DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı ... isimli kişiye müvekkili şirket tarafından Sağlık Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, adı geçen sigortalının 26/01/2018 tarihinde şiddetli bacaklarında belirgin damar ve ağrı şikayeti sebebiyle tedavi gördüğünü, söz konusu tedavi giderlerinin müvekkili şirket tarafından karşılandığını, yapılan araştırmada adı geçen sigortalının davalı şirket nezdinde aynı süre için teminat sağlayan geçerli bir sigorta poliçesi bulunduğunun öğrenildiğini, müşterek sigortalı olduğu hususunun, davalıya 02/04/2019 günü bildirildiğini, davalı şirketin poliçe limit ve teminat tutarının bilinmemesi nedeniyle % 50 sinin limit ve teminatların farklı olması halinde, davalı şirkete isabet eden tutarların bildirilen hesaplara ödenmesinin talep edildiğini ancak davalı şirketin ödeme yapmadığından bahisle şimdilik kaydıyla 5.000,00 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; sağlık sigortası genel şartları kapsamında talebin zaman aşımına uğradığını, dava dilekçesinde bildirilen ...'ın müvekkili şirket nezdinde, Sağlık sigortası poliçesi bulunduğunu, poliçe kapsamında olduğu tespit edilebilecek mahiyette bir rahatsızlığına ilişkin olması halinde, yatarak tedavi ve ameliyatları için yurtiçi kurumlardaki tedaviler bakımından istisnalar eklenerek % 100 oranında teminat verildiğini, TTK'nın çifte sigortayı düzenleyen 1467. Maddesinin belirtmiş olduğu, istisnalar, özellikle (a) bendinde belirtilen sigortacı şirketlerin onayı bulunmadığından, dava konusu uyuşmazlıkta anılan hükme atıf yapan müşterek sigorta hükümlerinin davada uygulanmasının mümkün olmadığını, kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, dava konusu olayda müşterek sigorta bulunduğu tespit edilecek olsa dahi TTK.m.1466/2 gereğince sigorta sözleşmesinde yazılı ödeme yapılmış olsa dahi, müvekkili şirkete rücu hakkı bulunmadığını, aksi bile kabul edilse, müvekkili şirketin poliçe şartlarının, limitlerinin ve katılım paylarının nazara alınması gerektiğini, öte yandan, sigortalının tedavi giderlerinin ödenmesi bakımından kendisi için en uygun poliçeye müracaat etme hakkı bulunduğunu, hasarsızlığını etkilememek ve hasar prim dengesiyle daha sonra yüksek prim ödemek zorunda kalmamak için, sigortalının seçimde bulunma hakkına aykırı olarak, davacının tercihte bulunamayacağını, sigortalının poliçe teminatından yararlanma ve herhangi bir ödeme talebi ulaşmadığı gibi, herhangi bir sağlık kuruluşundan da bu tedaviye konu belirtilen gider bakımından provizyon istenmediğini, somut olayda yürürlükte olan poliçelerde aynı tedavi giderlerinin tamamını uver altına alan teminatlar bakımından çifte sigorta hükümlerinin uygulanması gerektiğini, TTK da çifte sigortanın yasalandığını, istisnai olarak önceki ve sonraki sigortacının buna onay vermesi şartı getirildiğini, poliçeler incelendiğinde müvekkili şirketin bu yönde açık/zımni bir onayı olmadığının belirgin bulunduğunu, somut olayda, müşterek sigorta hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmadığını, müşterek sigortadan bahsedilebilmesi için poliçelerin aynı zamanda, aynı süre içerisinde ve aynı rizikolara karşı yapılması gerektiğini, müşterek sigortacılardan her biri sigorta bedeliyle sorumlu tutulmakta olup, maddenin 1. Fıkrasına göre menfaatin tamamı tek bir sigortacı tarafından değil, sigorta bedelleriyle orantılı olarak teminat altına alındığını, dolayısıyla her bir sigortacının sigortalanan menfaat için bedeli oranında sorumlu olduğunu, maddenin 2. Fıkrasında ise, sigorta sözleşmesinde sigortacılar arasında müteselsil sorumluluk kabul edildiği açıkça belirtilmiş ise bu durumda sigortacının her birinden riskin tamamının talep