Davacı vekili dosyaya sunduğu dava dilekçesinde özetle; 2007 yılı Ağustos ayı ile 03/08/2012 tarihleri arasındaki davalı işyerinde geçtiğini beyan ettiği hizmteninin tespitini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince istinaf yoluna başvurulan ilamda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verildiği görülmüştür.
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı tüm taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması ve başvurularının süresinde olduğunun anlaşılması üzerine, Üye Hakim Zühal Haksever tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra, dosyadaki mevcut delil durumu ve yasal hükümlere göre istinaf başvurusunun, duruşma açılmaksızın dosya üzerinde inceleme yapılmak suretiyle karar verilmesi mümkün bulunan hallerden olduğu anlaşılmakla işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
KARAR
Davacı vekili dosyaya sunduğu dava dilekçesinde özetle; 2007 yılı Ağustos ayı ile 03/08/2012 tarihleri arasındaki davalı işyerinde geçtiğini beyan ettiği hizmteninin tespitini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince istinaf yoluna başvurulan ilamda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verildiği görülmüştür.
İlk Derece Mahkemesi hükmüne karşı tüm taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulduğu, davacı tarafın istinaf sebebi olarak davasının tam kabulünün gerektiği, davalı tarafın ise istinaf sebebi olarak hesap hatası olduğunu belirtip, ayrıca İstanbul 14. İş Mahkemesinin 2012/718 Esas nolu dosyasında davacı tarafın vazgeçme beyanının bu davada dikkate alınmadığını belirterek, davalı SGK vekilinin ise davanın reddi ile kurumun feri müdahil sayılması gerektiğini belirterek istinaf kanun yoluna başvurdukları ve dosyanın istinaf incelemesi için Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu hizmet tespiti olup, uyuşmazlığın çözümü için ev hizmetleri ile ev hizmetinde çalışanlar yönünden mevzuat incelendiğinde; Sosyal Güvenlik Mevzuatı açısından mülga 506 sayılı Kanunu ve gerekse 01/10/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Yasanın Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında sigortalı olabilmek için; hizmet akdi ile çalışma, işin işverene ait işyerinde yapılması ve mülga 506 sayılı Kanunun 3.maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 6.maddesi kapsamında olmamak şartlarının gerçekleşmesi gerekir. 506 sayılı Kanunun 3.maddesi sigortalı sayılmayanları belirtirken, 11/08/1977 tarihinde yürürlüğe giren 2100 sayılı Kanunun 1. maddesi ile yapılan değişiklik sonrası D) bendi gereğince ev hizmetlerinde çalışanlar (ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç) sigortalı sayılmamıştır. Daha sonra 5510 sayılı Kanunun 6.maddesi ile de sigortalı sayılmayanlar c) bendin de özel olarak belirtilmiş ve hüküm altına alınmıştır. Dolayısıyla, anılan maddeler uyarınca ev hizmetlerinde çalışanlar; ücretle ve sürekli olarak çalışanlar hariç, bu kanunların uygulanmasında sigortalı sayılamazlar. Sigortalı sayılmak için ücret ve sürekli çalışma koşullarının birlikte gerçekleşmiş olması gerekir. Eğer hizmet karşılığı ücret alınmıyorsa veya ücret alınmakla birlikte çalışmada bir süreklilik yoksa, bu nitelikteki bir çalışmayı sigortalı çalışma saymak yine mümkün olmayacaktır. Netice olarak sürekli çalışma kavramı yönünden uygulamada, haftanın çoğu ev işlerinde geçirilmiş ve çalışma bir süre devam etmişse, bu çalışma sigortalı çalışma olarak değerlendirilmekte ve süreklilik için çalışmanın belli bir yoğunlukta olması aranmaktadır. Bu nedenle ev işlerinde çalışma devamlı ise sürekli sayılacak, devamlılık yoksa ve iş belirsiz aralıklarla geçici olarak yada çağrı üzerine yapılıyorsa süreksiz sayılacaktır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığa dair Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/10-2280 Esas-2014/65 Karar nolu ilamı da benzer mahiyettedir.
Davacının kesintisiz olduğunu iddia ettiği çalışmasının kapsam ve niteliği itibariyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla yapılan araştırma hüküm kurmaya yeterli görülmemiştir. Davacının 2007 yılı Ağustos ayı ile 03/08/2012 tarihleri arasında kesintisiz geçtiği ileri sürülen hizmet süresinin tespiti talep edilmiş olmakla birlikte, davalı tarafın gerek bu dosya kapsamı gerekse delil olarak bildirilen İstanbul 14. İş Mahkemesinin 2012/718 Esas nolu dosyasındaki dava konusu ile ilgili savunmalarında davacının Kasım 2006 Aralık 2009 tarihleri arası ile 27/07/2010-03/08/2012 tarihleri arasında davalı işveren nezdinde çalıştığı, davacının çalışmasına 8 ay ara verdiğine dair beyanlar yanında yine İstanbul 14. İş Mahkemesinin 2012/718 Esas nolu dosyasında yapılan yargılama sırasında davalı işveren vekilinin davaya karşı verdiği cevap dilekçesi ile davacının 2008 yılı Ocak ayından 2009 yılı Haziran ayına kadar ayda 1 defa yarım gün (5 saat), 2009 yılı Haziran-2009 yılı Ekim ayına kadar ise haftada 1 defa yarım gün (5 saat) olmak üzere ücret karşılığında temizlik işleri yapmaya geldiğini, davacının bu süre zarfında toplam 5 ay olmak üzere işe ara verdiğini, aynı davacının 27/07/2010-27/07/2011 tarihleri arasında yine hafta da 1 defa yarım gün (5 saat), 27/07/2011-03/08/2012 tarihleri arasında ise haftada 6 defa yarım gün (5 saat) olmak üzere hizmet verdiğinin beyan edildiğini ve yol parası dahil 1.000 TL aylık ücret aldığının savunulduğu anlaşılmıştır.
Davalı tarafın savunması karşısında davacının kesintisiz olduğunu iddia ettiği çalışmasının kapsam ve niteliği itibariyle gerçek süresinin belirlenebilmesi amacıyla öncelikle çalışmasının süreklilik arz edip etmediğinin netleştirilmesi için, konutun kapsamı, hangi işlerde çalıştığı, bu çalışmalarının ne kadar süre ile yapılabileceği, buna göre çalışmasının tam zamanlı çalışmayı gerektirip gerektirmediği, dolayısıyla hizmet ilişkisinin unsurlarının oluşup oluşmadığı yöntemince araştırılmalı, davacıya ödeme yapıldığını gösterir banka kayıtları var ise dava konusu dönemi kapsayıp kapsamadığı, dava konusu döneme konu sürelere ilişkin ödemelerin nasıl yapıldığı, varsa yazılı deliller ile tartışılarak, davalı savunmasına göre kısa süreli çalışmalardan bahsedilmekle, davacının aynı dönemde farklı işyerlerinde de çalışıp çalışmadığı irdelenilerek, aynı yörede komşu işyerleri sahipleri veya çalışanların dava niteliği gereği kolluk vasıtasıyla araştırılarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, davacının kayıtlarda görünmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği hususunda hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde olayın değerlendirilip çözülmesi gerekir.
HMK 353. Maddesinde, "(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1) Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması.
2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması.
3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması.
4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.
6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması;
halinde duruşma yapılmadan karar verilir." düzenlemesi yer almıştır.
Somut olayda, dava nitelikçe davalı işveren yanında geçen ve kurumda bildirimde bulunulmayan sürelerde davalı işyerinde çalışıldığının tespiti istemine ilişkin olup, kamu düzenine ilişkin bu davada, mahkemece 27/07/2010-03/08/2012 tarihleri arasında davalı işyerinde ev hizmetleri işinde çalışmanın geçerli kabul edilmesine ilişkin değerlendirme isabetli ise de, 01/08/2007-01/12/2009 tarihleri arasındaki çalışmalar bakımından davanın niteliği ve kamu düzenine ilişkin oluşu dikkate alındığında HMK 353/1-a-6 maddesi kapsamında toplanılması gereken delillerin toplanılmadan hakimin res'en araştırma yükümlülüğü yerine getirilmeden ve bu şekilde toplanılması gereken deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmesi hatalı olduğu gibi gerek 506 sayılı Yasanın 3/D ve gerekse 5510 sayılı Yasanın 6/c maddeleri dikkate alınarak haftalık 1 günlük çalışmanın sigortalı çalışma olarak kabul gerekçelerinin denetime elverişli bir şekilde açıklanmaması, ayrıca karar gerekçesinde dava konusu edilen dönemlerdeki çalışmasının haftanın 6 günü olup olmadığı araştırılıp, daha az ise neden kabul edilip edilmediğinin de gerekçede belirtilmemesi karşısında davacı ile davalılar vekillerinin istinaf istemlerinin kabulü ile İlk Derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,
İstanbul 20. İş Mahkemesinin 2014/92 Esas- 2016/598 Karar sayılı 22/12/2016 tarihli kararının HMK'nun 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
Gerekçe bölümünde belirtilen noksanlıklar giderilip, dava dilekçesindeki istemler yönünden denetime elverişli bir karar verilmesi için dosyanın HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince İstanbul 20. İş Mahkemesine gönderilmesine,
Davacı tarafından istinaf başvurusu sırasında yatırılan harçların talep halinde kendisine iade edilmesine,
Davalı tarafından istinaf başvurusu sırasında yatırılan harçların talep halinde kendisine iade edilmesine,
Davalı kurum harçtan muaf olduğundan harç konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
İstinaf Kanun yolu yargılama giderlerinin, İlk Derece Mahkemesi tarafından kurulacak esasa ilişkin hükümde gözetilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda 03.05.2017 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.