Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde davanın zamanaşımı nedeni ile usulden reddine dair kesin olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı bankadan kullanmış olduğu kredi nedeniyle toplam 105,00 TL dosya masrafı adı altında kesintiler yapıldığını, bu kesintinin iadesi için Antalya 8. İcra Müdürlüğünün 2019/10781 esas sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini, borçlunun itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20'si oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı, zamanaşımı itirazında bulunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; takibe konu dosya masrafının 14.03.2013 tarihinde kesildiği, takibin dayanağının ise aynı tarihli tüketici kredisi olarak gösterildiği ve davalı tarafın süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeni ile usulden reddine, karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 10/09/2021 tarihli yazısında; taraflar arasındaki uyuşmazlık sözleşmeden kaynaklandığına göre on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının gerektiği, bu durumda, davanın Türk Borçlar Kanununun 146 ncı maddesi gereği zamanaşımı süresi içerisinde açılmış olduğu, mahkemece davanın esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği ve yazılı şekilde hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
Taraflar arasında 3.755,00-TL tutarlı 14.03.2013 tarihli tüketici kredisi sözleşmesi bulunduğu ve davalı banka tarafından 14.03.2013 tarihinde 100,00-TL ve yine aynı 14.03.2013 tarihinde 5,00-TL olmak üzere toplam 105,00-TL dosya masrafı alındığı hususu ihtilaflı değildir. Uyuşmazlık, kredinin kullandırılması sırasında alınan dosya masrafına ilişkin talepte uygulanacak zamanaşımı hükümlerinin hangisi olduğu hususundadır.
Taraflar arasında kredi sözleşmesi imzalandığından, söz konusu alacak talebi sözleşmeden kaynaklanan alacak talebine ilişkindir. Dava ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanununun 146. maddesi hükmüne göre sözleşmeye dayalı alacak davalarında zamanaşımı 10 yıl olup, dava konusu olayda da 10 yıllık sözleşme zamanaşımının uygulanması gerekir. Buna göre;işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. O halde mahkemece; 10 yıllık zamanaşımı süre dolmadığından işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 22/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
KARARI YAZDIR