Bölge Adliye Mahkemesi'nce, miktar itibariyle verilen kararın kesin olduğu ve dava tarihi itibariyle davacının işyerinden emekli olduğundan bahisle davalı vekilinin temyiz talebinin reddine dair 25.09.2020 tarihli ek karar verilmiştir. Temyiz talebinin reddine ilişkin verilen bu ek karar davalı tarafça süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Dosyada bilirkişi raporunda davacının 24.10.2017 tarihinde emekli olduğu belirtilmiş ise de Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında 24.10.2017 tarihinde davacının 16 kodu ile sigortalının aynı işverene ait başka işyerine nakli şeklinde bildirimde bulunulduğu ve dava tarihinde halen çalışıyor olduğu anlaşılmakla davalı temyizinin temyiz kesinlik sınırının altında kalmayacağı değerlendirilerek mahkemenin 25.09.2020 tarihli davalı vekilinin temyiz talebinin reddine ilişkin yerinde olmayan EK KARARIN KALDIRILMASINA karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili; davacının ... Gölü Feribot Müdürlüğünde gemi adamı olarak çalıştığını, normal mesaisi dışında fazla mesai yaptığını, fazla çalışma ücretinin 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 402/1 maddesi uyarınca %50 zamlı olarak ödenmesi gerektiği halde işveren tarafından eksik ödendiğini, Deniz İş Kanunundaki fazla mesai ücretlerinin %25 zamlı ödeneceği düzenlemesinin kesin ve emredici hüküm olmadığını, aynı Kanunun 48. maddesi gereği diğer kanunlarda lehe olan düzenlemelerin uygulanmasının mümkün olduğunu, Kamu Denetçiliği Kurumunun 29/12/2014 gün ve 2014/3303 sayılı kararında gemi adamlarının fazla çalışma ücretinin %50 oranında ödenmesine engel bir durumun bulunmadığının belirtildiğini iddia ederek fazla mesai ücreti alcağının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, zamanaşımı definde bulunarak davacı işçinin Türk Ticaret Kanunu kapsamında kalması durumunda 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu gereği 1 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, özel kanun varken genel kanunun uygulanamayacağını, 854 sayılı Deniz İş Kanunun 28/II. maddesinde fazla çalışma ücretinin %25 oranında belirlendiğini, Türkiye Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası ile Liman İş Sendikası arasında imzalanan ve davacının yararlanmakta olduğu 01/03/2017- 28/02/2019 yürürlük tarihli 27. Dönem Toplu İş Sözleşmesinde fazla çalışma ücretinin saat başına düşen miktarı 1/208 esası üzerinden tespit edilip buna göre %25 oranı uygulanarak hesaplanmasının belirlendiğini, uluslararası çalışma örgütünün 180 sayılı sözleşmesinin tamamlayıcısı olan 187 sayılı tavsiye kararında gemi adamlarının ücretlerinin saat başına düşen temel ücretten %25'inden az olmamak üzere belirlenebileceğini, düzenlenmiş olmasına rağmen sözleşme veya Toplu İş Sözleşmesi ile %25'in üzerinde bir oran belirlenmediğin savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
Temyiz Başvurusu :
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında İş Kanunu kapsamında çalışanların fazla mesai ücretlerinin Türk Borçlar Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra % 25 zamlı ücret yerine % 50 zamlı ücretle ödenmesinin gerekip gerekmediği uyuşmazlık konusudur.
Davacı işçi vekili aracılığıyla açtığı bu davada davalıya ait işyerinde gemi adamı olarak çalıştığını ve fazla çalışma ücretlerinin ödenmediğini ileri sürerek fazla mesai ücret alacağının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, Deniz İş Kanunu hükümlerine göre fazla çalışma olmadığını ileri sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, Deniz İş Kanunu hükümlerine göre haftalık 48 saati aşan çalışmalar için % 150 zamlı ücret hesabıyla belirlenen fazla çalışma ücretinin kabulüne dair karar verilmiştir.
Kararı, yasal süresi içinde davalı vekili temyiz etmiştir.
Deniz İş Kanunu'nun "Saklı Haklar" başlıklı 48. maddesinin , "Bu kanun hükümleri, gemi adamına daha elverişli hak ve menfaatler sağlayan kanun, toplu iş sözleşmesi, hizmet akti, örf ve adetlerden doğan haklara halel getirmez" şeklindeki düzenlemesinin daha sonra yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu hükümleri karşısında uygulama alanı olup olmadığı tartışma konusudur.
