Kadastro sırasında dava ve temyize konu 119 ada 45, 129 ada 20 ve 140 parsel sayılı taşınmazlar tutanağında belirtilen maddi ve hukuksal nedenlere dayanılarak davalı taraf adına tespit edilmiştir. Davacı hazine askı ilan süresi içerisinde, dava konusu taşınmazların, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu öne sürerek dava açmıştır. Mahkemece davanın reddine, dava konusu taşınmazların, tespit gibi davalı taraf adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, dava ve temyize konu taşınmazlar üzerinde tespit gününde adına tescile karar verilen, zilyet davalı taraf yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmünde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle, taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçe gösterilerek, hüküm kurulmuş ise de yapılan araştırma, soruşturma hüküm vermeye yeterli değildir. Mahkemece sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için yöreyi iyi bilen, elverdiğince yaşlı, yerel ve uzman bilirkişi, kadastro teknisyeni, uzman ziraatçi bilirkişi ve bir fotoğrafçı bilirkişi, tarafların aynı yöntemle gösterecekleri tanıklar, tespit tutanağı bilirkişilerinin tümü hazır olduğu halde, taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, öncelikle dava konusu taşınmazın öncesinin kime ait olduğu, kimden kime kaldığı, zilyetliğin başlangıç günü, süresi, sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık anlatımları ile tutanak bilirkişilerinin beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde, tespit tutanağı bilirkişilerinin tümü taşınmazlar başında ayrı ayrı dinlenerek yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları ile tutanak bilirkişilerinin beyanları arasındaki aykırılık giderilmeli, bundan sonra yerel bilirkişi ve tanıklar ile uzman ziraatçi bilirkişi hazır olduğu halde taşınmazlar, mahkemece bizzat görülüp gözlenmeli, mahkemenin gözlemi keşif tutanağına aynen yansıtılmalı, gözlem yapılırken taşınmazın fiziksel yapısı, meyil durumu, toprak yada taş unsurundan hangisinin galip olduğu belirlenmeli komşu taşınmazlarla mukayesesi yapılmalı, berabere alınan fotoğrafçı bilirkişiye taşınmazın keşif günündeki, fiziksel yapısını varsa komşu taşınmazlarla arasındaki farkı gösterecek biçimde fotoğrafı çektirilmeli, fotoğrafın keşif sırasında çekildiğine dair mahkeme hakimi tarafından durum imzası ile belgelendirilmeli, öte yandan hükme dayanak yapılan keşifte saptanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davalı tarafın taşınmazı iradi olarak terk edip terketmediği yolunda yerel bilirkişi ve tanıklardan ayrı ayrı olaylara dayalı bilgi alınmalı, deliller değerlendirilirken taşınmaz üzerinde ot biçmek suretiyle sürdürülen zilyetliğin süresi ne olursa olsun hukukça değer taşımayacağı düşünülmeli, komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği varsa dayanaktan kayıtlarla yerel bilirkişi ve tanık sözleri denetlenmeli, sözü edilen kayıtlarda çekişmeli taşınmaz yönünün ne biçimde ve kimin yeri olarak sınır gösterildiği üzerinde durulmalı, uzman ziraatçi bilirkişiden mahkeme gözlemini yansıtmaya ve taşınmazın duraksamaya meydan vermeyecek biçimde kültür arazisi niteliğinde olup olmadığını belirlemeye esas olacak şekilde uzman kadastro teknisyeninden keşfi izlemeye, bilirkişi sözlerini denetlemeye imkan verecek şekilde, ayrıntılı gerekçeli rapor alınmalı, fotoğrafçı bilirkişiden taşınmazın fiziksel yapısını, ada ve parsel sayısı ile konumunu komşu taşınmazlarla birlikte gösterecek şekilde fotoğraf ibraz ettirilmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmelidir.
SONUÇ : Mahkemece böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı hazinenin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 02.03.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
KARARI YAZDIR