Davacı ... vekili Av.... tarafından, davalılar ... ve ... aleyhine 23.03.2015 gününde verilen dilekçe ile davalılar arasındaki tasarrufun iptalinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 05.10.2017 günlü kararın istinaf incelemesinde; davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen 09.11.2018 günlü İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi kararının Yargıtay'ca incelenmesi davalı ... vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, borçlu Oktay hakkında takip yapıldığını, takibin semeresiz kaldığını, adı geçen borçlunun alacaklılardan mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazlarını davalı ...’na devrettiğini belirterek, bu tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, icra takibine konu alacak ile ilgili olarak Kuşadası Cumhuriyet Başsavcılığına şikeyette bulunulduğunu ve alacaklı hakkında ceza davası açıldığını, davanın haksız olduğunu ve reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ..., cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, taşınmazların üzerinde satış işleminden önceki tarihleri gösterir ipotek ve şerh kayıtlarının yer aldığı ancak bu kayıtlara rağmen satışın gerçekleştiği, bu durumun ticaret kuralları ve teamülleri yönünden alışılmış bir durum olmadığı, icra takibine konu alacağın ödenmemiş bulunması, yargılama esnasında dinlenen tanıklar tarafından davalılar arasında bulunan fiili bağın net bir şekilde ortaya koyulmuş olması, bunun yanında devirlerin sebebi hakkında tanıkların bizzat duyum sahibi olmaları birlikte değerlendirilerek, davalıların davacıyı zarara uğratma kastıyla hareket ettikleri kanaatine varıldığından bahisle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye mahkemesi, tanık beyanlarından devirlerden önce ...'nun babası Bekir'in, davalı-borçlu Oktay'ın hissedarı olduğu döviz ve altın bürosunu devir aldığının anlaşıldığı, davalı borçluya ait 3 adet taşınmazın, aynı gün, aynı tapu senediyle, üzerlerinde rayiç değerlerini aşan ipotek ve haciz yüküyle birlikte davalı ...'na satılmasının hayatın olağan işleyişine, ticari teamüllere uygun görülmediği, davalı ...'nun davalı borçlunun mal kaçırma kastını bildiği bu nedenle tüm tasarrufların İİK 280/1 maddesi gereğince iptale tabi olduğundan ve buna göre ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu karar doğru bulunduğundan, HMK 353/1-b.1 maddesi gereğince istinaf talebinin esastan reddine karar vermiş, karar yine davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK'nun 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
Tasarrufun iptali davası, borçlu tarafından alacaklısını zarara uğratmak kastıyla gerçekleştirilen tasarruftan zarar gören alacaklının, borçlunun mal varlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen kıymetlerin, tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlamak ve bu yolla alacağını elde etmek amacıyla açtığı davadır. Alacaklı tarafından açılan böyle bir dava ile cebri icra yolunun tamamlanması amaçlanır. Açılan dava kanıtlandığı takdirde tasarruf tamamen iptal edilmez. Sadece dava konusu mal borçlunun mal varlığından hiç çıkmamış addedilerek, alacaklı bu malı haczettirerek sattırıp, satış bedelinden alacağını elde etme olanağını bulur. Dolayısıyla, tasarrufun iptali sadece, bu davayı açan alacaklının, kendisini zarara uğratmak kastıyla hareket eden borçludan cebri icra yoluyla alacağını tahsiline olanak sağlayan bir yoldur.
Açıklanan amaç ve dava sonunda elde edilecek menfaat gözetildiğinde, tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için; alacaklının borçluda gerçek bir alacağının olması, borcun tasarruftan önce doğması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması ve borçlu hakkında alınmış aciz belgesinin bulunması gereklidir.
Somut olayda, borcun kaynağı 04.11.2013 tanzim tarihli bono olup, tasarruf bu tarihten sonra 17.06.2014 tarihinde gerçekleşmiş, dava 23.03.2015 tarihinde 5 yıllık hak düşürücü sürede açılmış, borçlu hakkındaki takip kesinleşmiş ve 12.09.2015 tarihli haciz tutanağının aciz belgesi niteliğinde olduğu görülmüştür.
Sayılan bu koşullardan “alacaklının borçluda gerçek bir alacağının olması” koşulunun irdelenmesi, somut olayın çözümünde önem taşımaktadır.
Eğer tasarrufta bulunanın alacaklıya gerçek bir borcu olmadığı iddia ediliyorsa, bu durumda tasarruf sahibinin öncelikle borçlu sıfatı çözümlenmelidir. Bu nedenledir ki, üçüncü kişi-davalının, borcun gerçek olmadığı iddiası yönündeki savunmasının araştırılmasında zorunluluk vardır. Davalı borçlu alacağın gerçek olmadığını bu konuda Kuşadası 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/184 Esas sayılı dosyasından davanın devam ettiğini belirtmiştir. Anılan dosyanın UYAP kayıtlarından dava dayanağı takip konusu bononunda dahil olduğu borç ile ilgili olarak davacı alacaklının tefecilik yaptığı, takip dayanağı bononun aslında ödenmiş olduğu halde, yeniden birkısım yerlerin alacaklı tarafından doldurularak takibe konulduğunun belirtildiği, yapılan yargılama sonunda davacı alacaklı hakkında tefecilik suçundan mahkumiyet kararı verildiği, kararın Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından bozulduğu, bozmadan sonra yeniden Kuşadası 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/424 Esas 2019/417 Karar nolu ilamı ile alacaklı hakkında mahkumiyet kararı verildiği, dosyanın Yargıtay 9. Ceza Dairesinin arşivinde beklemekte olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, Kuşadası 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/424 Esas 2019/417 Karar sayılı dosyasının sonucunun bekletici mesele yapılarak, takip dayanağı alacağın gerçek olduğunun anlaşılması halinde şimdiki gibi davanın kabulüne aksi durumda ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmadan hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, dosyanın karar veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ...'na geri verilmesine 08/06/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.