Danıştay Altıncı Dairesinin 05/02/2020 tarih ve E:2019/12440, K:2020/1130 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: "Rize Kalkandere İl Yolu" projesi kapsamındaki … İli, …Köyü, … parsel sayılı taşınmazın Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından acele kamulaştırılmasına ilişkin 09/04/2011 tarih ve 27900 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 07/03/2011 tarih ve 2011/1513 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Altıncı Dairesinin 05/02/2020 tarih ve E:2019/12440, K:2020/1130 sayılı kararıyla;
Devletin yaşam hakkı ile ilgili pozitif yükümlülüklerinden birisinin de kamusal makamların ya da diğer bireylerin yaşam hakkına yönelik eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı bireyi korumak olduğu,
Dava konusu işlem ile davalı idarenin, bozuk yollar nedeni ile meydana gelen can kayıplarının önüne geçmeyi amaçladığı bu amaçla 2011 yılında Bakanlar Kurulu Kararı alınmasına rağmen normal kamulaştırma yolu ile projeyi hayata geçirmeye çalıştığı ancak bölgedeki taşınmazların çok hisseli olması, kamulaştırma işlemlerinin uzun sürmesi nedeniyle projenin bazı yerlerde tamamlanamaması üzerine projede bütünlüğün sağlanamadığı, bunun üzerine acele kamulaştırma yoluyla taşınmazlara el atıldığının anlaşıldığı,
Bu durumda bölgenin coğrafi yapısının trafik kazalarına sebebiyet vermesi, devletin can güvenliğini korumakla yükümlü olması, projenin aradan geçen sekiz yılda tamamlanamaması ve ara ara kilitlenmesi nedeni ile kamu hizmetinin verilememesi karşısında olayda acelelik halinin bulunduğu açık olduğundan, üstün kamu yararı taşıması nedeniyle dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı tarafından, dava konusu taşınmazın, Bakanlar Kurulu Kararında belirlenen sekiz yol güzergahı içinde yol geçirilmesi için zaruri bir alan niteliğinde olmadığı, böyle bir zaruret bulunup bulunmadığı hususunun araştırılmadığı, Daire gerekçesi ile gerçeğin uyuşmadığı, dava konusu taşınmazın trafik akışının çok az olduğu noktada bulunduğu ve bir çay fabrikasına ulaşımın sağlanması amacıyla taşınmaza el konulduğu, bu nedenle kamu yararından bahsedilemeyeceği, acele kamulaştırma yöntemi ile amaçlanan kamu yararının somut olarak ortaya konulmadığı, kamu yararı amacıyla değil, çok hisseli taşınmazlarda işletilmesi gereken hukuki süreci tüketmek amacıyla dava konusu kararın alındığı, işlem gerekçesinde yer verilen hususların gerçekliğinin incelenmediği, gerçekten çok sayıda kaza olup olmadığının araştırılmadığı, bu nedenle hukuka aykırı Daire kararının bozularak dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Altıncı Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile sonucu itibarıyla usul ve hukuka uygun olan Daire kararının gerekçeli onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20/A maddesi uyarınca gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Ulaştırma Bakanlığının 24/02/2011 tarih ve 2451 sayılı yazısı üzerine alınan 09/04/2011 tarih ve 27900 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 07/03/2011 tarih ve 2011/1513 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile "Rize Kalkandere İl Yolu" projesi kapsamındaki … İli, … Köyü, … parsel sayılı taşınmazın, Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir.
Karayolları Genel Müdürlüğünce … tarihinde … Asliye Hukuk Mahkemesinin E:… sayılı dosyasında, 434 parsel sayılı taşınmaz için açılan acele el koyma davasında alınan bilirkişi raporu ve gerekçeli kararın davacıya tebliği üzerine temyizen incelenen dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT :
Anayasa'nın 40. maddesinin 2. fıkrasında; Devletin, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorunda olduğu hükme bağlanmış, 125. maddesinin 3. fıkrasında da; 40. maddedeki düzenlemenin devamı niteliğinde, "İdari işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar." hükmüne yer verilmiştir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Dava açma süresi" başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasında, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış gün olduğu; 2. fıkrasında, bu sürenin, idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı; 4. fıkrasında ise, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin, ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı kuralları getirilmiştir.
Aynı Kanun'un "İvedi yargılama usulü" başlıklı 20/A maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde; acele kamulaştırma işlemlerinden doğan uyuşmazlıklar hakkında ivedi yargılama usulünün uygulanacağı, 2. fıkrasının (a) bendinde ise; ivedi yargılama usulünde dava açma süresinin otuz gün olduğu hükme bağlanmıştır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İlgili mevzuat başlığı altında belirtilen Anayasa ve 2577 sayılı Kanun hükümleri karşısında; özel kanunlarında aksine bir hüküm bulunmadıkça, idari işlemlerde dava açma süresinin başlamasında yazılı bildirimin esas olduğu, dava açma süresi hesabında ilân tarihinin, ancak "ilanı gereken" düzenleyici nitelikteki işlemler açısından dikkate alınacağı, bireysel/subjektif nitelikteki işlemlere karşı ilgililerin, bu işlemlerin kendilerine yazılı olarak bildirildiği tarihten itibaren dava açabilecekleri açıktır.
