Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı 3.kişi vekili,... 3.İcra Müdürlüğünün 2010/250 talimat sayılı takip dosyasından 16.5.2010 tarihinde haczedilen menkullerin müvekkiline ait olduğu, haczin müvekkilinin işyerinde yapıldığını, borçlunun müvekkilinin sigortalı çalışanı olduğunu ileri sürerek haczin kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, haczin İİK'nun 99.maddesine göre gerçekleştirildiğini, istihkak davası açmak üzere kendilerine süre verildiğini, kendilerinin bu süre içinde dava açmayarak 3.kişinin istihkak iddiasını kabul ettiklerini, bu nedenle davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davalı alacaklının verilen süre içinde istihkak davası açmadığı, borçlunun davacı 3.kişinin sigortalı çalışanı olduğunun alacaklı tarafından kabul edildiği, davacı 3.kişinin mahcuzların kendisine ait olduğunun tespitinde hukuki yararı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile haczin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, 3.kişinin İİK'nun 96 vd.maddelerine dayalı istihkak davasına ilişkindir.
Dava konusu haczin 16.5.2010 tarihinde İİK'nun 99.maddesine göre yapıldığı, alacaklıya dava açmak üzere süre verildiği, alacaklının bu süre içinde dava açmadığı dolayısıyla 3.kişinin istihkak iddiasını kabul ettiği anlaşılmaktadır. 3.kişinin, alacaklıya verilen süre içinde alacaklı dava açmadan önce istihkak davası açmasında hukuki bir engel bulunmadığı gibi hukuki yararı da mevcuttur. Bununla birlikte, verilen süre içinde dava açmayan alacaklı, istihkak iddiasını kabul etmiş sayılacağından, mahcuzlar üzerindeki haciz düşer ve dava konusuz kalır. Bu durumda "konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına" karar verilmesi ve davaya sebebiyet veren tarafa yargılama giderlerinin, bu arada avukatlık ücretinin alacak miktarı ile haczedilen taşınır malın değerinden hangisi az ise onun üzerinden nisbi olarak yükletilmesi gerekir.
Somut olayda alacaklı, 3.kişinin açtığı davayı cevap dilekçesi ile kabul ettiğinden alacaklının davaya sebebiyet verdiğinden söz edilemez. Bu halde, yargılama masraflarının ve nisbi vekalet ücretinin davaya sebebiyet veren davacı 3.kişiye yükletilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değil bozma nedeni ise de bu yanılgının giderilmesi yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden hükmün HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hüküm fıkrasının 2.bendindeki "davalıdan" ibaresinin hükümden çıkartılarak yerine "davacıdan" ibaresinin yazılmasına; hüküm fıkrasının 3.bendindeki "davalıdan alınarak davacıya verilmesine" ibaresinin hükümden çıkartılarak yerine "davacıdan alınarak davalıya verilmesine" ibaresinin yazılmasına; yine 4.bendindeki "davalıdan alınarak davacıya verilmesine" ibaresinin hükümden çıkartılarak "davacıdan alınarak davalıya verilmesine" ibaresinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı alacaklıya geri verilmesine 2.5.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
KARARI YAZDIR