edilebileceğin, bunu karşılayan sigorta şirketinin sigorta bedeli oranında diğer sigortacılara rücu hakkı bulunduğunu, somuy olayda anılan şekilde bir müteselsil sorumluluk olmadığından davacı tarafın müvekkili şirkete bir rücu hakkı bulunmadığnıı, sağlık sigortası genel şartlarının 12. Maddesinin TTK nün müşterek sigortayı düzenleyen 1466. Maddesinin genel şart hükmünün tekrarından ibaret olduğunu, somut olayda ise müşterek sigorta değil çifte sigorta söz konusu olduğunu, kabulü anlamına gelmemek kaydıyla müşterek sigorta hükükmlerinin somut olaya uygulanması halinde davacı şirketin kendi sigorta poliçesi kapsamında geçerli bir ödeme yapıp yapmadığı hususu ile rücu hakkı bulunup bulunmadığı hususunun müvekkili şirketin temin etmiş olduğu sigorta poliçesi kapsamında koşulları var ise muafiyet şartları da nazara alınmak suretiyle sorumlu olup olmadığının incelenmesi gerektiğini, tedavi evraklarının sunularak buna göre poliçe kapsamına uygunluk olup olmadığı yönünden denetleme yapılması gerektiğini, davacının kendi poliçe koşullarına göre ödeme yapmasının mutlak surette müvekkili şirketin tazmin sorumluluğu olacağı anlamına gelmediği ileride ortaya çıkacak takas ve mahsup haklarının saklı tutulduğunu, temerrüt koşulları da oluşmadığından bahisle yerinde olmayan davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; "...Dava dışı ... hem davacı şirket hem de davalı şirket nezdinde düzenlenen poliçelerle sağlık sigortası yaptırdığı, davalı sigorta şirketi tarafından düzenlenen poliçenin başlangıç tarihinin 04/03/2017 tarihi, bitiş tarihinin ise 04/03/2018 tarihi olduğu, sigorta bedelinin anlaşmalı kurumlarda yapılacak tedaviler bakımından sınırsız, anlaşma harici kurumlarda yapılacak tedaviler bakımından 20.000,00 TL olarak belirlendiği; davacı sigorta şirketi tarafından düzenlenen poliçenin başlangıç tarihinin 12/02/201 tarihi bitiş tarihinin ise 12/02/2018 tarihi olduğu, dava dilekçesi ekinde sadece ... Sigortasının sunulduğu, poliçenin genel ve özel şartlarının sunulmadığı, teminat tür ve limitleri yönünden bu yönü ile denetlenemediği, her iki sigortanında pasif zarar sigortası olarak düzenlendiği, ...'nun 26/01/2018 tarihinde şiddetli bacak ve damar ağrısı şikayetiyle hastaneye başvurduğu ve müdahale gerçekleştiği ve davacı tarafından ameliyat ücreti, tıbbi malzeme ve laboratuar hizmeti olmak üzere toplam 36.183,64 TL'nin karşılandığı, zararın zaman bakımından her iki sigortanın çakıştığı dönemde meydana geldiği, çözülmesi gerekli uyuşmazlığın her iki sigorta poliçesininde geçerli olup olmadığı, davacı tarafça ödenen bedelin bir kısmın veya tamamının davalı sigorta şirketi tarafından karşılanmasının gerekip gerekmediği olduğu anlaşılmıştır.Hastalık ve sağlık sigortaları 6102 sayılı yasanın 1511 v.d. Maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan yasanın sigorta değeri kenar başlıklı 1514. Maddesinde; " Sigortalının sağlığı, hastalık sigortaları ile meblağ sigortası şeklinde düzenlenen sağlık sigortalarında bir veya birkaç sigortacı tarafından, çeşitli bedellerle sigorta ettirilebilir. Ödenecek bedelin menfaatten fazla olduğu durumlarda, aşan kısım sigortalının lehine yapılmış sayılır. " şeklindeki düzenleme ile hastalık sigortası ile meblağ sigortası şeklinde düzenlenen sağlık sigortalarında menfaatin bir veya birden fazla sigorta şirketi tarafından çeşitli bedellerle sigorta ettirilebileceği düzenlenmiştir. Madde kapsamına zarar sigortası şeklinde düzenlenen sağlık sigortaları dahil edilmemiştir. Bu nedenle zarar sigortası şeklinde düzenlenen sağlık sigortalarının bu madde kapsamında birden fazla sigorta sözleşmesi ile teminat altına alınabileceğini söyleme imkanı bulunmamaktadır. Buna