Deniz İş Kanunu 29.04.1967 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, bu tarihte 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda gemi adamlarının haklarına dair bazı düzenlemeler bulunmaktaydı. Sözü edilen Kanun 1956 yılında yürürlüğe girmiş olup, 822. maddesinde gemi adamlarının kimler olduğu belirlenmiş ve devam eden maddelerinde gemi adamlarının çalışma sistemi ve bazı haklarına dair düzenlemelere yer verilmiştir. Örneğin Kanun'un 1190. maddesinin 8. fıkrasında "Gerek bu bendin, gerekse müşterek avarya ile ilgili diğer hükümlerin tatbikinde, donatanın kanun ile veya iş akdiyle bunları ödemeye mecbur olduğuna bakılmaksızın, kaptan ve diğer gemi adamlarına veya onlar lehine yapılmış bulunan bütün ödemeler ücret sayılır" şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Yine 1230. maddede, bir gemi veya yükün bir başka gemi tarafından kurtarılması halinde, kurtarma veya yardım ücretinin, donatan, kaptan ve diğer gemi adamları arasında ne şekilde paylaştırılacağı düzenlenmiştir. Kanun'un 1341. maddesinde Kaptanın veya diğer gemi adamlarının hizmet veya iş akitlerinden doğan ücret alacakları kendileri tarafından sigorta ettirilemeyeceği düzenlenmiş, 1353. maddede ise, gemi adamlarına ödenecek ücretlerin gemi ile birlikte veya ayrı ayrı olarak yahut gayrisafi navlunun sigorta ettirilmesi suretiyle sigorta ettirilebileceği öngörülmüştür. Aynı Kanun'un 1467. maddesinde Kaptanın gemi adamlarının disiplin amiri olduğu ve yetkinin kullanılmasını bazı diğer gemi adamlarına bırakabileceği hususları düzenlenmiştir.
Deniz İş Kanunu yürürlüğe girdiğinde, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu bakımından bir değişikliğe gidilmemiş, gemi adamlarının çalışması ve bazı haklarına dair hükümlerin yürürlülükten kaldırılmamıştır. Bu nedenle Deniz İş Kanunu’nun 48. maddesinde saklı haklar düzenlenmek suretiyle Türk Ticaret Kanunu ve varsa diğer kanunların gemi adamlarına daha elverişli haklar sağlayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı belirtilmiştir. Bu durumda sözü Deniz İş Kanunu'nun 48. maddesi, gemi adamlarına mevcut kanunlar çerçevesinde daha elverişli haklar sağlayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı şeklinde bir anlam ifade etmektedir. Yasa koyucunun amacının ileride başka bir kanun ile daha elverişli bir hak sağlanması durumunda lehe olan kuralların uygulanmasına başlanacağı şeklinde anlaşılması mümkün olmaz. Hele özel kanun hükmünün daha sonra yürürlüğe giren bir genel kanun hükmüne önceden çekince koyduğu şeklinde varsayım, Kanun’un amacını aşan bir yorum olur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu Beşinci Kitap Deniz Ticareti başlıklı bölümünde de toplam 32 maddede gemi adamları ile ilgili düzenlemeler yer almıştır. Bu nedenle 2011 yılında Türk Ticaret Kanunu’nun kabulü aşamasında 854 sayılı Deniz İş Kanunu’nun 48. Maddesinde bir değişikliğe gidilmemiş ve gemi adamları yönünden diğer Kanunların lehe hükümlerinin uygulanmasına devam olunmuştur. Örneğin Kanun’un “Gemi adamlarının çalıştırılması” başlıklı 1127. maddesinde, “Geminin gemi adamlarıyla birlikte kiracının emrine verildiği kira sözleşmelerinde, gemi adamlarının çalıştırılmasından doğan bütün borç ve yükümlülüklerden kiraya veren, kiracı ile birlikte ve müteselsilen sorumlu” olacakları öngörülmüştür. Yine Türk Ticaret Kanunu’nun 1320. maddesinde, gemi adamlarının “Ülkelerine getirilme giderleri ve onlar adına ödenmesi gereken sosyal sigorta katılma payları da içinde olmak üzere, gemi adamlarına, gemide çalıştırılmakta olmaları dolayısıyla ödenecek ücretlere ve diğer tutarlara ilişkin istem hakları”, Gemi Alacaklısı Hakkı kapsamında tanımlanmış ve geminin malikine, kiracısına, yöneticisine veya işletenine karşı ileri sürülebileceği açıklanmıştır. Görüldüğü üzere Türk Ticaret Kanunu’nun gemi adamlarının haklarını güvence altına alan hükümleri, gemi adamına 854 sayılı Deniz İş Kanunu’na göre daha elverişli haklar sağlamakta ve mevcut 48. madde kapsamında uygulanmaktadır.
Özel Kanun niteliğinde olan Deniz İş Kanunu’nun 48. maddesinin, sonradan yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu bakımından saklı hak tesis ettiğini kabulü, her iki Kanun’un konuluş amaçlarına aykırıdır. Sonraki genel kanunun özel kanun hükmünü değiştirmesi için, açık ve anlamlı kural içeren düzenlemeye ihtiyaç bulunmaktadır.
Deniz İş Kanunu’nun 48. maddesi, başka kanunlarda ve açıkça gemi adamlarına dair yer alan düzenlemelerin lehe olan kısımlarının uygulanmasına imkan vermekte olup, bu durum madde metninde yer alan “gemi adamına daha elverişli hak ve menfaatler sağlayan” ibaresinden anlaşılabilmektedir. Genel kanun niteliğindeki Türk Borçlar Kanunu'nda ise açıkça gemi adamına yönelik herhangi bir elverişli hak veya menfaat sağlanmamıştır.
Öte yandan Deniz İş Kanunu’nun özel kanun Türk Borçlar Kanunu’nun genel kanun olduğu tartışmasızdır. Özel kanunda boşluk bulunan hallerde genel kanun hükümlerinin uygulanabileceği kuşkusuzdur. Ancak fazla çalışma ücretinin hesap yöntemi noktasında Deniz İş Kanunu’nda boşluk bulunmayıp hesaplamanın % 25 zamlı ücretle yapılacağı açıkça hükme bağlanmıştır. Türk Borçlar Kanunu'nun hizmet sözleşmelerine ilişkin düzenlemeleri kural olarak diğer iş kanunlarının uygulama alanı dışında kalan iş sözleşmeleri bakımından geçerlidir. Bunun dışında diğer iş kanunlarında düzenlenmeyen hallere yönelik kuralların da genel kanun olması sebebiyle uygulama alanı bulacağı kabul edilmektedir. Örneğin işçinin kişiliğinin korunması iş kanunlarında düzenlenmemiş olup, Türk Borçlar Kanunu'nun 417. maddesi genel kanunun genel hükmü olarak uygulama alanı bulabilecektir. Yine aynı Kanun'un 440. maddesinde öngörülen ölüm tazminatı, diğer kanunlarda yer verilen kıdem tazminatından ayrı olarak düzenlendiğinden ve hak sahipliği mirasçılık belgesinden ayrı olarak belirlendiğinden, genel kanun hükmü olarak doğrudan uygulanabilecektir.
Yukarıda açıklandığı üzere fazla çalışma ücretinin hesabı noktasında özel kanun ile genel kanun arasında herhangi bir çatışma hali söz konusu değildir. Özel Kanun gemi adamları yönünden fazla çalışma ücreti hesabını düzenlemiş, genel kanun ise gemi adamları bakımından açık düzenlemeye yer vermemiştir.
Ancak her iki kanun arasında bu konuda çatışma olduğunun kabulü halinde dahi, her iki düzenlemenin amacına uygun şekilde uygulama alanı belirlenmelidir. Amaçsal yorumda özel olarak her iki düzenlemenin amacı ve kanunların diğer hükümleri dikkate alınmalıdır. Salt işçi yararına yorumla hareket edilmesi de doğru olmaz.
Yine belirtmek gerekir ki, özel hukukta kanunlar arasında lehe olanın uygulanmasına ilişkin bir ilke bulunmamaktadır. Deniz İş Kanunu'nun 48. maddesinin konuluş amacı, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yürürlükte olan Türk Ticaret Kanunu ve diğer kanunlarda gemi adamlarına yönelik hükümlerin varlığı muhafaza edildiğinden, sözü edilen hükümler ile bir bağ kurmak ve lehe olan hükümlerin uygulanmasına imkan sağlamak olarak değerlendirilmelidir. Özel kanunun bir hükmünün saklı kayıt olarak kabulü ile ileride çıkabilecek tüm kanunlar için uygulama alanı bulabilmesi de yasa yapma tekniğine aykırıdır. Aynı şekilde kanunlar arasında hiyerarşi sorununu gündeme getirir.
Türk Borçlar Kanunu'nun 402. maddesinin madde gerekçesinde, işverenin, fazla çalışması sebebiyle işçiye, normal çalışma ücretinin en az yüzde elli fazlasını ödemekle yükümlü olduğu belirtilmiş ve örnek olarak da 4857 sayılı İş Kanununun 41 inci maddesinin ikinci fıkrasında aynı oranın gösterildiği bilgisine yer verilmiştir. Ancak gerekçede Deniz İş Kanunu yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır. Düzenleme ile 818 sayılı Borçlar Kanunu'ndan farklı olarak, diğer iş kanunlarının kapsamı dışında kalan hizmet sözleşmesi ile çalışanlar bakımından fazla çalışma ücreti hesap yöntemi gösterilmiştir. Deniz İş Kanunda yer alan hesap yönteminin gemi adamı lehine değiştirildiği yönünde bir sonuca varılamamaktadır. Aksine bir yorum, gemi adamları bakımından Türk Borçlar Kanunu hükümlerinin öncelikle uygulama alanı bulacağı, daha sonra özel kanun niteliğindeki Deniz İş Kanunu’nun uygulanması gerektiği şeklinde sonuca götürebilecektir.
Somut olayda, Deniz İş Kanunu’nun 28. maddesinde yer alan açık düzenleme karşısında fazla çalışma ücretinin % 25 zamlı ücretten hesaplanması gerektiği, sonradan yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu’nun 402. maddesinin Deniz İş Kanununa tabi çalışanlar açısından uygulanamayacağı gemiadamının fazla çalışma ücretinin % 25 zamlı olarak hesaplanarak hüküm altına alınması gerektiği anlaşıldığından fazla çalışma ücretlerine dair fark taleplerin reddi gerekirken, yazılı şekilde kabule dair hüküm kurulması hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 16.02.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.