Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı tarafça 27/10/2018 tarihinde E.... S.... sevk ve idaresindeki , 34….013 plakalı sigortalı aracı ile Sarıyer Bahçeköy yolu üzerinde seyir halindeyken üst kısımlarına yol kenarında bulunan ağacın devrilmesi sonucu hasar geldiğinden bahisle İstanbul 33. İcra Dairesinin 2019/8092 Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattığı, ödeme emri ekinde hiç bir delil biraz edilmediği gibi idarenin icra takibi konusu borcu bulunmadığı, alacaklı icra takibiyle bu borcu ispat edebilecek hiçbir delil sunmadığı, davalı yanın yaptığı icra takibinin kötü niyetli olduğundan davanın kabulüne idarenin icra takibi konusu hiçbir borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın açmış olduğu dava menfi tespit davası olup, arabuluculuğa tabi olduğu, dava dilekçesi içeriğinden açıkça arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması ile birlikte derhal herhangi bir usuli işlem yapılmadan ve duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği, İstanbul 33. İcra Müdürlüğü 2019/8092 Esas numaralı dosyada Sarıyer Belediye Başkanlığı adına başlattıkları icra takibinde Sarıyer Belediyesi hakkında feragat ettiklerinden davanın konusuz kaldığı, bu nedenle davanın usulden reddi, davanın konusuz kalması yönünden hüküm kurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, "6325 sayılı HUAK'nin 18/a maddesi 2. Fıkrasına göre arabuluculuğa başvurulmadan açıldığı anlaşıldığından davacının davasının dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine " karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davaya konu icra takibinden idare yönünden feragat edilmesi nedeniyle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerekirken, verilen davanın reddi kararının istinaf incelemesiyle kaldırılması gerektiğini, davalı vekili tarafından idare aleyhine başlatılan icra takibinden feragat edilmiş olduğunu, bu hususun davalının cevap dilekçesinde de açıkça belirtildiğini, İcra takibinden feragat edilmesi nedeniyle davaya konu icra takibinde borçlu sıfatının ortadan kalkmış olduğunu, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi gerekirken verilen davanın usulden reddi kararının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, kazanın meydana gediği Bahçeköy Yolu ana arter yol grubunda olup İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yetki ve sorumluluk alanında kalmadığını, müvekkili belediyenin alacaklıya dava konusu icra takibinden doğan hiç bir borcu bulunmadığını belirterek istinaf yasa yoluna başvurmuştur.
Dava, menfi tespit istemine ilişkin olup istinaf açısından uyuşmazlık konusu HMK'nın 355. maddesine göre kamu düzeni ve istinaf nedenleri ile sınırlı olmak üzere İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul, yasa ve dosya içeriğine uygun olup olmadığıdır.
Somut uyuşmazlık , davalı sigortacısı tarafından davalı aleyhine sigorta rücu alacağı talebi ile başlatılan icra takibine karşı menfi tespit davasına ilişkindir.
18/12/2018 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan 7155 sayılı Kanun'un 20. maddesi ile 6102 sayılı TTK'na eklenen 5/A maddesi ile; "(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır." ve geçici 12. maddesi ile de "(1) Bu Kanunun dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümleri, bu hükümlerin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda görülmekte olan davalar hakkında uygulanmaz." düzenlemesi getirilmiştir.
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'na (HUAK) "Dava Şartı Olarak Arabuluculuk" başlığı ile eklenen 18/A maddesinin 2. fıkrasında; "Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir." düzenlemesi getirilmiştir.
Bu yasal düzenlemeler gereğince 01/01/2019 tarihinden sonra konusu bir miktar paranın ödenmesi talebi ile açılan ticari davalarda dava açılmadan önce uyuşmazlıkla ilgili arabulucuya başvurup anlaşılamaması halinde son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunludur. Arabulucuya başvurulmadan doğrudan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilecektir.
Eldeki dava da taraflar arasındaki uyuşmazlığın konusunun bir miktar para alacağına ilişkin olduğu, davanın 15/11/2019 tarihinde açıldığı, dava dilekçesi ve istinaf dilekçesi içeriğinden davacının arabulucuya başvurmaksızın dava açtığı anlaşılmaktadır.
6325 sayılı HUAK'nın 18/A maddesinin 2. fıkrasına göre dava açılmadan önce arabulucuya başvurup anlaşamama tutanağının aslının veya onaylı örneğinin dava dilekçesine eklenmesi zorunlu olduğu halde davanın arabulucuya başvuru yapılmadan doğrudan açılmış olmasına, davacı dava tarihinden sonra arabulucuya başvurmuş olsa dahi zorunlu dava şartı olan "arabulucuya başvuru" koşulunun tamamlanabilir dava şartı olmamasına göre İlk Derece Mahkemesince zorunlu dava şartı arabuluculuk koşulu yerine getirilmediğinden ve arabulucuya başvurulmadan doğrudan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden İlk Derece Mahkemesince davanın esasına ilişkin bir değerlendirme yapmaksızın usulden red kararı verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur.
Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin yukarıda esas ve karar numarası yazılı İlk Derece Mahkemesi kararına karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b/1. maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Yasası'na göre alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma yapılmadığından, vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf aşaması için yatırılan gider avansından artan kısmın yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK'nın 362/1-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.17.02.2023