Hakaret ve tehdit suçlarından sanık ...'nin, 5237 sayılı Kanun’un 125/1 (2 kez), 125/3-a (2 kez), 125/4, 43 (3 kez), 106/1-1. cümle, 106/1-2. cümle, 62/1 (4 kez) ve 52/2. maddeleri gereğince 1 yıl 2 ay 17 gün hapis, 6 ay 20 gün hapis, 1 yıl 15 gün hapis ve 500,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair İmamoğlu Sulh Ceza Mahkemesi'nin 12/10/2011 tarihli ve 2009/297 esas, 2011/214 sayılı kararını müteakip, sanığın deneme süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle yapılan ihbar üzerine gerçekleştirilen yargılama sonucunda 5237 sayılı Kanun’un 125/1 (2 kez), 125/3-a (2 kez), 125/4, 43 (3 kez), 106/1-1. cümle, 106/1-2. cümle, 62/1 (4 kez) ve 52/2. maddeleri gereğince 1 yıl 2 ay 17 gün hapis, 6 ay 20 gün hapis, 1 yıl 15 gün hapis ve 500,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin anılan Mahkemenin 24/10/2017 tarihli ve 2017/210 esas, 2017/369 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre, sanığın müştekiler ..., ... ve ...'e karşı gerçekleştirdiği eylemler bakımından;
1) Sanığın müştekilerden ... ve ...'e yönelik hakaret eylemini somut ve belirlenebilir bir muhataba yöneltip yöneltmediğinin araştırılması ve elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekmesine rağmen sanığın mahkumiyetine karar verilmesinde;
2) Karakolda meydana gelen tartışmada hakaret ettiği iddia ve kabul edilen sanığın dosya içerisinde yer alan anlatımlara göre başkalarının muttali olacağı şekilde vaki sözleri sarf ettiğine dair bir açıklık bulunmadığı gözetilmeden, koşulları oluşmadığı halde aleniyet artırımı yapılarak fazla ceza tayin edilmesinde;
3) Sanığın müştekilere yönelik tehdit eyleminde ise sanık tarafından herhangi bir gerçek kişiyle arasında aidiyet ilişkisi kurulmadan söylenen sözlerin tehdit suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesinde ve Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için; kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ile mağdur ve atılı suç yönünden herhangi bir görgü ve bilgisi olmayan tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdanî kanı sonucunda sanığın bu eyleminin suç sayıldığı açıklandıktan sonra kabul edilen bu fiilin hukukî nitelendirilmesinin yapılması, cezada artırım nedeni olarak kabul edilen zincirleme suç hükümlerinin kanunî bağlamda tartışılması gerekmesi karşısında, sanık hakkında gerekçesiz hüküm kurulmasında;
Sanığın müştekiler ... ve ...'a karşı gerçekleştirdiği eylemler bakımından;
4) Her ne kadar sanığın müştekilere aynı anda hakaret ettiği iddia ve kabul edilmiş ise de, benzer bir olaya ilişkin olarak Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin 02/12/2015 tarihli ve 2015/7836 esas, 2015/12605 sayılı ilamında da belirtildiği üzere sanığın katılanlara yönelttiği sözlerin, katılanların onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp; rahatsız edici, kaba hitap tarzı niteliğinde olabileceği ve hakaret suçunun unsurlarının bu bakımdan oluşup oluşmadığı tartışılmadan mahkumiyet kararı verilmesinde,
Kabule göre de,
5) Somut olayda, iddianamede sanığın, polis memuru olan mağdur ve müştekilere aynı olayın devamı mahiyetinde iki ayrı hakaret ve iki ayrı tehdit suçlarını işlediğinin iddia edildiği, mahkemece de eylemlerin bu şekilde kabul edildiğinin anlaşıldığı ancak, sanığın mağdur ve müştekilere, suç kastı yenilenmeden aynı olayın devamı niteliğinde kabul edilecek şekilde gerçekleşen eylemleri bakımından, 5237 sayılı Kanun'un 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekirken, iki ayrı tehdit ve iki ayrı hakaret suçundan mahkûmiyetine karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir.” denilmektedir.
