İstemin Özeti : Ankara 16. İdare Mahkemesi'nin 08/12/2015 tarih ve E:2015/2557, K:2015/1951 sayılı kararının; …. Yatırım Holding A.Ş. hisselerinin Borsa’da yapılan alımlar suretiyle edinildiği, söz konusu hisselerin, alındığı tarihte Borsa’da işlem gören hisse niteliğinde bulunduğu, bahse konu hisselerin tümünün 28.04.2014 ve 29.04.2014 tarihlerinde Borsa’da satıldığı, yapılan satışların kamuya açıklandığı, sermaye piyasası mevzuatında istenilen tüm yükümlülüklerin yerine getirildiği, ancak davalı idare tarafından VII-128.1 sayılı Pay Tebliği’nin 27. maddesi uyarınca bilgi formu düzenleyip Sermaye Piyasası Kurulu'nun (Kurul) onayına sunmadıkları gerekçesiyle en üst sınırdan idarî para cezası verildiği, Pay Tebliği’nin 15. maddesi ile 27. maddesinin birlikte değerlendirilmesi gerektiği, oysa Mahkeme’nin karar verirken Pay Tebliği’nin 27. maddesini incelediği ancak anılan Tebliğin 15. maddesini atladığı, 15. madde incelendiğinde uyuşmazlığa konu payların 27. madde kapsamında olmadığının anlaşılacağı, Borsa’da dolaşımda olan payların satışının Pay Tebliği’nin 27. maddesi kapsamı dışında olduğu, dolaşımda olan paylar için bilgi formu düzenlenmesinin ve Kurul onayına sunulmasının gerekmediği, Pay Tebliği’nin 27. maddesindeki bilgi formu düzenleme yükümlülüğünün sadece Borsa’da işlem görmeyen payların Borsa’da işlem gören niteliğe dönüştürülmesi suretiyle satışları bakımından geçerli olduğu, olayda Borsa’da işlem gören payların yine Borsa’da satışının gerçekleştirildiği, söz konusu payların önceden Merkezi Kayıt Kuruluşu tarafından kaydedilmiş ve Kurul ücreti ödenmiş paylar olduğu, Kurul’un idarî para cezasına dayanak aldığı eylemin değerlendirmesinde hata yaptığı, söz konusu eylemin piyasa bozucu niteliğinde olmadığı, yapılan pay satışlarının makûl ve ekonomik gerekçelerinin olduğu ve pay satışları nedeniyle Borsa’nın güven, istikrar ve açıklığına hâlel gelmediği, idarî para cezası verilmesinde takdir yetkisinin keyfi kullanıldığı ve somut bir gerekçe belirtilmeden alt sınırdan ayrılarak üst sınırdan ceza verildiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hâkimi K1'ın Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onüçüncü Dairesi'nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
Dava; davacının, VII-128.1 sayılı Pay Tebliği’nin 27. maddesi uyarınca düzenlenmesi gereken bilgi formunu düzenleyip Kurul onayı sunmaksızın 28.04.2014 ve 29.04.2014 tarihlerinde Borsa’da 1.689.628 adet … Yatırım Holding A.Ş. hissesinin satışını gerçekleştirmek suretiyle piyasa bozucu eylemde bulunduğundan bahisle 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 104. maddesi uyarınca 560.702 TL idarî para cezası verilmesine ilişkin Sermaye Piyasası Kurulu’nun 05.11.2014 tarih ve 32/1100 sayılı kararının iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi'nce; davacının, satış öncesinde düzenlenmesi gereken bilgi formunu düzenleyip davalı idarenin onayına sunmaksızın 28.04.2014 ve 29.04.2014 tarihlerinde Borsa'da 1.689.628 adet … Yatırım Holding A.Ş. payının satışını gerçekleştirdiği, söz konusu satışların şirket sermayesinin %15,64'ünü, fiili dolaşımda bulunan payların ise %53,2'sini oluşturduğu; davacı tarafından, … Yatırım Holding A.Ş. hisselerinin satışı yapılmadan önce Pay Tebliği’nin 27. maddesi uyarınca bilgi formu düzenlenerek davalı idarenin onayına sunulması gerekirken, bu husus dikkate alınmaksızın satış işlemlerinin gerçekleştirildiği, davacının, satış işlemleri öncesinde birlikte hareket edilen kişilerle birlikte şirketin yönetim kontrolüne sahip olduğu ve bahse konu aykırılığın Piyasa Bozucu Eylemler Tebliği’nin 7/3. maddesinde belirtilen piyasa bozucu eylemlerden olduğu, söz konusu eylemin haksızlık içeriği ile davacının kusuru ve ekonomik durumunun da gözetilmesi suretiyle 6362 sayılı Kanun’un 104. maddesi uyarınca davacıya 560.702 TL idarî para cezası verilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddi yolundaki temyize konu Ankara 16. İdare Mahkemesi'nin 08/12/2015 tarih ve E:2015/2557, K:2015/1951 sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, temyiz istemi yerinde görülmeyerek anılan Mahkeme kararının ONANMASINA; dosyanın anılan Mahkeme'ye gönderilmesine, kullanılmayan 48,10.-TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 28/03/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Dosyanın incelenmesinden; … Yatırım Holding A.Ş.’nin (… Yatırım) 27.04.2014 tarihi itibarıyla sermayesinin 10.800.000 TL, fiili dolaşımdaki paylarının ise 3.174.330,50 TL olduğu, davacının, sahip olduğu 1.689.628 adet … Yatırım payını 28.04.2014-29.04.2014 tarihlerinde Borsa’da sattığı, söz konusu pay satışlarının şirket sermayesinin %15,64’ünü, şirketin fiili dolaşımdaki paylarının ise %53,2’sini oluşturduğu, davacının söz konusu satış işlemleri öncesinde birlikte hareket ettiği kişilerle birlikte şirketin yönetim kontrolüne sahip olduğu, VII-128.1 sayılı Pay Tebliği’nin 27. maddesi uyarınca, …. Yatırım sermayesinin %10’unu veya fiili dolaşımdaki paylarının nominal değerinin yüzde ellisini aşan pay satışının davacı tarafından Borsa’da gerçekleştirilmesi öncesinde Kurulca esasları belirlenen pay satış bilgi formunun düzenlenmesi ve bu formun satış öncesinde Kurulca onaylanması gerektiği, ancak anılan yükümlülüğün davacı tarafından yerine getirilmediği, bunun üzerine Sermaye Piyasası Kurulu’nun 05.11.2014 tarih ve 32/1100 sayılı kararıyla, söz konusu ihlâlin VI-104.1 sayılı Piyasa Bozucu Eylemler Tebliği’nin 7. maddesinin üçüncü fıkrasında piyasa bozucu eylem olarak belirlendiğinden bahisle 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 104. maddesi uyarınca davacıya 560.702 TL idarî para cezası verildiği, anılan Kurul kararının iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
30.12.2012 tarih ve 28513 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 1. maddesinde, Kanunun amacının; sermaye piyasasının güvenilir, şeffaf, etkin, istikrarlı, adil ve rekabetçi bir ortamda işleyişinin ve gelişmesinin sağlanması, yatırımcıların hak ve menfaatlerinin korunması için sermaye piyasasının düzenlenmesi ve denetlenmesi olduğu belirtilmiş; “Kamunun aydınlatılmasında özel durumlar” başlıklı 15. maddesinde, sermaye piyasası araçlarının değerini, fiyatını veya yatırımcıların yatırım kararlarını etkileyebilecek nitelikteki bilgi, olay ve gelişmelerin, ihraççılarca veya ilgili taraflarca kamuya açıklanacağı kurala bağlanmıştır.
Aynı Kanun'un "Piyasa bozucu eylemler" başlıklı 104. maddesinin birinci fıkrasında, "Makul bir ekonomik veya finansal gerekçeyle açıklanamayan, borsa ve teşkilatlanmış diğer piyasaların güven, açıklık ve istikrar içinde çalışmasını bozacak nitelikteki eylem ve işlemler, bir suç oluşturmadığı takdirde, piyasa bozucu nitelikte eylem sayılır. Kurulca belirlenen piyasa bozucu eylemleri gerçekleştiren kişilere Kurul tarafından yirmi bin Türk Lirasından beş yüz bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir. Ancak, bu suretle menfaat temin edilmiş olması hâlinde verilecek idari para cezasının miktarı bu menfaatin iki katından az olamaz." kuralına; 128. maddesinin birinci fıkrasında, Kurul'un görev ve yetkileri sayıldıktan sonra, ikinci fıkrasında, "Kurul, yetkilerini, düzenleyici işlemler tesis ederek ve özel nitelikli kararlar alarak kullanır. Kurul, kararlarının Resmî Gazete’de veya internet ortamı dâhil uygun vasıtalarla yayımlanmasına karar verebilir. Düzenleyici işlem niteliğindeki yönetmelik ve tebliğler Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konur." kuralına yer verilmiştir.
