Danıştay Tetkik Hakimi: Uğur Kösten
Düşüncesi: Dava, davacının silah taşıma ruhsat talebinin reddi ile mevcut silah taşıma ruhsatının iptaline ilişkin 09.02.2010 tarihli işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 231. maddesinin 5. fıkrası uyarınca verilen hükmün açıklamasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, hukuk aleminde kesinleşmiş bir mahkumiyet niteliği taşımamakta olup, kesin olmayan bu kararlar nedeniyle beş yıllık denetimli serbestlik süresi içerisindeki kişilerin durumlarının yargılaması devam edenler kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinin uygulanabilmesi için maddede sayılan suçlara ilişkin verilen Mahkeme kararlarının “kesinleşmiş mahkumiyet” kararı niteliğinde olması bir zorunluluk olup, bu nedenle davacının ihaleye fesat karıştırmaya teşebbüs suçundan yargılanması sonucunda verilen hükmün açıklamasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olarak değerlendirilemeyeceğinden, davacının mevcut silah taşıma ruhsatının anılan karar nedeniyle iptaline ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından idare mahkemesinin iptal kararının bu kısmı sonucu itibariyle yerindedir.
Öte yandan, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilenlerce yapılan silah ruhsatı verilmesi ya da yenileme talepleri, Yönetmeliğin 16. maddesinin 4. fıkrasında belirtilen “yargılaması devam edenler” kapsamı içerisine girdiğinden, davacının yeni silah taşıma ruhsat talebinin, ihaleye fesat karıştırmaya teşebbüs suçu nedeniyle yargılanması neticesinde verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar nedeniyle anılan Yönetmeliğin 16. maddesinin (d) bendi uyarınca yargılaması devam edenler kapsamında değerlendirilmek suretiyle reddedilmesinde, diğer bir ifade ile denetimli serbestlik süresi sonuna kadar durdurulmasına ilişkin davalı idare işleminde hukuka aykırılık bulunmadığından, anılan işlemin iptaline yönelik idare mahkemesi kararının bu kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı: Zuhal Öztaş
Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbeşinci Dairesi'nce işin gereği görüşüldü;
Dava, davacının silah taşıma ruhsat talebinin reddi ile mevcut silah taşıma ruhsatının iptaline ilişkin 09.02.2010 tarihli işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
Zonguldak İdare Mahkemesi'nce, Karabük Ağır Ceza Mahkemesinin 10.12.2009 tarih ve E:2008/194, K:2009/255 sayılı kararıyla, ihaleye fesat karıştırmaya teşebbüs suçu nedeniyle hapis cezasıyla cezalandırılmasına, ancak 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 231. maddesinin 5. fıkrası uyarınca hükmün açıklamasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın davacı hakkında hukuki bir sonuç doğurması mümkün olmadığından, davacının yargılaması devam edenler kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu durumda söz konusu mahkumiyet hükmü esas alınarak davacının, 06.10.2006 tarihli silah taşıma ruhsatının iptaline ve yeni silah taşıma ruhsatı verilmesi yönündeki talebinin reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı idare, mahkeme kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürmekte, İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna dayanılarak çıkarılan ve 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren Yönetmeliğin 16. maddesinde, silah ruhsatı verilmesini engelleyen durumlar bentler halinde sayılmış; bu kapsamda maddenin (d) bendinde “ Taksirli suçlar hariç bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlar ile zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla her türlü kaçakçılık, kara para aklama, hayali ihracat, elektronik alet ve cihazlarla işlenen suçlar, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma, ideolojik, anarşik, terör ve benzeri yaygın şiddet eylemlerine katılma ve bu gibi fiilleri tahrik ve teşvik suçlarının birinden hüküm giymiş olanlara” silah ruhsatı verilmeyeceği belirtilmiş, ikinci fıkrasında; yukarıdaki fıkranın (a), (b), (c),(d), (e), (f), (g), (h), (ı), (i) bentleri kapsamına girenlere, affa uğramış olsalar veya mahkumiyetleri bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalksa ya da mahkemelerce verilen karar üzerine adli sicilden silinmiş olsa bile hiçbir surette ateşli silahlarla mermilerini taşıma ya da bulundurma izni verilemeyeceği, 4. fıkrasında, bu madde kapsamında sayılan fiillerden dolayı yargılanması devam eden şahısların ruhsat verilme ve yenilenme işlemlerinin, yargı kararı kesinleşinceye kadar durdurulacağı ve yargılama sonuna kadar silahın emanete alınacağı, 5. fıkrasında ise bu maddede belirtilen mahkumiyetin kesinleşmiş mahkumiyet olduğu ifadelerine yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, 06.10.2006 tarihli olurla silah taşıma ruhsatı aldığı, Karabük Ağır Ceza Mahkemesinin 10.12.2009 tarih ve E:2008/194, K:2009/255 sayılı kararıyla ihaleye fesat karıştırmaya teşebbüs suçundan yargılanarak hapis cezasıyla cezalandırıldığından bahisle Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinin (d) bendi uyarınca davacının yeni silah taşıma ruhsatı verilmesi yönündeki talebinin reddedilerek mevcut silah taşıma ruhsatının iptal edildiği, bu işlemlerin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231. maddesine 6.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Yasa ile eklenen ve 23.1.2008 tarih ve 5728 sayılı Yasa ile değişik 5. fıkrada “Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. ...Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.” düzenlemesi yer almıştır.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi, esas itibariyle bünyesinde iki karar barındıran bir kurumdur:
İlk karar teknik anlamda hüküm sayılan, ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması halinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmü, ikinci karar ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği, varlığı devam ettiği sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği hüküm ise, bilahare davanın düşmesi kararı verildiğinde veya hükmün açıklanması ya da yeni bir hüküm kurulması halinde varlık kazanacağından ve ancak bu halde 1412 sayılı Kanunun 305. ve 5271 sayılı Kanunun 223. maddeleri uyarınca temyiz edilebilme olanağına kavuşabilecektir.
