ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

İşçilik Alacakları - Yabancı Hukuk Uygulaması - Zamanaşımı Hesaplaması

16 Nisan 2025, 14:51 - 23

İşçilik Alacakları - Yabancı Hukuk Uygulaması - Zamanaşımı Hesaplaması


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi
2024/13629
2024/15984
2024-12-11





Özet:

1. Uyuşmazlığın Niteliği ve Uygulanacak Hukuk: Davacı işçinin hizmet süresi, farklı ülke hukuklarına tâbi iki ayrı dönemden oluşmaktadır. 20.06.2002 – 29.06.2010 tarihleri arasındaki çalışma Türk hukukuna, 11.09.2012 – 05.06.2015 tarihleri arasındaki çalışma ise Rusya hukukuna tâbidir. Farklı hukuk sistemlerine tâbi bu dönemler, aralarındaki sürenin uzun ya da kısa olmasından bağımsız olarak, her biri için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Bu kapsamda, işçiye ait alacak talepleri de her bir döneme uygulanacak hukuk çerçevesinde tespit edilmelidir. 2. Zamanaşımı Süresinin Başlangıcı: Taraflar arasındaki alacakların zamanaşımı sürelerinin başlangıcı, alacağın niteliğine göre farklılık arz etmektedir. Sözleşmenin sona ermesine bağlı olmayan alacaklar yönünden, ilgili ülke hukukuna göre öngörülen zamanaşımı süresi, o ülke hukukuna göre belirlenen başlangıç tarihinden itibaren işler. Sözleşmenin sona ermesine bağlı alacaklar açısından ise, farklı dönemler arasında makul bir sürenin bulunup bulunmadığı dikkate alınmalıdır. Bu süre bir ay veya daha kısa ise, son dönem çalışmanın sona erdiği tarih esas alınarak zamanaşımı süresi belirlenir. Aksi halde, her dönem için ayrı ayrı zamanaşımı başlangıç tarihi esas alınmalıdır. 3. Alacak Türlerine Göre Değerlendirme: Davacının Türk hukukuna tâbi çalışma süresi 29.06.2010 tarihinde sona ermiştir. Kıdem ve ihbar tazminatları bakımından, bu tarihte yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu (ve sonrasında 6098 sayılı Borçlar Kanunu) uyarınca on yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Bu itibarla, dava (30.05.2018) ve ıslah (06.02.2020) tarihleri itibarıyla söz konusu tazminatların zamanaşımına uğramadığı kabul edilmelidir. Yıllık ücretli izin alacağı açısından ise, 6098 sayılı Kanun’un 147. maddesi gereğince beş yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Bu süre dava tarihi itibarıyla dolduğundan, yıllık izin alacağına ilişkin talebin zamanaşımı nedeniyle reddi gerekir. 4. Ücret Esas Alınarak Yapılacak Hesaplamada Dikkat Edilmesi Gereken Husus: İhbar tazminatının hesaplanmasında, Türk hukukuna tâbi dönemin sona erdiği 29.06.2010 tarihindeki ücret esas alınmalıdır. Ancak, bilirkişi raporunda hatalı olarak 05.06.2015 tarihindeki ücret dikkate alınarak hesaplama yapılmış ve mahkemece bu hesaplama hükme esas alınmıştır. Bu durum isabetsizdir.

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı Şirketin yurt dışı şantiyelerinde çalıştığını, iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından haksız olarak feshedilerek Türkiye'ye gönderildiğini, üç öğün yemek, barınma ve ısınma gibi gereksinimlerinin de işveren tarafından karşılandığını ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin ve ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkili Şirketin Rusya'da bulunan şantiyelerinde çalışmış olması sebebiyle uyuşmazlığın Rusya Federasyonu hukukuna göre çözümlenmesi gerektiğini, nitekim Rusya Federasyonu hukukuna göre davacının uyuşmazlık konusu hâline getirdiği kıdem ve ihbar tazminatlarının hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 17.12.2020 tarihli ve 2018/172 Esas, 2020/327 Karar sayılı kararı ile; iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından fesih edildiği ancak feshin haklı olduğunun ispatlanamadığı anlaşıldığından davacının kıdem ve ihbar tazminatına hak kazandığı, bunun yanında bir kısım fark ücret alacağı ile yıllık ücretli izin alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

B. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesinin 16.12.2021 tarihli ve 2021/1143 Esas, 2021/2652 Karar sayılı kararı ile; İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden yerinde olduğu gerekçesi ile taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Dairemizin 02.03.2022 tarihli ve 2022/1620 Esas, 2022/2771 Karar sayılı kararı ile; davacı işçinin davalının yurt dışı işyerlerinde 20.06.2002-05.06.2015 tarihleri arasında fasılalı olarak çalıştığı, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un (5718 sayılı Kanun) 27 nci maddesinin birinci fıkrası kapsamında davacının 11.09.2012-05.06.2015 tarihleri arasındaki çalışma dönemi yönünden bir hukuk seçimi anlaşması bulunduğundan dava konusu alacakların ait olduğu söz konusu çalışma dönemi hakkında Rusya hukukunun uygulanması gerektiği, hâl böyle olunca Rusya hukukunda uzman bir bilirkişiden de denetime elverişli rapor alınmak suretiyle dava konusu uyuşmazlık bakımından değerlendirme yapılması ve dosya kapsamındaki delil durumu birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına ve dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; bozma kararı doğrultusunda yapılan yargılama sonunda davacının 11.09.2012-05.06.2015 tarihleri arasındaki çalışma dönemi yönünden Rusya hukukunun uygulanması gerektiği, Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun 392 nci maddesinde zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin düzenlendiği, davacı tarafça geçerli sebeple sürenin dolduğuna yönelik bilgi ve belge sunulmadığı, davacının iş sözleşmesinin 08.06.2015 tarihinde sona erdiği ve davanın da 30.05.2018 tarihinde açıldığı dikkate alındığında davacının 2012-2015 çalışma dönemi bakımından zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan bu dönemdeki taleplerin reddi gerektiği, davacının 20.06.2002-29.06.2010 tarihleri arasındaki çalışmalarına Türk hukukunun uygulanması gerektiği, kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin bakımından zamanaşımı süresinin fesih tarihinden itibaren ileriye doğru işleyeceği, dava tarihinin 30.05.2018 olduğu, dava tarihi itibarıyla 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı, zamanaşımına uğrayan kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin ücreti alacağı bulunmadığının tespit edildiği, ücret alacağının ise zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; Rusya hukukunun uygulanması neticesinde reddedilen alacaklar sebebiyle hakkaniyet ilkesi gereğince karşı taraf lehine vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemesi gerektiğini, arabuluculuk masrafının davalı tarafa yükletilmesi gerektiğini, kıdem ve ihbar tazminatı ile zamanaşımı süresine yabancı hukukunun uygulanmasının mümkün olmadığını, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde ilgili uyuşmazlığın tamamına Türk hukukunun uygulanması gerektiğini, somut uyuşmazlığa Rusya hukukunda yer alan mahkemeye başvuru süresine ilişkin hükmün uygulanamayacağını, dava açma süresinin yeniden başlatılması gerektiğini, Rusya İş Kanunu'nun hatalı yorumlandığını, bilirkişi raporunda eksik ve hatalı hesaplama yapıldığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

Davalı vekili; davacının tüm çalışma dönemlerine yabancı hukukun uygulanması gerektiğini, Türk hukukuna göre yapılan değerlendirmede ihbar tazminatı ve yıllık ücretli izin bakımından taleple bağlılık ilkesi ve müvekkilinin usuli kazanılmış hakkına aykırı olarak bozma öncesinde hükmedilen tutarlardan daha fazlasına hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının 2010 yılında biten çalışma dönemine ilişkin kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık ücretli izin hesaplamalarının davacının 2015 yılında aldığı son ücret üzerinden yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki davacının taleplerinin Türk hukukuna göre zamanaşımına uğradığını, giydirilmiş brüt ücretin hatalı belirlendiğini, barınma ve yemek yardımı miktarının 150,00 USD olarak kabul edilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre taraflar arasındaki uyuşmazlık; iş sözleşmesine uygulanacak hukuk, davanın süresinde açılıp açılmadığı, zamanaşımı, giydirilmiş ücret miktarının tespiti, dava konusu alacakların ispatı ve hesaplanması, usuli kazanılmış hakka riayet edilip edilmediği, vekâlet ücreti ve yargılama gideri noktalarında toplanmaktadır.

İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddesi.

5718 sayılı Kanun'un 2, 5, 8, 24, 27, 40 ve 44 üncü maddeleri.

Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun iş sözleşmesinin son bulduğu tarihte yürürlükte bulunan 392 nci maddesi şu şekildedir:

“Çalışan, hakkının ihlal edildiğini öğrendiği veya öğrenmesi gerektiği günden itibaren üç ay içinde bireysel iş uyuşmazlığının çözümü için mahkemeye başvurma hakkına sahiptir.

İşveren, çalışanın işletmeye verdiği zararın tazminine ilişkin uyuşmazlıklarda, zararın tespit edildiği tarihten itibaren bir yıl içinde mahkemeye gitme hakkına sahiptir.

Bu maddede belirtilen sürelerin geçerli bir nedenle kaçırılması durumunda, bu süreler mahkeme tarafından tekrar başlatılabilir.”

4857 sayılı İş Kanunu'nun 17, 32, 53, 57 ve 59 uncu maddeleri ile 120 nci maddesi atfıyla mülga 1475 sayılı İş Kanunu'nun hâlen yürürlükte bulunan 14 üncü maddesi.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 146 ve 147 nci maddeleri ile Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (818 sayılı Kanun) 125 ve 126 ncı maddeleri.

Dairemizin 29.06.2022 tarihli ve 2022/7746 Esas, 2022/8494 Karar sayılı kararında usuli kazanılmış hak kavramına ilişkin yerleşik ilke şu şekilde vurgulanmıştır:

" ...

Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda (keza mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda) "usuli kazanılmış hak" kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.

Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. (Yargıtay İBK 9.5.1960 tarih 21/9, RG. 28.6.1960-10537) Hükmün bir kısmının bozma kapsamı dışında bırakılmasının amacı bu kısımların doğru olduğunu belirlemek, bozmanın sınırlarını çizmek ve bu şekilde usulü kazanılmış hakları oluşturup, korumaktır. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).

..."

Değerlendirme

Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Somut uyuşmazlıkta bozma kararında belirtildiği üzere; davacı işçinin 20.06.2002-29.06.2010 tarihleri arasındaki çalışma dönemi Türk hukukuna, 11.09.2012-05.06.2015 tarihleri arasındaki çalışma dönemi Rusya hukukuna tâbidir.

Belirtmek gerekir ki farklı ülke hukuklarına tâbi birden fazla çalışma dönemi bakımından iş sözleşmesine uygulanacak hukukun tespitinde, bu çalışma dönemleri arasındaki sürenin uzun veya kısa oluşunun herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Her bir çalışma dönemi için uygulanması gereken ülke hukuku, her hâlükârda ayrı ayrı değerlendirilerek talep edilen alacaklar tespit edilir.

Ancak tarafların farklı ülke hukukuna tâbi talepleri bakımından zamanaşımı süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağı hususu, bu konuda ikili bir ayrım yapılmasını gerektirir:

Sözleşmenin sona ermesine bağlı olmayan alacaklar bakımından her ülke hukukunun öngördüğü zamanaşımı süresi, farklı çalışma dönemleri arasında geçen sürenin uzunluğu veya kısalığı dikkate alınmaksızın, o ülke hukukunun öngördüğü başlangıç tarihine göre belirlenir. Sözleşmenin sona ermesine bağlı alacaklar bakımından ise aynı sonuca varmak mümkün değildir. Bu alacaklar bakımından, çalışma dönemleri arasında makul bir sürenin geçip geçmediği dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Buna göre bir ülkede çalışması sona erdikten sonra bir ay veya bir aydan daha kısa süre (makul süre) içinde başka bir ülkede çalışmaya başlamış işçinin sözleşmenin sona ermesine bağlı alacakları yönünden zamanaşımı süresinin başlangıcı, önceki çalışmaların tasfiye edilip edilmediğine bakılmaksızın, son dönem çalışmanın sona erdiği tarihe göre belirlenir. Sözü edilen makul sürenin geçirilmiş olması durumunda ise zamanaşımı süresi, her bir çalışma döneminin bitim tarihinden itibaren başlatılmalıdır.

Şüphesiz işçinin aynı ülke hukukuna tâbi birden fazla çalışma döneminin, o ülke mevzuatında imkân tanındığı takdirde birleştirilmesi mümkündür.

Yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında; davacı işçinin 20.06.2002-29.06.2010 tarihleri arasında geçen ve Türk hukukuna tâbi olan çalışma dönemi yönünden zamanaşımı süresinin başlangıcının belirlenmesinde, Türk hukukuna tâbi çalışmanın sona erdiği tarih olan 29.06.2010 tarihinin esas alınması gerekmektedir.

Türk hukukuna tâbi çalışma dönemi bakımından 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 25.10.2017 tarihinden önce, kıdem ve ihbar tazminatı alacakları 6098 sayılı Kanun'un 146 ncı maddesi (mülga 818 sayılı Kanun'un 125 inci maddesi) uyarınca on yıllık zamanaşımına tâbidir. Zamanaşımı süresinin başlangıcı kıdem tazminatı ve ihbar tazminatı hakkının doğduğu tarih, yani işçi açısından iş sözleşmesinin sona erdiği tarihtir. Buna göre dava (30.05.2018) ve ıslah (06.02.2020) tarihleri itibarıyla

kıdem ve ihbar tazminatı alacaklarının zamanaşımına uğramadığının kabul edilmesi yerindedir. Ancak, sözleşmenin sona ermesine bağlı yıllık ücretli izin alacağı bakımından yapılan değerlendirme hatalıdır. Zira, 6098 sayılı Kanun'un 147 nci maddesi (mülga 818 sayılı Kanun'un 126 ncı maddesi) uyarınca yıllık ücretli izin alacağında beş yıllık zamanaşımı süresi dava tarihi itibarıyla dolmuştur. O hâlde, İlk Derece Mahkemesince davacının yıllık ücretli izin talebinin zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğinin düşülmemesi hatalıdır.

Türk hukukuna tâbi çalışma dönemi 29.06.2010 tarihinde sona ermiştir. Davacının ihbar tazminatı alacağının 29.06.2010 tarihindeki ücret miktarı üzerinden hesaplatılıp hüküm altına alınması gerekirken 05.06.2015 tarihi esas alınarak belirlenen ücret miktarı üzerinden hesaplama yapan hatalı bilirkişi raporuna göre karar verilmesi isabetsizdir.

Hükme esas alınan bilirkişi raporunda aylık yemek ve barınma yardımı miktarı 250,00 USD olarak belirlenmiştir. Ancak kabul edilen miktarın somut bir veriye dayanmadığı görülmektedir. Sunulan ayni menfaatlerin parasal değeri işverene olan maliyetine göre belirlenmelidir. Mahkemece yemek ve barınma yardımının miktarı noktasında yeterli araştırma yapılmadan, eksik inceleme ile kıdem ve ihbar tazminatı hesabına esas ücretin belirlenmesi hatalıdır.

İlk Derece Mahkemesince bozmadan önce verilen kararda net 3.772,72 USD ihbar tazminatı hüküm altına alınmış, kararın sadece davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine iş sözleşmesine uygulanacak hukuk yönünden karar bozulmuştur. Bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda ihbar tazminatının net 3.798,07 USD olarak hüküm altına alınması ile davalı yararına oluşan usuli kazanılmış hak ilkesine aykırı karar verilmesi hatalıdır.

Diğer yandan yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklarda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukukun tespiti bakımından yeni esaslar belirlenerek yabancı hukukun uygulanması yönünde içtihat değişikliğine gidilmiştir. Gerek Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin gerekse Dairemizin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davaların bir kısmında, benimsenen yeni görüş doğrultusunda yabancı hukukun uygulanması, davacı taraf aleyhine bazı olumsuz sonuçların ortaya çıkmasına sebebiyet verebilmektedir. Bu sebeple Dairenin önceki uygulamasına güvenilerek açılan davalarda, Mahkemece görüş değişikliğine bağlı olarak yabancı hukukun uygulanması sonucunda ret kararı verilmesi hâlinde, davacı aleyhine vekâlet ücreti ile yargılama giderine hükmedilmesinin hakkaniyetli olmayacağı ve adaletsizliğe yol açacağı sonucuna varılmıştır.

Buna göre somut uyuşmazlıkta İlk Derece Mahkemesince, Rusya hukukuna tâbi çalışma dönemine ilişkin alacak taleplerinin Rusya Federasyonu İş Kanunu'nun ilgili hükmü uyarınca zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi karşısında, Dairenin önceki uygulamasına güvenerek dava açan davacı aleyhine bu reddedilen miktarlar nedeniyle vekâlet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi hakkaniyete aykırı olup bu husus da bozmayı gerektirmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgililere iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

KARARI YAZDIR


Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları