Davacı vekili, davalıların işleteni, sürücüsü ve trafik sigortacısı olduğu aracın, davacının idaresindeki motorsiklete tam ksuurlu olarak çarpmasıyla oluşan kazada yaralanan davacının kazanç kaybına uğradığını, malul kalma riski bulunduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla geçici ve sürekli işgöremezlik ile bakıcı gideri zararından oluşan 3.000,00 TL. maddi tazminatın kaza (sigortacı için dava) tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
Davalı .... vekili ve davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kısmen kabulü ile 2.500,00 TL. geçici işgöremezlik tazminatının, sigorta şirketi yönünden dava ve diğer davalılar yönünden kaza tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte müteselsilen tahsiline; kalıcı maluliyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, trafik kazası sonucu oluşan cismani zarar nedeniyle, işgöremezlik tazminatı ve bakıcı gideri istemine ilişkindir.
Davacı taraf, davaya konu kazadaki yaralanma nedeniyle, işgöremezlik tazminatı ile birlikte tam işgöremezlik süresi için bakıcı giderinin de davalı taraftan tahsilini istemiş; mahkeme ise, sadece işgöremezlik tazminatı talebi yönünden hüküm tesis etmiş ve bakıcı giderine ilişkin talep yönünden olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis etmemiştir.
6100 sayılı HMK'nun 297/2. maddesi gereği hakim, davaya konu edilen taleplerden her biri hakkında olumlu ya da olumsuz hüküm tesis etmek ve gerekçesini de kararında göstermek zorundadır. Anılan yasal düzenleme ile davacı tarafın talebi gözetilmek suretiyle; davacının tam işgöremez olduğu, tedavisinin devam ettiği geçici işgöremezlik dönemi için, yaralanmasının niteliği gereği bakıcıya ihtiyaç duyup duymayacağı konusunda adli tıp uzmanı bilirkişiden rapor alınması; bakıcı ihtiyacı tespitinin yapılması halinde, aktüerya uzmanından rapor alınıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle ve HMK'nun 297/2. maddesine aykırı biçimde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
2-Haksız fiil sonucu çalışma gücü kaybının olduğu iddiası ve buna yönelik bir talebin bulunması halinde, zararın kapsamının belirlenmesi açısından maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesi gerekmektedir. Sözkonusu belirlemenin ise, Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesi veya Üniversite Hastaneleri'nin Adli Tıp Anabilim Dalı bölümleri gibi kuruluşların, çalışma gücü kaybı olduğu iddia edilen kişide bulunan şikayetler dikkate alınarak oluşturulacak uzman doktor heyetinden, haksız fiilin gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Sosyal Sigortalar Sağlık İşlemleri Tüzüğü veya Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri dikkate alınarak yapılması gerekmektedir.
Somut olayda; kaza neticesinde davacının maruz kaldığı yaralanmaya ilişkin olarak maluliyet oranının tespiti bakımından alınan, Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı'nın 11.11.2014 tarihli raporunda, davacının kaza nedeniyle oluşan maluliyet oranının % 5,1 olduğu yönünde görüş bildirilmiş; itiraz üzerine alınan Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi'nin 07.09.2014 tarihli raporunda ise, davacının kaza nedeniyle oluşan yaralanmasının kalıcı araz bırakmadan iyileştiği ve maluliyet tayinine gerek olmadığı yönünde görüş bildirilmiş; mahkeme tarafından ATK raporu esas alınarak karar verilmiştir. Anılan raporların her ikisinde de, kazada oluşan sol femur kırığı nedeniyle sol diz fleksiyonunun 10 derece kısıtlı olduğu tespit edilmiş olmasına rağmen, ATK 3. İhtisas Dairesi tarafından, bu hususun kalıcı maluliyete neden olmadığı kabul edilirken Gaziantep Üniversitesi Adli Tıp Başkanlığı tarafından maluliyete sebep olduğunun kabul edildiği; yine ATK raporunda, sol dizde ekstansiyonun diğer dize göre 5 derece farklı olduğu, çene açma kapama hareketleri ile alt çene hareketlerinin kısıtlı olduğuna ilişkin muayene bulgularına rağmen, maluliyet oluşturmayacağının kabul edildiği dikkate alındığında, raporların birbiriyle ve kendi içinde çelişkili olduğu görülmektedir.
Açıklanan vakıalar karşısında mahkemece; kazadaki yaralanmayla ilgili olup eksik kalan tedavi belgelerinin tamamı celbedilerek, yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında, 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu'nun 15/a maddesinde verilen görev gereği, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu'ndan, raporlar arasındaki çelişkilerin giderilmesi hususunda ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle, yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 13/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
KARARI YAZDIR