göre eldeki davada her iki sigortanın da pasif zarar sigortası olması nedeniyle davacının ödediği bedeli TTK'nın 1514. maddesine ve bu maddeye istinaden düzenlenen sağlık sigorta genel şartlarının 12. Maddesine göre davalıdan talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır. 6102 sayılı yasanın 1519. maddenin 2. Fıkrasında; " Sigortalının uğradığı hastalık, ilaç ve tedavi giderleri için harcama yapılması gibi gerçek zararların sigortacı tarafından karşılanması öngörülen sağlık sigortalarında ise, genel hükümler dışında, zarar sigortalarına ilişkin hükümler ile 1500 ilâ 1502 nci madde hükümleri sağlık sigortası hakkında da uygulanır." şeklinde yapılan düzenleme uyarınca konunun zarar sigortaları başlığı altında düzenlenen birden çok sigorta hükümleri yönünden de irdelenmesi gerekmektedir. Aynı menfaatin birden fazla sigortacı tarafından sigortalanması 6102 sayılı TTK'nın 1465 v.d. Maddelerinde ;"MADDE 1465- (1) Aynı menfaatin, aynı rizikolara karşı, aynı süre için, birden çok sigortacıya, aynı veya farklı tarihlerde sigorta ettirilmesi hâlinde sigorta ettirene sigorta bedelinden daha fazlası ödenmez. (2) Birden çok sigortada, sigorta ettiren, sigortacılardan herbirine hem rizikonun gerçekleştiğini hem de aynı menfaat için yapılan diğer sigortaları bildirir. Bu hükme aykırılık hâlinde 1446 ncı madde hükmü uygulanır. bb) Müşterek sigorta MADDE 1466- (1) Bir menfaat birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda, aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı sigorta edilmişse, yapılan birden çok sigorta sözleşmesinin hepsi, ancak sigorta olunan menfaatin değerine kadar geçerli sayılır. Bu takdirde sigortacılardan her biri, sigorta bedellerinin toplamına göre, sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olur. (2) Sözleşmelere göre sigortacılar müteselsilen sorumlu oldukları takdirde, sigortalı, uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi, sigortacılardan her biri yalnız kendi sözleşmesine göre ödemekle yükümlü olduğu bedele kadar sorumlu olur. Bu hâlde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkı, sigortacıların sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda oldukları bedeller oranındadır. cc) Çifte sigorta MADDE 1467- (1) Değerinin tamamı sigorta olunan bir menfaat, sonradan aynı veya farklı kişiler tarafından, aynı rizikolara karşı, aynı süreler için sigorta ettirilemez; sigorta ettirilmişse, sigorta ancak aşağıdaki hâl ve şartlarda geçerli sayılır:a) Sonraki ve önceki sigortacılar onay verirlerse; bu takdirde, sigorta sözleşmeleri aynı zamanda yapılmış sayılarak riziko gerçekleştiğinde sigorta bedeli, 1466 ncı maddede gösterilen oranda sigortacılar tarafından ödenir. b) Sigorta ettiren, önceki sigortadan doğan haklarını ikinci sigortacıya devir veya o haklardan feragat etmişse; bu takdirde, devir veya feragatin ikinci sigorta poliçesine yazılması şarttır; yazılmazsa ikinci sigorta sözleşmesi geçersiz sayılır.c) Sonraki sigortacının, ancak önceki sigortacının ödemediği tazminattan sorumluluğu şart kılınmış ise; bu hâlde önceden yapılmış olan sigortanın ikinci sigorta poliçesine yazılması gerekir; yazılmazsa, ikinci sigorta sözleşmesi geçersiz sayılır." şeklinde düzenlenmiştir.TTK'nın 1466. Maddesinin açık ifadesinden anlaşılacağı üzere müşterek sigortadan söz edebilmek için bir menfaatin birden çok sigortacı tarafından, aynı zamanda, aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı sigorta edilmesi gerekmektedir. Eldeki davada sigortalanan rizikolar aynı ise de sigortaların başlangıç ve bitiş zamanları faklı olduğundan müşterek sigortadan bahsetme imkanı bulunmamaktadır. TTK'nın 1467. Maddesi uyarınca; aynı menfaatin aynı veya farklı kişiler tarafından aynı süreler için sigortalanması durumunda çifte sigorta meydana gelmektedir. Çifte sigortada müşterek sigortadan farklı olarak aynı zamanda yapılma şartı bulunmamaktadır. Sigortalanan dönemlerin kesişmesi gerekmektedir. Çifte sigortanın 1467. Maddenin a, b ve c bentlerinde sayılan istisnalar dışında geçersiz olacağı düzenlenmiştir. Eldeki davada sigorta sürelerinin kesişmesi ve aynı menfaatin iki sigorta şirketi tarafından sigortalanması nedeniyle çifte sigortanın bulunduğu kanaati hasıl olmuştur. TTK'nın 1467. maddesinin a bendinde belirtilen sigortacıların onay vermesi, b bendinde belirtilen sigorta ettirenin haklarını ikinci sigortacıya devretmesi durumlarının gerçekleşmediği ve c bendinde belirtildiği gibi önceki sigortacının ödemediği zarar bulunmadığı anlaşılmış bu nedenle anılan madde hükmü uyarınca ... sigorta tarafından yapılan sigortanın çifte sigorta olması nedeniyle geçersiz olduğu ve davacının ödediği bedelin bir kısmını veya tamamını davalıdan talep edemeyeceği..." gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili yasal süre içerisinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde özetle; dosyadan alınan bilirkişi raporunun sigorta konusunda uzman bilirkişi tarafından değil, hesap bilirkişisi tarafından düzenlendiğini, gerek bu nedenle gerekse raporda çelişkili ve hatalı değerlendirmeler yapılması nedeniyle hükme esas alınamayacağını, müvekkili şirket tarafından yapılan ödemelerin sağlık sigortası teminatı kapsamında yapıldığını, söz konusu menfaat ise her iki sigortacı tarafından kesişen/örtüşen süreler için teminat altına alınmış bulunduğundan davalı sigorta şirketinin teminatı kapsamında müştereken sorumluluğunun bulunduğunu, bir an için müşterek sigorta hükümlerinin değil çifte sigorta hükümlerinin uygulanması gerektiği düşünülse dahi, davalı şirketin poliçesinin geçerli olmadığına yönelik tespitlerin açıkça kanuna aykırı ve hatalı olduğunu, aynı konuda ikame edilen pek çok dava dosyasında alınan bilirkişi raporlarında rücu hakkının varlığından bahsedileceği sonucuna ulaşıldığını belirterek, eksik ve hatalı inceleme neticesinde verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında inceleme; 6100 sayılı HMK'nın 355.maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılmış, kamu düzenine aykırılık olup olmadığı ise re'sen gözetilmiş ayrıca HMK'nın 357. maddesindeki "İlk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunma istinafta dinlenemez ve istinafta yeni delillere dayanılamaz" kuralı nazara alınmıştır.Dava, dava dışı sigortalının tedavisi için davacı sigorta şirketi tarafından ödenen masrafların, tedaviye konu dönemin davacı ve davalı sigorta şirketleri tarafından ayrı ayrı düzenlenen poliçelerle teminat altına alındığı, bu nedenle tedavi masraflarından her iki şirketin eşit oranda sorumlu oldukları iddiasıyla, yapılan tedavi masrafının %50'lik kısmının tahsili istemine ilişkindir. TTK'nın "Sağlık Sigortası Teminatları" başlıklı 1513.maddesinde; "(1) Sağlık sigortası ile sigortacı; a) Hastalık sonucu gerekli hâle gelen ilaç dâhil, her türlü tıbbi bakım, gebelik ve doğum, hastalıkların erken tanısına yönelik, ayaktaki incelemeler de içinde olmak üzere, sözleşmede kararlaştırılan giderleri, b) Tedavinin tıbben yatarak yapılmasının gerekli olduğu durumlarda günlük hastane giderleri ...için teminat verir."TTK'nın "Hastalık Ve Sağlık Sigortasına Uygulanacak Diğer Hükümler" başlıklı 1519.maddesinin 2.bendinde "Sigortalının uğradığı hastalık, ilaç ve tedavi giderleri için harcama yapılması gibi gerçek zararların sigortacı tarafından karşılanması öngörülen sağlık sigortalarında ise, genel hükümler dışında, zarar sigortalarına ilişkin hükümler ile 1500 ilâ 1502 nci madde hükümleri sağlık sigortası hakkında da uygulanır." hükümleri yer almaktadır. Dava konusu tedavi giderleri sağlık sigortası teminatları kapsamındadır. Bu teminatlar gerçek zararın karşılanmasına yönelik olduğundan, zarar sigortasına ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiştir. "Birden Çok Sigorta" TTK'nın 1465 vd maddelerinde düzenlenmiştir. TTK'nın "Kural" başlıklı 1465.maddesinde; "(1) Aynı menfaatin, aynı rizikolara karşı, aynı süre için, birden çok sigortacıya, aynı veya farklı tarihlerde sigorta ettirilmesi hâlinde sigorta ettirene sigorta bedelinden daha fazlası ödenmez. (2) Birden çok sigortada, sigorta ettiren, sigortacılardan herbirine hem rizikonun gerçekleştiğini hem de aynı menfaat için yapılan diğer sigortaları bildirir. Bu hükme aykırılık hâlinde 1446 ncı madde hükmü uygulanır."TTK'nın "Müşterek Sigorta" başlıklı 1466.maddesinde; "(1) Bir menfaat birden çok sigortacı tarafından aynı zamanda, aynı süreler için ve aynı rizikolara karşı sigorta edilmişse, yapılan birden çok sigorta sözleşmesinin hepsi, ancak sigorta olunan menfaatin değerine kadar geçerli sayılır. Bu takdirde sigortacılardan her biri, sigorta bedellerinin toplamına göre, sigorta ettiği bedel oranında sorumlu olur. (2) Sözleşmelere göre sigortacılar müteselsilen sorumlu oldukları takdirde, sigortalı, uğradığı zarardan fazla bir para isteyemeyeceği gibi, sigortacılardan her biri yalnız kendi sözleşmesine göre ödemekle yükümlü olduğu bedele kadar sorumlu olur. Bu hâlde ödemede bulunan sigortacının diğer sigortacılara karşı haiz olduğu rücu hakkı, sigortacıların sigortalıya sözleşme hükümlerine göre ödemek zorunda oldukları bedeller oranındadır."TTK'nın "Çifte Sigorta" başlıklı 1467.maddesinde; "(1) Değerinin tamamı sigorta olunan bir menfaat, sonradan aynı veya farklı kişiler tarafından, aynı rizikolara karşı, aynı süreler için sigorta ettirilemez; sigorta ettirilmişse, sigorta ancak aşağıdaki hâl ve şartlarda geçerli sayılır:a) Sonraki ve önceki sigortacılar onay verirlerse; bu takdirde, sigorta sözleşmeleri aynı zamanda yapılmış sayılarak riziko gerçekleştiğinde sigorta bedeli, 1466 ncı maddede gösterilen oranda sigortacılar tarafından ödenir. b) Sigorta ettiren, önceki sigortadan doğan haklarını ikinci sigortacıya devir veya o haklardan feragat etmişse; bu takdirde, devir veya feragatin ikinci sigorta poliçesine yazılması şarttır; yazılmazsa ikinci sigorta sözleşmesi geçersiz sayılır. c) Sonraki sigortacının, ancak önceki sigortacının ödemediği tazminattan sorumluluğu şart kılınmış ise; bu hâlde önceden yapılmış olan sigortanın ikinci sigorta poliçesine yazılması gerekir; yazılmazsa, ikinci sigorta sözleşmesi geçersiz sayılır." hükümlerine yer verilmiştir.TTK'nın müşterek sigorta hükümleri incelendiğinde; dava konusu olayda olduğu gibi sigortacıların birlikte hareket etmiş olmamaları halinde de müşterek sigorta hükümlerinin uygulanacağı anlaşılmaktadır. ''...Sigortacılar birbirinden habersiz olarak aynı riziko için sigorta teminatı sağlamış ve bu teminatların toplamı, sigorta bedelini aşıyor olabilir. Uygulamada sigortacıların ''aynı zamanda'' (aynı tarihte) birbirinden habersiz sigorta teminatı sağlamaları pek karşılaşabilecek bir durum değildir (en azından gayet ender görülecektir). Buna karşılık, iki farklı sigortacının aynı rizikoyu değişik tarihlerde yaptıkları sigorta sözleşmeleri ile temin ettikleri ve rizikonun her iki sigortacının da sorumlu olacağı şekilde gerçekleştiği haller sanıldığından daha sık gerçekleşebilir... Ancak bu gibi bir hal,*İlk (önceki tarihli) sigortanın tam değer üzerinden yapıldığı veya aşkın sigorta oluşturduğu durumlarda çifte sigortaya yol açar ve ikinci sigorta geçersiz sayılır, *İlk sigortanın eksik sigorta niteliğini taşıdığı durumlarda ise;**İkinci sigorta çıkar değerinin geri kalanını tam olarak temin etmekte ise kısmi sigorta yan yana sigorta) söz konusu olur. **İkinci sigortanın çıkar değerinin geri kalanından fazlasını temin etmesi olasılığın Türk hukukunda tartışmaya açıktır. (Bu olasılıkta ya TTK 1465 (1) uyarınca ikisi de geçerli sayılacak ve müşterek sigortanın -aynı zamanda sigorta yaptırılmış olmamasına karşın- bu hali de kapsadığı kabul edilerek TTK 1466 (1) hükmü uygulanacak veya ikinci sigorta yalnızca kısmen -çıkar değerinin tamamının temin edildiği noktaya kadar- geçerli tutularak kısmi sigortaya ilişkin TTK 1468 uyarınca işlem yapılacak ve ikinci sigortanın çıkar değerinin tamamının temin edilmesini sağlayan ilk bölümünün üzerindeki bölüme aşkın sigorta sebebiyle hiç bir hüküm ve sonuç bağlanmayacaktır)." (Samim Ünan, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, Altıncı Kitap Sigorta Hukuku, Cilt:II, S:192, 193)
"TTK 1466 (1) anlamında bir müşterek sigortadan söz edebilmek için -rizikonun ''aynı'' olması,-sürenin ''aynı'' olması ve -zamanın ''aynı'' olması gerekir. Sürenin aynı olmasından maksat, riziko gerçekleştiği anda, birden çok sigorta oluşturan bütün sigorta sözleşmelerinden her birinin sağladığı korumanın sürmekte oluşudur (bütün sözleşmelerde aynı uzunlukta bir sürenin mesela 1 yıl - kararlaştırılmış olması gerekli değildir). Sözleşmelerden birinde -mesela ilk prim ödenmediği için- sigortacının sorumluluğu henüz başlamamışsa, o sigorta birden fazla sigorta uygulamasında devre dışı sayılmalıdır. Diğer bir anlatışla burada sigortacının üstlenmiş olduğu maddi süre olarak adlandırılan süre esas alınmalıdır. Zamanın aynı olması ise, sigorta sözleşmelerinin aynı zamanda yapılmış olmasına anlatıyor olsa gerektir. TTK 1465(1) ''aynı tarihte'' (veya farklı tarihlerde) yapılmış sigortalardan söz ederken, müşterek sigortaya ilişkin TTK 1465(1) ve çifte sigortaya ilişkin TTK 1467 (a)'da farklı bir sözcük kullanılmış ve (tarih yerine) zaman denmiştir. Kanımızca ''aynı zamanda'' deyimini ''sigortacıların birlikte hareket ediyor olmalarını'' belirten bir deyim olarak anlamakta mümkündür. (ve daha doğru olur.)" (Samim Ünan, S:194) Davaya konu somut olayda, davacı ve davalı sigorta şirketi ile dava dışı sigortalı arasında düzenlenen sağlık poliçelerinin aynı anda, aynı zamanda, kısacası aynı gün düzenlenmediği, farklı zamanlarda düzenlendiği, bu nedenle TTK 1466 madde kapsamında müşterek sigortanın mevcut olmadığı anlaşılmaktadır.Sigortalının tercih hakkını kullanarak, sağlık tedavi harcamalarında davacı sigorta şirketini seçtiği ve seçim yapma hakkının da bulunduğu, yukarıda belirtildiği üzere müşterek sigorta kabul edilmesi için rizikonun aynı olmasının yanında, sürenin ve zamanında aynı olması gerektiği, uyuşmazlık konusu olayda ise TTK 1466 madde kapsamında aranan şartların gerçekleşmediği anlaşılmakla, mahkemece davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olduğundan ve kararda kamu düzenine aykırı bir yön de bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M:
Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1.b.l bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,
3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 615,40 TL istinaf karar harcından davacı tarafından yatırılan 59,30 TL'nin mahsubu ile bakiye 556,10 TL'nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Yatırılan gider avansından kalan kısmın davacıya ilk derece mahkemesince iade edilmesine,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğ edilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 19/02/2025