I- Hukuksal Değerlendirme:
A) Bir Numaralı Talep Açısından:
Hakaret suçunun işlenmesinde fiilin kime yöneldiğinin duraksanmadan belli olması gerekir. Farklı bir ifadeyle duraksanmadan mağdurun belirlenebilir olması gerekir. Somut olayda, Polis Merkezinde kendisini sakinleştirmek amacıyla, “Kadir Bey” ve “Kadir Abi” olarak hitap eden polis memurlarına yönelik, sanığın: “Bırakın lan, Kadir Bey’in de a.. korum, abinizin de a.. korum” şeklinde ifadeler kullandığı, bu ifadelerin somut ve mağdura yönelik olup olmadığı yönünde araştırma yapılmadan mahkumiyet hükmü kurulması hukuka aykırı görülmüştür.
B) İki Numaralı Talep Açısından:
5237 sayılı TCK’nın 125. maddesinin 1. fıkrasında; Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ... veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.” hükmüne yer verilmiş, aynı Kanun’un 4. fıkrasında da “Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır.” hükmü düzenlenmiştir.
TCK'nın 125/4. maddesinde ağırlaştırıcı neden olarak öngörülen aleniyetin gerçekleşmesi için olay yerinde başkalarının bulunması yeterli olmayıp, hakaretin belirlenemeyen sayıda kişi ve herkes tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunması, herhangi bir sınırlama olmaksızın herkese açık olan yerlerde işlenmesi gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; sanığın aleniyet artırımı yapılan ilk hakaret eylemini polis merkezinde asayiş odasında işlendiğinin burasının da aleni yerlerden olduğunun kabul edilmesi karşısında, hükümde bu yönden hukuka aykırılık bulunmadığından iki numaralı talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
C) Üç Numaralı Talep Açısından:
Sanığın bir kavga olayından dolayı polis merkezinde olan çocukları ve akrabalarını hırpalanmış şekilde gördükten sonra, polis memurlarına yönelik: “Bu çocukların hali ne? Kan gövdeyi götürecek.” sözlerini sarf ettiği, sanığın bu sözleri ile herhangi bir gerçek kişi ile aidiyet ilişkisi kurmadığı, dolayısı ile bu sözlerin tehdit suçunu oluşturmadığı gibi zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasını gerektirir bir durumda olmadığı gözetilmeden sanığın bu suçtan mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştür.
D) Dört Numaralı Talep Açısından:
Sanığın müşteki emniyet müdür vekilinin makam odasında gerçekleşen tartışma esnasında, kendisini sakinleştirmeye çalışan müştekilere hitaben: “Sus lan, ne olursa olsun ben konuşurum, burası y.rrk başı.” şeklinde söz söylemesi ile hakaret suçunun unsurları ile oluştuğu anlaşıldığından dört numaralı talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
E) Beş Numaralı Talep Açısından:
Kabule göre de:
5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir.
Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, kural olarak yasadaki suç tanımına uygun her bir netice ayrı bir suç oluşturmasına karşın, bu kuralın istisnaları olarak, TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42, 43 ve 44. maddelerine yer verilmiştir. Aynı nev’iden fikri içtima halinde, fiil yani hareket hukuksal anlamda tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Bu durumda hareket tek olduğu için, fail hakkında tek bir ceza verilecek, ancak bu ceza mağdur sayısı fazla olduğu için, TCK’nın 43/1. maddesine göre artırılacaktır. (Ceza Genel Kurulu'nun 05/06/2012 tarih ve 15/491-219 sayılı ilamı da bu doğrultudadır.)
İnceleme konusu somut olayda; iddianamede sanığın, polis memuru olan mağdur ve müştekilere aynı olayın devamı mahiyetinde iki ayrı hakaret ve iki ayrı tehdit suçlarını işlediğinin iddia edildiği, mahkemece de eylemlerin bu şekilde kabul edildiğinin anlaşıldığı, ancak sanığın mağdur ve müştekilere, suç kastı yenilenmeden aynı olayın devamı niteliğinde kabul edilecek şekilde gerçekleşen eylemleri bakımından, TCK’nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerekirken, iki ayrı tehdit ve iki ayrı hakaret suçundan cezalandırılma yoluna gidilmesi hukuka aykırı görülmüştür.
II- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki iki ve dört numaralı düşünceler yerinde görülmediğinden, CMK'nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE,
2) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, düzenlediği tebliğnamedeki bir, üç ve beş numaralı düşünceler yerinde görüldüğünden, hakaret ve tehdit suçlarından sanık ... hakkında, İmamoğlu Asliye Ceza Mahkemesi'nin 24/10/2017 tarihli ve 2017/210 esas, 2017/369 sayılı kararının sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükümleri bakımından 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3) Aynı Kanun maddesinin 4-b fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığı'na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 22/06/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
KARARI YAZDIR