22.06.2013 tarihli ve 28685 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan VII-128.1 sayılı Pay Tebliği'nin "Payları borsada işlem gören ortaklıkların pay sahiplerine yönelik bilgi formu düzenleme yükümlülüğü" başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında, "Payları borsada işlem gören ortaklıkların herhangi bir on iki aylık dönemde sermayesinin yüzde onunu veya fiili dolaşımdaki paylarının nominal değerinin yüzde ellisini aşan pay satışlarının yönetim kontrolüne sahip ortaklar tarafından borsada gerçekleştirilmesinin planlanması durumunda, ilgili ortaklar tarafından Kurulca esasları belirlenen bilgi formunun düzenlenmesi ve bu formun satış öncesinde Kurulca onaylanması zorunludur. Bu durumda ihraççı, bilgi formunun hazırlanmasında kolaylaştırıcı tedbirleri alır. Borsanın ilgili pazarında ya da piyasasında yapılan toptan satışlar bu yükümlülük kapsamında değerlendirilmez. Bu maddede belirtilen oranlarda pay satışı gerçekleştirecek ortakların bu Tebliğin 15 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında MKK’ya yapacakları başvuru sırasında, Kurulca onaylanmış bilgi formunun KAP’ta ilan edilmiş olması zorunludur. Bu fıkrada yer alan esasların dolanılması suretiyle borsada satış işleminin gerçekleştirildiğinin tespit edilmesi halinde, ilgililer hakkında sermaye piyasası mevzuatı kapsamında Kurulca tesis edilecek işlemler saklıdır." kuralı yer almaktadır.
21/1/2014 tarihli ve 28889 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanlanan VI-104.1 sayılı Piyasa Bozucu Eylemler Tebliği'nin "Amaç ve kapsam" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Tebliğin amacı, makûl bir ekonomik veya finansal bir gerekçeyle açıklanamayan, borsa ve teşkilatlanmış diğer piyasaların güven, açıklık ve istikrar içinde çalışmasını bozacak nitelikteki eylem ve işlemlerin belirlenmesi ile bu eylem ve işlemleri gerçekleştirenler hakkında uygulanacak yaptırımların belirtilmesidir." denilmiş; "Tanımlar" başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde, piyasa bozucu eylemin, "makûl bir ekonomik veya finansal gerekçeyle açıklanamayan, borsa ve teşkilatlanmış diğer piyasaların güven, açıklık ve istikrar içinde çalışmasını bozacak nitelikte olan ve bir suç oluşturmayan eylemi" ifade ettiği belirtilmiştir. Aynı Tebliğin "Diğer piyasa bozucu eylemler" başlıklı 7. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, VII-128.1 sayılı Pay Tebliği'nin 27. maddesine veya bu maddenin uygulanmasına ilişkin Kurul ilke kararlarına aykırılık, piyasa bozucu eylem olarak kabul edilmiştir.
Aktarılan mevzuat hükümlerinden; payları borsada işlem gören şirketlerin, herhangi bir on iki aylık dönemde, sermayesinin yüzde onunu veya fiili dolaşımdaki paylarının nominal değerinin yüzde ellisini aşan pay satışlarının, yönetim kontrolüne sahip ortaklar tarafından borsada gerçekleştirilmesinin planlanması durumunda, ilgili ortaklar tarafından Kurulca esasları belirlenen bilgi formunun düzenlenmesi ve bu formun satış öncesinde Kurulca onaylanmasının zorunlu olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması hâlinin piyasa bozucu eylem olarak kabul edildiği ve 6362 sayılı Kanun'un 104. maddesi uyarınca idarî para cezası uygulanacağı anlaşılmaktadır.
6362 sayılı Kanun’un 104. maddesinde ve VI-104.1 sayılı Tebliğin 3. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde; makûl bir ekonomik veya finansal gerekçeyle açıklanamayan, borsa ve teşkilatlanmış diğer piyasaların güven, açıklık ve istikrar içinde çalışmasını bozacak nitelikteki eylem ve işlemler, bir suç oluşturmadığı takdirde, piyasa bozucu eylem olarak kabul edilmektedir.
İdare, Anayasa ve yasal düzenlemelerden aldığı yetki ile kural koyma, düzenleme yapma yetkisine sahiptir. Ancak, idare tarafından, düzenleyici bir işlemle, Kanunun öngörmediği, uygulama alanını genişleten ve Kanunu aşan bir düzenleme yapılamaz.
