ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Kasten Öldürme - Maktulün Ailesinden Özür Dilemek - Takdiri İndirim

06-06-2021 - 562

Kasten Öldürme - Maktulün Ailesinden Özür Dilemek - Takdiri İndirim


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Yargıtay Ceza Genel Kurulu
2020/105
2020/531
2020-12-17





"İçtihat Metni"


Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ceza Dairesi
Sayısı : 2180-2087


Maktuller ..., ..., ... ve ...'a yönelik kasten öldürme suçundan sanık ...'ın TCK'nın 81/1, 62, 53, 63 ve 54. maddeleri uyarınca 25 yıl hapis cezası ile 4 kez cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, mahsuba ve müsadereye ilişkin Burdur Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.06.2017 tarihli ve 59-164 sayılı ceza miktarı yönünden resen istinafa tabi olan hükümlere yönelik olarak sanık müdafisi ve katılanlar vekilleri tarafından da istinaf talebinde bulunulması üzerine dosyayı inceleyen Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince, 28.09.2017 tarih ve 2180-2087 sayı ile istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
Hükümlerin sanık müdafisi ve katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 24.09.2019 tarih, 1786-3911 sayı ve oy çokluğuyla temyiz itirazlarının esastan reddine karar verilmiş;
Daire Üyeleri O. Erdim ve İ. Temir; "...Sanık hakkında TCK'nın 62. maddesinin uygulanmaması gerektiği," düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 08.12.2019 tarih ve 63868 sayı ile;
"...Hiçbir sebep bulunmaksızın birbirleriyle irtibatı olmayan dört ayrı kişinin öldürülmesi olayında, sanık hakkında takdiri indirim maddesinin uygulanması hak, adalet ve nesafet kurallarına uymayacağı, takdiri indirim nedeni uygulanarak verilen cezaların sanığın işlediği nedensiz dört ayrı öldürme suçunu karşılamayacağından, kararın bozulması gerektiği," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.01.2020 tarih, 3870-152 sayı ve oy çokluğuyla itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında TCK’nın 62. maddesi hükmünün uygulanmasının isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
08.09.2016 tarihli olay yeri inceleme raporunda; maktuller ..., ... ve ...’in ateşli silahla vuruldukları yerin Burdur ilinin, Bucak ilçesine bağlı Keçili köyüne 2.500 metre mesafede bulunan Kaynaklı mevkisi olduğu, maktuller ... ve ...’in cesetlerinin olay yerinde bulunduğu, ...’nun ise olay yerinden kaldırılarak hastaneye götürülmüş olduğu, olay yerindeki cesetler arasında yaklaşık 40 metre mesafe bulunduğu, ...’in başının yanında ince bir değnek ile zeminde 5 adet boş av tüfeği kartuşu, kan birikintisi ve maktullere ait cep telefonlarının olduğu bilgilerine yer verildiği,
15.09.2016 tarihli olay yeri inceleme raporunda; maktul ...’un ölümüne neden olan olayın Bucak ilçesine bağlı Keçili köyünün 2,3 km batısında Çakalyeri mevkisi olarak bilinen boş arazide meydana geldiği, ...’un hastaneye kaldırılmış olduğu, olay yerinde kan birikintisi, maktule ait şapka, cep telefonu, 4 adet boş av tüfeği kartuşu ile bir adet fişek tapası bulunduğunun belirtildiği,
Sanık ... hakkında Bucak Devlet Hastanesince düzenlenen 08.09.2016 tarihli raporda, sanığın alkolsüz olduğu, başta, frontal sol kısımda dokunmakla ağrı tarif edildiği, yaralanmanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu; Korkuteli Devlet Hastanesince düzenlenen 08.09.2016 tarihli raporda ise; başta, temporal bölgede 3x3 cm ebadındaki hiperemik bölgede yumuşak doku zedelenmesi bulunduğu, kişideki bu yaralanmanın şahsın yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğunun ifade edildiği,