Henüz tümüyle bitmeyen yargılama sürecinin sonraki aşamaları da dikkate alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının uyuşmazlığı nihai biçimde çözen nitelikteki kararlardan olmadığı anlaşılmaktadır. Esasen, hükmün açıklanması kararı ile birlikte sanık bakımından yasada öngörülen denetim süresi başlayacak ve mahkeme bu süre içinde sanığa bazı denetimli serbestlik tedbirlerine uyma yükümlülüğü getirebilecektir. Bu süre içinde sanığın kasıtlı bir suç işleyip işlemediği ve öngörülen denetimli serbestlik tedbirlerine aykırı davranıp davranmadığına göre farklı hukuki sonuçlar ortaya çıkacaktır.
Şayet sanık, bu süre içinde kasıtlı bir suç işlemez ve öngörülen denetimli serbestlik tedbirine uygun davranırsa, hakkındaki davanın düşürülmesine karar verilecek, kasıtlı suç işler veya tedbirlere aykırı davranırsa hakkındaki hüküm aynen veya gerektiğinde değiştirilerek açıklanacaktır. İşte bu aşamadan sonra verilecek ve uyuşmazlığı nihai biçimde çözecek olan düşme veya mahkûmiyet kararları hüküm niteliğindedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olayı değerlendirdiğimizde; davacı hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı olarak değerlendirilemeyeceği açık olup, davacının mevcut silah taşıma ruhsatının anılan karar nedeniyle iptaline ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, idare mahkemesi kararının davacının mevcut silah taşıma ruhsatının iptaline ilişkin işleme yönelik kısmı sonucu itibariyle yerindedir.
Öte yandan, Karabük Ağır Ceza Mahkemesi kararının davacı yönünden hukuki bir sonuç doğurabilmesi, ancak denetim süresi içerisinde bir suç işlenmesi halinde mümkün olduğundan ve Mahkemenin belirlediği 5 yıllık deneme süresince, davacının sanık sıfatının devam ettiğinin kabulü gerekeceğinden, adı geçenin durumunun yukarıda aktarılan Yönetmeliğin 16. maddesinin 4. fıkrası kapsamında yargılaması devam eden kişi olarak değerlendirilerek, yeni ruhsat talebine ilişkin işlemlerin hakkındaki yargı kararı kesinleşinceye kadar, diğer bir ifade ile denetimli serbestlik süresi sonuna kadar durdurulmasına ilişkin davalı idare işleminde hukuka aykırılık bulunmadığından, anılan işlemin iptaline yönelik idare mahkemesi kararının bu kısmında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kısmen kabulü ile Zonguldak İdare Mahkemesi'nce verilen 30.10.2010 tarih ve E:2010/1087, K:2010/1596 sayılı kararın, davacının mevcut silah taşıma ruhsatının iptaline ilişkin işleme yönelik kısmının yukarıda belirtilen gerekçe ile onanmasına, silah taşıma ruhsatı verilmesi talebinin reddine ilişkin işlemin iptaline yönelik kısmının bozulmasına, bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkeme'ye gönderilmesine, 25.01.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
AZLIK OYU
X- Dava, davacının satın aldığı silahı için taşıma ruhsatı verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ve daha önceden sahip olduğu silahı için verilen taşıma ruhsatının ise iptaline ilişkin 09.02.2010 tarihli işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231. maddesine 6.12.2006 tarih ve 5560 sayılı Yasa ile eklenen ve 23.1.2008 tarih ve 5728 sayılı Yasa ile değişik 5. fıkrada, “Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. ...Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.” düzenlemesi yer almıştır.