Davalı idare, VI-104.1 sayılı Piyasa Bozucu Eylemler Tebliği’ne bir ekleme yaparak, VII-128.1 sayılı Tebliğ'in 27. maddesinde belirtilen oranlarda pay satışının yönetim kontrolüne sahip kişilerce borsada gerçekleştirilmesinin planlanması durumunda bilgi formu düzenlenmemesini ve Kurul onayına sunulmamasını piyasa bozucu eylem olarak belirlemiştir. Ancak, söz konusu eylemin nasıl piyasayı bozduğu, niçin piyasa bozucu eylem olarak kabul edildiği hususu davalı idarece ne anılan Tebliğ'de ne de savunma dilekçelerinde izah edilmemiştir. İdare, 6362 sayılı Kanun'un 104. maddesindeki "piyasa bozucu eylem" tanımını genişletmek suretiyle anılan Tebliğe bir kural ekleyerek "ölçülülük" ve "orantılılık" ilkelerine aykırı bir düzenleme yapmıştır.
Ayrıca, bilgi formunun düzenlenip Kurul onayına sunulmaması hâlinin, VI-104.1 sayılı Tebliğ'e yapılan bir eklemeyle piyasa bozucu nitelikte bir eylem olarak belirlenmesi ve söz konusu kuralla VII-128.1 sayılı Tebliğ’de belirtilen oranlarda pay satışı planlayan yönetim kontrolüne sahip kişilerin ölçülü ve makûl olmayan idarî para cezası yaptırımı ile karşı karşıya bırakılmaları, hukuk devletinin gereği olan “adalet” ve “hakkaniyet” ilkeleriyle de bağdaşmamaktadır.
Bu nedenle, VI-104.1 sayılı Tebliğin 7. maddesinin üçüncü fıkrası, üst hukuk normuna aykırı olduğundan, 2577 sayılı Kanun'un 7. maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca ihmâl edilerek işlemin incelenmesi gerekmektedir.
Olayda, davacının, VII-128.1 sayılı Pay Tebliği’nin 27. maddesi uyarınca düzenlenmesi gereken bilgi formunu düzenleyip Kurul onayına sunmaksızın … Yatırım sermayesinin %10’unu aşan pay satışını borsada gerçekleştirdiği, böylece piyasa bozucu eylemde bulunduğundan bahisle davacıya idarî para cezası verildiği görülmektedir.
Uyuşmazlıkta, davacının … Yatırım sermayesinin %10’unu aşan pay satışının borsada gerçekleştirilmesi öncesinde Kurulca esasları belirlenen pay satış bilgi formunu düzenleyerek satış öncesinde Kurula onaylatmadığı açık olmakla birlikte, bu eylem piyasa bozucu nitelikte kabul edilemez. Zira, bir eylem veya işlemin piyasa bozucu olarak kabul edilebilmesi için, bu eylem ve işlemin makûl bir ekonomik gerekçeyle açıklanamaması, piyasaların güven, açıklık ve istikrar içinde çalışmasını bozacak nitelikte olması, ayrıca bir suç oluşturmaması gerekmektedir.
Oysa ki, düzenlenmesi gereken bilgi formu incelendiğinde, form içeriğinde; "Bu bilgi formunun Sermaye Piyasası Kurulunca onaylanması, bilgi formunda yer alan bilgilerin doğru olduğunun Kurulca tekeffülü anlamına gelmeyeceği gibi, satılacak paylara ilişkin bir tavsiye olarak da kabul edilemez" ifadesinin yer aldığı görülmektedir. Piyasa katılımcıları açısından hiçbir güven içermeyecek bir formun düzenlenmemiş olmasının piyasa bozucu bir etki oluşturacağı kabul edilemez. Kaldı ki söz konusu bilgi formu, 12 aylık dönemde satışı düşünülen paylara ilişkin olup, bu payların ne zaman ne miktarda satılacağı belli olmadığı gibi satılma zorunluluğu da bulunmamaktadır. Belki de hiç satılmayacak paylar için bilgi formu düzenlenmemesinin piyasa bozucu bir etkisi olamaz.
Ayrıca söz konusu bilgi formu düzenlenmese dâhi, 23.01.2014 tarih ve 28891 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan II-15.1 sayılı Özel Durumlar Tebliği'nin uyuşmazlık tarihinde yürürlükte bulunan 11. maddesinin dördüncü fıkrasında, 50.000 TL'yi aşan pay satışının gerçekleştirilecek olması durumunda, satıştan bir gün önce, yapılacak olan satışın kamuya açıklanacağı kuralı bulunduğundan, bilgi formunun düzenlenmemiş olmasının piyasa işleyişine olumsuz bir etkisi de olmayacaktır.