İdari işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin, yazılı bildirim tarihinden başlayacağı kuralı, idari işlemlerin idare tarafından ilgililere açık ve anlaşılır bir biçimde duyurulması ve bu işlemlere karşı idari yollara veya dava yoluna başvurmalarına olanak sağlama amacını taşımaktadır.
Bununla birlikte, idari işlemin niteliğinin ve hukuki sonuçlarının davacı tarafından bütünüyle öğrenildiği kimi davalarda, bilgi edinmenin (ıttılanın) yazılı bildirimin sonuçlarını doğuracağı ve dava açma süresine başlangıç alınacağı Danıştay içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Ancak, ıttılanın idari dava açma süresine başlangıç alınacağı şeklindeki genel bir kabul, Anayasa'nın 125. maddesi ve 2577 sayılı Kanun'la bağdaşmadığından, bu istisnai durumun oluştuğu kabul edilerek bilgi edinmenin dava açma süresine başlangıç alınması, idari işlemin niteliği ve doğurduğu hukuki sonuç itibarıyla davacılar tarafından öğrenildiğinin kanıtlanması koşuluna bağlı olup; bu koşulun gerçekleşip gerçekleşmediği de açılan idari davada idari yargı merciince karara bağlanacaktır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda acele kamulaştırmaya ilişkin Bakanlar Kurulu kararlarının Resmi Gazete'de yayımlanmasının ilgililere tebliğ hükmünde olduğuna dair bir hükme yer verilmemiştir.
Ayrıca, acele kamulaştırmaya ilişkin işlemlerin Anayasa'da yer alan bir temel hak ve özgürlük olan mülkiyet hakkını kısıtlayıcı nitelikte olması itibarıyla, yazılı bildirim yapılması, Anayasa'da güvence altına alınmış olan hak arama özgürlüğünün de gereğidir.
Bu çerçevede, muhatapları açısından subjektif ve kişisel nitelikte olan acele kamulaştırma kararlarının, uygulanma süresi içerisinde, yazılı bildirim veya öğrenme üzerine yasal dava açma süresi içinde dava konusu edilebileceği açıktır.
Öte yandan, idari işlemlerin nitelikleri gereği özel kanunlarda genel dava açma süreleri dışında ayrı dava açma sürelerinin öngörülmüş olması halinde, idare tarafından idari işlemlerin nitelikleri ve tabi oldukları dava açma süreleri gösterilmedikçe özel dava açma sürelerinin işletilmesine olanak bulunmadığından, Anayasa'nın 40. maddesi hükmü uyarınca, özel dava açma süresine tabi olmasına rağmen bu hususun idari işlemde açıklanmaması halinde, dava konusu idari işlemin tebliği tarihinden itibaren özel dava açma süresinin değil, 60 günlük genel dava açma süresinin uygulanması gerekmektedir.
Bu açıklamalar çerçevesinde, uyuşmazlıkta, dava konusu edilen acele kamulaştırmaya ilişkin Bakanlar Kurulu kararı davacıya tebliğ edilmediğinden, bu işleme karşı öğrenme tarihinden itibaren 60 günlük genel dava açma süresi içerisinde dava açılabileceğinin kabulü gerekmektedir.
Dosyanın incelenmesinden; Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından, … köyü, … parsel sayılı taşınmaza acele el konulmasına karar verilmesi istemiyle … Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan davada, anılan Mahkemece verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı acele el koyma kararı ile birlikte bu dava kapsamında alınan bilirkişi raporlarının, görülmekte olan davanın davacısı …'ın bizzat kendisine 24/01/2019 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğ edilen gerekçeli karar içeriğinde dava konusu taşınmazın acele kamulaştırıldığı bilgisi ile Bakanlar Kurulu kararının sayısına da yer verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, davacının, acele el koyma davasında verilen gerekçeli kararın tebliğ edildiği tarihte, davaya konu acele kamulaştırma kararını, tüm ayrıntılarıyla öğrendiğinin kabulü gerekmektedir.
Bu durumda, acele kamulaştırmaya ilişkin Bakanlar Kurulu kararını 24/01/2019 tarihinde öğrendiği anlaşılan davacı tarafından, bu tarihten itibaren 60 gün içerisinde ve en son 25/03/2019 (Pazartesi) günü dava açılması gerekirken, bu süre geçirildikten sonra 26/03/2019 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmamaktadır.
Bu itibarla, davanın reddi yolundaki Daire kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Danıştay Altıncı Dairesinin temyize konu 05/02/2020 tarih ve E:2019/12440, K:2020/1130 sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Kullanılmayan … TL harcın istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Kesin olarak, 23/09/2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
KARARI YAZDIR