ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Hisse Sahipleri - Avukatın Vekillik Görev Ve Yetkisinin Bulunmaması

26-09-2020 - 714

Hisse Sahipleri - Avukatın Vekillik Görev Ve Yetkisinin Bulunmaması


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
2019/1373
2020/480
2020-06-02





Özet:

  • Dava, davalıya yazılı belge ile teslim edildiği ileri sürülen, toplam 2.267.282 TL tutarlı 83 adet karşılıksız müşteri senedinin davalı tarafından tahsil edilmesine rağmen davacıya ödenmemesinden ve davalıya yapılan ödemelerden doğan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK 67 maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davacı vekilinin vekillik görev ve yetkisi bulunmadığı, davaya ilişkin HMK'nın 114/1-d ve f maddelerinde belirtilen dava şartı noksanlığının bulunduğu, davacı şirketin mevcut hisse durumuna göre dava şartı noksanlığının giderilemeyecek nitelikte olduğu gerekçesiyle; davanın HMK 114/1-d,f ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.

 

İNCELENEN DOSYANIN

MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

NUMARASI : 2015/1023 Esas - 2018/1256

TARİHİ: 19/12/2018

DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalıya yazılı belge ile teslim edildiği ileri sürülen, toplam 2.267.282 TL tutarlı 83 adet karşılıksız müşteri senedinin davalı tarafından tahsil edilmesine rağmen davacıya ödenmemesinden ve davalıya yapılan ödemelerden doğan alacağın tahsili için İstanbul Anadolu ... İcra Dairesi'nin ... esas sayılı icra dosyasında takip başlatıldığını, ancak davalının borcunun olmadığını ileri sürerek borcun tamamına ve faize itiraz etmesi üzerine takibin durduğunu, borçlunun aynı zamanda zamanaşımı itirazında bulunduğunu, yine kendileri hakkında icra takibi yapılması için borçlu davalı olarak bir izinleri olmadığından dolayı vekalet ilişkisine de itiraz ettiğini, borçlunun yine yetki itirazında da bulunduğunu, borçlu-davalının itirazlarının yersiz olduğunu, borçlunun borcun olmadığı iddia etmesine rağmen ticari defter ve senet teslim belgeleri incelendiğinde, borçlunun bakiye cari hesap borcunun 2.767.287.- TL olduğunun, davalı borçlunun davacı şirkette müdürler kurulu üyesi olarak vazife yaptığı sırada şirket ortağı ... tarafından şirkete verilmiş ve ... da ciro silsilesi olarak borçlu bulunduğu müşteri senetlerinden ödenmeyenlerin ...’e iade edilmediği halde sanki iade edilmiş gibi toplam 2.767.287.-TL tutarında 83 adet senet iadesi ile ortaklar cari hesabında (331 ortaklara borçlar hesabı muavin kayıtlarında) haksız olarak ...'in borçlandırıldığını, halbuki toplam 2.767.287.-TL tutarında 83 adet senedin ...'e değil davalı borçlu ... tahsil edilmesi amacıyla teslim belgeleri ile teslim edildiğini, söz konusu senetlerin davalı borçlu tarafından tahsil edildiğini ve bedellerinin davacı şirkete ödenmediğini, böylece davalının haksız kazanç sağladığını, alacağın mahiyeti itibarı ile 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olması nedeniyle zamanaşımı defiinin yerinde olmadığını, ayrıca BK 154 maddesi uyarınca borca faiz tahakkuk ettirilmesi ve borca karşı yapılmış ödemeler nedeniyle zamanaşımı sürelerinin de kesildiğini, aynı şekilde ticari defterler incelendiğinde, alacağın doğum tarihi gözönüne alındığında alacağın 5 yıllık zamanaşımı süresine de tabi olmadığının görüleceğini, davalı borçlunun hizmet ilişkisi ve müdürler kurulu üyeliğinin devam ettiğini, davalı borçlunun halen devam eden davacı şirketle cari hesap ilişkisi olduğunu, davalı borçlunun şirkette müdür olması ve ödeme ve muhasebe kayıtlarının kendi sorumluluğunda ve denetiminde olmasından dolayı ticari defterler üzerinde hesap oyunları yaparak bu borcunu gizlediğinden dolayı bu borç ancak yeminli mali müşavir tarafından yapılan inceleme sonucunda ancak teslim belgelerinin incelenmesi sonucunda tesadüfen farkına varıldığını, bunun üzerine diğer müdür ve borçlu hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu ve borçlu davalı hakkında icra takibine geçildiğini, borçlunun ayrıca kendileri hakkında icra takibi yapılması için borçlu davalı olarak bir izinleri olmadığından dolayı vekalet ilişkisine yapmış olduğu itirazda hukuken geçerli olmadığını, çünkü; avukat olarak davacı vekiline noterden gönderilmiş bir yazılı azilname söz konusu olmadığını, bu nedenle davacı şirket ile vekili arasındaki vekalet ilişkisinin devam ettiğini, bu konuda tek başına imzaya yetkisine sahip olamayan ve ortak da olmayan müdürler kurulu üyelerinin kendi adlarına açmış oldukları İstanbul Anadolu 10. İcra Hukuk Mahkemesine 2015/438 esas sayılı davası ile yapılmış şikayet hakkında mahkemece açılmış olan davanın reddine karar verildiğini, yine aynı şekilde bu konuda İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2015/573 esas sayılı davasının da halen derdest olup tedbir talebinin reddolunduğunu, bu nedenle de vekalet ilişkisinin devam etmek zorunda olduğunu, aksi durumda açılmış olan icra takiplerinin durmak ve itirazın iptali içinde süresinde dava açılamayacağı için de zamanaşımı nedeniyle davacı şirketin dava açma ve alacağını alma hakkını kaybedeceğini, yetki itirazıyla ilgili olarak, borçlunun davacı şirketteki müdürlük görevine devam ettiğini, bu borcun davacı şirketin bulunduğu adreste senetlerin kendisine teslim edilmiş olması ve bu adreste davacı şirkete bu senetlerin bedeli ödenmesi gerektiğinden dolayı doğduğunu, teslim ve ifa yerinin davacı şirket merkezinin bulunduğu İstanbul Anadolu icra ve mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile haksız ve mesnetsiz olarak borçlu tarafından yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, takip tarihinden itibaren işleyecek olan senelik % 11.50 ticari faizi ile birlikte takibin devamına ve davalı borçlunun % 20 inkar tazminatla mahkumiyetine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalıya tahmiline ve fazlaya ilişkin haklarımızın saklı kalmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, Urla İcra Dairelerinin yetkili olduğunu, davanın açıldığı tarihte davalının yerleşim yeri Urla olduğundan mahkemenin yetkisizlik kararı vermesi gerektiğini, davacı tarafın varlığını iddia ettiği alacağın zamanaşımına uğradığını, senetlerin 8 yıl öncesine ait olduğunu, müvekkilinin davacı şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığını, müvekkilinin dava dilekçesinde sözü edilen 83 adet senedin kendisine teslim edilip edilmediğini, teslim edildi ise ne zaman ve hangi amaçla teslim edildiğini hatırlamadığını, dava dilekçesine müvekkilinin kimden ne miktarda para tahsil ettiğine ilişkin bir belgenin eklenmemiş olduğunu, davacının iddiasının dayanağının ne olduğunun anlaşılamadığını, şirket müdürü olan müvekkilinin şirketle herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığını, müvekkilinin davacı şirket ile devam eden cari hesap ilişkisi olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin yapılan ortaklar kurulu toplantılarında ibra edildiğini savunarak; haksız ve mesnetsiz davanın reddine, kötü niyetle icra takibi yapan davacının reddedilen meblağın %20 sinden az olmamak üzere uygun bir tazminata mahkum edilmesine ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 19/12/2018 tarihli, 2015/1023 Esas - 2018/1256 Karar sayılı kararında, "... 