Davacı üçüncü kişi vekili, borçlu aleyhine yapılan takipte haczedilen menkullerin müvekkiline ait olduğunu, haczin müvekkilinin işyerinde yapıldığını ileri sürerek, haczin kaldırılmasını ve tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacı şirket ortağı ile borçlunun kardeş olduğunu, aralarında alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı işlemler yaptıklarını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, borçlunun haciz tarihinde ve öncesinde davacı şirkette ortaklığı ve temsilciliği bulunmadığı, haczin üçüncü kişi adresinde yapılmış olması nedeniyle ispat yükü üzerinde olan alacaklının davalı borçlu ile davacı şirket arasında organik bağ bulunduğunu güçlü ve inandırıcı deliller ile ispatlayamadığı, sadece akrabalık bağının organik bağ kurulması için yeterli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı üçüncü kişi ve davalı alacaklı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İİK'nin 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.
İstihkak davalarında geçerli bir haczin bulunması dava şartı olup, hüküm kesinleşinceye kadar yargılamanın her aşamasında re'sen gözetilmesi gerekir.
İİK’nin 88/1. maddesinde: “Haczolunan paraları, banknotları, hamiline ait senetleri, poliçeleri ve sair cirosu kabil senetlerle altın ve gümüş ve diğer kıymetli şeyleri icra dairesi muhafaza eder…” düzenlemesi yer almaktadır.
Taşınırlarda haczin geçerli olabilmesi için haczi yapan memurun haciz iradesinin belirli bir şekilde haricileşmiş olması yeterli olup, yasada açıklanan ayrıcalıklı durumlar dışında fiili el koyma ve muhafaza tedbiri gerekli değildir. İİK’nin 88/1. maddesinde bu genel kural ile ilgili istisnai haller sayılmıştır. Buna göre madde metninde geçen taşınır eşyalar söz konusu olduğunda haciz merasiminin tamamlanabilmesi için, haczedilen eşyaların fiilen el konularak icra dairesinde muhafaza edilmesi gerekir.
Somut olayda, 08.04.2011 tarihli hacizde altın haczedilmiştir. Hacze konu altınlar yediemin olarak üçüncü kişiye teslim edilmiş, fiilen el koyma ve icra dairesinde muhafaza edilme koşulları gerçekleşmemiştir.
Bu durumda Mahkemece, geçerli bir haciz bulunmadığından davanın ön koşul yokluğundan reddi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle hükmün İİK'nin 366. ve HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca İİK'nin 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 23.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.