I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru; öldürülme yada kötü muameleye maruz kalma ihtimali olan Ülkeye sınır dışı edilme ve sınır dışı etme kararına karşı açılan davanın süreci durdurmaması nedeniyle kötü muamele yasağıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının, idari gözetim altında tutma koşulları nedenleriyle kötü muamele yasağının, haksız şekilde İdari gözetim altına alınma nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, aile bireylerinin farklı idari gözetim merkezlerinde tutulması nedeniyle de özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İhlal edildiği iddialarına ilişkindir
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 28/6/2017 tarihinde yapılmıştır
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin İdari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
6. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir
7. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüş bildirmemiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
8. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir;
9. Başvurucu 1986 doğumlu olup Tacikistan vatandaşıdır.
10. Özbek asıllı olduğunu dile getiren başvurucu, eşi ve çocuklarıyla birlikte 11/3/2015 tarihinde Türkiye'ye yasal yollardan giriş yapmıştır. Türkiye'de ailesiyle birlikte yaşamaya başlayan başvurucunun ikamet izni talebi 18/1/2017 tarihinde kabul edilerek başvurucuya 28/10/2016 ile 10/10/2017 tarihleri -yargı makamı kararına yansıyan tarih- arasında geçerli olmak üzere insani ikamet izni verilmiştir.
11. İkamet izni devam ederken başvurucunun DAEŞ terör örgütüyle bağlantısı olduğundan şüphelenilmiş, bu itibarla evinde 4/2/2017 tarihinde arama yapılmış, arama sonrası 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 54. maddesinin (I) numaralı fıkrasının (b) ve (k) bentleri uyarınca hakkında idari işlem yapılması amacıyla başvurucu ve ailesi aynı günün gecesi idari gözetim altına -başvurucu gözaltına alındığını iddia etmektedir- alınmıştır.
12. Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli kolluk memurlarınca olayla ilgili olarak 5/2/2017 tarihli tutanak düzenlenmiştir. Tutanakta, yolda karşılaşılan başvurucunun DAEŞ terör örgütü ile bağlantılı olduğunun değerlendirildiği ve bu nedenle muhafaza altına alındığı belirtilmiştir.
13. Başvurucu; kolluk görevlileri taralından 5/2/2017 tarihinde alınan ifadesinde Tacikistan'dan ailesiyle birlikte Türkiye'ye çalışmak İçin geldiğini, herhangi bir olaya karışmadığını ve geçerli pasaportunun bulunduğunu beyan etmiştir. Başvurucunun ifadesi avukat ve tercüman bulunmaksızın alınmıştır.
14. İstanbul Valiliğinin (İdare) 8/2/2017 tarihli kararıyla başvurucunun 6458 sayılı Kanun'un 54. maddesinin (l) numaralı fıkrasının (d) bendi gereği sınır dışı edilmesine, 9/2/2017 tarihti kararıyla da bir ay süre idari gözetim altına alınmasına karar verilmiştir.
15. Başvurucu tarafından vekili vasıtasıyla sınır dışı edilme kararının iptali amacıyla İdare aleyhine İstanbul 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) 23/2/2017 tarihinde dava açılmış, aynı zamanda yürütmenin durdurulması talep edilmiştir. Sınır dışı kararının hukuka aykırı olmasının yanı sıra başvurucunun Ülkesine iadesi hâlinde kötü muameleye maruz kalma tehlikesinin bulunduğu iddia edilmiş, ülkesindeki zulüm nedeniyle geçici İkamet izni alarak Türkiye'de yaşamaya başladığı açıklanmıştır,
16. Dava devam ederken başvurucu 1/3/2017 tarihinde İzmir Geri Gönderme Merkezine nakledilmiştir. İzmir Valiliğinin 1/3/201? tarihli kararıyla daha önce başvurucu hakkında verilen idari gözetim kararı altı ay uzatılmıştır.
17. İdare Mahkemesince 2/3/2017 tarihinde, başvurucunun sınır dışı işleminin yürütmesinin durdurulması isteminin idarenin savunması sunulduktan ve başvurucuyla ilgili olarak İstanbul İI Göç idaresi Müdürlüğü ile İI Emniyet Müdürlüğünden talep edilen bilgiler geldikten sonra değerlendirileceğine karar verilmiştir.
18. Başvurucunun avukatı yürütmenin durdurulması istemli sınır dışı etme işleminin iptali amacıyla dava açıldığını 27/2/2017 tarihinde İstanbul İl Göç İdaresi Müdürlüğüne 4/3/2017 tarihinde İse İzmir İl Göç İdaresi Müdürlüğüne bildirdiğini İfade etmiş; bildirim evraklarını başvuru dosyasına sunmuştur.
19. Başvurucu 10/3/2017 tarihinde ülkesi Tacikistan'a (Duşanbe) sınır dışı edilmiştir. Başvurucunun sınır dışı edildiği bilgisi, İdare Mahkemesinde devam eden İptal davasına yansımamıştır.
20. İdare Mahkemesi tarafından 7/4/2017 tarihinde sınır dışı etme işleminin yürütmesi durdurulmuştur. Başvurucu avukatı tarafından bu kez yürütmenin durdurulmasına ilişkin karar hakkında İzmir İl Göç İdaresi Müdürlüğüne 13/4/2017 ve 25/4/2017 tarihlerinde olmak üzere iki kez bilgi verildiği başvuruya eklenen dilekçelerden anlaşılmıştır.
21. Başvurucunun eşi ve çocukları hakkında İstanbul 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 25/4/2017 tarihli kararıyla idari gözetimin kaldırılmasına karar verildiğinden başvurucunun ailesi bu tarihte serbest bırakılmıştır.
22. Başvurucunun ailesinin serbest bırakılmasının ardından bir gün sonra -26/4/2017 tarihinde- başvurucu hakkındaki idari gözetim kararının kaldırılması amacıyla İzmir 2. Sulh Ceza Hâkimliğinde (Sulh Ceza Hâkimliği) dava açılmıştır.
23. Sulh Ceza Hâkimliğince 8/5/2017 tarihinde başvurucunun fiilen sınır dışı edildiği gerekçesiyle idari gözetimin kaldırılmasına ilişkin olarak karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir. Anılan karar başvurucu vekiline 25/5/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.
24. Başvurucu, vekili aracılığıyla 28/6/2017 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
25. Bireysel başvurudan sonra İdare Mahkemesi tarafından 7/7/2017 tarihinde başvurucu hakkında verilen sınır dışı etme işleminin kesin olarak iptaline karar verilmiştir. Kararın gerekçesi şöyledir.
"Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının DAEŞ terör örgütüyle, çatışma bölgeleriyle veya diğer terör örgütleriyle bağlantılı veya İltisaklı olabileceği değerlendirmesini haklı kılacak somut bir tespit veya delil bulunmadığı, davacının 28.10.2016 başlangıç 10.10.2017 bitiş tarihli işlem tarihinde geçerli kısa dönem ikamet izninin bulunduğu, yapılan üst aramasında bir suç umuruna rastlanmadığı, Türkiye'de daha önce herhangi bir suça karıştığına dair bilgi olmadığı ve sabıkasız olduğu, ’Apfis’ ve “Gbt' kaydının bulunmadığı, kamu güvenliği açısından tehdit oluşturduğu değerlendirilen yabancılara konulan”G-87”
Genel Güvenlik tahdit kodunun da bulunmadığı, dolayısıyla davanın kamu düzeni ve güvenliği açısından tehdit oluşturduğuna dair somut tespit ve delillerin mevcut olmadığı anlaşıldığından, 6438 Saydı Yasanın 54/l-(d) bendine göre sınırdışı edilmesine dair dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. ”
IV. İLGİLİ HUKUK
A. Ulusal Hukuk
26. Sınır dışı etme işlemiyle ilgili ulusal hukuk için bkz, A.A. ve A.A. [GKJ, B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§28-32.
27. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin ilgili kısmı şöyledir;
"1. Dava dilekçelerinin ve eklerinin birer örneği davalıya... tebliğ olunur.
…
3. Taraflar, yapılacak tebliğlere karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde cevap verebilirler....
…”
28. 2577 sayılı Kanun'un 27. maddesinin ilgili kısmı şöyledir;
“…
2. Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilirler. Uygulanmakla etkisi tükenecek olan idari işlemlerin yürütülmesi, savunma alındıktan sonra yeniden karar verilmek üzere, İdarenin savunması alınmaksızın da durdurulabilir..
…
5. Yürütmenin durdurulması istemli davalarda 16 ncı maddede yazılı süreler kısıtlanabileceği gibi, tebliğin memur eliyle yapılmasına da karar verilebilir.
…”
29. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) sınır dışı kararının uygulanması hâlinde yaşam hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edileceğine İlişkin şikâyetler ve bu bağlamda etkili başvuru hakkının ihlal edildiği iddiaları ile ilgili ilkesel yaklaşımı özetle şöyledir (referans alınan AÎHM kararları için bkz. Soering/Birleşik Krallık, B. No: 14038/88, 7/7/1989; Saadi/İtalya [BDJ, B. No: 37201/06, 28/2/2008; M.S.S/Belçika ve Yunanistan [BD], B. No: 30696/09,21/1/2011;J,K. ve diğerleri/İsveç [BD], B. No: 59166/12,23/8/2016; Ghorbamv ve diğerleri/Türkiye, B. No: 28127/09, 3/12/2013; Mamatkulov ve Aksarov/Türkiye [BD], B. No: 46827/99, 4/2/2005; Babajanav/Türkiye, B, No: 49867/08, 10/5/2016; Rotaru/Romanya (BD], B. No: 28341/95, 4/5/2000; Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72,6205/73, 7052/75,7061/75,7107/75, 7113/75, 7136/75,25/3/1983; Aksay/Türkiye, B. No: 21987/93,18/12/1996):
"AİHM, geri gönderilen ülkede işkence ve kötü muamele riskinin varlığını haldi gösteren önemli gerekçelerin bulunması hâlinde bu iddiaların kapsamlı ve titiz (etkili) bir şekilde incelenmesi gerektiğine dikkat çekmektedir.