Davacının satın aldığı silahı için taşıma ruhsatı verilmesi istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin dava konusu işlemin Karabük Ağır Ceza Mahkemesi'nin 10.12.2009 tarih E:2008/194. K:2009/255 sayılı kararının davacı yönünden hukuki bir sonuç doğurabilmesi, ancak denetim süresi içerisinde bir suç işlenmesi halinde mümkün olduğundan bu süre içerisinde yargılamasının devam ettiği kapsamında değerlendirilmesine de olanak bulunmamaktadır.
Bu durumda, davacı başvurusunun değerlendirmeye alınarak, eğer şartları taşıyorsa silah taşıma ruhsatının düzenlenmesi gerektiği, aksi durumda ise, davacının başka şartlar yönüyle de silah taşıma ruhsatı almasına engel bir durum var ise davacının yeni ruhsat talebinin bu nedenler yönüyle reddedilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenle, idarenin davacının yeni ruhsat talebini yargı kararı kesinleşinceye kadar, diğer bir ifade ile denetimli serbestlik süresi sonuna kadar durdurmak suretiyle reddedilmesine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından temyize konu Mahkeme kararının onanması gerektiği görüşüyle, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.
AZLIK OYU
XX- Uyuşmazlık, silah taşıma ruhsat talebinin reddine ve mevcut silah taşıma ruhsatının ise iptaline dair 09.02.2010 tarihli işlemin iptaline ilişkindir.
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkındaki Kanuna dayanılarak çıkarılan ve 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren Yönetmeliğin 16. maddesinde, silah ruhsatı verilmesini engelleyen durumlar bentler halinde sayılmış; bu kapsamda maddenin (d) bendinde “Taksirli suçlar hariç bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum olanlar ile zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla her türlü kaçakçılık, kara para aklama, hayali ihracat, elektronik alet ve cihazlarla işlenen suçlar, resmi ihale ve alım satımlara fesat karıştırma, devlet sırlarını açığa vurma, ideolojik, anarşik, terör ve benzeri yaygın şiddet eylemlerine katılma ve bu gibi fiilleri tahrik ve teşvik suçlarının birinden hüküm giymiş olanlara” silah ruhsatı verilmeyeceği belirtilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında, (a), (b), (c), (d), (e), (f), (g), (h), (ı), (i) ve (ö) bentleri kapsamına girenlerin, affa uğramış olsalar veya mahkumiyetleri bütün neticeleri ile birlikte ortadan kalksa ya da mahkemelerce verilen karar üzerine adli sicilden silinmiş olsa bile kendilerine hiçbir surette ateşli silahlarla mermilerini taşıma ya da bulundurma izni verilmeyeceği hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, 06.10.2006 tarihli olurla silah taşıma ruhsatı aldığı, Karabük Ağır Ceza Mahkemesinin 10.12.2009 tarih ve E:2008/194, K:2009/255 sayılı kararıyla ihaleye fesat karıştırmaya teşebbüs suçundan yargılanarak hapis cezasıyla cezalandırıldığından bahisle Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik' in 16. maddesinin (d) bendi uyarınca davacının yeni silah taşıma ruhsatı verilmesi yönündeki talebinin reddedilerek mevcut silah taşıma ruhsatının davalı idarece anılan mahkumiyet nedeniyle iptal edildiği, bu işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı hakkında “ihaleye fesat karıştırmaya teşebbüs” suçlamasıyla açılan davada; neticeden 1 yıl 15 gün hapis cezasına hükmedildiği göz önüne alındığında; yukarıda aktarılan Yönetmelik hükmü uyarınca ihaleye fesat karıştırmaya teşebbüs suçundan mahkumiyeti nedeniyle silah taşıma ruhsatı verilme olanağı bulunmadığından, davacının talebinin reddine ve mevcut silah taşıma ruhsatının iptaline ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Öte yandan; bahsi geçen yargılamada, hükmedilen hapis cezasıyla ilgili olarak “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” karar verilmiş ise de; hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi; “suçluluğun tesbiti” açısından yargılamanın sonuna kadar sürdürüldüğünden, suçlu bulunanlar bakımından mahkumiyet kararının verildiği, ancak verilen cezanın infazı bakımından denetim süresine tabi kılındığı bir müessesedir.
Bu itibarla, ilgiliye atfedilen ihaleye fesat karıştırmaya teşebbüs suçlaması esasen ceza hakimi tarafından sabit bulunarak mahkumiyet kararı verildiğinden ve ancak infazı deneme süresine tabi kılındığından, silah taşıma ruhsatı verilmesi ile mevcut silah ruhsatının iptali bakımından anılan mahkumiyetin dikkate alınması gerekmekte olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıyla bu sububiyetin ortadan kaldırılması mümkün değildir.
Açıklanan nedenle, davacının mevcut silah taşıma ruhsatının anılan mahkumiyet nedeniyle iptal edilmesi ile yeni silah ruhsat talebinin reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından temyize konu Mahkeme kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği görüşüyle, aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARARI YAZDIR