Antalya Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesince;
Maktul ... hakkında düzenlenen 02.11.2016 tarihli otopsi raporunda; 176 cm boyunda, 75-80 kg ağırlığında, 50-55 yaşlarındaki erkek cesedinde, batında ve sağ uylukta olmak üzere iki isabet bulunduğu, ince bağırsakta ve sağ iliak vende yarası bulunan şahsın ölümünün av tüfeği iri saçma taneleri yaralanmasına bağlı iç organ ve büyük damar harabiyeti ile iç kanama sonucu meydana geldiğinin,
Maktul ... hakkında düzenlenen 09.11.2016 tarihli otopsi raporunda; 177 cm boyunda, 65-70 kg ağırlığında, 30-35 yaşlarındaki erkek cesedinde, sağ omuzda, sağ ve sol bacakta olmak üzere 4 atışla oluşması mümkün giriş delikleri bulunduğu, popliatel arter ve ven ile tibialis arter ve venin parçalanmış olduğu, ölümün av tüfeği saçma tanelerine bağlı büyük damar harabiyeti ile kan kaybı sonucu meydana geldiğinin,
Maktul ... hakkında düzenlenen 11.11.2016 tarihli otopsi raporunda; 180 cm boyunda, 70-75 kg ağırlığında, 25-30 yaşlarındaki erkek cesedinde her iki bacakta en az 4 atışla oluşabilir nitelikte 4 isabet bulunduğu, ölümün av tüfeği saçma tanelerine bağlı büyük damar harabiyeti ile kan kaybı sonucu meydana geldiğinin,
Maktul ... hakkında düzenlenen 14.11.2016 tarihli otopsi raporunda; 170 cm boyunda, 65-70 kg ağırlığında, 40-45 yaşlarındaki erkek cesedinde, tek atışla oluşması mümkün ateşli silah iri saçma giriş deliği bulunduğu, ölümün av tüfeği saçma tanelerine bağlı büyük damar harabiyeti ile kan kaybı sonucu meydana geldiğinin, belirtildiği,
08.09.2016 tarihli tutanakta; “…... ile müşahede odasında yapılan görüşmede hayvanlarını otlattığı sırada kendilerine ait çoban köpeklerinin kavga ettiğini, bunun üzerine ... ile tartıştıklarını, bu sırada ...’ın kendisine ve eşine küfrettiğini, sonra kendisinin...’in yanından ayrıldığını, biraz uzakta hayvanlarını otlatmaya devam ettiğini, bu sırada...’in bağıra bağıra birileri ile telefonda konuştuğunu ve ‘gelin buraya görüşelim’ dediğini duyduğunu, bir müddet sonra ... ve ...’in ...’ın yanına gelip tartıştıklarını, sonra...’in motoru ile bir yere gittiğini ve av tüfeğini alarak geri geldiğini, önce ...’i sonra ...’i vurduğunu gördüğünü, yanına gelen ...’a ‘Abi yapma, etme’ diye yalvardığını ancak...’in silahla kendisini de vurarak kırmızı renkli motosikleti ile kaçtığını, ... müşahede altında tarafımıza olayla ilgili bu hususları beyan etmiştir. Söylediklerinin tekrarlaması durumunda kameraya kaydedileceğinin söylenmesi üzerine şahıs konuşamayacağını, ağrılarının olduğunu, beyan etmiş olup işbu tutanak hazır bulunanlarca imza altına alınmıştır. 08.09.2016, saat 12.30” ibaresinin bulunduğu,
“Teslim ve Tesellüm Tutanağı” başlıklı tutanakta; 08.09.2016 tarihinde sanık ...’ın Bucak İlçe Jandarma Komutanlığına gelerek teslim olduğu, suçta kullandığını belirttiği Cesur marka, seri numarası silinmiş, atım yatağı boş, yarı otomatik av tüfeğini rızası ile görevlilere teslim ettiğinin ifade edildiği,
Jandarma Genel Komutanlığınca düzenlenen 02.11.2016 tarihli uzmanlık raporunda; maktuller ..., ... ve ... ile sanıktan alınan svap örnekleri üzerinde atış artığına rastlanıldığı, maktul ...’nun pantolonu üzerindeki delikler etrafındaki atış artıklarına rastlanılamaması karşısında atışın uzak atış mesafesinden, ...’in pantolonu üzerindeki delikler etrafındaki atış artıklarından atışın uzağa yakın atış mesafesinden, maktul ...’un gömleği ve pantolonu üzerindeki delikler etrafındaki atış artıklarından, atışın uzağa yakın atış mesafesinden, ...’in tişört ve pantolonundaki delikler etrafındaki atış artıklarından, atışın yakın atış mesafesinden yapılmış olduğunun belirtildiği,
04.10.2016 tarihli uzmanlık raporunda; suçta kullanıldığı belirtilen ve sanık tarafından teslim edilen Cesur Magnum ibareli av tüfeğinin 12 kalibre av fişeği istimal eden, namlusu yiv set ihtiva etmeyen, fişek hazneli, yarı otomatik bir av tüfeği olduğu, incelenmek üzere gönderilen 9 adet boş fişek kartuşunun incelenen av tüfeğinden atıldıkları, 10.10.2016 tarihli raporda ise; tüfeğin yan yüzeyindeki seri numarasının fiziksel müdahale ile tahrifat yapılarak okunamaz hâle getirildiği tespitlerine yer verildiği,
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 3. İhtisas Kurulunca düzenlenen 18.10.2019 tarihli yazıda; 28.05.2019 tarihinde serebrovasküler olay geçirdiği bildirilen ve Kurulca yapılan muayenesinde sağda spastik hemipleji, motor afazi tespit edilen sanık ...’ın hâlihazırda 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16/6. maddesi kapsamında değerlendirildiği, hayatını yalnız idame ettiremeyeceği, 6 (altı) ay süreyle fizik tedavi ve rehabilitasyonunun sağlanması gerektiği, 6 (altı) aylık süre sonunda son durumunu gösteren sağlık kurulu raporu, yeni çekilecek kranial MR tetkiki ve fizik tedavi ve rehabilitasyon sonu değerlendirme raporu ile birlikte muayeneye gönderilmesi hâlinde sorulan hususlar hakkında yeniden değerlendirme yapılacağının belirtildiği,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... Mahkemede; maktul ...'nun annesi olduğunu, olaya ilişkin görgüye dayalı bilgisinin bulunmadığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Katılan ... Mahkemede; ...'un ablası olduğunu, olaya ilişkin görgüye dayalı bilgisinin bulunmadığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Katılan ... Mahkemede; maktul ...’in oğlu, maktul ...’in ise kardeşi olduğunu, olay günü mermer fabrikasında çalıştığını, annesinin telefonla arayarak olayı kendisine haber verdiğini, olay yerine hemen gittiğinde babası ve kardeşini yerde yatarken gördüğünü, sanıktan şikâyetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini,
Katılan ... Mahkemede; maktul ...'nun eşi olduğunu, olaya ilişkin görgüye dayalı bilgisinin bulunmadığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Katılan ... Mahkemede; maktul ...'in annesi olduğunu, olayla ilgili görgüye dayalı bilgisinin bulunmadığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Katılan ... Mahkemede; maktul ...'un annesi olduğunu, oğlunun hayatının tehlikede olduğundan bahisle daha önce sanık hakkında şikâyette bulunup dilekçe verdiğini, olaya ilişkin görgüye dayalı bilgisinin bulunmadığını, sanıktan şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Tanık... Kollukta; sanığın babası olduğunu, oğlunun hayvancılık yaptığını, eşi ve çocuklarıyla birlikte yanlarında yaşadığını, sanığın maktullerden ... ile 5 yıldır dargın olduğunu ve konuşmadıklarını, maktullerden ..., ... ve ... ile de hayvanları nedeniyle sürekli tartıştıklarını, bu şahısların köpeklerinin sanığa ait hayvanları ürküttüğünü, tartışmaların da bu nedenle çıktığını, sanığın av tüfeğini yanında taşıdığını,
Tanık ... Kollukta; Keçili köyü muhtarı olduğunu, olay günü saat 10.30 sıralarında sanığın kendisini telefonla arayarak “...’u vurdum, cankurtaran çağır, ...’ın büyük tarlasına gelsinler,” dediğini, sanığın ayrıca diğer maktuller ..., ... ve ...’yu kastederek “Arapları da vurdum,” dediğini ancak bunların yerini söylemediğini, sanığın “Jandarma beni aramasın, 5 gün sonra gelip teslim olacağım” da dediğini, sanıkla bu kişiler arasında Mahkemeye yansıyan uyuşmazlıklar bulunduğunu,
Tanık ... Kollukta; olay günü Keçili köyündeki ikametinde oturduğu sırada saat 09.00 sıralarında maktullerden ...’in kendisini telefonla arayarak otlamaları için araziye saldığı kendi keçilerini bahçeden uzaklaştırmasını istediğini, bunun üzerine olay yerinin yakınlarında otlayan keçileri maktulün isteği doğrultusunda bahçeden uzaklaştırdığını ve durumu bildirmek için maktul ...’a telefon ettiğini, telefonun açılmaması üzerine önce ...’i, ardından da ...’yu aradığını ama hiçbirine ulaşamadığını, bu esnada omzunda tüfek asılı olan sanık ...’ın motosiklet ile yanından geçtiğini ve kendisine “Sinangilleri ararsan seni vururum” dediğini ve motosikleti ile hızla olay yerine doğru gittiğini, kendisinin de sanığın ardı sıra olay yerine gittiğini, olay yerine vardığında maktuller ... ile ...’i birbirlerine 2 metre mesafede yerde kan içinde, maktul ...’i ise bunlara 50 metre mesafede yerde kan içinde gördüğünü, gözleri kapalı, zorla nefes alan ve yutkunan ...’ın kısa süre sonra öldüğünü, bacaklarından yaralanmış olan...’in kanamasının bulunduğunu, sanığı ise olay yerine yaklaşık 500 metre mesafede, motosikleti ile hızla uzaklaşırken gördüğünü, olay meydana geldiği sırada araçta ve olay yerine belli bir mesafede olduğu için tüfek sesi işitmediğini,
İstinabe olunan Mahkemede; olay günü saat 09.30 sıralarında maktul ...’ın kendisini telefonla aradığını ve arazide otlayan keçilerini bahçeye girmemesi için çevirmesini istediğini, kendisinin de kabul ederek gidip keçileri çevirdiğini, bu sırada sanık ... ile karşılaştığını, sanığın kendisine "Sinangilin yanına onları vurmaya gidiyorum, onlara haber verirsen döner gelir seni de vururum" dediğini, sırtında otomatik av tüfeği bulunan sanığın daha sonra olay yerinden motosikletle hızla uzaklaştığını, hemen ..., İbrahim ve ...'yi aradığını ancak üçüne de ulaşamadığını, maktullerin davar otlattıkları olay yerine gittiğini, olay yerine giderken yaklaşık 2 km kala sanığı motosikletle hızla tarlaların arasından giderken gördüğünü, olay yerine vardığında maktul ...'yi, ...’ye üç metre mesafede de kardeşi...’i gördüğünü, "Ne oldu, kim yaptı" diye sorduğunda, İbrahim’in "Bülent" diye cevap verdiğini, "... nerede" diye sorduğunda ise "Az ileride yatıyor" diye cevap verdiğini, ...'ın yanına gidip nabzını kontrol ettiğini, seslendiğinde ise cevap alamadığını, telefon çeken bir nokta bulup cankurtaran çağırdığını, olay yerine cankurtaran ve jandarma geldiğini, sanık kendisine “Sinangili vurmaya gidiyorum” dediği zaman aklına merada hayvan otlatma meselesi yüzünden bir tartışma yaşamış olabileceklerinin geldiğini, bir de yaklaşık 3-4 yıl önce kardeşi... ile ...’un sanık ...'i tefecilik yaptığı iddiasıyla mahkemeye verdiklerini, sanıkla bundan kaynaklı husumetleri olabileceğini,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... müdafisi huzurunda Kollukta, Cumhuriyet Başsavcılığında ve tutuklanması talebiyle sevk edildiği Bucak Sulh Ceza Hâkimliğinde benzer şekilde; Burdur ilinin, Bucak ilçesinde bulunan Keçili köyünde ikamet ettiğini, küçükbaş hayvancılık yaparak geçimini sağladığını, maktulleri tanıdığını, olay günü sabah saat 09.00 sıralarında hayvanlarını otlatmak için Düden mevkisine gittiğini, maktullerden ...’nun da kendisine ait keçileri otlatmak için aynı yere geldiğini, İbrahim’in 3 çoban köpeği ile kendisine ait çoban köpeğinin boğuşmaya başladıklarını, İbrahim’den köpekleri ayırmasını istediğini, maktul ...’in ise “Köpekler kendileri ayrılır” diye cevap verdiğini, İbrahim’e “Benim köpeğimi boğdurma, git başımı belaya sokma,” dediğini bir süre sonra köpeklerin ayrıldığını, İbrahim’in de koyunları ile birlikte bulunduğu yerden uzaklaştığını, bu sırada maktullerden ...’in kendisini cep telefonundan aradığını, koyunlarıyla ilgilendiği için telefona cevap veremediğini, ardından kendisinin ...’i telefonla aradığını, ...’ın kendisine, ...’yu kastederek “Sen o Araba neden bağırıp çağırıyorsun” dediğini, bu sırada ... ve...’in kendisinden yaklaşık 500 metre uzakta olduklarını, ...’a “Oradan konuşup durma ne diyeceksen gel yanımda yüzüme karşı konuş,” dediğini, 5 dakika kadar sonra ...’ın yanına geldiğini ve “İbrahim’i kim olsa döver,” diye söze başlaması üzerine ...’a “Ben...’i dövmedim ki, sen...’le benim aramdaki meseleyi bilmiyor musun?” dediğini, bundan muradının...’in kendisini tefecilik yaptığı suçlamasıyla birkaç yıl önce şikâyet etmesi olduğunu, bu suçtan beraat ettiğini hatırlatmak istediğini, ...’ın “Sen efe misin, her zaman böyle yapıyorsun” demesi üzerine, “Hayır, git, benimle uğraşma ben 50 yaşında adamım,” dediğini, ...’ın ise “Ben babam ...’yi çağırayım da ondan sonra bir konuşalım,” diyerek yanından ayrıldığını, bulundukları yere 500 metre mesafede koyunlarını otlatan babası diğer maktul ...’yi telefonla aradığını, bir süre sonra ...’nin olay yerine geldiğini, ...’nun da bu sırada yanlarında olduğunu, İbrahim, ... ve ...’nin hep birlikte kendisine ana avrat, galiz küfürler etmeye başladıklarını, “Sen kimsin, adi köpek, seni buralara getirmeyiz, senin hayvanların bir daha bizim hayvanların arasına girerse sana sorarız, tek kişisin, biz ise üç kişiyiz, seni öldürürüz,” şeklinde sözlerle kendisini tehdit ettiklerini, üzerine yürüdüklerini, yanında taşıdığı av tüfeğini elinden almaya çalıştıklarını, bu kişileri korkutmak için av tüfeğiyle yere 1 el ateş ettiğini, şahıslar geri çekilmeyince ...’in bacağına doğru ateş ettiğini, ...’nin elinde bulunan sopa ile başına vurduğunu, dengesini yitirdiğini, elindeki tüfeğin ateş aldığını ...’nin bu şekilde isabet aldığını, “Ben size üzerime gelmeyin demedim mi” dediğini, yere düşmüş olan ...’ın “Vurulmasaydım, ben sana soracaktım” demesi üzerine sinirlenerek yerdeki ...’ın bacaklarına tekrar ateş ettiğini, olay yerindeki...’e de “Bu olaylar senin yüzünden oldu,” diyerek bacaklarına doğru 1 kez ateş ettiğini, isabet alan...’in de yere düştüğünü, motosikletine binerek olay yerinden ayrıldığını, Anbahan köyüne giderken yolda maktul ... ile karşılaştığını, ...’un da önceden kendisini tefecilik ve tüfekle havaya ateş ettiği iddiasıyla şikâyet etmiş olduğunu, bu nedenle aralarında husumet bulunduğunu, elinde sopa ile karşıdan gelen ...’u görünce dikkatsizlik sonucu motosikletini devirdiğini ve cinnet hâlinde, korku ile ...’a iki el ateş ettiğini, ... ile olay sırasında konuşmadığını, yaptıklarına kendisinin de inanamadığını, kendinde olmadığını, çok üzgün olduğu için bilinçsizce ...’a ateş ettiğini, bu andan itibaren herkesin kendisine zarar vereceği hissine kapıldığını, ardından köy muhtarı tanık ...’ü telefonla aradığını, “Arapgillerle ...’u vurdum, ... Nalbantların tarlasında, diğerleri ise düdenin başına gereken yerleri ara” dediğini, arkadaşı olan ...’un hayvan otlattığı yere motosikletle gittiğini, bir süre sonra gelen ...’ın “Hayırdır abi, ne yaptın sen, millet silahlanmış dağda seni arıyorlar, polis zarar vermesinler diye senin oğlunu arabada korumaya almış, seni arıyorlar,” dediğini kendisinin ise “Sorma gayri” diye cevap verdiğini ve ...’dan kendisini jandarmaya götürmesini istediğini, ...’ın yolda giderlerken kendisine “Abi seni jandarmada indiririm, keşke yapmasaydın, kurulu düzenin vardı, kendine yazık ettin,” dediğini, “Ne yapayım oldu bir kere,” diyerek ...’ın kullandığı araçla jandarmaya yakın bir yere kadar geldiklerini, kendisinin burada araçtan inerek jandarmaya teslim olduğunu, yaptığından son derece pişman olduğunu, kendisini korumak için ve cinnet geçirerek böyle bir şey yaptığını, cezasını çekmek için adalete teslim olduğunu,
Mahkemede; olay günü Bucak ilçesinin Keçili köyünde bulunduğunu, otlatmak için koyunlarını araziye saldığını, koyunların ardından motosikleti ile olay yerine doğru gittiğini, maktullerden ...'nun da keçileri ile olay yerine geldiğini, maktullerden ...'ın bu sırada...'in arkasında olduğunu, İbrahim ve ...'ın köpeklerini kendisine ait köpeğe saldırttıklarını, İbrahim ile bu nedenle ağız dalaşına girdiğini, köpeğini kurtardığını, dağılan koyunlarını toplamak için uzaklaştığında maktullerden ...'in cep telefonundan iki kez kendisini aradığını gördüğünü, koyunlarını topladıktan sonra ...'ı telefonla aradığını, ...'ın kendisine “İbrahim ile niye tartıştınız” dediğini, kendisinin de ...'a “Köpeğime köpeğinizi saldırttınız,” diye cevap verdiğini, ...'ın “Telefonda bir şey diyeceksen gel buraya” demesi üzerine motosikletle köye gittiğini, tüfeğini alarak olay yerine döndüğünü, ... ve yanındakilerin kendisine bir şey yapacağını düşündüğünden tüfeğini yanına aldığını, koyunlarının başına gelip oturduğunu, yaklaşık 10 dakika sonra ..., ... ve ...'nun küfrederek geldiklerini, ayağa kalkarak bu kişilere “Benim üzerime gelmeyin” dediğini, elindeki tüfeği görünce ... ve ...'ün “Elindeki silaha mı güveniyorsun, o silahı alırız g.t.üne sokarız” dediklerini, yine uyarıda bulunduğunu, “Benimle uğraşmayın” dediğini, her üçü de üzerine gelmeye devam edince bir kez önlerine doğru yere ateş ettiğini, maksadının korkutmak olduğunu, tekrar üzerine doğru yürümeleri üzerine ...'ın ayaklarına doğru bir kez ateş ettiğini, ...'ın tek ayak üzerinde sekmeye başladığını, o esnada ...'in elindeki sopa ile başına vurduğunu, yere çöktüğü sırada tüfeğinin ateş aldığını, ...'ün bu şekilde vurulduğunu, ... ve...'in ayaklarına 2,5 metre mesafeden birer kez daha ateş ettiğini, motosikletine binip tüfeğini de yanına alarak olay yerinden uzaklaştığını, köy istikametine doğru gittiğini, yolda maktullerden ... ile karşılaştığını, ...'un elindeki sopa ile karşıdan geldiğini görünce motosikletini kaydırıp yere düştüğünü, korkutmak için ...'un da ayaklarına doğru ateş ettiğini, buradan da motosikletiyle 1 km kadar uzaklaştıktan sonra orman yoluna girdiğini, durup köy muhtarı tanık ...'ü aradığını, yaşanan olayları anlatıp gereken yerleri aramasını istediğini, motosikletine tekrar binerek arkadaşı ...'un yanına gitmek üzere yola çıktığını, yüksek bir yere çıkarak ...'ı beklediğini, ...'ın bir süre sonra gelerek kendisine “Sen ne yaptın, jandarma seni arıyor, millet silahlanmış seni arıyor. Oğlunu da yanına almışlar.” dediğini, ...'dan kendisini karakola götürmesini istediğini, karakola giderek teslim olduğunu, olaydan 2-3 yıl önce ... ile ...'un kendisini tefecilik yaptığı iddiasıyla şikâyet ettiklerini, bu nedenle aralarında husumet bulunduğunu, olayların gerçekleşmesinin sebebinin maktulleri üzerine salan... olduğunu, ...'un neden kendisinin üzerine geldiğini bilmediğini, yukarıda ... olarak bahsettiği kişinin ... olduğunu, aslında böyle bir insan olmadığını, bu insanlarla zıtlaştıklarını, aralarının açıldığını, daha sonra da bu şekilde olayların gerçekleştiğini, herkesten özür dilediğini, olay günü ... ile konuşmadığını, ... Sinangilleri vuracağını söylemediğini, pişman olduğunu,
Savunmuştur.
5237 sayılı TCK’nın “Adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi” başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasında;
“Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur.” hükmü getirilmiş, bu düzenleme ile işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbirleri arasında “orantı” bulunması, böylelikle suç işlenmesiyle bozulan toplum düzeninde adaletin sağlanması için suç işleyen kimseye uygulanacak yaptırımın haklı ve ölçülü olması gerektiği de göz önünde bulundurulacağı hüküm altına alınmıştır.
Suçların gerçekleştirilme şekilleri birbirinden farklı olduğu gibi, faillerin kişisel özellikleri, sosyal ve psikolojik hâlleri de birbirinin aynı değildir. Bu nedenle, fiil ile karşılığı olan yaptırım arasında bir denge kurulabilmesi ve cezanın bu suretle belirlenebilmesi bakımından hâkime bazı hususları göz önünde bulundurma zorunluluğu getirilmiştir. Buna göre hâkim, 5237 sayılı TCK'nın 61. maddesine göre; işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırları arasında temel cezayı takdir ederken, “suçun işleniş biçimini, suçun işlenmesinde kullanılan araçları, suçun işlendiği zaman ve yeri, suç konusunun önem ve değerini, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını, failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını, failin güttüğü amaç ve saiki" göz önünde bulunduracaktır. Ancak, fiil ve faillerdeki farklılıklar karşısında, cezanın bu yöntemle takdir edilmesi hâlinde dahi, yaptırımın tam olarak belirlendiğinden ve bireyselleştirildiğinden söz edilemez. Bu itibarla, cezanın gerek toplum gerekse fail açısından etkili ve tatminkâr olabilmesi, yasal nedenler dışında da hâkime takdir hakkının verilmesiyle mümkün olabilir.
Nitekim 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesinde;
“Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir”,
Şeklindeki düzenleme mülga 765 sayılı TCK’nın 59. maddesindeki;
“Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur, diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir”,
Biçimindeki düzenleme ile temelde aynı olmakla birlikte, ikinci fıkra yönünden kısmen farklıdır.
5237 sayılı TCK’nın 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak sayıldığı açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil, yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCK’nın, tıpkı mülga 765 sayılı TCK’da olduğu gibi takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil, serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.
Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri”nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek, bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
07.06.1976 tarihli ve 3-4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak, uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkânı bulunmayan çeşitli hâlleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında, hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCK’da da devam ettirmiştir.
