Davacılar, mirasbırakanları ...'nın ikinci eşi olan davalıya 5 parsel sayılı taşınmazdaki 2 numaralı bağımsız bölümünün ½ payını 02.04.2009 tarihinde, kalan ½ payını ise 08.09.2014 tarihinde intifa hakkını üzerinde bırakarak satış suretiyle davalıya devrettiğini, yapılan işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile mirasbırakan adına tesciline karar verilmesini istemişler, aşamada taleplerinin miras payları oranında tapu iptali ve tescile ilişkin olduğu belirtmişlerdir.
Davalı, ilk temlikin kendisine çeyiz hediyesi olarak verileceğinin mirasbırakan tarafından taahhüt edildiğini, engelli maaşından biriktirdiği parayı ve ailesinden destek olarak verilen paraları eşi ...’a verdiğini, kanser hastası olan mirasbırakanın her türlü bakım, gözetim ve ihtiyacı ile ilgilendiğini, belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, yapılan temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece; “...satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Semenin (bir başka ifade ile malın bedelinin) ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceği kabul edilmelidir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 29.04.2009 günlü 2009/1-130 sayılı kararı). Esasen, yukarıda da değinildiği üzere muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 günlü 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü gerekir. Başka bir ifade ile murisin iradesi önem taşır. Öte yandan, salt bedeller arası oransızlığın muris muvazaasının kanıtı olamayacağı açıktır. Hâl böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar ve davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hâkimi ...’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteği olup; dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacılar vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine.
Davalılar vekilinin vekalet ücretine hasren temyiz itirazına gelince;
Bilindiği üzere, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davalarında dava değerinin, çekişme konusu taşınmazın tümünün değeri üzerinden davayı açan mirasçıların paylarına isabet eden toplam değer olduğu kuşkusuzdur.
Somut olayda; dava, 20.000,00 TL üzerinden açılmış, keşifte yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda dava konusu taşınmazın tamamının dava tarihindeki değeri 93.200,00 TL olarak belirlenmiş ve bu değer üzerinden harç ikmal edilmiş ise de, davacıların miras payına (15/20) isabet eden değerin 69.900,00 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacıların miras payına karşılık gelen 69.900,00 TL üzerinden davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 2.725,00-TL vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değilse ise de; bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; hükmün 4. bendinde yer alan “2.725,00-TL” ibaresinin hükümden çıkartılarak, yerine “8.039,00-TL”ibaresinin yazılmasına, davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 24/09/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KARARI YAZDIR