ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Elektrik Kaçağı Nedeni İle Oluşan Maddi Ve Manevi Zararın Tazmini İstemi

18-07-2021 - 436

Elektrik Kaçağı Nedeni İle Oluşan Maddi Ve Manevi Zararın Tazmini İstemi


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi
2021/567
2021/3233
2021-03-29





Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı ... vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacılar; çocukları ...'in, parkın yanında bulunan aydınlatma direğinde oluşan elektrik kaçağı nedeni ile akıma kapılarak yaralandığını, hayati tehlike geçirdiğini, yoğun bakımda kaldığını; olaydan dolayı acı çektiklerini ileri sürerek; küçük ... için 30.000,00 TL, annesi ... için 10.000,00 TL, babası ... için 10.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek, mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı ... vekili; ... parkı yanındaki elektrik direğinde elektrik kaçağının her türlü bakım ve onarımı işlerinden davalı ... Elektrik Ltd. Şti'nin sorumlu olduğunu, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan 2012/17007 sayılı soruşturma dosyasında sunulan kusur raporundan müvekkiline atf-ı kusur bulunmadığını, manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.

Davalı ... Elektrik İnş. San. ve Tic. San. Ltd.Şti vekili; savcılık ve mahkemece belirlenen kusur bilirkişi raporunu kabul etmediklerin, müvekkil firmanın doğrudan sorumlu tutulmasının kötü niyet belirtisi olduğunu, Şayet elektrik kaçağı bulunsaydı davacı dışında bir çok kişinin elektrik akımına kapılacağını, ancak böyle bir durumun sözkonusu olmadığını, geriye kalan tek ihtimalin davacı çocuğun elektrik direğine tırmanması olduğunu, müvekkili firma alt işveren olduğundan davalı ...'ın sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, ... için 15.000,00 TL, ... için 5.000,00 TL, ... için 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine anılan karar Dairemizin 2014/18913 esas - 2015/11026 karar sayılı

./..

-2-

ve 15/06/2015 tarihli kararı ile; "... Dosyadaki belgelerden; pratisyen hekim tarafından, 21/03/2012 tarihinde hazırlanan adli muayene raporunda; ...'in olay nedeni ile hayati tehlike geçirdiğinin, basit tıbbi müdahale ile düzelmeyeceğinin, kesin raporu uzman hekimin vereceğinin belirtildiği; ... Çocuk Hastanesinin 25/03/2012 tarihli epikriz raporunda ise, ...'in 21/03/2012 ile 23/03/2012 tarihlerinde yoğun bakımda kaldığı bilgisinin verildiği; ancak, çocuğun meslekte kazanma gücünün kaybına dair bir raporun bulunmadığı anlaşılmaktadır. 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanununun 16/II-c bendi uyarınca Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulu “meslekte kazanma gücü kaybı” konusunda bilimsel ve teknik görüşlerini mahkemeye bildirmekle görevli kılınmıştır. Anılan bu hükme göre, davacı ...'in meslekte kazanma gücü kaybına dair raporu İstanbul Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Kurulundan alınmalıdır... Ayrıca, bedensel zarar nedeniyle tazminat isteminde bulunma hakkı zarar görene aittir. Kişilik hakları zarara uğrayanların da tazminat talep etme hakkı vardır...Mahkemece, davacıların ekonomik sosyal durumu da araştırılarak, olay nedeni ile maruz kalınan elem ve üzüntünün hafiflemesi için uygun bir miktar manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken; davacıların gelir ve giderleri ile yaşam koşulları araştırılmaksızın manevi tazminat takdiri de doğru görülmemiştir..." gerekçesi ile bozulmuştur.

Mahkemece, bozma kararına uyulmuş, Adli Tıp Kurumundan meslekte kazanma gücü kaybının belirlendiği rapor alınmış, davacıların ekonomik sosyal durumları araştırılmış ve davacı ... yönünden açılan davanın kısmen kabulü ile 5.000,00 TL manevi tazminatın kazanın vuku bulduğu 22/03/2012 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, davacı ...'in fazlaya ilişkin talebinin reddine, davacılardan ... ile ...'in açtıkları davanın ise reddine karar verilmiş, hükmün davacılar tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemiz 10.03.2020 tarih ve 2020/305 esas, 2020/2149 karar sayılı ilamı ile “...Somut olayda, davacılar ... ve ... yararına manevi tazminat takdir edilmesi konusunda kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemece, anılan davacılar yararına oluşan kazanılmış hak ihlal edilerek manevi tazminat taleplerinin reddedilmesi kararın bozulmasını gerektirmiştir.

...Bu ilkeler gözetildiğinde; aslolan insan yaşamıdır ve bunu hiçbir değerin telafi etmesi olanaklı değildir. Burada amaçlanan sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan da zarar veren yanı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla, caydırıcı olabilmektir.(HGK 23.6.2004, 13/291-370)

Somut olayda, ... için takdir edilen manevi tazminatın miktarı da azdır. Mahkemece, olayın özellikleri değerlendirilerek hakkaniyete uygun bir manevi tazminat miktarı belirlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de isabetli değildir.” gerekçesi ile hükmünbozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile; davacılardan ... Ateşgil için 23.000,00 TL, ... ile ... için ayrı ayrı 7.000,00'er TL olmak üzere toplam 37.000,00 TL manevi tazminatın 22/03/2012 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, davacıların fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmiş, karar davalı ... vekilince temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalı ...’ın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

Somut uyuşmazlık incelenmeden önce usuli müktesep hak üzerinden kısaca durulması gerekmektedir.

Usuli kazanılmış hak kavramı anlam itibariyle bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine

../...

-3-

uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Usuli müktesep hak müessesesi HMK'da düzenlenmiş olmamakla beraber davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09/05/1960 T., 21/9; 04/02/1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı) Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (HGK' nın 12/07/2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03/12/2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.)

Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).

Somut olayda mahkemece; 25.03.2014 tarihli ilk kararda davacı ... için 15.000,00 TL, ... için 5.000,00 TL, ... için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 25.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan alınmasına karar verilmiş, karar sadece davalılar tarafından temyiz edilmekle yukarıda belirtildiği şekilde bozulmuştur.

Mahkemenin 23.09.2020 tarihli temyize konu son kararında ise ilk karar sadece davalılar tarafından temyiz edilmiş olmasına rağmen, usulü kazanılmış hak dikkate alınmadan, davacılardan ... için 23.000,00 TL, ... ile ... için ayrı ayrı 7.000,00'er TL olmak üzere toplam 37.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmiştir.

Oysa mahkemece, ilk karar davacılar tarafından temyiz edilmediğinden davacı ... için 15.000,00 TL, ... için 5.000,00 TL, ... için 5.000,00 TL olmak üzere toplam 25.000,00 TL manevi tazminattan fazlasına hükmedilemeyeceği hususu dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, usulü kazanılmış hakka aykırı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu yönüyle temyiz eden davalı yararına bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:

Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK'un 428. maddesi gereğince davalı ... yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/03/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

KARARI YAZDIR


Aşağıdaki arama terimleri ile ilgili kararlara etiketlere tıklayarak ulaşabilirsiniz :
maddi tazminat manevi tazminat elektrik kaçağı usuli müktesep hak
Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları