Taraflar arasında görülen davada ... Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 25/05/2015 tarih ve 2015/30-2015/375 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 31.05.2016 günü tebligata rağmen gelen olmadığı yoklama ile anlaşıldı, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili şirketin bilgi teknolojileri sektöründe faaliyette bulunduğunu, davalıların müvekkili şirketin çalışanı iken davalı ... ve davalı ...'ın 31/03/2013 tarihinde, davalı ...'un da 11/10/2013 tarihinde işten ayrıldığını, davalıların müvekkili bünyesinde önemli pozisyonlarda çalıştıklarını, bu suretle müvekkilinin müşterilerine, işe ve işleyişe, projelere, teknik detaylara vakıf olduklarını, davalılarla rekabet yasağı sözleşmesi imzalandığını, davalıların işten ayrıldıktan sonra müvekkili ile aynı alanda faaliyet gösteren yeni bir şirket kurarak rekabet yasağı sözleşmesini ihlal ettiklerini, müvekkilinin cezai şart alacağının doğduğunu ileri sürerek, davalı ...'tan 86.442 TL, davalı ...'tan 70.152 TL, davalı ...'dan 44.310 TL cezai şartın faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, rekabet yasağı ve fikri haklar sözleşmesinin ve ilgili hükümlerinin ...'nun 20 ila 25 ve 444 ve 445. maddeleri hükümleri gereğince geçersiz olduğunu, geçerli olduğu kabul edilse dahi cezai şartın fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı ile davalılar arasında imzalanan ''Rekabet Yasağı Sözleşmesi''nin 4. maddesinde rekabet yasağının coğrafi sınırının ''Tüm Dünya'' olarak belirlendiği, rekabet yasağı sözleşmesinin ...'nın 27 maddesi gereğince kesin olarak hükümsüz olduğu, davacı vekili dava dilekçesinde BK'nın 445/2 maddesi gereğince rekabet yasağında yer sınırının, davacı şirket merkezinin ve ana faaliyet yerinin ... ili olması nedeniyle ... ili ile sınırlandırılması gerektiğini beyan etmiş ise de anılan maddenin uygulanabilmesi, sözleşmenin hakim tarafından hakkaniyete uygun biçimde kapsam ve süresinin sınırlandırılabilmesi için sözleşmenin kesin hükümsüzlük haline ulaşmayacak şekilde aşırı nitelikte rekabet yasağı hükümleri içermesi gerektiği, somut olayda ...'nın 27.maddesi gereğince sözleşmenin akdedildiği andan itibaren kesin hükümsüzlük hali içinde bulunduğu, bu nedenle aynı Yasa'nın 445/2. maddesinin somut olayda uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
Taraflar arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmelerinin 4/3. maddesinde “rekabet yasağı anlaşmasının coğrafi sınırının “Tüm Dünya” olarak belirlendiği” görülmektedir.
Mahkemece yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere “rekabet yasağı sözleşmesinin ...'nın 27. maddesi gereğince kesin olarak hükümsüz olduğu, davacı vekili dava dilekçesinde BK'nın 445/2. maddesi gereğince rekabet yasağında yer sınırının, davacı şirket merkezinin ve ana faaliyet yerinin ... ili olması nedeniyle ... ili ile sınırlandırılması gerektiğini beyan etmiş ise de anılan maddenin uygulanabilmesi, sözleşmenin hakim tarafından hakkaniyete uygun biçimde kapsam ve süresinin sınırlandırılabilmesi için sözleşmenin kesin hükümsüzlük haline ulaşmayacak şekilde aşırı nitelikte rekabet yasağı hükümleri içermesi gerektiği, somut olayda ...'nın 27. maddesi gereğince sözleşmenin akdedildiği andan itibaren kesin hükümsüzlük hali içinde bulunduğu, bu nedenle aynı Yasa'nın 445/2. maddesinin somut olayda uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir”.
Öğretide rekabet yasağı sözleşmesi, işçinin iş ilişkisi içinde işverenin müşterilerine nüfuz etmesi yahut iş sırlarına vakıf olması nedeniyle hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra belirli bir faaliyet alanında belirli bir coğrafi bölgede ve belirli bir zaman dilimi içerisinde işçinin işverenle rekabet teşkil eden davranış içerisine girmesini yasaklayan sözleşmeler olarak tanımlanmaktadır. Rekabet etmeme taahhüdünü içeren bu sözleşmeyle işçi işverene karşı hizmet sözleşmesinin bitiminden sonrasına yönelik olarak menfi bir yükümlülük, bir yapmama borcu altına girmektedir. Başka bir deyişle rekabet yasağı sözleşmesi ile işçinin ekonomik faaliyet özgürlüğüne ve ekonomik geleceğine kısmen dahi olsa sınırlama getirilmektedir(Sabah Altay, Türk Borçlar Kanunun Hükümlerine Göre İşçi ile İşveren Arasında Yapılan Rekabet Yasağı Sözleşmesi, MÜHF-HAD, C.14, sy.3, s.179 vd.).
