Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesinin 28.06.2021 tarihli kararıyla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 01.03.2023 tarihinde İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) ncı alt bendi uyarınca ortadan kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonunda, 09.10.2023 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 20.10.2022 tarihinde İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) ncı alt bendi uyarınca ikinci kez ortadan kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonunda, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı asıl işverenden ihale alan alt işverenler nezdinde numune alma ve hazırlama elemanı olarak çalıştığını, gerçekte davalının asıl işçisi olduğunu, Eskişehir 2. İş Mahkemesinin 2015/202 Esas sayılı vd. dosyalarda davalı asıl işveren ile alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun tespiti yönünde kararlar verildiğini, verilen kararların kesinleştiğini ileri sürerek müvekkilinin başından beri davalının işçisi olduğunun tespiti ile 01.01.2016-31.12.2018 tarihleri arasındaki ilave tediye, 18.01.2016-31.12.2018 tarihleri arasındaki ücret farkı, yıllık izin ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti fark alacakları, prim, sosyal yardım, giyim yardımı, yol yardımı, kira yardımı, ek ödeme ve benzeri alacaklardan oluşan sendikal alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; muvazaa iddialarının haksız olduğunu, müvekkili İdarenin alt işveren çalışanlarının yaptığı iş kapsamında çalışanı bulunmadığını, yüklenici firma işçilerinin müvekkili tarafından işe alınmadığını, İdarenin sorumluluk kapsamında alt işverenleri denetlemesinin muvazaa olarak kabul edilemeyeceğini, davacının tüm taleplerinin zamanaşımına uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalıya ait işyerinde numune alma ve hazırlama elemanı olarak çalıştığı, daha önce Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen dosyalarda numune alma işinin yardımcı iş olmadığının, asıl iş niteliğinde olduğunun belirlendiği, asıl iş olan numune alma işinin alt işverene verilemeyeceği belirlendiğinden ve davacı da aynı işi yapmaya devam ettiğinden yeniden muvazaa araştırmasına gerek olmadığı (Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2022/4611 Esas, 2022/4851 Karar sayılı kararı ile 2022/4605 Esas, 2022/4845 Karar sayılı kararı), Mahkemece kaldırma kararı doğrultusunda muvazaa tespiti hususunda hüküm kurulduğu, yine kaldırma kararı doğrultusunda bilirkişiden rapor alındığı, davacının sendika üyelik tarihinin 31.03.2016 tarihinde davalı işverene bildirildiği kabul edilmek suretiyle davacının 31.03.2016-10.12.2018 tarihleri arasında toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan ödenmeyen alacaklarının bulunduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; davacının yaptığı işin yardımcı iş kapsamında olduğunu, kanunen izin verilen bir konuda kurulan asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğuna dair kabulün eksik incelemeye dayalı ve hatalı olduğunu, zira müvekkili İdarenin ana faaliyet alanının; bor ve türevi cevherlerin çıkarılıp üretilerek satışa hazır hâle getirilmesi olduğunu, davacının yaptığı işin herhangi bir uzmanlık gerektirmediğini, işin esas sevk ve idaresinin İdarenin, kadrolu ve vasıflı işçileri tarafından yapıldığını, numune alma ve hazırlama işinin niteliği gereği yardımcı iş olduğunu ve asıl işin bir bölümü olmadığını, emsal içtihatlar gereği her hizmet alımına ilişkin olduğu dönem bakımından ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini, İlk Derece Mahkemesince önceki tespit nedenlerine dayanarak karar vermesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, taraflar arasında akdedilen sözleşme ve ekleri incelendiğinde görüleceği üzere, alt işveren işçilerinin yönetim hakkı tamamen alt işverene ait olup müvekkili İdarenin bu işçiler üzerinde yönetim hakkını kullanmadığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesi istemi ile istinaf yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının davalıya ait işyerinde numune alma ve hazırlama elemanı olarak çalıştığı, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen dosyalarda numune alma işinin yardımcı iş olmadığının, asıl iş niteliğinde olduğu belirlendiğinden muvazaanın kabulüne ilişkin Mahkeme kararının yerinde olduğu, davacının sendika üyeliğinin 31.03.2016 tarihinde kamu işveren sendikasına bildirildiğine dair belge sunulduğu, bu tarihten sonrası için hesaplama yapılarak karar verildiği, kararda hata bulunmadığı gerekçeleriyle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; davacının yaptığı işin yardımcı iş kapsamında olduğunu, kanunen izin verilen bir konuda kurulan asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğuna dair kabulün eksik incelemeye dayalı ve hatalı olduğunu, zira müvekkili İdarenin ana faaliyet alanının; bor ve türevi cevherlerin çıkarılıp üretilerek satışa hazır hâle getirilmesi olduğunu, davacının yaptığı işin herhangi bir uzmanlık gerektirmediğini, işin esas sevk ve idaresinin İdarenin, kadrolu ve vasıflı işçileri tarafından yapıldığını, numune alma ve hazırlama işinin niteliği gereği yardımcı iş olduğunu ve asıl işin bir bölümü olmadığını, emsal içtihatlar gereği her hizmet alımının ilişkin olduğu dönem bakımından ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini, İlk Derece Mahkemesince önceki tespit nedenlerine dayanarak karar vermesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, taraflar arasında imzalanan sözleşme ve ekleri incelendiğinde görüleceği üzere, alt işveren işçilerinin yönetim hakkı tamamen alt işverene ait olup müvekkili İdarenin bu işçiler üzerinde yönetim hakkını kullanmadığını, davacının çalışmış olduğu işin, doğrudan üretim organizasyonu içerisinde yer almayan, üretimin zorunlu bir unsuru olmayan ancak asıl iş devam ettikçe devam eden ve asıl işe bağımlı olan, süreklilik arz eden ihtiyaç niteliğinde bir yardımcı iş kapsamında olduğunu savunarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; asıl işveren alt işveren ilişkisinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı, davacının asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanıp yararlanamayacağı ve alacakların hesaplanması hususlarındadır.
İlgili Hukuk
6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 371 inci maddeleri.
4857 sayılı İş Kanunu'nun 2 nci maddesinin yedinci fıkrası, 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun 39 uncu maddesi, 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 sayılı Kanunla 6212 sayılı Kanunun İkinci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun'un 1 vd. maddeleri, 27.09.2008 tarihli ve 27010 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Alt İşverenlik Yönetmeliği'nin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi ile 11 ve 12 nci maddeleri.
Dairemizin 31.05.2023 tarihli ve 2023/6819 Esas, 2023/8311 Karar sayılı; 17.05.2023 tarihli ve 2023/6878 Esas, 2023/7225 Karar sayılı; 17.05.2023 tarihli ve 2023/6873 Esas, 2023/7220 Karar sayılı; 17.05.2023 tarihli ve 2023/6871 Esas, 2023/7218 Karar sayılı; 17.05.2023 tarihli ve 2023/6870 Esas, 2023/7217 Karar sayılı; 17.05.2023 tarihli ve 2023/6872 Esas, 2023/7219 Karar sayılı; 17.05.2023 tarihli ve 2023/6874 Esas, 2023/7221 Karar sayılı; 17.05.2023 tarihli ve 2023/6875 Esas, 2023/7222 Karar sayılı; 17.05.2023 tarihli ve 2023/6877 Esas, 2023/7224 Karar sayılı; 17.05.2023 tarihli ve 2023/6876 Esas, 2023/7223 Karar sayılı ilâmları.
Dairemizin 19.10.2020 tarihli ve 2020/6727 Esas, 2020/12289 Karar sayılı ilâmının ilgili bölümü şöyledir:
"... Tüm dosya kapsamından, davacı işçinin sendika üyeliğinin dava tarihi itibariyle işverene bildirilmediği anlaşılmaktadır. Dairemiz incelemesinden geçen emsal dosyalar uyarınca (örneğin Dairemizin 2020/6056 E-2020/9257 K. sayılı ilamı) dava tarihi itibariyle sendika üyeliği işverene bildirilmeyen davacı işçi yönünden, davalı işyerinde davacı ile birlikte çalışan işverenin sendikasız işçisinin bulunmadığı anlaşılmakla davacının ilave tediye ücreti isteminin fiilen aldığı ücret esas alınarak sonucuna göre değerlendirilmesi ve davacının fark ücret alacağı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
..."
