Sanığın hakaret suçundan 765 sayılı TCY’nın 482/3. maddesi uyarınca 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hakkındaki cezanın TCY’nın 485/2. maddesi gereğince ıskat edilme¬sine, saldırgan sarhoşluk suçu sabit olmadığından bu suçtan, 5271 sayılı CMY’nın 223/2-e maddesi gereğince beraatına ilişkin, Keşan Sulh Ceza Mahkemesince verilen 05.07.2006 gün ve 538-364 sayılı hüküm sanık tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Ceza Dairesince, 23.06.2009 gün ve 30455–30213 sayı ile;
“…
1- Sanığa atılı hakaret eyleminin soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı suçlardan olması karşısında, 5271 sayılı CMY’nın 253. ve 254 maddeleri uyarınca, uzlaştırma girişiminde bulunulmadan, eksik kovuşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Uzlaştırmadan sonuç alınamaması halinde, 5237 sayılı TCK’nun 7. ve 5252 sayılı Kanunun 9. maddesi uyarınca sanığın eyleminin uyduğu kabul edilen her iki yasanın ilgili tüm hükümleri olaya ayrı ayrı uygulanmak suretiyle sonuçlar belirlenmesi, bu şekilde bulunan sonuç cezaların karşılaştırılması ve sonucuna göre lehe kanunun belirlenmesi gerekirken, açıklanan şekilde ve denetime olanak verecek biçimde değerlendirme yapılmadan, özellikle 5237 sayılı TCK’nun 129/3. maddesine göre hakaret suçunun karşılıklı işlenmesi halinde, olayın mahiyetine göre ceza vermekten de vazgeçilebileceğine dair hükmün daha lehe olduğu dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması,
3- Şikayetçi A.N..'ün 22.06.2005 tarihli duruşmaya gelerek sanığın cezalandırılmasını talep ettiği halde, 5271 sayılı CMY’nın 234. maddesinde yazılı hakları hatırlatılmadan ve aynı kanunun 238/2. maddesi gereğince davaya katılmak isteyip istemediği sorulmadan karar verilmesi,
4- Kabule göre de;
765 sayılı TCK’nun 482/3. maddesinin suç tarihi itibariyle öngördüğü temel cezanın 1 ay hapis ve 440 YTL. olduğu gözetilmeden, sanığa yalnızca 1 ay hapis cezası hükmedilerek eksik ceza tayini” isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.07.2009 gün ve 292610 sayı ile;
“5271 sayılı Yasanın 238/2. maddesinde yer alan; ‘Duruşma sırasında şikayeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur’ hükmü emredici nitelikte olup, katıldığı duruşmada şikayetçi olduğunu ifade eden müştekiye, davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulması zorunlu bulunduğundan, anılan eksikliğin, hükmün, müştekiye tebliğ edilmesi ve temyiz edip etmeyeceğinin belirlenmesi suretiyle giderilmesi gerekmektedir” gerekçesiyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire bozma kararı kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün müşteki A..N.’e tebliğ edilmesinin sağlanması için, dosyanın Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmesi talep olunmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; şikayetçi olduğunu belirten müştekinin, yokluğunda verilen kararı 5271 sayılı CYY’nın 260. maddesi uyarınca katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar gören olarak temyiz etme hakkının bulunması karşısında, kararın müştekiye tebliği sağlanmadan, temyiz incelemesi yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Dosya incelendiğinde;
Hakaret ve saldırgan sarhoşluk suçlarının mağduru olan A. N..’ün müşteki sıfatıyla davet edilerek katıldığı 22.06.2005 ve 08.07.2005 günlü oturumlarda sanıktan şikayetçi olduğunu belirtmesine karşın; davaya katılmayı isteyip istemediğinin sorulmadığı, duruşma tutanaklarından açıkça anlaşılmakta olup, 05.07.2006 günü yokluğunda tefhim edilen hüküm de müştekiye tebliğ edilmemiştir.
Ceza Genel Kurulunun 27.03.2007 gün 45-77 sayılı kararında da belirtildiği üzere; 5271 sayılı Yasanın 238/2. maddesinde yer alan; “Duruşma sırasında şikayeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur” hükmü emredici nitelikte olup katıldığı duruşmada şikayetçi olduğunu ifade eden müştekiye davaya katılmak isteyip istemediğinin sorulması zorunludur.
Anılan eksikliğin; hükmün, A. N..’e “başvurulacak yasa yolu, süresi, başvuru yapılacak mercii ile başvuru şeklini açıkça belirtir” meşruhat ta eklenerek tebliğ edilmesi ve temyiz edip etmeyeceğinin belirlenmesi suretiyle giderilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve öncelikle yerel mahkeme hükmünün şikayetçi A. N..’e tebliği ile müştekinin hükmü temyiz edip etmeyeceğinin saptanması ve sonucuna göre yeni bir karar verilmesi gerekirken bu aşamada aleyhe sonuç doğuracak biçimde karar verilmesi isabetsiz olup, anılan eksikliğin giderilmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin 23.06.2009 gün ve 30455-30213 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Keşan Sulh Ceza Mahkemesinin 05.07.2006 gün ve 538-364 sayılı kararının müşteki A. N..’e tebliğ edilmesinin sağlanması için dosyanın Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 20.10.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.
KARARI YAZDIR