenarında meydana geldiği saptanmıştır. Anılan yerin ana yola da bağlantısının bulunması nedeniyle kaza yerinin 2918 sayılı KTK'nın 2. Maddesinde sayılan karayolu olarak olarak kabul edilmesi gerektiği anlaşılmıştır. Yine, kazanın traktörün işletilmesi sırasında meydana geldiği de sabit olduğuna göre olayın KTK anlamında trafik kazası olarak kabul edilmesi ve davalı Güvence Hesabı'nın tazminat sorumluluğunun bulunduğu anlaşılmakla, Uyuşmazlık ve İtiraz Hakem Heyetlerinin bu yöndeki tespit ve vardıkları sonucun dosya içeriğine uygun olduğu değerlendirilmiş, davalı vekilinin bu hususlardaki istinaf itirazlarının yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
2- Avukatlık Kanunu'nun, "Avukatlık Ücret Tarifesinin Hazırlanması" başlıklı 168. maddesine göre avukatlık ücretinin takdirinde, hukukî yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır. 169. maddesine göre de yargı mercilerince karşı tarafa yükletilebilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz. Dayanağını Avukatlık Kanunu'nun bu hükümlerinden alan 30/12/2017 tarihli ve 30286 sayılı AAÜT'nin "Tahkimde ve Sigorta Tahkim Komisyonu'nda Ücret" başlıklı 17/2.maddesine göre, "Sigorta Tahkim Komisyonları, vekalet ücretine hükmederken tarifenin 2. kısmının 2. bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin altında kalmamak kaydıyla tarifenin 3. kısmına göre, avukatlık ücretine hükmeder. Tarifenin 3. kısmına göre, nispi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nispi ücretin 1/5'ine hükmedilir." 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30. maddesine 13/06/2012 tarihli ve 6327 sayılı Kanun'un 58.maddesi ile eklenen 17. fıkrasında, "Talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir." şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Bu düzenlemeye uygun olarak da yukarıda belirtildiği gibi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde "Tarifenin 3. kısmına göre, nispi avukatlık ücretine hükmedilen durumlarda da talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine tarifeye göre hesaplanan nispi ücretin 1/5'ine hükmedilir." şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu maddelerde "talebi reddedilenler" olarak belirtilenler, Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuran sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenlerdir. Çünkü Sigorta Tahkim Komisyonunun önüne gelen tek bir talep vardır. O da, sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenlerin talebidir. Tahkim Komisyonuna talepte bulunan sigortalının talebine cevap veren ve karşı gerekçelerini ileten sigortacının bu anlamda "talebi kabul edilen" veya "talebi reddedilen" olarak kabul edilmesi olanağı yoktur. Sigortalılar ve sigorta poliçesinden menfaat temin edenler lehine karar verilmesi halinde ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin "Tahkim'de ve Sigorta Tahkim Komisyonunda Ücret" başlıklı 17. maddesine göre, tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir.
Anayasa'nın 124. maddesine göre, "Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler." Bu yetki çerçevesinde çıkarılacak bir yönetmelik, dayandığı kanuna aykırı olmamalıdır. Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13. maddesi ile getirilen "tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde taraflar aleyhine hükmedilecek vekalet ücreti, her iki taraf için de avukatlık asgari ücret tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekalet ücreti için beşte biridir." şeklindeki düzenleme, açıkça Avukatlık Kanunu'nun 168. ve 169. maddelerine ve 5684 sayılı Kanun'un 30/17. maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Kanuna aykırı olan bu yönetmeliğin uygulanması mümkün değildir.
Bu durumda, kanuna aykırı bir yönetmeliğin iptal edilip edilmemesinin önemi de yoktur.Ayrıca, Hazine Müsteşarlığınca çıkarılan 19/01/2016 tarihli "Sigortacılıkta Tahkim'e İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin" 6. maddesiyle, Sigortacılıkta Tahkim'e İlişkin Yönetmeliğin 16/13. maddesine eklenen "tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekalet ücreti her iki taraf için de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekalet ücretinin beşte biridir." şeklindeki düzenleme, Sigortacılıkta Tahkim sisteminin amacıyla ve 6327 sayılı Kanun ile getirilen "talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücreti, Avukatlık Asagari Ücret Tarifesi'nde belirlenen vekalet ücretinin beşte biridir." şeklindeki maddenin gerekçesiyle bağdaşmamaktadır. Çünkü, 6327 sayılı Kanunla Sigortacılık Kanunu'nda yapılan değişikliklerin genel gerekçelerinden birisi "Sigortacılıkta tahkim sisteminin işlerliliğinin artırılabilmesi amacıyla yeni düzenlemelere gidildiği" şeklinde belirtilmiştir. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu'nun 30/17. maddesinin gerekçesi de "Sigorta Tahkim Komisyonuna genellikle düşük meblağlar için başvurulmaktadır. Bu durumda talebi kısmen veya tamamen reddedilen taraf için yargılama gideri arasında yer alan avukatlık ücretinin uyuşmazlık konusu miktarla karşılaştırıldığında yüksek kalabildiği dikkate alınarak gerekli düzenleme yapılmıştır." şeklinde açıklanmıştır. Kaldı ki, beşte bir oranındaki vekalet ücretinin uyuşmazlığın her iki tarafı için öngörüldüğünün amaçlanmış olması halinde "talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler" şeklindeki ifade yerine davacı ve davalı ayrımı yapılmayacak ve tereddüt oluşturmayacak biçimde "taraflar" sözcüğünün neden tercih edilmediği de izaha muhtaçtır. Dolayısıyla, kanun koyucunun buradaki açık ve asıl amacı, Sigorta Tahkim Komisyonuna yapılan başvuruların tek taraflı olduğu gerçeğinden hareketle, daima davacı tarafta yer alan sigortalılar ve sigortadan faydalananları korumaktır. Başka bir deyişle, "talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler" ifadesi, aleyhine başvuru yapılan davalı konumundaki sigortacıyı içermemektedir.Kanun koyucu burada, tıpkı 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'da tüketicinin, tüketici hakem heyetlerine başvurusunu özendirmek, başvurusunun kabulü üzerine iptal istemiyle açılan davalarda aleyhine karar verilmesi halinde karşılaşacağı vekalet ücreti yükünü azaltmak amacıyla 70. maddesinin (6) nolu bendi ile yapılan: "Tüketici hakem heyetlerinin tüketici lehine verdiği kararlara karşı açılan itiraz davalarında, kararın iptali durumunda tüketici aleyhine, avukatlık asgari ücret tarifesine göre nisbi tarife üzerinden vekâlet ücretine hükmedilir." şeklindeki düzenlemede olduğu gibi, sigortalılar ve sigortadan faydalananları korumak ve Sigortacılıkta Tahkim Sistemine başvuruyu özendirmek amacıyla, sigortalılar ve sigortadan faydalananlar lehine bir tercihte bulunmuştur.Bu durumda, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetince, davacı lehine tam nispi vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya uygundur.
3-Ne var ki, Uyuşmazlık Hakem Heyetinin kararına dayanak yaptığı maluliyet raporunun usulüne uygun düzenlendiğinden söz etme imkanı yoktur. Maluliyete ilişkin alınacak raporların olay tarihlerine göre; 11.10.2008 tarihinden önce Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü, 11.10.2008 ila 31.08.2013 tarihleri arasında Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği, 01.09.2013 ile 31.05.2015 tarihleri arasında Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği, 01.06.2015 tarihinden sonra ise Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir.Somut uyuşmazlıkta; karara dayanak yapılan 12/12/2016 tarihli "Engelli Sağlık Kurulu Raporu"nun yukarıda anılan yönetmeliklerden hangisine göre düzenlendiği açık olmamakla birlikte davacının kişisel başvurusuyla verilmiş bir rapor olup olay tarihi itibarıyla Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümlerine göre düzenlenmesi gerekmektedir. Bu itibarla kararın bu yönüyle dosya içeriğine, usul ve yasaya uygun olmadığı ve dolayısıyla davalı vekilinin bu husustaki istinaf itirazının yerinde olduğu, Tahkim Komisyonunca uygun yönetmelik doğrultusunda rapor alınarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği sonucuna ve buna göre aşağıdaki karara varılmıştır.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere :1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; yukarıda esas ve karar numarası yazılı İtiraz Hakem Heyeti kararının HMK'nın 353/1-a/6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın yeniden değerlendirme yapılıp karar verilmesi için Sigorta Tahkim Komisyonuna iade edilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-6728 sayılı Yasa'nın 36. maddesi ile değişik 492 sayılı Harçlar Kanunu'na bağlı 1 sayılı Tarifenin A) Mahkeme Harçları başlıklı bölümünün III- Karar ve ilam harcı başlıklı alt bölümünün birinci fıkrasının (a) bendi gereğince harç alınmasına yer olmadığına,
4-Peşin alınan karar harcının İlk Derece Mahkemesince istinaf talep edene iadesine,
5-İstinaf başvurusu için davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin, Sigorta Tahkim Komisyonunca verilecek nihai kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
7- İstinaf yargılama giderleri için yatırılan gider avansından artan kısmın iadesine,
8-İİK'nın 36/5. maddesi uyarınca, istinaf sonucuna göre davalı Güvence Hesabı tarafından tehiri icra talebi kapsamında icra dosyasına sunulan teminat mektubunun davalı Güvence Hesabına iadesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK'nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 02/06/2020
KARARI YAZDIR