07/11/2012 günlü ortaklar kurulu kararına göre davacı şirketin, biri A grubundan biri de B grubundan olmak üzere en az iki müdürle temsil edilebileceği, her iki gruptan en az bir yetkili imzasıyla şirket işlerini takip için vekalet verilebileceği, davacı şirket adına işbu itirazın iptali davasını açan vekilin azledildiği ve azlin kendisine bildirildiği, vekilin müvekkili adına dava açması için genel vekaletnamenin bulunması ve davayı takip konusunda, özel talimatın gerekli olduğu, davayı açan vekilin vekaletnamesi davalının davacı şirkete ortak olmasından evvel düzenlenmiş ise de davalı şirket temsilcilerinin davacı vekilinin vekillik görev ve sıfatına itirazları nedeniyle vekillik görev ve yetkisinin ortadan kalktığı, ayrıca davacı şirket ortağı ve A grubu hisse sahibi davalı şirket ortaklarının bu davanın açılmasına ve yürütülmesine onay vermedikleri, buna göre davacı vekili Av. ...'nun HMK'nin 114/1-d ve 114/1-f maddelerinde yazılı vekillik görevi ve yetkisi olmadığı anlaşılmıştır. HMK.nun 115. maddesine göre Mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırmak zorundadır. Tüm bu nedenlerle, davanın HMK'nin 114/1-d, 114/1-f ve 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğu..." nedeniyle davacı vekilinin vekillik görevi ve yetkisi bulunmadığından HMK'nın 114/1-d, 114/1-f ve 115/2. Maddeleri uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Davalının delil olarak sunduğu başkaca bir davaya ait olan Yargıtay 11. HD kararına göre; davalı borçlu diğer % 50 ortak ...Tic Ve San A.Ş. nin icra dosyasına yapmış olduğu borca itirazının iptali davasında vermiş olduğu kararına göre vekaletten azil söz konusu iken, yine davalı ve diğer % 50 ortak ... Tic. Ve San. A.Ş. tarafından vekalet ilişkisinin tartışıldığı konusu vekalet ilişkisinin sonlandırılması, kullanılmasının engellenmesi olarak açılmış ve kesinleşmiş davalarda ve Yargıtay 12. Hd 2017 / 37 E. sayılı kesinleşmiş kararında belirtildiği üzere "Geçerli bir azil name olmadığı görülmektedir. " şeklinde geçerli bir vekaletten azil olmadığının açıkça kabul edildiğini, 12. HD nin kararının bu konuda belirleyici olmak zorunda olduğunu, bu mahkeme kararları ve Yargıtay kararının 19.09.2018 tarihli dilekçe ekinde dosyaya ibraz edildiğini, Mahkemenin kararının hukuka ve usule açıkça aykırı olduğunu, çünkü davalının dava dışı şirket adına beyanda bulunma hakkı bulunmadığını, bahsedilen olayların davacı şirketin ortakları arasındaki iç ilişkiden kaynaklanan sorunlar silsilesi olduğunu, ayrıca müvekkilinin şirketin % 50 ortakları olan ... ve ... in davacı yanında davaya katılmak ve davayı HGK kararı uyarınca takip etmek için dilekçe verdiklerini ve açıkça tarafına gönderilmiş bir azil name olmadığını beyan ettiklerini, davalının emsal olarak dayandığı kararlarda davanın taraflarının farklı olduğu gibi şirketin % 50 ortakları olan ... ve ... tarafından HGK kararına dayanılarak verilmiş bir müdahale dilekçesi de bulunmayan bir davaya ilişkin olduğunu, eldeki davaya emsal olamayacağını, anılan karar için de karar düzeltme yoluna başvurulduğunu, Mahkemece verilecek kararların öncelikle hakkaniyete ve MK 2.maddesine uygun olmak zorunda olduğunu, Kendisinin vekalet ilişkisi nedeniyle temsil ettiği müvekkili şirketin ...Tic. Ltd. Şti. olduğunu, şirket tarafından, tarafına noterden gönderilmiş bir azilname olmadığını,Açılmış olan icra takipleri durmakla ve itirazın iptali için de süresinde dava açılamayacağı için zamanaşımı nedeniyle müvekkili şirketin dava açma ve alacağını alma hakkını kaybedeceğini, böylelikle müvekkili şirketin zarara uğrayacağını buna mukabil borçluların da sebepsiz ve haksız olarak zenginleşeceğini, MK 2.maddesine göre kötü niyetli borçluların sırf kendileri hakkında açılmış icra takiplerine engel olmak amacıyla yapmış oldukları itirazın hukuken geçerli olamayacağını, davalı borçludan kendisi hakkında yapılacak icra takibi için izin alınması gerektiğini iddia etmenin abesle iştigal ettiğini, çünkü davalı borçlunun böyle bir şeyi talep etme hakkı ve yetkisi bulunmadığını belirterek, İlk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak bozulmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalıya yazılı belge ile teslim edildiği ileri sürülen, toplam 2.267.282 TL tutarlı 83 adet karşılıksız müşteri senedinin davalı tarafından tahsil edilmesine rağmen davacıya ödenmemesinden ve davalıya yapılan ödemelerden doğan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK 67 maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davacı vekilinin vekillik görev ve yetkisi bulunmadığı, davaya ilişkin HMK'nın 114/1-d ve f maddelerinde belirtilen dava şartı noksanlığının bulunduğu, davacı şirketin mevcut hisse durumuna göre dava şartı noksanlığının giderilemeyecek nitelikte olduğu gerekçesiyle; davanın HMK 114/1-d,f ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı şirketi temsilen vekili Av. ... tarafından şirket ortağı olan ... Tic. Ve San. A.Ş. aleyhine bakiye cari hesap borcunun tahsili amacıyla girişilen icra takibine itirazın iptali talebiyle açılan İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/935 Esas 2016/578 Karar sayılı dosyasında mahkemenin 10/06/2016 tarihli ilamıyla 07/11/2012 günlü ortaklar kurulu kararına göre davacı şirketin, biri A grubundan biri de B grubundan olmak üzere en az iki müdürle temsil edilebileceği, her iki gruptan en az bir yetkili imzasıyla şirket işlerini takip için vekalet verilebileceği, davacı şirket adına işbu itirazın iptali davasını açan vekilin azledildiği ve azlin kendisine bildirildiği, vekilin müvekkili adına dava açması için genel vekaletnamenin bulunması ve davayı takip konusunda, özel talimatın gerekli olduğu, davayı açan vekilin vekaletnamesi davalının davacı şirkete ortak olmasından evvel düzenlenmiş ise de davalı şirket temsilcilerinin davacı vekilinin vekillik görev ve sıfatına itirazları nedeniyle vekillik görev ve yetkisinin ortadan kalktığı, ayrıca davacı şirket ortağı ve A grubu hisse sahibi davalı şirket ortaklarının bu davanın açılmasına ve yürütülmesine onay vermediklerini bildirmeleri karşısında davacı şirketin diğer %50 hissedarlarının şirket adına tek başına temsil ve karar alma imkanı da olmadığına göre vekilin dava açılması konusunda davacı şirketten aldığı talimattan bahsedilemeyeceği, dolayısıyla davacı vekilinin vekillik görevinin ve yetkisinin bulunmadığı, davaya ilişkin HMK'nın 114/1-d ve f maddelerinde belirtilen dava şartı noksanlığının bulunduğu, davacı şirketin mevcut hisse durumuna göre dava şartı noksanlığının giderilemeyecek nitelikte olduğu gerekçesiyle; davanın HMK’nın 114/1-d,f ve 115/2. maddeleri uyarınca usulden reddine karar verildiği, ilgili kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Yargıtay 11. HD 2016/11581 E 2018/ 4927 K 28.06.2018 tarihli kararı ile onandığı, karara karşı karar düzeltme isteminin ise aynı dairenin 2018/4073 E 2020/1021 K 06.02.2020 tarihli kararı ile reddine karar verilerek kesinleştiği de dikkate alındığında, adı geçen karar ile davacı vekilinin vekaletnamesi ve ibraz edilen evraklar nazara alındığında, eldeki dava yönünden de davacı şirketi temsilen icra takibi yapan ve dava açan Av. ...’nun vekillik görevinin ve yetkisinin bulunmadığı, davaya ilişkin HMK'nın 114/1-d ve f maddelerinde belirtilen dava şartı noksanlığının bulunduğu kabul edilerek davanın usulden reddine dair verilen kararı isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma açılmadığından, ayrıca avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,6-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.06.2020 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

kaynak:  (www.corpus.com.tr) 

KARARI YAZDIR


Aşağıdaki arama terimleri ile ilgili kararlara etiketlere tıklayarak ulaşabilirsiniz :
Hisse Sahipleri Avukatın Vekillik Görev Yetkisinin Bulunmaması
Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları