Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı kurum tarafından müvekkilinden 6.564,11 TL alacak talep edildiğini, borca konu su tüketimi ile ilgisinin olmadığını, ilgili işyerini 2003 yılında boşalttığını malike teslim ettiğini, 2009 yılında dilekçe vererek aboneliğini iptal ettirdiğini, ardından suyun kesildiğini, 2009 yılında işyerini devralan ... isimli kişinin su borcu karşılığı çek keşide ederek su sayacının takıldığını ve suyun yeniden açıldığını, buna rağmen 2012 yılında tekrar müvekkiline borç çıkarıldığını, 2003 tarihinden itibaren oturmadığını belirterek; davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı abonenin sözleşme kapsamında su borcu bulunduğunu, aboneliği devam ettiğinden su tüketiminden sorumlu olduğunu, sözleşmenin feshedilmediğini, iddia edildiği gibi ... isimli kişiden teminat senedi olarak 5.000,00 TL'lik bono alındığını, ancak vadesinde ödenmediğini, takip başlatılmasına rağmen tahsilat yapılamadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; bilirkişi raporu doğrultusunda davalı tarafın davacının kendisine borcu olduğunu ispatlayamaması gerekçesiyle davanın kabulü ile; icra takibinden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde; davacı tarafından 6.564,11 TL harca esas değer gösterilerek menfi tespit talep edildiği, bu miktara ilişkin dava dilekçesinde,... Belediyesi tarafından 19/11/2013 tarihli davacıya hitaben borç ödenmesi ihtarı yazının ekli olduğu, ayrıca davalı tarafından davacı aleyhine 5.210,94 TL tutarında ödenmemiş su borcunun tahsili istemine dair 18/03/2013 tarihinde icra takibi başlatıldığı, belirtilen ihtar ve takip talebinde borcun içeriğine ilişkin bilgi ve belge yer almadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, davacı tarafından 2009 yılında aboneliğin sonlandırılmasına ilişkin başvuru yapıldığı ve suyun kesildiğinin iddia edildiği,... Belediyesinin 27/02/2014 tarihli yazısında aboneliğin sona erdirilmesi için resmi başvuru yapılmadığının bildirildiği, ....i Abone İşleri Daire Başkanlığının 29/12/2014 tarihli yazısında ise davacının aboneliği ile ilgili fiziki kayda rastlanılmadığının belirtildiği, sistem kaydında ise aboneliğin 06/12/2012 tarihinde kapatıldığı görülmektedir.
Diğer bir husus ise davalı vekili tarafından ibraz edilen cevap dilekçesinde davacının iddiasına uygun olarak 2009 yılından sonra aboneliğin bulunduğu iş yerini kullandığı belirtilen ... isimli kişiden teminat senedi alındığı, icra takibi başlatıldığı, ancak tahsilatın gerçekleştirilemediği şeklinde beyandır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre abonelik iptal ettirilmedikçe, o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte abone de müteselsilen sorumludur.
Mahkemece yargılama sırasında bilgisine başvurulan hukukçu bilirkişinin raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Rapor düzenleyen bilirkişinin su tarifeleri ve su tüketim bedeli hesabı konusunda uzman olmadığı bu nedenle bilirkişi olarak dinlenemeyeceği kuşkusuzdur. Uzman bilirkişi tarafından, ilgili yönetmelik hükümlerine göre denetime elverişli bir şekilde hesaplanması gerekir.
O halde; mahkemece, davaya konu su tüketim borcuna ilişkin davalı kuruma açıklama yaptırılarak borcun hangi döneme ait olduğunun tespit edilmesi, aboneliğin sonlandırılma başvurusu yapılıp yapılmadığına ilişkin çelişkinin giderilmesi ve cevap dilekçesindeki aboneliğin bulunduğu işyerine ilişkin ... isimli kişiden bono alındığı beyanı da dikkate alınarak borç döneminde davacının aboneliği bulunduğunun belirlenmesi halinde borçtan sorumlu olduğu gözetilerek dosyanın önceki bilirkişi dışında su tarifeleri ile tüketim hesabı konusunda uzman olan mühendis bilirkişiden yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 11.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.