Bu nedenlerle, bilgi formunun düzenlenmemesi, makûl bir ekonomik gerekçeyle açıklanamayan, piyasaların güven, açıklık ve istikrar içinde çalışmasını bozacak nitelikte olmadığından, bilgi formunun düzenlenmemesinin 6362 sayılı Kanun'un 104. maddesine aykırılık oluşturduğunun kabulünde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Öte yandan, dava konusu idarî para cezasının davalı idarece 6362 sayılı Kanun'un 104. maddesi uyarınca en üst sınırdan verildiği görülmektedir.
5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3. maddesinde, bu Kanun'un hükümlerinin idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağı, "Kanunîlik ilkesi" başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasında, hangi fiillerin kabahat oluşturduğu kanunda açıkça tanımlanabileceği gibi, kanunun kapsam ve koşulları bakımından belirlediği çerçeve hükmün içeriğinin, idarenin genel ve düzenleyici işlemleriyle de doldurulabileceği belirtilmiş; ikinci fıkrasında, kabahat karşılığı olan yaptırımların türü, süresi ve miktarının, ancak kanunla belirlenebileceği kuralına yer verilmiştir.
Aynı Kanun'un "İdarî para cezası" başlıklı 17. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, idarî para cezasının, maktu veya nispi olabileceği, idarî para cezasının, kanunda alt ve üst sınırı gösterilmek suretiyle de belirlenebileceği, bu durumda, idarî para cezasının miktarı belirlenirken işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumunun birlikte göz önünde bulundurulacağı belirtilmiş; son fıkrasında ise, idarî para cezalarının her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 04.01.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanacağı kuralı yer almıştır.
6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu'nun 103. ve 104. maddelerinde, her kişiye veya olaya özgü ceza tutarlarının belirlenmesinin mümkün olmaması nedeniyle cezaların bireyselleştirilmesi için yasakoyucu tarafından cezanın alt ve üst sınırları gösterilmekte, ancak bu iki sınır arasında bir ceza belirleme konusunda da idareye takdir yetkisi verilmektedir.
Alt ve üst sınır arasında idareye bırakılan takdir hakkının makûl ve ölçülü olmayan şekilde kullanılması eşitsizliğe, haksızlığa ve keyfiliğe yol açabilecektir.
Sermaye Piyasası Kurulu'nun, 26.03.2013 tarihli ve 10/363 sayılı "6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu Çerçevesinde Tesis Edilecek İdarî Para Cezalarına İlişkin Uygulama Esasları" başlıklı ilke kararında; idari para cezası uygulamalarında, ilgililerin Kurul görevlileri ve çalışanları ile süreç içerisinde olan işbirliği, ilgili hakkında daha evvel aynı ihlâl nedeniyle idarî para cezası tesis edilmesi, ihlâlin önemliliği, ihlâlin doğurduğu zararın büyüklüğü, ihlâlin gerçekleştirilme şekli, ilgilinin kusurunun yoğunluğu, ilgilinin savunmasındaki samimiyeti, ihlâl nedeniyle doğan zararın tazmini ve/veya aykırılığın giderilip giderilmediği, yatırımcıların zarar görüp görmediği, ilgili tarafından elde edilen menfaatin büyüklüğü gibi kıstaslar çerçevesinde yapılacak değerlendirmeler neticesinde ve bu ölçüde Kanun ile belirlenen alt limitten uzaklaşması yoluna gidileceği, hizmet birimlerince Kurul'a sunulacak öneri yazılarında Kanun ile belirlenen alt limitten uzaklaşılarak idarî para cezası tesis edilmesinin talep edilmesi hallerinde bu talebin gerekçelerinin de açıkça belirtilmesi gerektiği yönünde düzenlemelere yer verilmiştir.
6362 sayılı Kanun'un 104. maddesinde belirtilen idarî para cezası yaptırımı konusunda idarenin takdir yetkisini kullanırken Kabahatler Kanunu'nun 17. maddesi ve ilke kararında belirtildiği üzere; kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumunu birlikte göz önünde bulundurması ve hangi nedenle idarî para cezasının üst sınırdan verildiğinin yargısal denetime imkân verecek şekilde somut olarak ortaya konulması gerekmektedir.
Uyuşmazlıkta, davacıya, 6362 sayılı Kanun'un 104. maddesi uyarınca 2014 yılı için üst sınır olan 560.702 TL idarî para cezası verildiği, ancak davalı idare tarafından idarî para cezasının hangi nedenle üst sınırdan verildiğinin somut bilgi ve belgelerle ortaya konulamadığı gibi, bu konuda herhangi bir açıklama da getirilmediği anlaşılmakta olup, dava konusu işlemde bu yönden de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum.
KARARI YAZDIR