ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Gözaltı Kararı Olmaksızın Yapılan Teşhis İşlemi Hukuka Aykırıdır

14 Haziran 2025, 15:12 - 79

Gözaltı Kararı Olmaksızın Yapılan Teşhis İşlemi Hukuka Aykırıdır


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Yargıtay 6. Ceza Dairesi
2023/17788
2024/1149
2024-01-25





Özet:

Ceza muhakemesinde teşhis işlemi, şüphelinin suçla bağlantısını tespit etmek amacıyla gözaltına alındıktan sonra, Cumhuriyet Savcısının talimatıyla ve Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun Ek 6. maddesine uygun olarak yapılabilir. Teşhis işlemi, sanığın teşhiste bulunacak tanık ya da mağdurla yüzleştirilmesi anlamına gelmez; usul ve şekil şartlarına bağlı, ayrı bir delil toplama yöntemidir. Somut olayda, şüpheli hakkında herhangi bir gözaltı kararı bulunmadan, 11.12.2015 tarihli bir tutanakla teşhis işlemi yapılmış, bu teşhis ise CMK ve PVSK’da belirtilen usullere uygun olarak gerçekleştirilmemiştir. Özellikle, teşhis öncesi mağdur ya da tanığın fail tanımına ilişkin beyanlarının tutanağa bağlanması, benzer fiziki görünüme sahip birden fazla kişinin katılımı gibi zorunlu kurallara riayet edilmesi, teşhisin en az iki kez tekrarlanması, tarafların birbirlerini göremeyeceği bir ortamda gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Buna ek olarak, sanıkların tüm yargılama aşamalarında suçlamayı inkâr etmeleri ve yüzleştirme yapılmaması karşısında, tek başına hukuka aykırı teşhis tutanağına dayanılarak mahkûmiyet hükmü kurulması hukuka aykırı görülmüştür. Bu nedenle, sanıkların şüpheden uzak ve kesin bir delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat etmeleri gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi, bozma nedeni sayılmıştır.

Sanıklar hakkında bozma üzerine kurulan hükümlerin; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmiştir.

Ceza Muhakemesinin asıl amacı maddi gerçeği ortaya çıkarmaktır. Maddi gerçeğe ulaştıracak araç ise delillerdir. Deliller; sanık açıklamaları, tanık açıklamaları, sanık ve tanıktan başka kişilerin açıklamaları, kolluk, savcı ve hakim tutanakları, özel yazılı açıklamalar, görüntü ve (veya) ses kaydeden araçlarla açıklama ve belirtiler şeklinde ayrıma tabi tutulabilir. Deliller yeterince araştırılmamış veya soruşturma eksik ise bu hususlar giderilmelidir. Soruşturma evresinde toplanmamış delilleri mahkemenin toplaması gerekir. Hakimin sanık lehine ve aleyhine olan delilleri araştırıp; tam bir inanışla özgürce değerlendirerek kuşkudan arınmış bir sonuca ulaşması gerekir. Kuşkular yenilmelidir. Yani hükümde varsayıma dayalı kuşkulu kalan hususlar olmamalıdır. Maddi gerçeğin olayın bir bütünü veya parçasını temsil eden kanıtlardan ortaya çıkarılması gerekir. Bir takım varsayımlara dayanılarak karar verilmesi ceza muhakemesinin amacına kesinlikle aykırıdır. Kuşku ve çelişki yenilmeden karar verilemez. Eylem veya eylemlerin bir suç olup olmadığı belirlenmesi için eylemin önce işlenip işlenmediğinin sorunu çözülerek başlanır. Bu da kanıtların yorumu ile cevaplanacaktır. Hakim hangi kanıtı nasıl yorumladığını, yorum ile nasıl bir kanıya ulaştığını, kararının gerekçesinde göstermek zorundadır.

Gerekçedeki mantıksal kronolojik dizin ise iddia, savunma, kanıtlar, kanıtların yorumu, sabit kabul edilen eylem; ihlal edilen norm, normun yorumu ve en nihayet ulaşılan sonuç olan hüküm şeklinde olmalıdır.

Suçun işlenmesinden kısa bir süre sonra faili belirlemeyen eylemlerde, olayın görgü tanıklarının veya yakınanın ifadelerinden ve tanımlamalarından ulaşılan şüphelilerin, tereddütsüz belirlenmeleri için teşhis ve yüzleştirme işlemleri yapılır.

Teşhis, şüphelinin kimliğinin tespit edilebilmesi ve/veya şüphelinin suçun gerçek faili olup olmadığını saptamak amacıyla yapılır. O halde teşhis, öncelikle kimlik tespit etme amacına yönelir. Öte yandan teşhis aynı zamanda bir delil elde etme yöntemidir.

Yargılama bakımından önemli bir delil toplama işi olan teşhis işlemlerinin belirli bir usul çerçevesinde yapılması, söz konusu delillerin güvenilirliği bakımından önemlidir. Zira kanunda belirtilen usule uygun olarak gerçekleştirilen teşhis, hatalı deliller elde edilmesi ve bu hatalı delillere dayalı olarak hüküm tesis edilmesini engeller.

Şüphelinin teşhise tabi tutulabilmesi için gözaltına alınmış olması gerekir. Şüphelinin yakalanmış olması teşhis için yeterli değildir. Ayrıca Cumhuriyet Savcısı tarafından verilmiş bir gözaltı kararının olması gerekir. Öyleyse gözaltı kararı verilmeden yapılmış teşhis işlemleri hukuka uygun değildir.

Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, teşhis bir "Yüzleştirme" işlemi değildir. "Yüzleştirme" 5271 sayılı Kanun’un 52. maddesine göre tanıkların veya şüphelilerin çelişkili beyanlarının giderilmesi amacıyla yapılan bir işlemdir. "Teşhis" ise Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu (PVSK) Ek 6. maddeye göre gözaltına alınan kişinin suçun faili olup olmadığını belirlemek ve kimliğini tespit etmek amacıyla yapılan bir delil toplama işlemidir. Neticede her iki işlemde belirli usul kurallarına uyulmak şartıyla yapılan ceza muhakemesi işlemleridir.

Anılan Yasa'nın Ek 6. maddesi, Cumhuriyet savcısının talimatıyla kolluğun, olaydaki failin, gözaltına alınan şüpheli ile aynı kişi olup olmadığının belirlenmesi bakımından zorunlu olması halinde, teşhis yaptırabileceğini öngörmektedir. Maddede teşhisin bir zorunluluktan kaynaklanması gerektiği bir ön şart olarak belirtilmiş ve işlemin prosedürü ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Buna göre, teşhise başlamadan önce yapılacak ilk iş, teşhiste bulunacak kişinin (mağdur veya tanık) faili tarif eden beyanlarının bir tutanağa bağlanmasıdır. Bununla teşhiste bulunan kişinin keyfi hareketlerinin önlenmesi amaçlanmıştır.

Teşhis işleminin gerçekleştirilmesi sırasında da uyulması gereken bir dizi kural vardır. Bunların başında teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin birden fazla ve aynı cinsten olması, aralarında yaş, boy, ağırlık, giyinme gibi görünüşe ilişkin hususlarda benzerlik bulunması gelmektedir. Teşhis için gerekli olması halinde, şüphelinin görünüşü ile ilgili gerekli değişiklikler yapılabilir. Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin her birinde, teşhis sırasında bir numara bulundurulur.

Teşhis işlemi ile ilgili önemli kurallardan birisi ise teşhiste bulunan kişi ile teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin birbirini görmemesidir.

Teşhis işlemi ile ilgili kurallar ve prosedür yukarıda sayılanlarla sınırlı değildir. Ayrıca işlemin sağlıklı olması amacıyla teşhisin en az iki kez tekrarlanması ve teşhiste bulunması istenen kişiye, şüphelinin teşhis edilecek kişiler arasında yer almıyor olabileceğinin hatırlatılması gerekmektedir. Teşhis işlemine tâbi tutulan kişilerin, bu işlem sırasında birlikte fotoğrafları çekilerek veya görüntüleri kayda alınarak, soruşturma dosyasına konulması da gerekmektedir. Bu hususun yargılama sırasında hakim tarafından saptanıp, değerlendirilmesi gerekir.

Ayrıca sanık beyanları, tutanaklar ve tüm anlatımlar delil niteliğine haizdir. Delillerin ise bir birine eşitliği esastır. Ancak önemli olan delillerin sağlam ve güvenilir olmasıdır.

Hal böyle olunca;

Sanıkların tüm aşamalarda üzerine atılı suçu kabul etmemesi karşısında; sanıkların cezalandırılması için tek delil olarak kabul edilen 11.12.2015 tarihli tutanakta yapılan teşhis işleminin PVSK ek 6. maddesinde belirtilen yöntemlerle yapılmaması; duruşmada da yüzleştirmenin olmaması karşısında, sanıkların müsned suçtan mahkûmiyetini gerektirecek düzeyde ve nitelikte kesin ve şüpheden uzak delil bulunmadığı anlaşılmakla, sanıkların atılı suçlardan beraatlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiilerinin temyiz istemleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle Tebliğname'ye kısmen aykırı olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,

25.01.2024 tarihinde karar verildi.

KARARI YAZDIR


Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları