Davacı vekili, davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın yaptığı kazada, araçta yolcu olarak bulunan davacının ağır biçimde yaralandığını, tedavi süresi boyunca çalışamadığını, işgücü kaybına uğradığını, tedavi gideri yapmak zorunda kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL. maddi ve 80.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiş; 16.04.2012 tarihli ıslah dilekçesiyle, işgücü kaybı tazminatı taleplerini 450.000,00 TL'ye yükseltmiştir.
Davalılar vekili, davacı ile davalı sürücünün arkadaş olduklarını, alkollü sürücünün aracına bilerek binen davacının müterafik kusurlu olduğunu, hatır taşıması bulunduğu için de tazminattan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davacının alkollü sürücü aracına bilerek binmesi nedeniyle müterafik kusurlu olduğu ve davalı tarafından hatır için taşındığı, kendi kusuru ile zarara uğradığından tazminat talep hakkı bulunmamakla birlikte nedeniyle yaralandığından takdiren 50.000,00 TL. maddi tazminatın davalılardan tahsiline; manevi tazminat istemi ile fazlaya ilişkin maddi tazminat isteminin reddine dair verilen hükmün, taraf vekillerince temyizi üzerine, 4. Hukuk Dairesi'nin 25.06.2013 tarih, 2012/16405 Esas ve 2013/12267 Karar sayılı ilamı ile; davalılar vekilinin tüm temyiz itirazları ile davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının yerinde olmadığı; ancak, müterafik kusur ile hatır taşımasının sadece tazminattan indirim nedeni olduğu, zarara taksirle sebep olan davalı sürücü ile araç malikinin davacının manevi zararından sorumlu olduğu; maddi zararın da alınan raporla hesaplandığı ve davacı tarafın hatır taşımasını kabul ederek istemini 450.000,00 TL. şeklinde ıslah ettiği, ıslah edilen bu bedelden müterafik kusur indirimi yapılarak belirlenecek maddi tazminata hükmedilmesi gerektiği" gerekçesiyle karar bozulmuştur. Yerel mahkeme tarafından, bozma kararına karşı direnilmiş; direnme kararının taraf vekillerince temyizi üzerine, Hukuk Genel Kurulu'nun 16.03.2016 tarih, 2014/4-1018 Esas ve 2016/326 Karar sayılı ilamı ile; özel Daire bozma ilamının aynen benimsendiği, bozma ilamına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle, direnme kararı bozulmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulü ile 337.500,00 TL. maddi ve 45.000,00 TL. manevi tazminatın kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline, fazla isteğin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince yapılan yargılamada delillerin takdirinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; daha önce temyize konu edilip bozma kapsamı dışında bırakılan yönlere ilişkin temyiz itirazlarının yeniden incelenmesinin mümkün olmamasına; davacının kaza sonucu % 88 oranında sürekli malul kalması nedeniyle oluşan zararın ağırlığı da dikkate alındığında, manevi tazminatın takdirinde TBK'nun 56. (BK'nun 47.) maddesindeki özel haller dikkate alınarak hak ve nasafet kuralları çerçevesinde hüküm kurulmuş olmasına; karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT hükümleri doğrultusunda davacı yan lehine vekalet ücretlerinin belirlenmiş olmasına göre; davacı vekili ve davalılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 13,00 TL kalan onama harcının davacıdan aşağıda dökümü yazılı 19.596,42 TL kalan onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına 27/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
KARARI YAZDIR