Dairemizin 17.10.2022 tarihli ve 2022/13480 Esas, 2022/12661 Karar sayılı ilâmının da Dairemizin muvazaanın varlığı durumunda işçinin gerçek işveren tarafından bağıtlanan toplu iş sözleşmesinden yararlanma koşulları şu şekilde açıklanmıştır:
"...
Somut uyuşmazlıkta olduğu gibi asıl alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığının ya da geçerli olarak kurulmadığının ve işçinin çalışma süresinin en başından itibaren asıl işverenin işçisi olduğunun belirlendiği durumlarda; işçi, toplu iş sözleşmesinin imza tarihinde yetkili sendikaya üye olsa da gerçek işveren olan asıl işverenin toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmesi; ancak taraf sendika üyeliğinin gerçek işverene bildirildiği tarihten itibaren mümkündür. Somut uyuşmazlık dönemi için davacının sendika üyeliği, toplu iş sözleşmesinin tarafı Sendika tarafından davalı Belediyeye bildirilmediği gibi davacının da toplu iş sözleşmesinden yararlanma talebi ile davalı Belediyeye bir başvurusu olmamıştır.
..."
Değerlendirme
Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Somut uyuşmazlıkta davalı ile davacıyı çalıştıran alt işverenler arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığı kabul edilerek davacı işçinin baştan itibaren davalının işçisi olarak kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır.
İlâmın İlgili Hukuk bölümünün (3) numaralı bendinde yer verilen, davacı da dâhil olmak üzere aynı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında aynı işte çalışan işçilerle ilgili olarak muvazaa tespitine dair kesinleşen mahkeme kararları dikkate alındığında, işbu davadaki muvazaa tespitinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Bölge Adliye Mahkemesince davacının sendika üyeliğinin 31.03.2016 tarihinde kamu işveren sendikasına bildirildiği, bu tarihten sonrası için hesaplama yapılarak hüküm kurulmasının yerinde olduğu belirtilmiştir. Ancak Dairemizin ilâmın İlgili Hukuk bölümünün (4) ve (5) numaralı bentlerinde yer verilen kararlarına göre, davacı işçinin gerçek işveren olan asıl işverenin toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmesi, taraf sendika üyeliğinin gerçek işverene bildirildiği tarihten itibaren mümkün olduğundan Bölge Adliye Mahkemesinin değerlendirmesi hatalıdır.
Diğer yandan, Bölge Adliye Mahkemesince emsal olarak kabul edilen Dairemizin 2022/7146 Esas, 2022/7779 Karar sayılı dosyasında davacının sendika üyeliğinin 31.03.2016 tarihinde bildirildiğinin kabul edildiği ve kararın kesinleştiği belirtilmiştir. Emsal olarak belirtilen dosyanın davacısının daha önce de davalıya karşı dava açtığı ve önceden de toplu iş sözleşmesinden yararlandırıldığı anlaşılmakla işbu dosya bakımdan emsal nitelikte kabul edilmemiştir.
Dosya kapsamından davacının 18.01.2016 tarihinde Türkiye Maden İşçileri Sendikasına üye olduğu, sendika üyeliğinin davalı işverene 13.12.2016 tarihinde bildirildiği anlaşılmaktadır. Buna göre, davacının sendika üyeliğinin davalı gerçek işverene bildirildiği 13.12.2016 tarihinden itibaren toplu iş sözleşmesinden yararlandırılması gerekmektedir.
İlave tediye alacağı bakımından da sendika üyeliğinin bildirim tarihine kadar davalı işyerinde davacı ile birlikte çalışan işverenin sendikasız işçisinin bulunması hâlinde bu işçinin ücretine göre, bu şekilde çalışan bir işçinin bulunmaması hâlinde ise davacının fiilen aldığı ücret esas alınarak hesaplama yapılması gerekir. Bu hususlar dikkate alınmadan karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.