DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın 31.08.2006 tarihli, 20.000,00 TL bedelli, 03.09.2006 tarihli, 25.000,00 TL bedelli, 31.06.2006 tarihli, 25.000,00 TL bedelli çekleri konu ettiği icra dosyası ile müvekkili aleyhine takip başlatıldığını, takibe dayanak kambiyo senetlerinin üzerindeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin alacaklıya karşı herhangi bir borcunun olmadığını, İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 2010/857 Esas sayılı dosyası ile müvekkili yönünden İİK m. 71 ve 33 gereğince zamanaşımı nedeniyle icranın geriye bırakılmasına karar verildiğini, davalının müvekkilinin borçlu olmadığını bilmesine rağmen kötü niyetli bir şekilde zamanaşımına uğrayarak kambiyo vasfını yitiren çekleri dayanak gösterdiği mükerrer İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası ile müvekkiline karşı bu defa ilamsız icra takibine başladığını, müvekkilinin davalıya karşı borçlu olmadığının tespiti ile davanın kabulünü, İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas ve İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas numaralı takip dosyalarından kaynaklı müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığının tespitini, davalının takibe konu alacak miktarının %100 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ...e sayılı kambiyo takibi hakkında menfi tespit talebi yönünden harcın tamamlattırılması, dosyanın tefrik edilmesi ve hukuki yarar, dava şartı yokluğundan red kararı verilmesi gerektiğini, davacı tarafın müvekkiline vermiş olduğu çeklerin bir kısmının ödendiğini, ancak daha sonra ise ödemeyi bıraktığını ve hileli işlemlere girdiğini, mahkemece zamanaşımının dolduğu yönünde hatalı bir kanaate varıldığını, alacak zamanaşımına uğramış olsaydı menfi tespt davası açma süresinin de zamanaşımına uğraması ve davanın reddinin gerektiğini, davacının zamanaşımına dayanarak menfit tespit davası açmasında hukuki yarar bulunmadığını, davacının kötü niyetli olarak dava açtığını, daha önce ikrar ve kabul ettiği imzaları ve çeklerin verilme nedenini bile kötü niyetli olarak inkar ettiğinin ispatlandığını, bu hususta mahkemece davacıya HMK 329, 213, AAÜT 3 ve İİK tazminat hükümleri uyarınca yaptırım uygulanması gerektiğini, davanın ve tüm taleplerinin reddini, davacının %20'den aşağı olmamak üzere kötüniyet, icra inkar ve İİK uyarınca tazminata hükmedilmesini, HMK 329, AAÜT 23 ve 3, İİK tazminat hükümleri ve HMK 231 uyarınca davacıya kötü niyetli ve haksız dava açması nedeniyle yaptırım uygulanmasını, işbu maddeler uyarınca aleyhine tazminata ve disiplin para cezasına hükmedilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 04/05/2023 tarih ve 2022/81 Esas - 2023/307 Karar sayılı kararıyla; "...Buna göre anılan ilamın zamanaşımına uğramadığı, icranın geriye bırakılması kararının halen geçerliliğini sürdürdüğü, bu kararın kesinleşmesi ile birlikte takip gereğince dosya kapsamındaki hacizlerin zaten kalkacağı, davacının anılan icra müdürlüğü dosyası hakkında dava açmasında hukuki yararı bulunmadığından bu talep yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davacının bir diğer istemi İstanbul ... İcra Müdürlüğünün az yukarıda numarası belirtilen dosyası hakkında borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi istemine ilişkindir. Davacı, bu dosyada öncelikli olarak imza inkarında bulunmuş ise de davalı iddiası gibi kapatılan İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/488 E., (Şişli 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 2011/64 E.,) sayılı dosyasının incelenmesinde davacı 07.04.2011 tarihli celsesinde takip konusu çekler üzerindeki keşideci imzasının kendisine ait olduğunu açıkça ikrar etmiştir. Davacının mahkeme huzurundaki beyanı mahkeme içi ikrar olmakla kesin delillerdendir. Buna göre davacının imza inkarına mahkememizce itibar edilmemiş, imza incelemesi yapılmasına da gerek görülmemiştir. İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 03.12.2022 tarih, 2020/17 E., 2020/475 K., sayılı ilamında anılan icra müdürlüğü dosyasının işlemden kaldırıldığı, 28.10.2015 ile 09.01.2020 tarihi arasında zamanaşımının gerçekleştiği, çeklerin 03.02.2012 tarihinden önceye ait olduğu, buna göre 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğu hüküm altına alınmış, anılan kararın taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi denetiminden geçerek kesinleştiği görülmüştür. Tüm bunlara göre takibe konu çeklerin (alacağın) zamanaşımına uğradığı sabittir. Davalı, cevap dilekçesi ile alacağın 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu belirtmiş ise de davacı ile davalı arasında temel ilişki bulunmamaktadır. Davalı yanca da bunun aksi iddia ve ispat olunabilmiş değildir. Eş söyleyişle taraflar arasında temel ilişki bulunmadığından somut olaya 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması olanaklı değildir. Davalı tarafça yapılması gereken alacağın zamanaşımına uğradığı 28.10.2018 tarihinden itibaren 1 yıl içinde 28.10.2019 tarihine kadar TTK m. 732 uyarınca sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak icra takibi başlatılması yahut dava açılmasıdır. Davalı tarafça ise icra takibi 22.03.2021 tarihinde başlatılmıştır. Davalı 1 yıllık sürede talepte bulunmadığından alacak zamanaşımına uğramıştır. Bununla birlikte davacının Sakarya 1. AHM'nin 2006/261 E. sayılı dosyası nezdinde verilen kararda da davacının işbu davaya konu çekler nedeni ile davalıya (çek lehdarına) borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Davalı, bu davadaki vakıalara dayanarak davanın reddini istemiş ise de yukarıda açıklanan nedenlerle bunların incelenmesine lüzum görülmemiştir. Davalı, pandemi nedeni ile sürelerin durduğunu ve zamanaşımı süresinin uzadığını iddia etmiş ise de zamanaşımı süresi davalının iddia ettiği 2020 yılında değil 28.10.2019 tarihinde gerçekleşmiştir. Açıklanan nedenlerle İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... numaralı dosyası yönünden davanın kabulü ile zamanaşımı nedeni ile davacının bu takipte davalıya borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir. Taraflarca karşılıklı olarak kötü niyet tazminatı talebinde bulunulmuş ise de davacı ve davalının kötü niyeti sabit olmadığından her iki tarafın kötü niyet tazminatı talebinin ayrı ayrı reddine" karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU DEĞERLENDİRME KARARI:
İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 22/09/2023 tarih ve 2022/81 Esas - 2023/307 Karar sayılı ek kararıyla; "...HMK.nun 344-(1) maddesi; "istinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve tebliğ giderleri de dahil olmak üzere tüm giderler ödenir. Bunların hiç ödenmediği veya eksik ödenmiş olduğu sonradan anlaşılırsa, kararı veren mahkeme tarafından verilecek bir haftalık kesin süre içinde tamamlanması, aksi halde başvurudan vazgeçmiş sayılacağı hususu başvurana yazılı olarak bildirilir. Yatırılması gereken istinaf karar harcı (nisbi), istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve istinaf avansının yatırılması için düzenlenen "Muhtıra"nın davalı vekiline 12/09/2023 tarihinde tebliğ edildiği ve davalı tarafın verilen süreye rağmen yatırılması gereken istinaf karar harcı (nisbi), istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve istinaf avansını yatırmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf talebinden vazgeçmiş sayılmasına" karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; "Davalı vekilinin cevap dilekçesi süresi içerisinde sunulmadığından dikkate alınmaması gerektiğini; davalının tebligatın usulsüz olduğu yönündeki iddiasının yerinde olmadığını, davalıya yapılan tebligatın davalının konutunda bulunmaması sebebiyle Tebligat Kanunu uyarınca muhtara teslim edildiğini, Ayrıca davalı vekili tarafından 28.04.2022 tarihinde huzurdaki dosyaya vekaletname sunulmuş olup 06.07.2022 tarihine kadar dosyaya hiçbir beyanda bulunulmadığını, davalı dosyadan ön inceleme zaptının tebliği ile haberdar olduğunu iddia etmişse de 28.04.2022 tarihinde vekaletname sunduğu dosyaya 2,5 ay gibi uzun bir süre sonra beyan sunmasına rağmen "süresi içerisinde" cevaplarını sunduğunu iddia ettiğini, Menfi tespit davası açılması bakımından müvekkilin hukuki yararının bulunmadığı yönünde verilen kararın hukuka aykırı olduğunu; davalı alacaklının her zaman alacağının tahsili için dava açma hakkı bulunduğundan davacının bu hukuki baskıdan kurtulmak amacıyla menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunduğunu, Davalı taraf kötü niyetli bir şekilde, daha evvel hakkında icranın geri bırakılması kararı olduğunu bilmesine rağmen çeşitli usulsüz işlemler neticesinde müvekkil hakkında borçlular ile alakası olmayan 3. kişinin mahalline giderek 09.01.2020 tarihinde haciz yaptığını, Müvekkilin davalı alacaklının yaptığı usulsüzlükler nedeniyle İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesi 2020/17 E. Sayılı dosyası ile icranın geri bırakılması davası açmak zorunda kaldığını, davalı alacaklının iddia ettiği şekilde müvekkilden herhangi bir alacağı olmadığını, kaldı ki alacak iddiasının da zamanaşımına uğradığını, Davalı alacaklı müvekkilin borçlu olmadığını bilmesine rağmen kötü niyetli bir şekilde zamanaşımına uğrayarak kambiyo vasfını yitiren çekleri dayanak gösterdiği mükerrer İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası ile müvekkile karşı bu defa ilamsız icra takibe başlattığını, tarafımızca takibe itiraz edildiğini, icra baskısı devam ettiği için menfi tespit davası açmada hukuki yararımız olduğunu, Her ne kadar Mahkeme tarafından İstanbul ... İcra Müdürlüğü'nün ... Esas sayılı dosyası yönünden hukuka uygun olarak müvekkilin borçlu olmadığının tespiti yapılmışsa da kötü niyet tazminatı talebimizin reddine karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, Yargıtay kararında da yer verildiği üzere müvekkilin ileride herhangi bir icra takibi tehdidi ve dava tehdidi altında bulunmasını önlemek amacıyla dava açmakta hukuki yararı bulunduğunu, bu sebeple mahkeme tarafından "davacının İstanbul ...İcra Müdürlüğü ... E. sayılı icra müdürlüğü dosyası hakkında dava açmasında hukuki yararı bulunmadığından bu talep yönünden hukuki yarar yokluğundan davanın reddine " karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, Ayrıca hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilerek davalı vekili lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu." beyanla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması istenmiştir. Davalı vekili (ek karara yönelik) istinaf dilekçesinde; "İstinaf harç ve giderlerinin tamamlanması için tarafımıza yasada ve yerleşik Yargıtay uygulamasında öngörülen usule uygun şekilde bir bildirim yapılmadığını, bu itibarla HMK 344 uyarınca istinaf talebimizden vazgeçilmiş sayılmasına karar verilemeyeceğini, Yargıtay’ın kararlılık kazanmış uygulamasına göre, HMK’nun 344 çerçevesinde hakim kararı ile eksik harç ve giderlerin tamamlanması istemiyle ayrıca bir muhtıra düzenlenmeli ve bu muhtırada, yapılması gereken işlemin ne olduğu açıkça ve ilgili tarafın yanılmasına neden olmayacak biçimde gösterilmeli; buna yönelik olarak da ikmal edilecek harç ya da giderin miktarı ve yatırılma merci ve süresi, bunun yapılmamasının sonuçları net biçimde açıklanması gerektiğini, HMK 344.maddeye ilişkin Yargıtay uygulaması ışığında yerel mahkemece istinaf talebimizden vazgeçilmiş sayılmasına karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, mahkemece verilen 22/09/2023 tarihli ek kararda "davalı vekili tarafından verilen kesin süre içerisinde istinaf harç ve giderlerinin yatırılmadığı" denilmişse de tarafımıza istinaf harç ve giderlerinin tamamlanması için Yargıtay uygulaması doğrultusunda usulüne uygun şekilde kesin süre verilmediğini, mahkemece tarafımıza bu hususta muhtıra tebliğ edilmediğini, Mahkeme dosyasından tarafımıza çıkartılan 07/09/2023 tarihli tebligat zarfında her ne kadar "Temyiz Harç- Masraf Tamamlatılması Hak. Muhtıra " ibaresi yer alsa da tebligatın ekinde söz konusu muhtıra yer almamakta olup tarafımıza ilgili muhtıra tebliğ edilmediğini, buna rağmen tarafımızca dosyanın incelenmesi neticesinde muhtıranın görüldüğünü ve görülür görülmez de 25/09/2023 tarihinde gerekli istinaf harç ve giderlerinin dosyaya yatırıldığını, Tarafımıza tebliğ edilmeyip tarafımızca dosyanın incelenmesi neticesinde görülmüş olan istinaf harç ve giderlerinin tamamlatılmasına ilişkin muhtıra kanun ve Yargıtay uygulamasının öngördüğü içerikte olmadığını, bu sebeple de söz konusu muhtıra harç ve giderlerin tamamlanmasına ilişkin kesin süre verilmesi hususunda geçerli ve usulüne uygun bir bildirim niteliğinde olmadığını." beyanla ilk derece mahkemesi (ek karar ve gerekçeli kararının) kaldırılması istenmiştir.
GEREKÇE:
Dava, İİK'nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesi tarafından, "Davacının davasının; A-İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... E. Sayılı dosyası yönünden hukuki yarar yokluğundan reddine, B-İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... E. Sayılı dosyası yönünden ise kabulüne; zaman aşımı nedeni ile davacının bu takip nedeni ile davalıya borçlu olmadığının tespitine, -Davacı kötü niyet tazminatı talebinin reddine, -Davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine." karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece verilen nihai kararın taraf vekillerince istinaf edildiği, ancak davalı vekilinin istinaf harcını yatırmamış olması nedeniyle mahkemenin 07.09.2023 tarihli hâkim ve katip imzalı "İstinaf kanun yoluna başvurma harcı ve istinaf karar harcını ve gider avansının yatırılmadığı anlaşılmıştır. Aşağıdaki miktarı belirtilen eksik harçların ve istinaf avansının muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren HMK.344.maddesine göre bir haftalık kesin süre içinde dosyamıza yatırılması, aksi halde istinaf isteminden vazgeçme sayılacağına karar verileceği ihtar olunur." içerikli kararıyla davalı vekiline muhtıra çıkarıldığı, muhtıranın davalı vekiline e-tebligat yoluyla 07.09.2023 tarihinde tebliğ edildiği, buna göre tebliğin beş gün sonrası olan 12.09.2023 tarihinde yapılmış sayıldığı, ancak mahkemece verilen bir haftalık kesin süre içinde bildirilen harç ve gider avansının yatırılmadığı, bu nedenle mahkemenin 22.09.2023 tarihli ek kararı ile "Davalı vekilinin verilen yasal süreye rağmen yatırılması gereken istinaf nisbi karar harcı, istinaf kanun yoluna başvuru harcı ve istinaf avansının yatırılmadığı anlaşılmakla, HMK.344.maddesi gereğince istinaf talebinden vazgeçmiş sayılmasına." karar verildiği, mahkemece verilen bu kararın içerik ve şekil açısından usulüne uygun olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf isteminin reddine karar verilmiştir. Davacı, davalı tarafından başlatılan İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... Esas ve İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... Esas sayılı dosyaları yönünden davalıya borcun bulunmaması ve icra dosyalarının zamanaşımına uğramış olması nedeniyle menfi tespit isteminde bulunduğu; mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, İstanbul ... İcra Müdürlüğünün ... E. Sayılı dosyası yönünden hukuki yarar yokluğundan reddine dair kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine bu hususla (ve davacının kötüniyet tazminatı istemi ile) sınırlı yapılan incelemede; her ne kadar mahkemece "İstanbul ... İcra Müdürlüğü dosyası yönünden, davacı tarafça daha önce Şişli 3. İcra Hukuk Mahkemesi'nin 02.11.2010 tarih, 2010/857 Esas - 2010/1198 Karar sayılı kararı ile icranın geri bırakılmasına karar verildiği, kararın tebliğe çıkarılmaması nedeni ile henüz kesinleşmediği, bu kararın kesinleşmesi ile birlikte takip gereğince dosya kapsamındaki hacizlerin zaten kalkacağı, nitekim davalı yanca da icranın geri bırakılması kararından sonra da işbu dosyada alacağın tahsiline yönelik herhangi bir işlem yapılmadığı hususları ile birlikte değerlendirildiğinde davacının anılan icra müdürlüğü dosyası hakkında dava açmasında hukuki yararı bulunmadı." gerekçesine dayanılmış ise de; icra mahkemesince davaya konu icra takibinin geri bırakılmasına karar verilmesi, takibe konu çeklerde borçlu konumunda bulunan davacının genel yetkili mahkemelerde borçlu olmadığının tespiti talebinde bulunmalarına engel teşkil etmeyeceği, bu konuda davacının ileride herhangi bir icra takibi tehdidi ve dava tehdidi altında bulunmasını önlemek amacıyla dava açmakta hukuki yararı olduğu gözetilerek mahkemece işin esasına girilerek yargılama yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle hukuki yarar yokluğundan dolayı davanın reddine karar verilmesi usule aykırı olduğundan, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulüyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM:
Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-Davalı vekilinin istinaf talebinin REDDİNE, 3-İstanbul 21.Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 04/05/2023 tarih ve 2022/81 Esas - 2023/307 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 5-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 6-Davalıdan alınması gereken 427,60 TL harçtan, peşin alınan 269,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 157,75 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 7- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 738,00 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 80,00 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 818,00 TL'nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 9-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK'nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.16/01/2024