İşçi ile işveren arasında kararlaştırılan rekabet yasağı sözleşmesi veya hizmet sözleşmesine eklenen rekabet yasağı kaydı mülga 818 sayılı BK'nın 34-352. maddeleri arasında düzenlenmişti. İşçi ile işveren arasındaki rekabet yasağını işçinin korunması düşüncesiyle özel hükümlerle düzenleme ihtiyacı duyan kanun koyucu rekabet yasağının sınırının düzenlendiği BK'nın 349. maddesindeki özel hükmü getirmişti. Anılan hüküm “Rekabet memnuiyeti ancak işçinin iktisadi istikbalinin hakkaniyete muhalif olarak tehlikeye girmesini menedecek surette zaman, mahal ve işin nevi noktasından hal icabına göre münasip bir hudut dahilinde şart edilmiş ise muteberdir”şeklinde düzenleme içermektedir. Gerek mülga 818 sayılı BK'nın bu yasağın muteber olması için işçinin iktisadi geleceğini hakkaniyete aykırı olarak sınırlandırmaması gerektiğini düzenleyen BK'nın 349. hükmü, gerekse de tüm sözleşmelerde şahsiyet hakkına aykırılığın müeyyidesini genel hükümler bağlamında düzenleyen MK'nın 23/II ve BK'nın 19 ve 20. madde hükümlerinde söz konusu hükümlere uymamanın müeyyidesi Borçlar Kanununun genel hüküm ve ilkleri uyarınca "butlan" olarak öngörülmüştü ve Dairemiz uygulamaları da bu yönde idi (Dairemizin 08.12.2011 tarih 2010/5797 E. 2011/16679K sayılı ilamı).
... Borçlar Kanunu'nun rekabet yasağının sınırını düzenleyen 340/a. hükmünün ikinci fıkrasında, hakimin. takdir yetkisine dayanarak tüm şartları değerlendirmek suretiyle fahiş bir rakebet yasağını sınırlandırabileceği, bunu yaparken işverenin taahhüt ettiği karşı edimi de dikkate alması gerektiği kabul edilmiştir. Bu düzenlemeye dayalı olarak ... Hukukunda rekabet yasağının işveren lehine fahiş şartlarla kararlaştırılmış olması sonucunda doğrudan doğruya butlan yaptırımının devreye girmeyeceği ve hakimin fahiş yasağı ahlaka ve hukuka uygun bir hadde indirebileceği kabul edilmiştir. Başka bir deyişle Kanun hakime rekabet yasağının meşru sınırlarını saptamak amacıyla sözleşmeye müdahale etme yetkisini açıkça tanımıştır(Sabah Altay, s.189,190)
07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı ...'da da ... Borçlar Kanunu'ndaki düzenlemeye yakın bir düzenleme getirilmiştir. ...'nın 445. maddesinde “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.” hükmü düzenlenmiştir. Bu maddenin temelinde rekabet yasağı sözleşmesinde kanunda öngörülen sınırlamaları aşan hükümler öngörülmüş ise hakimin MK'nın 4. maddesi gereği hakkaniyet ölçüsünü de gözeterek aşırı kaydı “yasal ya da uygun seviyeye” indirmesi düşüncesinin yattığı söylenebilir. ...'nın 445 hükmünün, ...'nın 27/1 ve MK'nın 23/2. hükümleri karşısında özel norm sayılıp, bu nedenle de bu maddelere aykırılığın yaptırımı olan kesin hükümsüzlük yaptırımı uygulanmamalıdır (Dr. Nagehan Kırkbeşoğlu, Türk Özel Hukukunda Kısmi Hükümsüzlük, ...-2011, s.324. vd.).
Tüm bu yapılan açıklamalar çerçevesinde her ne kadar mahkemece, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde yer alan “Tüm Dünya” ibaresinin yaptırımının kesin hükümsüzlük olduğu kabul edilmiş ise de ...'nın 445/1 ve 2. maddesi hükmü nazara alındığında hakime, rekabet yasağı sözleşmesindeki aşırı hükümlere karşı sözleşmeyi ayakta tutacak önlemleri alma ve sözleşmeye müdahele etme imkanı tanınmış olup, somut uyuşmalıkta rekabet yasağı konusunda tarafların iradeleri birleştiğinden anılan sözleşmede kesin hükümsüzlük-butlan hali bulunmayıp hakimin müdahalesi ile giderilebilecek hükümsüzlük hali bulunduğundan ...'nın 445/2. maddesi hükmüne göre bir değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 16.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.