SAVUNMANIN ÖZETİ : Davalı idarece dava konusu işlemin yasal olduğu, davacının 2019 yılında elde gelirin gelir vergisi matrahını oluşturduğu, geriye dönük olarak yapılan maaş ödemesinin de bu kapsamda olduğu, ödeme 2019 yılında yapıldığı için 2019 yılının matrahına dahil edilmesi gerektiği savunularak davanın reddine karar verilmesi istenilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Gaziantep 1. Vergi Mahkemesince dava dosyası incelenerek işin esası hakkında gereği düşünüldü:
Dava, davacı tarafından 2019 Şubat ve Mart aylarında maaşından yapılan gelir vergisi kesintilerinin en üst dilimden yapılmasının usulsüz olduğu iddiası ile yaptığı başvurunun reddine ilişkin 20.03.2019 tarih ve 7695 sayılı işlemin iptali ile fazladan yapılan kesintinin yasal faizi ile iadesi istemiyle açılmıştır.
193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1. Maddesi geliri "Gerçek kişilerin gelirleri gelir vergisine tâbidir. Gelir bir gerçek kişinin bir takvim yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır." şeklinde tanımlamıştır. Aynı kanunun 103. Maddesinde gelir vergisine tabi kazançların vergi nispetleri düzenlenmiştir.
7075 Sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanununun, "Kararların Uygulanması" başlıklı 10. Maddesinin ilk fıkrasında "......İlgililerin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname hükümleri, bu fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmış sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarılma tarihlerini takip eden aybaşından göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir." düzenlemesine yer verilmiştir.
Tüm bu mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden gelir vergisinin; kazancın ait olduğu yıl içinde vergilendirilmesi gerektiği ve olağanüstü hal kanun hükmünde kararnameleri ile kamu görevinden ihraç edilenlerin 7075 sayılı olağanüstü hal kanun hükmünde kararnamesi kapsamında göreve iade olmaları durumunda hiç ihraç edilmemiş gibi mali haklarının iade edilmesi gerektiği sonucu çıkmaktadır.
Dava konusu olayda davacı ….. Üniversitesi ….. Meslek Yüksek Okulunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta iken 672 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 01.09.2016 tarihinden kamu görevinden ihraç edilmiş, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kararı ile göreve iade edilmiş, bu kapsamda 2019 yılı ocak ayında ihraç edildiği döneme ilişkin 126.014,27-TL geriye dönük maaş ödemesi yapılmış, bu ödemeyi takip eden Şubat ve Mart ayları maaş ödemesinde yapılan bu toplu ödeme de 2019 yılı gelir vergisi matrahına dahil edilmek sureti ile maaşından Gelir Vergisi Kanununun 103. Maddesindeki tarife uyarınca üst dilimden gelir vergisi kesintisi yapılmış, bu kesintinin yasal olmadığı iddiası ile yapılan başvuru davalı idarenin 20.03.2019 tarih ve 7695 işlemi ile reddedilmiş, Şubat ve Mart aylarında yapılan 358,12-TL tutarındaki gelir vergisi kesintisinin 113,87-TL olması gerektiği gerekçesiyle işlemin iptali ve 488,50 TL tutarındaki fazla kesintinin yasal faizi ile iadesi istemiyle huzurdaki dava açılmıştır.
İncelenen dosyada davacının OHAL Kanun hükmünde kararnamesi ile kamu görevinden ihraç edildiği, buna mukabil Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu kararı ile göreve iade edildiği ve iade kararı ile davacıya geriye dönük 126.014,27-TL maaş ödemesi yapıldığı hususları sabittir. Her ne kadar davalı idarece 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 1. Maddesi hükmü gereğince gelirin elde edildiği takvim yılında vergilendirilmesi gerektiği savunulmuş ise de, olayda davacının kendi iradesi dışında görevden ihraç edildiği, komisyon kararı ile göreve iade edilerek mali haklarının bu kararla iade edildiği hususları göz önüne alındığında yapılan bu toplu ödemenin 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin olduğu, dolayısıyla vergilendirme esnasında ödemenin ait olduğu yılın esas alınması gerektiği, aksi halde 7075 Sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 10. Maddesinin 1. Fıkrasının "......İlgililerin kamu görevinden çıkarılmasına ilişkin kanun hükmünde kararname hükümleri, bu fıkrada belirtilen kişiler bakımından tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kalkmış sayılır. Bu kapsamda göreve başlayanlara, kamu görevinden çıkarılma tarihlerini takip eden aybaşından göreve başladıkları tarihe kadar geçen süreye tekabül eden mali ve sosyal hakları ödenir." hükmünün ihlal edileceği hususları açık olup bu sebeplerle dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Davacının Yasal faiz istemine gelince,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125. maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi işlem ve eylemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
Ekonomilerde bir değişim vasıtası olan para, çeşitli ticari, sınai, zirai vs. faaliyetlerde kullanılmakla, sahibine, kazanç, kira, nema vs. adlar altında kimi yararlar sağlayan ekonomik bir değerdir. Paranın sahibi dışındaki kişi ve kuruluşlarca kullanılması, sahibinin bu ekonomik değerden mahrum bırakılması sonucunu yaratması yanında, enflasyon etkisinde olan ekonomilerde, paranın değerini, yani alım gücünü enflasyon oranına bağlı olarak yitirmesine neden olur. Anayasa Mahkemesi'nin 26.11.1999 günlü Resmi Gazetede yayımlanan E:1997/34 ; K:1998/79 sayılı kararında da belirtildiği gibi, enflasyon ve buna bağlı olarak oluşan döviz kuru, mevduat faizi, hazine bonosu ve devlet tahvili faiz oranlarının yüksekliği, borçlunun yararlanması, alacaklının ise zarara uğraması sonucunu doğurmaktadır. Hukuk sistemlerinde, paranın sahibinden başkası tarafından kullanılmasının neden olduğu zarar "faiz" adı altında yapılan ek ödemelerle karşılanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin 09.03.2006 gün ve 1000162 sayılı Eko-Elda Avee/Yunanistan kararında da, vergi olarak haksız tahsil edilen ve daha sonra geri verilen meblağdan yararlanma hakkından uzun süre mahrum kalınmasının, ilgilinin mali durumunda zararlara sebebiyet verdiği belirtilerek, genel yarar ile kişi yararı arasında olması gereken dengeyi bozan bu zararının tazminine karar verilmiştir. Görüldüğü gibi, gerek iç hukukta, gerekse uluslararası hukukta, faizin hukuki nitelemesinin, amacı paranın sahibinden başkası tarafından kullanılmasının sahibine verdiği zararın giderilmesi olan "tazminat" olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu zarar, vergilendirme işlemlerinde, devlet yönünden, vergi ödevlerinin zamanında ve gereği gibi yerine getirilmemesi sebebiyle verginin zamanında tahakkuk etmemesi, mükellefler yönünden ise, vergi idarelerince gerçekleştirilen hukuka aykırı vergilendirme işlemleri ile haksız vergi tahsil edilmesi halinde doğmaktadır.
Bu itibarla, dava konusu kesintilerin tahsil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile iadesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle;
1-DAVANIN KABULÜNE,
2-Dava konusu davalı idare işleminin iptaline,
3-Tahsil edilen dava konusu vergi kesintilerinin tahsil tarihinden itibaren yasal faiziyle iadesine,
4-Aşağıda dökümü yapılan 105,70-TL yargılama gideri ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı vekili lehine takdir edilen 1512,00-TL vekalet ücretinin, davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
5-Sehven fazladan tahsil edilen 44,40-TL karar harcının davacıya iadesine,
6-Artan posta ücretinin, karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
7-2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 45. Maddesi gereğince İSTİNAF KANUN YOLU KAPALI VE KESİN OLARAK, 13/11/2019 tarihinde karar verildi.
kaynak:(www.corpus.com.tr)
KARARI YAZDIR