Ancak, hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tâbi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
Anayasa’nın 141. ve 5271 sayılı CMK'nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının gerekçeli yazılması zorunludur. Gerekçe, verilen hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah edilmesidir. Yasal ve yeterli olmayan, dosya içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek, hem de tarafları tatmin etmeyerek keyfiliğe yol açacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’ın olay tarihinde 50 yaşında olup Burdur ilinin Bucak ilçesine bağlı Keçili köyünde ikamet ettiği ve geçimini küçükbaş hayvancılıkla sağladığı, maktullerden ... ve ...’un olaydan birkaç yıl önce tefecilik yaptığından bahisle sanığı adli makamlara şikâyet etmeleri nedeniyle, sanıkla bu maktuller arasında husumet bulunduğu, sanıkla diğer maktuller ... ve ... arasında ise hayvanların otlatılmasından ve çoban köpeklerinin boğuşmasından kaynaklanan olaylar nedeniyle geçimsizlik bulunduğu, olay günü hayvanlarını otlatmak için araziye çıkaran sanık ile maktul ...’nun Kaynaklı mevkisinde karşılaştıkları, maktul ...’ya ait üç çoban köpeğinin sanığa ait çoban köpeği ile boğuşmaya başlaması üzerine sanık ile maktul ... arasında tartışma yaşandığı, maktul ...’in olay yerinden koyunları ve çoban köpeklerini de alarak bir miktar uzaklaştığı, diğer maktul ...’in kendisini aramış olduğunu gören sanığın, ...’a telefon ederek “Ne diyeceksen yanıma gel de söyle" diyerek maktulü bulunduğu yere çağırdığı ve motosikletine binerek evine gidip suçta kullanacağı av tüfeğini alarak olay yerine geri döndüğü, sanık ...’ın burada yeniden tartışmaya başladığı ..., ...’ın babası ... ve ...’yu av tüfeği ile ateş ederek yaraladığı, ... ve ...’in olay yerinde, ...’nun ise kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği, olay yerinden motosikleti ile ayrılan sanığın yaklaşık 10 km mesafede yolda önceden husumetli olduğu maktul ... ile karşılaştığı, sanığın maktul ...’a da av tüfeği ile ateş ederek onu da öldürdüğü, köy muhtarı tanık ...’ü telefonla arayarak “...’u vurdum, cankurtaran çağır, ...’ın büyük tarlasına gelsinler; Arapları da vurdum, Jandarma beni aramasın, 5 gün sonra gelip teslim olacağım” dedikten sonra aynı gün suçta kullandığı av tüfeği ile Bucak Jandarma Komutanlığına giderek teslim olduğu, adli sicil kaydında herhangi bir suç kaydı bulunmayan sanığın, yargılamanın yürütüldüğü Mahkemede, “Maktullerle zıtlaştıklarını, aralarının açıldığını, daha sonra da bu olayların meydana geldiğini, herkesten özür dilediğini, kendisini korumak için ve cinnet geçirerek böyle bir şey yaptığını, cezasını çekmek için adalete teslim olduğunu, yaptığından son derece pişmanlık duyduğunu,” ifade ettiği; Yerel Mahkemece “Sanığın yargılama sürecinde Mahkemeye saygılı davranışı lehine takdiri indirim sebebi kabul edilerek,” 5237 sayılı TCK’nın 62/1 maddesi uyarınca hakkında takdiri indirim hükmünün uygulandığı anlaşılan dosyada;
Suç tarihi itibarıyla sabıkası olmayan, olaydan sonra köy muhtarını arayarak olay yerine cankurtaran çağırılmasını isteyen ve suçta kullandığı av tüfeğini yanına alarak aynı gün kolluk kuvvetlerine teslim olan, yargılama aşamasında maktullerin yakınlarından özür dileğini belirterek pişmanlığını dile getiren, 5 celse süren yargılama boyunca Mahkemeye saygılı bir tutum sergileyen ve herhangi olumsuz bir davranışı da dosyaya yansımayan sanık hakkında, cezanın bireyselleştirilmesi kapsamında TCK’nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim hükmünün uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla haklı nedene dayanmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi ise; sanık hakkında TCK'nın 62. maddesi hükmünün uygulanmaması gerektiği bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 10.12.2020 tarihinde yapılan müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 17.12.2020 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.

KARARI YAZDIR


Aşağıdaki arama terimleri ile ilgili kararlara etiketlere tıklayarak ulaşabilirsiniz :
kasten öldürme takdiri indirim özür dilemek av tüfeği can kurtaran sanığın sabıkasının olmaması
Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları