Taraflar arasında görülen davada Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce (Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) verilen 04.12.2019 tarih ve 2018/700 E- 2019/593 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nce verilen 15.10.2020 tarih ve 2020/340 E- 2020/1129 K. sayılı kararın davalılar vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine verilen temyiz dilekçesinin reddine dair 26.11.2020 tarihli ek kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, davalılar vekilinin duruşmalı temyizini talep ettiği kararın usule yönelik bir karar olması ve 6100 sayılı Kanun'un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunması sebebiyle duruşma isteğinin reddiyle, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalılar ile müvekkili arasında şirket hissesinin satışı sebebiyle ortaklıktan ayrılma protokolü yapıldığını, davalıların protokole aykırı davrandıklarını, 100.000 EURO şirket hisse ve taşınmaz bedeli alacaklarının olduğu ileri sürerek, şimdilik 1.000 EURO’nun ödeme tarihindeki karşılığının Türk Lirası ticari faizi ve masrafı ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davanın reddine karar verilmiştir.
Karara karşı davacı vekili istinaf kanun yoluna başvuruda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereği kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine iadesine kesin olarak karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince ek karar ile davalılar vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmiş, davalılar vekilince bu defa hem temyiz isteminin reddine dair ek karar hem de asıl karar temyiz edilmiştir.
1-Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca eksik inceleme nedeniyle İlk Derece Mahkemesine iadesine kesin olarak karar verilmiş ise de, bu kararın gerçekten “kesinlik” koşullarını haiz olup olmadığının Yargıtay’ca denetlenmesi gerekir. Esasen, ilk derece mahkemelerinin “kesin” olduğundan bahisle verdikleri kararlar bakımından HMK’nın 346. maddesi ile bölge adliye mahkemelerine verilen istinaf istemlerinin reddine dair ilk derece mahkemeleri kararlarının yerindelik denetimi yapma yetkisinin, HMK’nın 366.maddesindeki atıf hükmü karşısında, bölge adliye mahkemelerinin kararlarının kesin olduğuna ve bu sebeple temyiz istemlerinin reddine dair kararlar bakımından temyiz incelemesi sırasında Yargıtay’a tanınmadığından bahsetmek mümkün değildir.
Konuya ilişkin 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesinde Bölge Adliye Mahkemelerince duruşma yapılmadan verilecek kararlar sayılmış olup, 22.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanun ile değişik HMK’nın 353/l-a-6. maddesinde, ilk derece mahkemelerince, tarafların gösterdikleri ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller toplanmadan veya değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, esasa ilişkin inceleme yapılmaksızın bölge adliye mahkemelerince ilk derece kararının kaldırılmasına kesin olarak karar verilebileceği düzenlenmiştir.
HMK’nın 371/1-ç bendi uyarınca, Yargıtay alt derece mahkemelerince verilen kararların temyiz incelemesini yaparken, “karara etki eden yargılama hatalarını” bozma sebebi yapması gerekmektedir. Gerek anılan düzenleme, gerekse HMK’nın 353/1-a-6 ve 366.maddesinin yollamasıyla 346.maddesindeki düzenlemelerin aksine, ilk derce mahkemelerince uyuşmazlığın çözümüne etkili olacak nitelikteki delillerin toplanması ve değerlendirilmesine rağmen, bölge adliye mahkemelerinin aksi kanaatle, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak esas hakkında inceleme yapmaksızın mahkemesine kesin olarak iadesine karar verebileceği ve bu kararın da Yargıtay’ca denetlenemeyeceği şeklinde yorumlanması mümkün görülmediğinden davalılar vekilinin ek karara ilişkin temyiz istemlerinin kabulüne ve temyiz isteminin reddine dair ek kararın kaldırılarak, asıl dosyaya yönelik temyiz istemlerinin incelenmesine karar verilmiştir.
2-Somut olayda, İlk Derece Mahkemesi, taraflar arasında limitet şirket hisse devrine ilişkin 17.09.2018 tarihli devir sözleşmesinin noterde düzenlendiği ve bu sözleşme uyarınca devrin gerçekleştiği, davacının talebine dayanak yaptığı 16.09.2018 tarihli hisse devir sözleşmesinin ise adi yazılı olması nedeniyle TTK 520. maddesi uyarınca geçersiz olduğu, resmi senedin aksini ispatlayan bir belge sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince davanın esasına etki edecek deliller toplandığı ve bu deliller de Mahkemece değerlendirildiği halde, bu aşamadan sonra istinaf istemi üzerine dosya önüne gelen Bölge Adliye Mahkemesince ancak, ya 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b maddesinde yer alan hükümler doğrultusunda duruşma açmaksızın dosyanın esasını incelemesi ya da HMK’nın 356.maddesi uyarınca, duruşma açarak gerekli kararı vermesi gerekir. Şayet toplanan deliller çerçevesinde HMK’nın 353/1-b-2 hükmü doğrultusunda, istinaf incelemesi yapan Bölge Adliye Mahkemesi kanunun olaya uygulanmasında hata edildiği veya kararın gerekçesinde hata edildiği düşüncesinde ise İlk Derece Mahkemesinin kararını kaldırarak kendisinin yeniden esas hakkında karar vermesi, gerekirken, İlk Derece Mahkemesinin geçersiz olduğunu söylediği 16.09.2018 tarihli sözleşmenin esasen geçerli olduğunu ifade ile, eksik inceleme ve araştırma gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararını kaldırarak dosyanın kesin olarak Mahkemesine iadesine karar vermesi doğru olmamıştır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın usuli anlamda bir geri gönderme kararı niteliğinde bulunmadığından, buna bağlı olarak Bölge Adliye Mahkemesince kararın kesin olduğundan da söz edilemez. Anılan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesi’nin temyiz isteminin reddine ilişkin 26.11.2020 tarih, 2020/340 E.-2020/1129 sayılı ek kararının bozularak kaldırılmasına, işin esası ile ilgili olarak yukarıda belirtilen nedenlerle HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi’nin 15.10.2020 tarihli kararının bozularak kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no.lu bentte açıklanan nedenlerle 26/11/2020 tarihli temyiz isteminin reddine dair ek kararın BOZULARAK KALDIRILMASINA, (2) no.lu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin 15/10/2020 tarihli asıl karara yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının davalılar yararına BOZULARAK KALDIRILMASINA, işin esası hakkında karar verilmek üzere HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 08.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KARARI YAZDIR