AİHM, söz konusu incelemenin etkililiğinden bahsedebilmek için sınır dışı karart uygulanmadan önce ilgili kişiye bağımsız bir mercie başvuruda bulunma imkânı sunulması ve inceleme sonuçlanıncaya kadar sınır dışı kararının uygulamasının kendiliğinden (otomatik olarak) durdurulmasın m önemine vurgu yapmaktadır.
Öte yandan AİHM, Sözleşme'nin 13. maddesi uyarınca temel hak ve özgürlüklerin ulusal düzeyde korunması için etkili bir başvuru yolunun var olması gerektiğini belirtmektedir.
AÎHM’e göre Sözleşmedin 13. maddesi yetkili ulusal makamlar tarafından Sözleşme kapsamına gren bir şikâyetin esasının incelenmesine izin veren ve uygun bir telafi yöntemi sunan bir iç hukuk yolunun sağlanmasını gerekli kılmaktadır. Ayrıca bu hukuk yolunun teoride olduğu kadar pratikte de etkili bir yol olması gerekmektedir.
AÎIIM, başvurucunun Sözleşmedin İhlal edilmesi sonucu mağdur olduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiada bulunması gerektiğine vurgu yapmakta ve devletin Sözleşmedin 13. maddesi kapsamındaki yükümlülüğünün ihlal edildiği ileri sürülen hakkın içeriğine göre değişiklik gösterebileceğini belirtmektedir.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
30. Mahkemenin 3/12/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru İncelenip gereği düşünüldü:
A. Adil Yardım Talebi Yönünden
31. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) karnında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimlerini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucun un açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. İdari Gözetim Altına Tutulma Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkı, Özel Hayata ve Aile Hayatına Saygı Hakkı ile Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Başvurucunun İddiaları
32. Başvurucu 4/2/2017 ile 10/3/2017 tarihleri arasında İdari gözetimde tutulmak suretiyle hürriyetinin kısıtlandığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, İzmir Geri Gönderme Merkezine nakledilmesinden dolayı İstanbul Geri Gönderme Merkezinde bulunan ailesiyle görüşememesi ve aile bütünlüğünün bozulması nedeniyle de özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
33. Ayrıca başvurucu; idari gözelim altına alınarak bir ay boyunca İstanbul'da kolluk merkezinde nezarethane koşullarında tutulduğunu, tutulma şartlarının idari gözetim içti] uygun olmadığını, açık havaya çıkarılmadığını, ailesi ve avukatıyla görüşmesine izin verilmediğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini iddia etmiştir
2. Değerlendirme
34. Anayasa Mahkemesi B.T. başvurusunda idari gözetim altında tutulma yerlerinin yönetim, denetim ve işletilmesinin İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir kamu hizmeti olduğunu, 2577 sayılı Kanun’un 2. maddesine göre idari işlem ve eylemlerden dolayı kişisel hakkı doğrudan etkilenenlerin idari yargıda tam yargı davası açabileceğini, teorik düzeyde mevcudiyeti tespit edilen bu yolun -sırf bilgi eksikliği nedeniyle- fiiliyatta hiç işletilmemesinin etkisiz olduğu biçiminde yorumlanamayacağını belirtmiş ve yabancının salıverilmesi hâlinde etkili hukuk mekanizmasının tam yargı davası olduğunu ifade etmiştir (B.T. §§45-58).
35. Anayasa Mahkemesi aynı başvuruda; idari gözetimi sona erdirilen başvurucuların hukuka aykırı olarak İdari bir kararla özgürlüklerinden yoksun bırakılmaları nedeniyle uğradıklarını öne sürdükleri maddi ve manevi zararlarının karşılanması bakımından başarı şansı sunma, yeterli giderim sağlama kapasitesini haiz ve ulaşılabilir olduğu görülen tam yargı davası yolu tüketilmeden yapılan başvuruların incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varmıştır (B.T.., § 73; A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, § 37).
36. Anayasa Mahkemesi R.M. ve diğerleri (B. No: 2015/19133, 17/4/2019) başvurusunda bir kez daha yukarıda yer verilen ilkelere bağlı kaldığını vurgulamıştır (aynı kararda bkz. § 31). İdari gözetimleri son bulan başvurucuların geri gönderme merkezinde tutulmaları nedeniyle kötü muamele yasağı, Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının İhlal edildiği iddiaları bakımından açıklanan ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır.
37. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
38. Bununla birlikte bu aşamada oluşan durum nedeniyle mevcut başvuru yönünden işbu kararın ardından açılması muhtemel idari davaların süresine ilişkin olarak bir hususun açıklığa kavuşturulması zorunluluğu hasıl olmuştur.
39. Öncelikle vurgulanmalıdır ki idari yargı yerlerinde açılacak davaların süresine İlişkin koşulları incelemek ve idari davaların süresinde açılıp açılmadığını değerlendirmek ilgili mahkemelerin takdirindedir, öte yandan inceleme konusu başvuruda olduğu gibi B.T. kararındaki içtihat değişikliğinin Resmî Gazete'de yayımlandığı 16/2/2018 tarihinden önce tam yargı davası yolu tüketilmeden, doğrudan Anayasa Mahkemesine yapılan müracaatların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez bulunmasını müteakip açılacak davalarda dava açma süresinin derece mahkemelerince bu kişilerin mahkemeye erişim haklarının ihlaline neden olmayacak biçimde değerlendirilmesi gerektiğine de işaret edilmelidir (B.T.. § 59).
C. Sınır Dışı Edilme Nedeniyle Kötü Muamele Yasağıyla Bağlantılı Etkili Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine ilişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
40. Başvurucu; hukuka aykırı olarak alınan sınır dışı etme İşlemiyle ilgili açılan iptal davasında İdare Mahkemesi tarafından yürütmenin durdurulması kararı verildiği hâlde sınır dışı edildiğini ülkesine sınır dışı edildiği takdirde kötü muameleye maruz kalma iddiası bulunmasına rağmen bu hususun Göç İdaresi Müdürlüklerince değerlendirilmediğini ifade ederek kötü muamele yasağının ve yaşam hakkı ile etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
41. Başvurucu vekili 26/6/2020 tarihli ek beyan dilekçesinde başvurucunun sınır dışı edildikten sonra kötü muameleye maruz kalma tehlikesi geçirdiğini, önce Tacikistan ardından Özbekistan’da ceza İnfaz kurumda tutulurken başvurucunun işkenceye maruz kaldığını, bu nedenle komaya girdiğini, hayati tehlike geçirerek hastanede uzun süre tedavi gördüğünü açıklamış; hâlen Tacikistan yaşayan başvurucunun seyahat kısıtlaması bulunduğunu ifade etmiştir.
2. Değerlendirme
42. Anayasa’nın "Kişinin dokunulmazlığı maddi ve manevî varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları şöyledir;
“Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
…
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz, ”
43. Anayasa’nın "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. Maddesi şöyledir.
Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmaktır."
44, Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması" kenar başlıklı 40. Maddesi şöyledir.
"Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir,
Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kamın yollan ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.
Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre. Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır
45. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi İle bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969,18/9/2013, § 16). Başvurucunun sınır dışı edilme İşlemi nedeniyle yaşam hakkının İhlal edildiği iddiası kötü muamele yasağı kapsamında değerlendirildiğinden ayrıca yaşam hakkından inceleme yapılmamıştır. Bunun yanı sıra başvurucunun Anayasa'nın 40. maddesi kapsamında etkili başvuru hakkına ilişkin şikâyetleri Anayasa’nın 17. maddesiyle bağlantılı olarak ele alınması gerektiği tespit edilmiştir.
a. Kabul Edilebilirlik Yönünden
46. Başvurucu, hakkında sınır dışı işlemi tesis edildikten sonra İdare Mahkemesinde iptal davası açmak işlemin yürütmesinin durdurulmasını talep etmiş ise de başvurucunun yürütmenin durdurulması talebi İdare Mahkemesinde değerlendirilmeden önce başvurucu sınır dışı edilmiştir. Daha sonra işlemin yürütmesinin durdurulması kararı verilmesi nedeniyle başvurucu hakkında verilen idari gözetim kararının kaldırılması amacıyla Sulh Ceza Hâkimliğine başvuran başvurucu vekili, başvurucunun sınır dışı edildiğini Hâkimliğin karar gerekçesiyle Öğrendiğini ileri sürerek bireysel başvuruda bulunmuştur. Bu hâlde öncelikle incelenmesi gereken husus, başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığıdır.
47. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün İçinde yapılması gerekir.
48. 6458 sayılı Kanun'un 53. maddesinin (3) numaralı fıkrasının ilk hâlinde yer alan "...Dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez." hükmü (kendiliğinden durdurma hükmü) 29/10/2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile değişiklik yapılana kadar sınır dışı etme gerekçesine bakılmaksızın tüm yabancılara yönelik olarak iki yıldan fazla süre uygulanmıştır. Nitekim bu süreçte Anayasa Mahkemesi de birçok tedbir talebini yargı yollan tüketilmediği ve bu süreçte de sınır dışı İşleminin gerçekleşme İhtimali bulunmadığı gerekçesiyle reddetmiştir (G.B. [TK], B. No: 2015/508, 16/1/2015).
49. 676 sayılı KHK ile yapılan değişiklik sonrasında 6458 sayılı Kanun'un 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri uyarınca sınır dışı etme kararı alındığı hâllerde yaşam hakkı veya kötü muamele yasağına ihlal edildiği iddialarını değerlendirme konusunda etkili bir yol bulunmadığına karar veren Anayasa Mahkemesi, doğrudan kendisine yapılan başvurulan kabul etmeye başlamış ve lüzumu hâlinde bu işlemler hakkında tedbir kararı vermiştir (Y.T. [GK], B. No: 2016/22418,30/5/2016, § 59).
50. Sınır dışı etme işlemlerine karşı etkili bir başvuru mekanizması bulunmadığı ve bu durumun mevzuattan kaynaklandığı sonucuna ulaşılan Y.T. kararı sonrasında 6/12/2019 tarihli ve 7196 sayılı Kanun'un 75. maddesiyle 6458 sayılı Kanun’un 53. maddesinin (3) numaralı fıkrasında bazı değişiklikler yapılmıştır. Söz konusu kanun değişikliğiyle 6458 sayılı Kanun'un 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri uyarınca tesis edilen sınır dışı etme işlemleri hakkında idare mahkemesinde iptal davası açılmış olmasının işlemi otomatik olarak durduracağı yönündeki istisna kaldırılmıştır.
51. Neticede Anayasa Mahkemesi tarafından 30/5/2016 (Y.T. karar tarihi) İle 6/12/2019 (7196 sayılı Kanunla yapılan değişiklik tarihi) tarihi arasında idari yargı yolu tüketilmeksizin doğrudan yapılan bireysel başvurularda idari yargı yolunun etkili olmaması nedeniyle başvuru yollarının tüketilmesi koşulu aranmamıştır. Bununla birlikte etkili görmeleri nedeniyle idam Mahkemesi sürecini başlatan başvurucuların bu yolu tükettikten sonra yaptıkları başvurular da -nihai kararın öğrenilmesinden itibaren yasal süresi içinde yapılması koşuluyla- süre sorunuyla karşılaşılmaksan Anayasa Mahkemesince esas yönden incelenmiştir.
52. Somut başvuruda başvurucu hakkında 8/2/2017 tarihinde sınır dışı etme İşlemi tesis edilmiş, başvurucu 10/3/2017 tarihinde sınır dışı edilmiştir. Dolayısıyla başvurucu bu süreçte doğrudan Anayasa Mahkemesine başvurabileceği gibi etkili görmesi nedeniyle idari yargı yoluna başvurması hâlinde yargılama devam ederken veya bu yolun tüketilmesi sonrası da Anayasa Mahkemesine başvurma imkânına sahiptir. Başvurucu, idari yargı yoluna başvurarak işlemin durdurulmasını talep etmiş; yargılama bitmeden sınır dışı edilmesi nedeniyle bireysel başvuruda bulunmuştur.
53. Elbette başvurucunun fiilen sınır dışı edilmesiyle başvuru konusu kötü muameleye maruz kalma tehlikesi bakımından devletin koruma yükümlülüğü sona ermiştir. Dolayısıyla bu durumda idari yargı yoluyla durdurulmayan sınır dışı işlem inden kaynaklanan tüm ihlal iddialarını başvurucunun sınır dışı edildiği en geç 10/3/2017 tarihinden itibaren yasal süresi içinde bireysel başvuru konusu yapması kendisinden beklenmektedir.
54. Ancak somut olaydaki gibi ülke dışında bulunan başvurucunun sınır dışı edildikten sonra avukatıyla görüşme İmkânının olmaması durumunda başvuru süresinin avukatına ulaşabildiği veya avukatının fiilen sınır dışı edilme eylemini öğrendiği tarihten İtibaren başlayacağı kabul edilebilir. Şüphesiz söz konusu değerlendirme ancak başvurucu veya vekilinin bu yönde makul delil sunması ya da en azından iddiasının bulunması hâlinde mümkündür.
55. Somut olayda avukatı, başvurucunun sınır dışı edildiğini öğrendiği tarihten itibaren otuz günlük yasal süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurucunun idari gözetim altına alındığı tarihten beri başvurucudan haber alamadığını ifade eden vekili, başvurucunun sınır dışı edildiğini öğrendikten sonra dahi ne zaman sınır dışı edildiği hakkında bilgi alamadığını beyan ederek Göç İdaresi Müdürlüklerine yazdığı dilekçeleri delil olarak başvuru dosyasına sunmuştur. Başvurucu vekili 26/6/2020 tarihli ek beyan dilekçesinde ayrıca başvurucunun sınır dışı edildiği ülkede tutuklu olarak tutulduğunu, gördüğü işkenceler nedeniyle komaya girdiğini ve hâlen kendisiyle iletişim kuramadığını iddia etmiştir. Bu durumda başvuru süresinin başvurucu vekilinin sınır dışı edilmeyi öğrendiği tarihten itibaren başlaması gerektiği değerlendirilerek başvurunun süresinde olduğu kabul edilmiştir.
b. Esas Yönünden
1. Genel İlkeler
56. Anayasa'da yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet edişleri ve ülkeden çıkarılmalarına ilişkin konularda herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Uluslararası hukukla da kabul edildiği Özere bu husus, devletin egemenlik yetkisi kapsamında kalmaktadır. Dolayısıyla devletin yabancıları ülkeye kabul etmekte veya ülkeden sınır dışı etmekte takdir yetkisinin bulunduğu kuşkusuzdur. Ancak anılan işlemlerin -Anayasa'da güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklere müdahale oluşturması hâlinde bireysel başvuruya konu edilebilmesi mümkündür (A.A. ve A.A., § 54).
57. Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmış; üçüncü fıkrasında da kimseye işkence ve eziyet yapılamayacağı, kimsenin insan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293,17/7/2014, § 80).
58. Ancak bu yasakla korunan hakların gerçek anlamda güvence altına alındığından bahsedilebilmesi için devletin kötü muamelede bulunmaması yeterli değildir. Devletin aynı zamanda bireyleri, kendi görevlilerinin ve üçüncü kişilerin kötü muamele oluşturabilecek eylemlerine karşı da koruması gerekir. Anayasa'nın 5., 16. ve 17. maddeleri uluslararası hukuk ve özellikle de Türkiye'nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesinin ilgili hükümleri İle birlikte yorumlandığında devletin egemenlik yetkisi alanında olup gönderildikleri ülkede kötü muameleye maruz kalabilecek yabancıların da maddi ve manevi varlıklarına yönelik risklere karşı korunmalarının devletin pozitif yükümlülükleri arasında yer aldığının kabulü gerekir (AA. ve AA., §§ 57-59).
59. Anılan pozitif yükümlülük kapsamında sınır dışı edilecek kişiye, ülkesinde karşılaşabileceği risklere karşı gerçek anlamda bir koruma sağlanabilmesi için sınır dışı kararına karşı etkili bir karşı çıkma imkânıma tanınması gerekir. Aksi hâlde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara sahip olan yabancıya gerçek anlamda bir koruma sağlanabildiğinden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla kötü muameleye karşı koruma pozitif yükümlülüğünün -anılan yasağın koruduğu hakların doğası gereği- hakkında sınır dışı kararı verilen bir yabancıya iddialarını araştırma ve bu kararı adil bir şekilde inceletme imkânı sağlayan usul güvencelerini de içerdiği kuşkusuzdur (AA. ve AA., §§60,61).
60. Bu çerçevede sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Anılan usul güvencelerinin bir gereği olarak idari makamlarca alınan sınır dışı kararlarının bağımsız bir yargı organı tarafından denetlenmesi, bu denetim süresince sınır dışı kararlarının icra edilmemesi ve yargılama sürecine tarafların etkili katılımının sağlanması gerekir (AA. ve AA., § 62).
61. Öte yandan Anayasalın 40. maddesinde Anayasa'da güvence altına alınmış hak ve özgürlükleri İhlal edilen herkesin yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkı (etkili başvuru hakkı) güvence altına alınmaktadır. Buna göre etkili başvuru hakkı; anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun o tarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlamaya) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlanması olarak tanımlanabilir. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların ileri sürülebileceği bir başvuru yolunun mevzuatta öngörülmesi yeterli değildir. Söz konusu başvuru yolunun aynı zamanda uygulamada da etkili olması (başarı şansı sunması) gerekir. Bununla birlikte bir başvuru yolunun gerek hukuken gerekse uygulamada genel anlamda etkili olması, somut olay bakımından etkili başvuru hakkına ilişkin bir müdahale bulunup bulunmadığının değerlendirilmesine engel değildir (Yusuf Ahmed Abdelazım Elsayad, B. No: 2016/5604,24/5/2018 §§ 59-61).
62. Etkili başvuru hakkı, kötü muamele yasağının esasının korunmasına yönelik güvencelerden farklı olarak maddi hakka ilişkin ihlal iddialarının yetkili makamlara ulaştın imasına imkân sağlayan güvenceler içermektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi içtihatlarına göre kötü muamele yasağı kapsamında inceleme yapılabilmesi için sıkı ispat kriterleriyle donatılmış, savunulabilir nitelikte bir iddianın varlığı aranırken (AA. ve AA., §§ 63, 71-74) anılan yasakla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğinin makul şekilde açıklanması inceleme için yeterli görülebilir (Yusuf Ahmed Abdelazım Elsayad, § 63).
63. İdari ve yargısal makamların mevzuat gereği yürütmesi kendiliğinden durmayan sınır dışı İşlemlerini iptal edebilme kapasitesine sahip olmaları, etkili bir yargısal koruma sağlama konusunda yalnız başına yeterli bir güvence sağlamayacaktır. Yargı makamlarının yürütmeyi durdurma yetki ve kapasitesine sahip olmaları ya da ivedi karar alabilme mekanizmalarının bulunması da etkili başvuru hakkı kapsamındaki güvencelerin temini bakımından yeterli değildir. Zira dava açma süresi içinde -henüz mahkemeye ulaşmadan önce- bu kişilerin ülkede kalabilmelerini ve davalarını takip edebilmelerini güvence altına alacak bir sistemin yasal altyapısı kurulmadan etkili bir koruma sağlayabilmesi mümkün görünmemektedir (Y.T., §§ 50,51).
ii. İlkelerin Olaya Uygulanması
64. Başvurucu hakkında 8/2/2017 tarihinde sınır dışı etme kararı verilmiş, aynı zamanda başvurucu idari gözetim altına alınmıştır. Başvurucu, geçici ikamet izni bulunduğunu ve sınır dışı edilmesini gerektirecek bir eyleminin olmadığı belirterek sınır dışı edilme kararının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca ülkesine geri gönderilmesi hâlinde kötü muameleye maruz kalabileceğini ileri sürerek vekili aracılığıyla 23/2/2017 tarihinde idare Mahkemesine iptal davası açmış ve öncelikle işlemin yürütmesinin durdurulmasını talep etmiştir.
65. idare Mahkemesi 7/4/2017 tarihinde başvurucu hakkındaki işlemin durdurulmasına, 7/7/2017 tarihinde ise iptal ine karar vermiştir, idare Mahkemesince işlemin durdurulmasına ve iptaline karar verilirken geçerli ikamet izninin bulunduğu dönemde terör örgütü bağlantısından şüphelenilerek hakkında sınır dışı etme kararı alınan başvurucunun herhangi bir suça karışmadığı, hakkında herhangi bir tahdit kodunun bulunmadığı, dolayısıyla kamu düzeni ve güvenliği açısından tehdit oluşturmadığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun sınır dışı edilmeyecek kişilerden olduğu yargı kararıyla netleşmiştir.
66. Anayasa Mahkemesince Y.T. kararıyla başvurucunun da sınır dışı edildiği dönemde yürürlükte bulunan 6458 sayılı Kanun kapsamında kamu düzeni veya güvenliği açısından tehdit oluşturduğu değerlendirilen yabancıların sınır dışı İşlemlerinin iptali amacıyla açılan davaların söz konusu işlemleri otomatik/kendillğinden olarak durdurmaması nedeniyle kötü muamele yasağıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının kanundan kaynaklı olarak ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Somut olay bağlamında Y.T. kararındaki içtihattan ayrılmayı gerektiren bîr olgu bulunmamaktadır. Bununla birlikte etkili olduğu değerlendirilerek başvurucu tarafından idari yargı sürecinin başlatılması nedeniyle bu yönde ayrıca bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur.
67. Sınır dışı etme kararlarına karşı etkili bir başvuru mekanizması oluşturulmadığı takdirde sınır dışı edildiğinde kötü muameleye maruz kalma riski altında olduğunu iddia eden ve bu iddiasını delillendirme konusunda devlete göre daha kısıtlı imkânlara sahip olan yabancının gerçek anlamda kötü muameleye karşı korunduğu, bu kapsamında devletin pozitif yükümlülüklerini yerine getirdiği sonucuna ulaşmak mümkün değildir. Başvuru mekanizmasının etkili olabilmesi için hukuki olarak düzenlenmesinin yanı sıra uygulamada da işlevsel olması gerekmektedir. Bu itibarla başvurucunun sınır dışı edilme kararına karşı açılan davada işlemin yürütmesinin durdurulmasına ve sonrasında iptaline karar verilmiş ise de bu kararların uygulanma imkânı kalmadığından pratik anlamda da bir sonuç doğurmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla hukuki anlamda mevcut olan idari yargı mekanizmasının aynı zamanda başvurucu açısından işlevsel olduğunu tespit etmek zor görünmektedir.
68. Ayrıca somut olayda sınır dışı İşleminin kendiliğinden durdurulmaması nedeniyle kanundan kaynaklı bir kısım sorunlar bulunmasının yanı sıra işletilen idari yargı süreci İrdelendiğinde başkaca aksaklıkların da meydana geldiği gözlemlenmiştir. Şöyle ki 2577 sayılı Kanun’un 27, maddesinde idari işlemlere karşı açılan davalarda davacıya işlemin yürütmesinin durdurulmasını talep etme hakkı tanınmış, İdari mahkemenin davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebileceği belirtilmiştir. Anılan Kanun’un 16. maddesine göre idarenin savunma süresinin otuz gün olduğu nazara alındığında idarenin savunma yapmasının veya savunma için idareye tanınan sürenin geçmesinin beklenmesinin elbette İşlemin durdurulma sürecini uzatabileceği Öngörülmüştür.
69. Diğer taraftan 2577 sayılı Kanun’un 27. maddesi gözetildiğinde idari mahkemenin savunma süresinin kısaltılması, memur eliyle tebligat ve idarenin savunması gelinceye veya idareye tanınan süre doluncaya kadar olmak üzere idari işlemin yürütmesini geçici olarak durdurma yetkileri olduğu görülmektedir (Senih Özay, B. No: 2020/13969, 9/6/2020, § 80). Buna karşın yargı makamlarının sınır dışı İşlemlerinin yürütmesini durdurması yönünde hızlı karar alabilme yetkilerinin bulunması tek başına etkili başvuru hakkı kapsamındaki güvencelerin temini bakımından yeterli değildir. Telafisi mümkün olmayan sınır dışı işlemlerinde, gönderilmeleri hâlinde kötü muameleye maruz kalacakları hususunda savunulabilir iddiası bulunan kişiler hakkında geçici durdurma müessesinin işletilmemesi veya işlemlerin yürütmesinin makul olmayan bir süre sonrasında verilmesi kötü muamele yasağıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edilmesi sonucunu doğurabilir.
70. Nitekim somut olayda başvurucu hakkında tesis edilen İşlem yargı makamları tarafından durdurulmuş ise de söz konusu kararın davalı savunması alındıktan yaklaşık bir buçuk ay sonra verilmesi ve bu bağlamda bir geçici tedbir olarak yürütmenin durdurulması müessesesinin işletilmemiş olması nedeniyle başvurucunun Hilen sınır dışı edilmesi Önlenememiştir.
71. Öte yandan sınır dışı edilmeleri gereken yabancıların stnır dışı edilmeleri hâlinde kötü muameleye maruz kalacağı yönünde savunulabilir iddiaları bulunduğu takdirde İdari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Kaldı kİ somut olaydaki gibi sınır dışı edilmemesi gerektiği anlaşılan kişilerin ileri sürdükleri kötü muamele şikâyetlerinde kamu makamlarının bu şikâyetleri Özenli biçimde Öncelikle incelemesi beklenir.
72. Buna karşın başvuru konusu olayda ülkesine gönderildiği takdirde siyasi ve dinî sebeplerle kötü muameleye maruz kalacağını İleri s ören ve geçici oturma İznine sahip olan başvurucunun iddiasıyla ilgili olarak idari veya yargı makamlarca araştırma yapıldığına ilişkin veri bulunmamaktadır. Başvurucu hakkında tesis edilen sınır dışı işleminin hukuka aykırılığının yargı makamlarınca tespit edilmesinden bağımsız olarak başvurucunun sınır dışı edilmesi hâlinde maruz kalacağı kötü muamele İddialarının İdari ve yargı makamlarınca titizlikle hiçbir aşamada araştırılmadığı gözlemlenmiştir.
73. Dahası başvurucunun hangi geri gönderme merkezine yerleştirildiğine ve sonrasında sınır dışı edilip edilmediğine veya hangi tarihte nereye sınır dışı edildiğine ilişkin yazılı talebe rağmen avukatının bilgilendirilmediği, bu süreçte başvurucu avukatının başvurucuyla görüşme taleplerinin sürüncemede bırakıldığına ilişkin temelsiz olmayan iddialar söz konusudur. Neticede başvurucunun idari gözetim altına alındıktan sonra fiilen sınır dışı edilene kadar avukat yardımından etkili biçimde yararlandığına yönelik bir olgu başvuru dosyasına yansımamıştır.
74. Bu durumda yukarıda izah edilen süreçler dikkate alındığında başvurucunun sınır dışı edilme işlemine karşı çıkma hakkım uygulamada etkili kullanamadığı, dolayısıyla bu sürece etkin katılımının sağlanmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
75. Açıklanan gerekçelerle Anayasalın 17. maddesiyle bağlantılı olarak 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
D. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yününden
76. 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin ilgili kısmı şöyledir.
"(1) Esas inceleme sonunda, başvurucunun haklarını ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi hâlinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir...
(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir, Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
77. Başvurucu ihlalin tespit edilmesini istemiş ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
78. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018) kararında ihlal sonucuna varıldığında ihlalin nasıl ortadan kaldırılacağı hususunda genel ilkeler belirlenmiştir. Anayasa Mahkemesi diğer bir kararında ise bu ilkelerle birlikte ihlal kararının yerine getirilmemesinin sonuçlarına da değinmiş ve bu durumun İhlalin devamı anlamına geleceği gibi ilgili hakkın ikinci kez ihlal edilmesiyle sonuçlanacağına işaret etmiştir (Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506,7/11/2019).
79. Bireysel başvuru kapsamında bir temel hakkın ihlal edildiğine karar verildiği takdirde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırıldığından söz edilebilmesi için temel kural, mümkün olduğunca eski hâle getirmenin yani ihlalden önceki durama dönülmesinin sağlanmasıdır. Bunun için ise öncelikle ihlalin kaynağı belirlenerek devam eden ihlalin durdurulması, ihlale neden olan karar veya işlemin ve bunların yol açtığı sonuçların odadan kaldırılması, varsa ihlalin sebep olduğu maddi ve manevi zararların giderilmesi, ayrıca bu bağlamda uygun görülen diğer tedbirlerin alınması gerekmektedir (Mehmet Doğan, §§ 55, 57).
80. İncelenen başvuruda kötü muamele yasağıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla ihlalin İdarenin işlem ve eyleminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
81. Öte yandan somut olayda başvurucunun sınır dışı edildiği dikkate alınarak ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılabilmesi için etkili başvuru hakkının ihlali nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 26.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
82. 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
C. 1. İdari gözetim altına alınma dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Sınır dışı edilme nedeniyle kötü muamele yasağıyla bağlantılı etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
D. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen kötü muamele yasağıyla bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
E. Başvurucuya net 26.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
F. 3.600 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA.
H. Kararın bir örneğinin bilgi İçin İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğüne GÖNDERİLMESİNE,
İ. Kararın bir Örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE,
3/12/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
KARARI YAZDIR