İtirazname No : 2023/97290
KARARI VEREN
YARGITAY DAİRESİ : 9. Ceza Dairesi
MAHKEMESİ : Ağır Ceza
SAYISI : 3-38
I. HUKUKÎ SÜREÇ
Sanığın çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 103/2-1.cümle, 103/3-c, 43/1, 62/1ve 53. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Kahramanmaraş 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 17.09.2020 tarihli ve 39-192 karar sayılı, resen istinafa tabi hükme yönelik, Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından da istinaf başvurusunda bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesince 23.12.2020 tarih ve 2046-2579 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine, bu kararın sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesince 27.10.2022 tarih ve 22918-9622 sayı ile ''Mağdurenin aşamalardaki ifadeleri, sanığın ikrar içerikli kolluk ve sorgu beyanları, ceninin biyolojik babasının sanık olduğuna dair rapor içeriği ve tüm dosya kapsamına göre, sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında kız kardeşi olan mağdureye 2016 yılı Haziran ayında cinsel organını sürtme şeklinde istismarda bulunmaya başlamasının ardından son olarak 2018 yılı Eylül - Ekim ayında on beş yaşını bitiren mağdureyle cebir, tehdit veya hile olmaksızın cinsel ilişkiye girdiği mevcut haliyle eylemlerin araya herhangi bir hukuki veya fiili kesinti olmaksızın değişik tarihlerde birden fazla tekrarlanmasından dolayı zincirleme şekilde gerçekleştiği; sanığın 18 yaşından küçük olduğu dönemdeki eylemlerinin teselsülen çocuğun basit cinsel istismarı suçunu oluşturduğu, on sekiz yaşını doldurduktan sonraki eylemlerinin ise mağdurun da 15 yaşını tamamladığı gözetilerek TCK'nın 104/2. maddesi kapsamında aralarında evlenme yasağı olan reşit olmayan kardeşiyle cinsel ilişki suçunu oluşturduğu gözetilerek; sanık hakkında TCK Md. 103/1,103/3-e,43,31/3 ile TCK Md. 104/2, 43 hükümlerinin ayrı ayrı uygulanmak suretiyle ağır olan ceza miktarının belirlenmesi ve sanık hakkında ona göre uygulama yapılması gerekirken suç vasfının tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması..." isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan İlk Derece Mahkemesince 02.02.2023 tarih ve 3-38 sayı ile; sanığın reşit olmayanla cinsel ilişki suçundan TCK'nın 104/2, 43/1, 62/1, 53 ve 63/1. maddeleri uyarınca 10 yıl 5 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba, bu kararının da katılan Bakanlık vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesince 11.01.2024 tarih ve 12128-261 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
II.İTİRAZ SEBEPLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 28.03.2024 tarih ve 97290 sayı ile; ''...Sanık ... mağdurenin kardeş oldukları, mağdurenin 15 yaşının ikmalinden önce sanığın değişik zamanlarda birden fazla kez mağdurenin kalçalarına sürtünerek tatmin olması, 01.01.2002 doğumlu mağdurenin 15 yaşının ikmal etmesinden sonra 2019 yılı Eylül ayı sonu, Ekim ayı başlarında bir kez anal ve vajinal yoldan cinsel ilişkiye girmesi şeklinde gerçekleşen eylemlerinin TCK'nın 103/1-1.cümle, 103/3-c, 42/1 maddelerine temas eden çocuğun cinsel istismarı ve TCK'nın 104/2 maddesine temas eden aralarında evlenme yasağı bulunan reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarını oluşturduğu, bu iki suçtan zincirleme suç hükümleri uygulanması suretiyle daha ağır cezayı gerektiren birisiyle uygulama yapılarak mahkûmiyet hükmü kurulmasının hukuka aykırı olduğu...'' görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince 13.06.2024 tarih ve 3721-6053 sayı ile itiraz nedenleri yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
III. UYUŞMAZLIK KONUSU VE ÖN SORUN
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, mağdureye yönelik on beş yaşından küçük olduğu dönemde ve on beş yaşını ikmal ettikten sonra rızaya dayalı olarak zincirleme şekilde gerçekleştirdiği eylemlerinin çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçunu mu yoksa ayrı ayrı çocuğun nitelikli cinsel istismarı ile reşit olmayanla cinsel ilişki suçlarını mı oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle; gerekçeli kararın elektronik veya ıslak imza ile Üye Hakim tarafından imzalanmamasının hükmün bozulmasını gerektirir nitelikte bir eksiklik olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
IV. ÖN SORUNA İLİŞKİN BİLGİLER
İncelenen dosya kapsamından;
Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 27.10.2022 tarihli, 2021/22918 esas ve 2022/9622 karar sayılı bozma ilamına uyularak Kahramanmaraş 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2023/3 esasına kayden yapılan yargılamada gerekçeli karara esas teşkil edilen hükmün tefhim olunduğu ve ''gerekçesinin ekli kararda açıklanacağı'' belirtilen, elektronik imza ile imzalandığı dercolunan 02.02.2023 tarihli duruşma zaptının mahkeme heyetince elektronik olarak imzalandığı ve fakat daha sonraki tarihte düzenlenen ve elektronik imza ile imzalandığı belirtilen gerekçeli kararda ... sicil numaralı üye hâkimin elektronik imzasının bulunmadığı, ıslak imza da içermeyen gerekçeli karara ilişkin dokümanın UYAP sisteminden yapılan incelemesinde, 03.02.2023 tarihinde zabıt kâtibi tarafından oluşturulduğu, 10.03.2023 tarihinde zabıt kâtibi ve mahkeme başkanı, 23.03.2023 tarihinde ise diğer üye hâkim tarafından elektronik olarak imzalandığı, 199064 sicil numaralı üye hâkim tarafından ise kararın elektronik imza ile imzalanmadığı ancak 21.02.2023 tarihinde okuma işlemi gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
V. GEREKÇE
A. İlgili Mevzuat ve Ön Soruna İlişkin Açıklamalar
CMK'nın "Duruşma tutanağı" başlıklı 219. maddesi;
"(1) Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır."
(2) Mahkeme başkanının mazereti bulunursa tutanak, üyelerin en kıdemlisi tarafından imzalanır.
Aynı Kanun'un "Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesi;
"...(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır..." şeklindedir.
Duruşma sürecini saptamak için tutulan tutanakların mahkeme başkanı ile zabıt katibi tarafından imzalanması yeterlidir. Ancak, son karar verilmeden, başka deyişle henüz duruşma süreci devam ederken mahkemece verilebilecek çeşitli kararlar da bulunmaktadır. Örneğin; sanığın tutuklanmasına veya yaşının düzeltilmesine yahut bir başka mahkemede görülmekte olan bir davanın bekletici mesele yapılmasına ilişkin ve uygulamada ara kararı diye adlandırılan bir kısım kararlar duruşma tutanağına geçirildiğinde, duruşma tutanağının bu hususları içeren sayfalarının, CMK'nın 232. maddenin 4. fıkrasında yazılı kural gereği bu karara katılan tüm hâkimler ve tutanak kâtibi tarafından imzalanması lazımdır. Duruşma sürecinin sonunda verilen ve tutanağa geçirilip duruşmada okunan son kararın da, karara katılan tüm hâkimler ve tutanağı yazan kâtiplerce imzalanması zorunludur. Uygulamada kısa karar diye adlandırılan bu hüküm, hükmün esasını oluşturmakta, duruşma tutanağına geçirilip açıklanmış bulunmakla da geçerlilik kazanmaktadır. Asıl olan, duruşma sonunda verilen hükmün duruşma tutanağına geçirilmesi sırasında, hükmün gerekçesinin de tutanağa yazılmasıdır. Böyle yapıldığında, duruşma tutanağının hüküm fıkrasını içeren sayfalarının CMK'nın 232/4. madde uyarınca karara katılan tüm hâkimler ve tutanak kâtibi tarafından imzalanması, duruşma tutanağının gerekçeyi içeren kısmının ise CMK'nın 219. madde uyarınca mahkeme başkanı ve tutanak katibi tarafından imzalanması yeterli olacaktır. Hükümle birlikte tutanağa geçirilmeyen gerekçenin ise CMK'nın 232/3. maddesi uyarınca onbeş gün içinde yazılıp dava dosyasına konulması zorunludur. 1412 sayılı CMUK'da hükmün beyaz edilmesi olarak isimlendirilen bu işlem, hükmün esasını oluşturan kısa kararın, adı geçen Kanun'un 230. maddesine uygun biçimde gerekçeyi ve 232. maddede yazılı unsurları da içerecek biçimde yazılmasından ibarettir. Bu durumda, hükmü ve gerekçesini birlikte içeren ve kesinleştiğinde ilam hüviyetini alacak, gerektiğinde infaza konu olabilecek bir başka belge ortaya çıkmış olacaktır. Gerekçeli karar olarak isimlendirilen bu belge, yargılamayı gerçekleştiren ve yargılananlarla ilgili bilgileri, iddiayı, savunmayı, kabul edilen ve reddedilen kanıtları, bunların tartışılmasını, gerekçeyi ve hükmü içermektedir. Bir çok sayfadan oluşması mümkün bu yeni belgenin, duruşmada tutanağa geçirilip açıklanmakla geçerlilik kazanmış bulunan ve esasen hükmün esasını oluşturan kısa kararı içeren sayfalarının, CMK'nın 232. maddesinin 4. fıkrasında yazılı emredici kural gereği, karara katılmış bulunan tüm hâkimler ve gerekçeli kararı yazan kâtip tarafından imzalanması zorunludur. Diğer sayfalarının ise mahkeme başkanı ile zabıt kâtibi tarafından imzalanması, gerekçeli kararın geçerli bir belge hüviyetini kazanması bakımından yeterlidir (CGK'nın 29.05.2007 tarihli ve 104-116 sayılı kararı).
