İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/04/2018
DOSYA NUMARASI : 2017/713 Esas - 2018/441
DAVA: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 11/06/2020
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalının Türkiye genelinde teknik gazlar satışı ve hizmeti veren müvekkili şirketten bu alanlarda hizmet aldığını, söz konusu hizmete ilişkin olarak tutarı toplam 3.856,29 USD olan faturaların tanzim edilerek davalıya sunulduğunu, davalı yanca faturalara ilişkin olarak süresi içerisinde itiraz edilmediğini, diğer yandan müvekkili şirketçe faturalar konusu ürünlerin de davalı yana sevk irsaliyelerine imza alınmak suretiyle teslim edildiğini, söz konusu sevk irsaliyelerine yönelik olarak da davalı tarafça itiraz edilmediğini, bununla birlikte bugüne değin yapılan tüm iyi niyetli görüşmelere karşın müvekkili şirketin faturalara konu ürün / hizmet bedeli alacağını halen alamadığını, bu kapsamda evvela Üsküdar ... Noterliğinden 26/05/2017 tarih ve ... yevmiye nolu ihtarnamenin davalı adresine keşide edildiğini, ancak ... kayıtlarına göre davalı yanın adresten taşınmış olduğu için söz konusu ihtarnamenin tebliğ edilemediğinden bu kez yine Üsküdar .... Noterliği' nden 29/05/2017 tarih ve ... yevmiye nolu ihtarnamenin keşide edildiğini, resmi olmayan ... kayıtlarına göre anılan ihtarnamenin davalı yanca tebliğ alınmış olmasına karşı davalı yanca ihtarnamede belirtilen süreler içerisinde ve bu sürelerden sonra herhangi bir ödeme yapılmadığını ayrıca müvekkili şirketçe davalı yana gaz tedarikinde kullanılan toplam 53 adet tüpün de davalı yandan defaten iadesi talep edilmesine karşın bugüne değin söz konusu tüplerin de müvekkili şirkete iade edilmediğini, bu hususta müvekkil şirketçe hukuki / cezai süreçlerin ayrıca başlatılacağı, alacağın tahsili için İstanbul .... İcra Müdürlüğünün ... E. Sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, ancak davalı yanca söz konusu takibe itiraz edilmesi üzerine icra takibinin durduğunu, davalı yanın icra takibine tüm itirazlarında haksız ve kötü niyetli olduğunu beyan ederek müvekkil şirketin tüm dava, talep, şikayet ve sair hakları ile fazlaya ilişkin tüm hakları ayrıca saklı kalmak kaydıyla davalı yanca yapılan yetki itirazının reddine, davalı yanca borca ve sair hususlara yapılan tüm itirazın reddine, takibin İstanbul ... İcra Müdürlüğü' nün ... E. sayılı dosyası üzerinden devamına, icra takibine haksız ve kötüniyetle itiraz eden davalı yan aleyhine olacak şekilde müvekkil şirket lehine alacağının % 20' sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama harç ve giderleri ile ücreti vekaletin davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile, Davacının müvekkili firmadan alacağı olduğu iddiası ile İstanbul ....İcra Müdürlüğü' nün ... E. sayılı dosyasında 3.856,29 USD cari hesap alacağı ile 159,69 USD işlemiş faiz talepli olarak takibe geçtiğini, asıl alacağa, faize, feri'lerine ve yetkiye itiraz edildiğini ve icra takibin durdurulduğunu, öncelikle müvekkilinin adresinin ... No:... Altındağ/Ankara olduğunu, yetkili mahkeme'nin Ankara mahkemeleri olmaları nedeniyle yetkiye ilişkin itirazları olduğunu, davacı tarafın talep etmiş olduğu faturanın taraflarına ulaşmadığını, böyle bir faturanın da varlığının müvekkilince bilinmediğini ve böyle bir alımın da yapılmadığını, ticari defterler incelendiğinde bu durumun ortaya çıkacağını, Ek:2'de sunmuş oldukları müvekkiline ait muavin defterinde de görüleceği üzere, müvekkili ile davacı arasında ticari ilişki nedeniyle alacak borç ilişkisi bittiğini, bu sebeple davacıya müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmadığını, ayrıca ilerde CD olarak sunacakları video kaydında da görüleceği üzere ve tanıklarının da beyanlarında belirteceği üzere davacının göndermiş olduğu bir kısım tüpün boş çıktığını, bu sebeple müvekkilin davacıdan alacaklı konumunda olduğunu, ayrıca ve bilindiği üzere cari hesap alacağına işletilen faizin takip tarihinden itibaren talep edilmesi gerekirken, başka bir tarih üzerinden faiz talebinde bulunulduğunu, bu sebeple de faize ilişkin talebinde reddi gerektiğini, ödeme emrinde de görüleceği üzere takibin USD para birimi üzerinden yapıldığını, İİK 'na ödeme emrinde belirtilen yabancı paranın TL'ye çevrilerek o günkü kur üzerinden talep edilmesinin gerektiğini, bu sebeple de davanın reddi gerektiğini beyan ederek fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, yetkiye ilişkin itirazlarının kabulü ile dosyanın yetkili yer olan Ankara Ticaret Mahkemelerine gönderilmesini, davanın reddi ile % 20' den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 25/04/2018 tarih 2017/713 Esas - 2018/441 Karar sayılı kararında; "Dava, İcra ve İflas Kanunu' nun 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup; davalı tarafın hakkındaki icra takibine vaki itirazının iptali istemine ilişkindir. İcra takibini yürüten icra müdürlüğünün yetkisine yasal süresi içinde borçlu davalı tarafından itirazda bulunması halinde, mahkemece bu itirazı inceleyip bir karar vermek gerekir. Dava şartı olan bu durum öncelikle incelenmelidir. Bundan sonra mahkemenin yetkisine karşı yapılan itirazı inceleyip, sonuçta takip yapılan icra müdürlüğünün ve mahkemenin yetkili olması halinde mahkemece uyuşmazlığın esası incelenebilir. İİK.nun 50. maddesi hükmü gereğince, para ve teminat borcu için takip hususunda HMK.nun yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanır. İlke olarak, H.M.K.nun 6. maddesi hükmü gereğince, alacağın ödetilmesi için davalının yasal ikametgahının bulunduğu yer icra müdürlüklerinde ilamsız icra takibinin başlatılması gerekmektedir. Ayrıca uyuşmazlık, taraflar arasında bağıtlanan bir sözleşmeden kaynaklanmış ise ve H.M.K.nun 17. maddesi hükmü gereğince, taraflarca yetki anlaşması yapılmış ise, yetkili kılınan icra dairelerinde de takip başlatılabilir. H.M.K.nun 16. maddesi hükmü gereğince de, uyuşmazlık haksız eyleme dayalı ise; haksız eylemin gerçekleştiği yer icra dairelerinde de ilamsız icra takibi yapılabilir. H.M.K.nun 10. maddesi hükmü gereğince, sözleşmenin yerine getirileceği icra dairesinde de, adi takip yoluyla icra takibi yapılabilir. TBK.nın 89/1. maddesi hükmüne göre, para alacakları, alacaklının yasal ikametgahında ödeneceğinden, koşulları oluşmuş ise, alacaklı icra takip tarihi itibariyle kendi yasal ikametgahında da adi takip yoluyla icra takibi başlatabilir. Alacak kambiyo senedine dayalı ise "Aranacak borç" niteliğinde olmakla borçlunun ikametgahı icra dairesi yetkilidir. Somut olayda ise; icra takip tarihi itibariyle davacının yasal ikametgahı İstanbul/Ataşehir ilçesi sınırları dahilinde; davalının yasal ikametgahının Ankara ili idari sınırları içersinde bulunmaktadır, Takibin dayanağı "fatura alacağı" olup para alacağına ilişkindir. Taraflar arasında mahkememizin yetkili olduğuna ilişkin sözleşme yapılmamıştır. Davacı tarafça tahakkuk ettirilen çekişme konusu olan faturada, davacı tarafın tek taraflı iradesi sonucu olarak, yetkiye ilişkin ibare '' ...5- Anlaşmazlık durumunda İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili mercidir ...'' faturaya eklenmiştir. Bu durumda fatura çekişme konusu olduğundan, sözleşme serbestisi ilkesine aykırı olarak karşılıklı sözleşme iradesi bulunmadığından, hatta davalı tarafın iradesi hiç olmadığından; yetki sözleşmesinin kurucu unsuru yok olup yetki sözleşmesi yok hükmündedir. 