Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen vasiyetnamenin iptali davasının reddine dair verilen karar hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen karar, davacı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 22/12/2020 tarihinde davacı vekili Av. ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; mirasbırakan babası ...’ın Antalya 1. Noterliğince düzenlenen 10/01/2018 tarihli ve 845 yevmiye nolu vasiyetnamesi ile kendisini mirasından ıskat ettiğini, tüm malvarlığını davalılara bıraktığını, mirastan ıskat sebebi olarak gösterilen hususların gerçeği yansıtmadığını, ölünceye kadar babasının tüm ihtiyaçlarını giderdiğini, davalıların yönlendirmesi sonucu davaya konu vasiyetnamenin düzenlendiğini; kaldı ki murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte fiil ehliyetinin bulunmadığını ileri sürerek; vasiyetnamenin iptalini talep etmiştir.
Davalılar; davacının, babalarının sağlığında vermiş olduğu vekaletnameyi kötüye kullanarak taşınmazlarını kendisinin ve eşinin üzerine geçirdiğini, kullanmış olduğu krediler için yine mirasbırakana ait taşınmazları ipotek olarak gösterdiğini, davacının, babaları ve babaanneleri aleyhine hakaret ve tehdit içerikli beyanlarda bulunduğunu, ailesine karşı kanunen yerine getirmekle yükümlü olduğu aile görevlerini ifada büyük bir kusur işlediğini savunarak; davanın reddini istemişlerdir.
İlk derece mahkemesince; Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte mirasbırakanın fiil ehliyetine haiz olduğunun tespit edildiği, vasiyetnamenin iptalini gerektirecek herhangi bir yasal neden bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın istinafı üzerine, bölge adliye mahkemesince; yerel mahkemece, murisin fiil ehliyeti yönünden vasiyetnamenin iptalinin
gerekip gerekmediği hususunda değerlendirme yapıldığı, ancak mirastan ıskatın geçersizliğine dair davacı iddiaları yönünden olumlu olumsuz herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, ispat yükünün davalı tarafta olduğu dikkate alınarak, mirasbırakanın, davacıyı mirasından çıkarmakta haklı olup olmadığının belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince yeniden yapılan yargılama neticesinde; mirasbırakanın, vasiyet tarihinde fiil ehliyetinin bulunduğu, davaya konu vasiyetname ile davacıyı mirasından çıkarmak istediği; mirastan ıskat sebebi olarak gösterilen, davacının babasının vermiş olduğu vekaletnameyi kötüye kullanmak suretiyle rızası dışında devirler yaptığı hususunun davalılar tarafından ispat edildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davacının talebinin sadece vasiyetnamenin iptaline ilişkin olduğu, murisin işlem tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğunun tespit edildiği, vasiyetnamenin iptalini gerektirecek herhangi bir yasal neden bulunmadığı, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İlk derece mahkemesince; Adli Tıp Kurumundan alınan rapor ile vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte mirasbırakanın fiil ehliyetine haiz olduğunun tespit edildiği, vasiyetnamenin iptalini gerektirecek herhangi bir yasal neden bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, davacı tarafın istinafı üzerine, bölge adliye mahkemesince; yerel mahkemece, murisin fiil ehliyeti yönünden vasiyetnamenin iptalinin
gerekip gerekmediği hususunda değerlendirme yapıldığı, ancak mirastan ıskatın geçersizliğine dair davacı iddiaları yönünden olumlu olumsuz herhangi bir değerlendirme yapılmadığı, ispat yükünün davalı tarafta olduğu dikkate alınarak, mirasbırakanın, davacıyı mirasından çıkarmakta haklı olup olmadığının belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesince yeniden yapılan yargılama neticesinde; mirasbırakanın, vasiyet tarihinde fiil ehliyetinin bulunduğu, davaya konu vasiyetname ile davacıyı mirasından çıkarmak istediği; mirastan ıskat sebebi olarak gösterilen, davacının babasının vermiş olduğu vekaletnameyi kötüye kullanmak suretiyle rızası dışında devirler yaptığı hususunun davalılar tarafından ispat edildiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince; davacının talebinin sadece vasiyetnamenin iptaline ilişkin olduğu, murisin işlem tarihinde fiil ehliyetine haiz olduğunun tespit edildiği, vasiyetnamenin iptalini gerektirecek herhangi bir yasal neden bulunmadığı, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Dava; vasiyetnamenin iptali istemine ilişkindir.
Mirasçılıktan çıkarma (ıskat); mirasbırakanın, kanunda belirtilen sebeplerin varlığı halinde, ölüme bağlı bir tasarruf ile saklı paylı mirasçısının mahfuz hisse üzerindeki haklarını tamamen veya kısmen ortadan kaldırmasıdır.
Medeni Kanunumuzda, cezai (alelade) çıkarma ve koruyucu (aciz sebebiyle) çıkarma olarak iki çeşit ıskat düzenlenmiştir.
Cezai çıkarma sebepleri, Türk Medeni Kanunu’nun 510. maddesinde, genel bir hüküm içinde ifade olunmuştur. Buna göre, mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse ya da mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse, mirasbırakan ölüme bağlı bir tasarrufla mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir.
Bununla birlikte, mirasçı, mirasbırakanla arasında borçlar hukukundan doğan bir mükellefiyeti ihlal etse, miras hakkından ıskat edilmesi için bir sebep meydana gelmemiştir. Çünkü böyle bir ihlalin müeyyidesi Borçlar Kanununda düzenlenmiş bulunmaktadır. ( İnan, Ertaş, 2000, Miras Hukuku, s.304 )
TMK’nın 512. maddesine göre; “Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakan ancak buna ilişkin tasarrufunda çıkarma sebebini belirtmişse geçerlidir.
Mirasçılıktan çıkarılan kimse itiraz ederse, belirtilen sebebin varlığını ispat, çıkarmadan yararlanan mirasçıya veya vasiyet alacaklısına düşer.
Sebebin varlığı ispat edilememiş veya çıkarma sebebi tasarrufta belirtilmemişse tasarruf, mirasçının saklı payı dışında yerine getirilir; ancak, mirasbırakan bu tasarrufu çıkarma sebebi hakkında düştüğü açık bir yanılma yüzünden yapmışsa, çıkarma geçersiz olur.”
Somut olayda; davaya konu vasiyetname incelendiğinde, mirasbırakanın, “... Oğlum ...’a itimat ederek verdiğim çeşitli vekaletnameler neticesinde adıma yaptığı işlemlerde kendi menfaatine ve diğer evlatlarımın zararına hareket ettiğinden, rahmetli annem aleyhine konuşarak ve bana da bir evladın babasına söyleyemeyeceği sözler ile argo sözler söyleyerek toplum içerisinde beni rencide ettiğinden...” demek suretiyle çıkarma sebebini bildirdiği görülmektedir. Çıkarma sebebi olarak gösterilen “ vekaletin kötüye kullanılması” hali, Türk Borçlar Kanununda düzenlenen vekalet ilişkisinin bir sonucu olup, aile hukukundan doğan yükümlülüklerin ihlali kapsamında değerlendirilemeyecektir. Dosya kapsamında toplanan delillere göre, diğer çıkarma sebeplerinin varlığı da ispat külfeti üzerinde bulunan davalılar tarafından ispat edilememiştir.
Hal böyle olunca, ilk derece mahkemesince; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, “vekaletin kötüye kullanılması” halinin çıkarma sebebi sayılamayacağı, diğer çıkarma sebeplerinin varlığının ise davalılar tarafından ispat edilemediği, TMK’nın 512/3 maddesi gereğince, ölüme bağlı tasarrufun davacının saklı payı dışında (tasarruf nisabı oranında) yerine getirileceği, diğer bir anlatımla davacının saklı payını talep edebileceği dikkate alınarak, davaya tenkis davası olarak devam edilmesi gerektiği gözetilmeden, istemin tümden reddedilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA, 3.050 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 22/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.