CMK'nın 222. maddesi de gözetildiğinde, ortada hukuken geçerli ve temyiz denetimine elverişli bir kararın bulunduğunun kabul edilebilmesi için, öncelikle imza noksanlıkları ya da farklılıklarından kaynaklanan sorunun mahallinde yapılacak araştırma ile tespit ve giderilmesinde zorunluluk bulunmaktadır. Bu eksiklik giderilip, tutanakların yöntemince düzenlenip imzalandığı kesin olarak belirlendikten ve bu konudaki kuşkular giderildikten sonra esastan temyiz denetiminin gerçekleştirilmesi gerekmektedir (CGK'nın 13.03.2012 tarihli ve 391-91 sayılı kararı).
İmza noksanlıkları nedeniyle ortada hukuken geçerli ve temyiz denetimine elverişli bir gerekçeli kararın bulunmadığı hâllerde bu hususun bozma nedeni sayılmayıp, noksanlığın mahallinde ikmal ettirilmesinden sonra temyiz denetiminin gerçekleştirilmesi gerekir (CGK'nın 10.04.2007 tarihli ve 74-86 sayılı kararı).
Ceza muhakemesi işlemlerinin Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nden (UYAP) güvenli elektronik imzayla yapılacağına dair CMK'nın 38/A hükmü, 02.07.2012 tarihli ve 6352 sayılı Kanun’la ihdas edilmiş ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Buna matuf olarak her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde UYAP kullanılır. Bu işlemlere ilişkin her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez. Elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi hâlinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belge geçerli kabul edilir. Anılan düzenlemenin sarahati ve yerleşik Yargıtay uygulamalarına nazaran; elektronik ortamda yapılan işlemlerde sürelerin elektronik imza tarihi esas alınarak hesaplanması gerektiği, elektronik imzalı belgenin elle atılan imzalı belgeyle çelişmesi hâlinde UYAP’ta kayıtlı olan güvenli elektronik imzalı belgeye üstünlük tanınacağı, UYAP ortamında gerçekleştirilen işlemin elektronik imza ile onaylanma sürecinin tamamlanması ile hukuki varlık kazanacağı belirtilmiştir.
B. Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Elektronik imza ile imzalandığı belirtilen gerekçeli kararda, hüküm celsesine katılan 199064 sicil numaralı üye hâkimin elektronik ya da ıslak imzasının bulunmadığı görüldüğünden; CMK'nın 232/4. maddesinde emredilen imzaların ikmalinden sonra geçerli ve temyiz denetimine elverişli bir gerekçeli karardan bahsedilebileceği gözetilerek, Anayasa'nın 141/1. maddesinde öngörülen "davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması" zorunluluğu doğrultusunda noksanlığın tevdi yoluyla mahallinde ikmali için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulü gerekmiştir.
Ulaşılan sonuç karşısında esas uyuşmazlık konusu değerlendirilememiştir.
VI. KARAR
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 11.01.2024 tarihli ve 12128-261 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Sair yönler incelenmeksizin verilen kararın mahiyetine binaen sanığın tahliye talebinin REDDİNE,
4- Noksanlığın mahallinde ikmal ettirilmesinden sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini için dosyanın, Yargıtay 9. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.02.2025 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.