6100 S HMK' nın 17. ve 18. madde şartlarının da karşılanmadığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafça, yukarıda açıklanan yasal koşullara göre yetkisiz olan İstanbul .... İcra Müdürlüğünde sözü edilen icra takibi başlatılmıştır. Oysa; yukarıda açıklanan tüm yetki kurallarına göre, başlatılabilecek icra takibinde yetkili icra müdürlüğü davalının ikametgahı olup; İstanbul .... İcra Müdürlüğü yetkili değildir. Saptanan durum bu olunca da, davalının icra takibini yürüten İstanbul .... İcra Müdürlüğü' nün yetkisine karşı yapmış olduğu itirazının kabulü ile davacının davalı tarafça yapılan itirazının iptaline yönelik isteminin reddine, karar verilmesi gerekmektedir. İtirazın iptali davasının dinlenebilirliği için ön koşul, ilamsız icra takibinin yetkili icra müdürlüğünde başlatılmış olması yahut; icra takibi başlatılan icra müdürlüğünün yetkisinin itirazsız kesinleşmiş olmasıdır. Saptanan ve hukuksal durum bu olunca da, itirazın iptali davasının ön koşulu gerçekleşmediğinden, icra dairesinin yetkisizliği sebebiyle davanın usulden reddine karar vermek gerekmektedir. ..."gerekçesi ile, Davacının davasının 6100 Sayılı HMK' nın 114/2 ve 115. maddeleri gereğince usulden reddine, karar verilmiş ve karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, İlk Derece Mahkemesi, "Anlaşmazlık durumunda İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili merciidir" şeklindeki ibarenin sözleşme serbestisi ilkesine aykırılık teşkil ettiğini tespit etmiş olup buradan bahisle yetki sözleşmesinde kurucu unsurun bulunmaması nedeniyle yetki sözleşmesinin yok hükmünde olduğu yönünde hüküm kurduğunu, ancak itirazın iptali davasının dayanağı olan icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünde başlatılmış olması nedeniyle usulden red şeklinde verilen hükmün kabulünün mümkün olmadığını, Zira, taraflar arasında süregelen ticari ilişkiye binaen alım-satımı yapılan ürünlere ilişkin olarak müvekkili şirket tarafından usulüne uygun olarak fatura tanzim edilmiş olup, dosyaya daha önce ibraz edilmiş işbu fatura üzerinde "Anlaşmazlık durumunda İstanbul Mahkemeleri yetkilidir" şeklinde hüküm bulunduğunu, nitekim, faturada gösterilen ürünlerin teslimine ilişkin olarak düzenlenen ve daha önce mahkeme dosyasına sunulan sevk irsaliyesinde de "Anlaşmazlık durumunda İstanbul Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkili merciidir" şeklinde ibare bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından tanzim ve tebliğ edilen faturaya davalının kanuni süresi içerisinde itiraz etmediği ve faturaya konu ürünlerin bahsi geçen sevk irsaliyesi ile davalıya imzası karşılığında teslim edildiği, böylece davalının da yetki anlaşmasını açık bir şekilde kabul ettiğini, işbu halde, taraflar arasında, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. " şeklindeki hükme dayanılarak yetki sözleşmesinin yapıldığının kabul edilmesi gerektiğini, davalıya tebliğ edilen sevk irsaliyesinin imza karşılığında teslim alındığı nazara alındığında yetkiye ilişkin hükmün sözleşme serbestisine aykırı olduğuna ilişkin tespitin yerinde olmadığını ve fatura alacağına ilişkin icra takibinde İstanbul İcra Müdürlükleri' nin ve itirazın iptali davasında İstanbul Mahkemeleri'nin yetkili olduğunu, Nitekim, taraflar arasındaki ticari ilişki gereğince dava konusu faturaya ilişkin olarak davalıya teslim edilen tüplerin iade edilmemesi nedeniyle ikame edilen ve İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2017/1071 Esas sayılı dosyasında görülmekte olan davanın 09.05.2018 tarihli duruşmasında “HMK 17 ve BK 89 maddeleri gereği davalının yetki itirazının reddine” şeklinde ara karar oluşturularak davalının hukuka aykırı yetki itirazının yerinde olarak reddine karar verildiğini, dolayısıyla, aynı dava konusuna ilişkin olarak Türk yargısı içerisinde yer alan bir mahkeme tarafından taraflar arasındaki yetki sözleşmesinin muteber olduğu ve sözleşmenin ifa yeri mahkeme ve icra müdürlüklerinin yetkili olduğu yönünde karar verilmiş iken diğer bir mahkeme tarafından davalının haksız yetki itirazının kabulüne karar verilmesinin hukuk sisteminde çelişki yaratacağını, İlk Derece Mahkemesi’nin hukuka aykırı kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiğini, Taraflar arasında muteber bir yetki sözleşmesinin bulunduğuna ilişkin yukarıdaki beyanları saklı kalmak kaydıyla, yetki sözleşmesinin söz konusu olmadığı hallerde dahi, özel yetkiyi düzenleyen Hukuk Muhakemeleri Kanunu' nun 10 maddesi uyarınca, sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceğini, nitekim, İcra ve İflas Kanunu' nun 50. maddesi "Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir. " hükmüne havi olduğunu, bu halde, yapılan atıf nedeniyle, sözleşmenin ifa edileceği yer icra müdürlüğünün de yetkili kabul edilmesi gerektiğini, bu kapsamda, sözleşmenin konusunun para borcunun ifası niteliğinde olduğu ve para borcunun da götürülecek borçlardan olduğu göz önüne alındığında, müvekkili şirketin ödeme zamanındaki yerleşim yerindeki icra müdürlükleri ile mahkemelerin yetkili olacağını, Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 2005/19-63 E., 2005/61 K. Sayılı ve 16.02.2005 tarihli kararında; "Anılan Kanunun 22. Maddesinde, tarafların yetki sözleşmesi yapmak suretiyle yetkili olmayan bir mahkemenin yetkisini kabul edebilecekleri belirtilmiştir. Uyuşmazlık bakımından sonuca etkili olmamakla birlikte, yeri gelmişken şu hususun da belirtilmesinde yarar görülmüştür: Olumsuz yetki sözleşmesi yapılamaz; eş söyleyişle, yetki sözleşmesi yoluyla genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisi kaldırılamaz. Sadece, onların yanında yetkili olabilecek başka bir mahkeme kararlaştırılabilir. Yukarıda belirtildiği üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu' nun yetki konusundaki bu hükümleri İcra ve İflas Kanunu'nun 50/1. Maddesi uyarınca, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesinin belirlenmesinde kıyasen uygulanacaktır. İcra Dairelerinin ve Mahkemelerin yetkisine ilişkin bu yasal hükümler karşısında somut olay değerlendirildiğinde: Olayda, davalının ikametgahı Gaziantep'de bulunduğundan, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 9. maddesinde düzenlenen genel yetki kuralı uyarınca Gaziantep icra daireleri genel yetkilidir. Ne var ki, aynı Kanunun 10. maddesindeki özel yetki kuralına göre, sözleşmenin ifa edileceği yerdeki icra dairesinde de takip yapılabilir. Karşılıklı edimleri içeren (iki taraflı) sözleşmelerde, ifa yeri belirlenirken, uyuşmazlık konusu ifanın hangi tarafa ait olduğu ve ne şekilde, nerede gerçekleştirileceği esas alınmalıdır. Taraflar arasındaki satış sözleşmesinde alıcı davalının yükümlendiği edim, satış bedelini ödemektir. Borçlar Kanunu'nun 73. maddesi, para borçlarının alacaklının ikametgahında ödeneceğini öngörmektedir. Buna göre, para borçlarında, borcun ifa edileceği (para borcunun ödeneceği) yer, alacaklının ikamet ettiği yerdir. Somut olayda davalının edimi yönünden borcun ifa edileceği yer, alacaklının ikametgahının bulunduğu Konya olduğuna ve icra takibi de satış bedelinin ödetilmesi istemiyle yapıldığına göre, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu' nun 10. maddesi uyarınca Konya İcra Daireleri de özel yetkiye sahiptir. " denildiğini, İlgili mevzuat hükümleri, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı ve taraflar arasındaki aynı konuya ilişkin olarak İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 2017/1071 Esas sayılı dosyasında görülmekte olan davada davalının yetki itirazının reddine karar verildiği nazara alındığında İlk Derece Mahkemesi' nin kararının hukuka aykırı olduğunu, Davalının alacak borç ilişkisinin bittiği ve dava konusu faturanın varlığının bilinmediği iddiasının gerçek dışı olduğunu, Davalı tarafından dosyaya ibraz edilen muavin defter kayıtları ile müvekkil şirket ile davacı arasındaki ticari ilişki sebebiyle borç alacak ilişkisinin sona erdiği iddia edilmiş ise de, davalının işbu çelişkili ve gerçeğe aykırı beyanlarının kabulü mümkün olmadığını, zira, davalının dilekçesinde müvekkili şirket ile süregelen bir ticari ilişkilerinin olduğunu kabul ve beyan etmekle birlikte, faturaların kendisine ulaşmadığını ve aralarındaki ticari ilişkinin sona erdiğini ileri sürdüğünü, müvekkili şirket ile süregelen bir ticari ilişkinin söz konusu olduğunun davalı tarafından dosyaya sunulan muavin defter kayıtlarından açıkça görülebileceğini, bu kapsamda dava konusunu teşkil eden yetkiye ilişkin istinaf taleplerinin kabulü halinde, davanın esastan incelenmesi aşamasında, mahkeme tarafından tayin edilecek bir bilirkişi tarafından müvekkili şirket ticari defterlerinin incelenmesi vasıtasıyla söz konusu faturanın ve ticari ilişkinin varlığının tespit edilebileceğini, Türk Ticaret Kanunu' nun 21. maddesi' nin 2.fıkrası "Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır" hükmüne havi olup müvekkili şirket tarafından tanzim edilen faturaya ve davalı tarafından imza karşılığında teslim alınan sevk irsaliyesine kanunda belirtilen süre içerisinde ve usule uygun olarak itiraz edilmediğini, bu kapsamda, davalı tarafından usule uygun olarak itiraz edilmeyen fatura içeriğine ilişkin olarak mezkur dava kapsamında faturanın varlığının bilinmediğinin iddia edilmesinin süregelen iş ilişkisi de nazara alındığında hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, dolayısıyla, söz konusu ticari ilişkinin sona erdiği hususundaki beyanların gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirket söz konusu borcun ödenmemesi nedeniyle zarara uğratıldığından istinaf taleplerinin kabulü gerektiğini, İcra ve İflas Kanunu 67. maddesi "Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. " hükmüne havi olduğunu, bu kapsamda, Yargıtay uygulamasına göre borcunun olduğunu bildiği veya bilmesi gerektiği halde kendisine karşı yürütülen icra takibine itiraz eden borçlunun kötü niyetli olarak kabul edileceği, dolayısıyla, müvekkili şirket tarafından kendisine ürünler teslim edilmiş olmasına rağmen söz konusu ürünlere ilişkin fatura tutarını ödemeyen ve bu suretle müvekkili şirketin zarar görmesine sebebiyet veren davalının alacak tutarının % 20' sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatı ödemeye mahkum edilmesi gerektiğini, İleri sürerek istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/713 Esas - 2018/441 Karar sayılı dosyası kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK' nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, itirazın iptali davasıdır. Davacı faturaya dayalı alacaklarının ödenmediğini, yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, mahkemece yetkili icra dairesinde usulüne uygun olarak yapılmış takip bulunmadığından ve itirazın iptali davasının ön koşulu gerçekleşmediğinden, icra dairesinin yetkisizliği sebebiyle HMK' nın 114/2 ve 115. maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur. İtirazın iptali davalarında yetkili icra müdürlüğünde usulüne uygun takip yapılması dava şartı olduğundan, mahkemenin icra dairesinin yetkisine yapılan itirazı öncelikle değerlendirmesi gerekmektedir. İİK.50. maddesine göre, takip konusunda, HMK.nun yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanır. HMK'nın 17. maddesinde yetki sözleşmesi düzenlenmiş olup "Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır. " hükmü getirilmiştir. TBK' nın 1. maddesinde "Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur. İrade açıklaması, açık veya örtülü olabilir" hükmü düzenlenmiştir. Faturanın tanımı ise Vergi Usul Kanununun 229. maddesinde "– Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari vesikadır. " şeklinde yapılmıştır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere fatura tek taraflı olarak düzenlenen ve satılan emtia veya yapılan iş karşılığı alacağı gösteren belge olup sözleşme değildir. Faturaya süresinde itiraz edilmemesi, fatura düzenlenmesinin sebebi olan satılan emtia veya yapılan işin karşı tarafa teslim edildiği ile bunun bedeli konusunda düzenleyen taraf lehine karine oluşturur. Faturada tek taraflı olarak matbu şekilde yer alan yetki kaydı, taraflar arasında usulüne uygun olarak yapılmış yetki sözleşmesi bulunduğunu ispatlamaz. Faturaya süresinde itiraz edilmemesi de faturada yazılı olan yetki kaydının taraflarca kabul edildiği anlamına gelmez. Davacı taraflar arasında usulüne uygun düzenlenmiş yetki sözleşmesi bulunduğunu ispatlayamamıştır. Buna göre davaya konu takip alacağı faturaya dayalı olduğundan İİK 50. maddesi yollaması ile uygulanacak olan HMK' nın 6. maddesine göre takipte genel yetkili icra dairesi davalı borçlunun yerleşim yeri icra dairesidir. Yine HMK'nın 10. maddesine göre sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili olduğundan ve takip dayanağı para borcu olup TBK' nın 89. maddesine göre alacaklı davacının yerleşim yeri mahkemeleri ve icra daireleri de yetkili olduğundan takip tarihi itibarıyla davacının yerleşim yeri icra dairesi de yetkili olacaktır. Somut olayda davalı borçlunun yerleşim yeri Ankara olup HMK 6. maddeye göre Ankara icra daireleri, davacı alacaklının yerleşim yeri ise İstanbul Ataşehir olup HMK 10. Ve TBK 89 maddelerine göre İstanbul Anadolu icra daireleri yetkili olmaktadır. Davacı ise davaya konu takibi yetkisiz İstanbul icra dairesinde yapmış olup buna göre davalı borçlu süresinde yaptığı icra dairesinin yetkisine itirazında haklıdır. Bu nedenle davacının istinaf sebepleri yerinde değildir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre; mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK' nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 98,10.TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 35,90.TL harcın mahsubu ile bakiye 18,50.TL' nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf talep eden üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avansı varsa talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, 6-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğe gönderilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 11/06/2020 tarihinde HMK'nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi.
kaynak:(www.corpus.com.tr)
KARARI YAZDIR