MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki şirket ortaklık payı alacağının tahsili davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, bankalarının ...... şubesi tarafından kredi borçlusu olan davalılardan ...ne verilen kredilerin ödenmemesi nedeniyle ...... 1. ...... Müdürlüğü'nün 2012/813 Esas sayılı dosyası ile ...... takibi yapıldığını ve takibin kesinleştiğini, borçlu ......... Şti'nin ...... .........İdaresi'nden olan alacakları nedeniyle İİK 89/1 haciz müzekkerelerinin gönderildiğini, ...... .........İdaresi tarafından verilen cevapta davalılar ......... Şti ile ... 'ın girişim ortaklığı olarak imzaladıkları sözleşme olduğu,borçlu ......... Şti'nin bu ortaklıkta % 49 hisseye sahip olduğu belirtilerek bu hisseye düşen 62.647 TL miktarın 06/09/2012 tarihinde üzerine haciz koyarak ilgili ...... dosyasına gönderdiğini belirttikleri, adi ortaklık temsilcisi ... tarafından adi ortaklıkta ortağın borçlarından dolayı adi ortaklığın alacağına haciz konulamayacağı iddiası ile ...... ...... Hukuk Mahkemesi'ne davalar açıldığını, bu davalar nedeni ile haczin kaldırılmasının olası olduğunu ileri sürerek,...... dosyasındaki 62.647,00 TL 'ye ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini, sona eren adi şirketin tasfiyesi ile adi şirket ortağı ......... Şti' nin adi ortaklıktaki kar ve tasfiye payına ...... dosyasından haciz konulması nedeni ile kar ve tasfiye payının tespit edilerek alacağının buradan tahsiline, 75.000 TL 'lik muvazaalı borçlandırmanın iptali ve bankalarının ......... Şti'nden alacağının 3. kişi davalı adi ortaklıkta alacağı olması nedeniyle alacağının bu adi ortaklıktan alacaklı olduğu miktarın tespiti ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ... , fesihname uyarınca ... - ...... Şti. Adi Ortaklığı'nın 31/12/2011 tarihinde ...... Şti. Adi Ortaklığa ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediğinden dolayı feshedildiğini, dava tarihi itibariyle böyle bir adi ortaklığın olmadığını, dolayısı ile infisah olmuş adi bir ortaklığa karşı dava açılamayacağını, 07/10/2011 tarihinde sözleşme tanzim edilerek işe başladığını, işe başlamasından yaklaşık 1 ay sonra ortak girişimin % 49 payına sahip ...... Şti. 'nin borçlarını ödeyemeyecek duruma düştüğünü, ...... takiplerine maruz kalarak fiilen ticari hayatına son verdiğini, 31/12/2011 tarihli fesihname ile de adi ortaklığın feshedildiğini,kendisinin pilot ortak olduğundan tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini savunarak,davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı ...... Tur. Tic. Ltd. Şti.,cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, 31/12/2011 tarihinde ortaklar arasında "Ortak Girişimin Feshi" adında bir belge düzenlendiği, bu tarih itibariyle anlaşarak ortak girişimi fesh ettikleri, ............Tur.Tic.Ltd.Şti'ne 5.000,00 TL' nin 31/12/2011 tarihinde elden ödenip şirketin ortak girişimden hiçbir hak ve alacağının kalmadığı, 31/12/2011 tarihi itibariyle tarafların birbirlerini ibra ettiklerinin belgede belirtildiği,bu belgenin altının ... ve Şah - ......Ltd.Şti adına şirket müdürü İskender ...... ile tanıklar tarafından imzalandığı,bu belgenin muvazaalı düzenlendiğine ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı, davalı-borçlu şirketin ortaklıktan herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığı, adi ortaklığın ortaklarca oybirliğiyle tasfiye edilmesi karşısında artık tasfiyenin ve borçlu şirketin kar ve tasfiye payının belirlenmesi yoluna gitmenin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava;davacı bankanın, davalılardan ...nden olan kredi alacağının,davalılar arasındaki adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi sonucunda davalı ...ne düşecek paydan tahsili istemine ilişkindir.
Adi ortaklık sözleşmesi; geçerlilik şekli olarak, herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak, ispat şekli bakımından yasal delillerle kanıtlanması gerekir.
Ayrıca, adi ortaklık ilişkisinde; bir ortak tarafından açılan alacak talebi, ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsar.
Somut olayda;mahkemece her ne kadar hatalı değerlendirme ile davalılar ......... Şti ile ... arasında düzenlenen 31/12/2011 tarihli "Ortak Girişimin Feshi'' başlıklı belge nazara alınmak suretiyle davalıların adi ortaklığı 31/12/2011 tarihinde oybirliğiyle sona erdirdikleri, ortaklığı oybirliğiyle tasfiye edip ibralaştıkları, davalı-borçlu şirketin ortaklıktan herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığı, adi ortaklığın ortaklarca oybirliğiyle tasfiye edilmesi karşısında artık tasfiyenin ve borçlu şirketin kar ve tasfiye payının belirlenmesi yoluna gitmenin de mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de,eldeki dosya ile ...... 1. ...... Dairesi'nin 2012/813 Esas sayılı dosyası kapsamında yer alan belgeler incelendiğinde, davalıların ...... ...... 2. Kor.5. Komando Alayı Komutanlığı İçme suyu inşaatı işini 13.06.2012 tarihinde bitirdiklerini ...... bildirdikleri,yine ...... .........İdaresi'nin 25.06.2014 tarihli yazısında,söz konusu ...... ...... inşaatı işinin 14.05.2012 tarihinde bitirildiğinin belirtildiği,Vergi Dairesi'nin 20.10.2015 tarihli yazı ekinde bulunan 11.09.2012 tarihli yoklama fişi incelendiğinde ise, ...... ............... ile ilgili geçici kabul tutanağının 15.06.2012 tarihinde düzenlendiği,söz konusu faaliyetle ilgili hakediş için en son 0176203 no'lu faturanın 08.08.2012 tarihinde düzenlenmesi nedeniyle adi ortaklığın 08.08.2012 tarihinde faaliyetine son verdiğinin belirtildiği de nazara alındığında,davalılar arasında düzenlenen 31/12/2011 tarihli "Ortak Girişimin Feshi'' başlıklı belgeye itibar edilemeyeceği,nitekim eldeki dosya ile bahsi geçen ...... dosyası kapsamında yer alan yukarıda belirtilen belgeler birarada değerlendirildiğinde, 31/12/2011 tarihli bu fesih belgesinin muvazaalı olduğu açıktır.
Bu durumda ise;davalılar arasındaki ortaklık ilişkisi henüz feshedilmemiş olmakla,ortaklığın fesih ve tasfiyesinin mahkemece yapılması gerektiği kuşkusuzdur.
Adi ortaklık ilişkisi, TBK'nın 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.
Tasfiye usulünü düzenleyen TBK'nın 644.maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oy birliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.
Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesi gereğince; ortaklığın borçları ödendikten, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazancın ortaklar arasında paylaştırılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.
Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK' nun 642. md.)
Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.
Hal böyle olunca mahkemece; ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir kişiyi tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK'nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK'nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
O halde mahkemece; bütün bu açıklamalar ışığında,taraflar arasında düzenlenen 31/12/2011 tarihli "Ortak Girişimin Feshi'' sözleşmesinin muvazaalı olduğu ve ortaklığın fesih ve tasfiyesinin henüz gerçekleşmediği nazara alınmak suretiyle, uyuşmazlığın; yukarıda açıklanan maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözüme kavuşturulması suretiyle hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmesi gerekirken,bu şekilde bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK'nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK'nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24.12.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.
(www.corpus.com.tr)
KARARI YAZDIR