MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak”davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul (Kapatılan) 42. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
Davacı vekili 07.09.2011 harç tarihli dava dilekçesinde; davalı şirkete kasko sigortası ile sigortalanan aracın müvekkili şirketin sağladığı otomobil kredisi ile alındığını, müvekkili şirket lehine araç üzerinde rehin ve poliçede ise dain ve mürtehin şerhi bulunduğunu, sigortanın geçerli olduğu dönem içinde kazaya karışan araç için sigortalı tarafından yapılan başvurunun istiap haddinden fazla yolcu taşındığı gerekçesiyle reddedildiğini, müvekkilinin alacağının karşılanması amacıyla Kadıköy 1. İcra Dairesinin 2010/10309 E. sayılı dosyasında rehinin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığını, dava dışı sigortalı tarafından ise davalı aleyhine İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/85 E. sayılı dosyasında dava açıldığını, bu dosyada müvekkili şirketin tazminatın sigortalıya ödenmesine dair muvafakati olmamasına, dain mürhetin ve rehin hakkı alacaklısı olarak hakkının ve alacağının sürdüğünün beyan edilmiş olmasına karşın sigortalı ile davalının anlaştığını, sigortalıya 03.03.2011 tarihinde 55.000,00TL ödenmesi üzerine davanın feragat ile sonuçlandığını, müvekkilinin kredi alacağı bulunduğundan ve muvafakati bulunmadığından yapılan ödemenin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek 30.392,00TL alacağın 25.07.2011 tarihinden işleyecek temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
Davalı vekili 14.11.2011 havale tarihli cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın davaya muvafakatinin olduğuna dair yazının bulunduğunu ve bu hususun anılan dosyada mahkemece de araştırıldığını, müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
İstanbul (Kapatılan) 42. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03.06.2013 tarihli ve 2011/382 E., 2013/149 K. sayılı kararı ile; davacı ... Finansman A.Ş. tarafından İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilen yazılarda davaya ve takdir olunacak tazminatın dosyanın davacısına ödenmesine muvafakat ettiği yolunda herhangi bir bilginin yer almadığı, sadece dava dışı ...'ten ne kadar borçlu (alacaklı) olduklarının bildirildiği, davalı tarafından 07.12.2011 tarihli dilekçe ekinde sunulan 03.03.2011 tarihli ibraname ve feragatnameye göre aracın hurdasının 6.000,00TL bedel ile mülkiyeti sigortalı üzerinde kalmak üzere davalı ... şirketine verilmiş olduğu, davalı ... şirketinin ise dava dışı sigortalısı ...'e 34.000,00TL asıl alacak, yargılama gideri, icra ve vekâlet ücretleri ile toplam 55.000,00TL ödeme yaptığı, davacı rehin hakkı sahibi olduğuna göre, sigortadan tazminat talep etme hakkının da öncelikli olarak ona ait olduğu, sigorta ettirenin ancak rehinli alacaklının açık muvafakatini almak ve o suretle sigortadan tazminat istemek hakkına sahip olacağından, davalı ... şirketinin muvafakat almaksızın dava dışı sigortalısına ödeme yapması, davacıyı zarara uğrattığından mevcut zararın davalı ... şirketince karşılanması gerektiği, anılan dosyada mahkemeye hitaben açık şekilde davaya muvafakat verilmemesine rağmen, dava dışı sigortalı ile anlaşarak tazminatın sigortalıya ödenmesi ve davanın yapılan sulh sonucunda feragat ile sonuçlandırılmasında sigorta şirketinin kusurlu olduğu, davacının ticari defter ve kayıtlarında yapılan inceleme sonucunda dava dışı sigortalıdan 28.502,13TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, Kadıköy 5. Noterliğinin 21.07.2011 tarihli ve 6604 yevmiye nolu ihtarnamesi ile 30.392,00TL alacağın yedi gün içerisinde ödenmesinin davalı ... şirketinden talep edildiği, ihtarnamenin 25.07.2011 tarihinde tebliğ alındığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 28.502,13TL'nin 02.08.2011 tarihinden itibaren işleyecek %27,72 temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
İstanbul (Kapatılan) 42. Asliye Ticaret Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 27.02.2014 tarihli ve 2013/16525 E., 2014/2694 K. sayılı kararı ile;
“…Dava davalıya kasko sigortalı aracın hasara uğraması sonucu sigorta bedelinin rehin hakkı sahibi olan davacıya ödenmesi istemine ilişkindir.
Dava dışı İbrahim Başenk tarafından davacı şirketten kullanılan kredi ile alınan araç, davalı ... tarafından kasko sigorta poliçesi ile teminat altına alınmıştır. Kullanılan kredi nedeni ile araç üzerine davacı rehin hakkı sahibinin bu hakkı araç ruhsatı üzerinde şerh edilmesi suretiyle gösterilmiş, ayrıca davalı tarafından yapılan kasko sigorta poliçesi üzerinde de dainimürtehin olarak davacı şirketin gösterildiği dosya kapsamında yer alan poliçe ve ruhsat örneklerinden anlaşılmaktadır.
Yine davalıya kasko sigortalı aracın 01.10.2008 tarihinde karıştığı trafik kazasında hasara uğradığı, hasar bedelinin tazmini için davalı ... şirketinden talepte bulunulduğu, ancak sigorta şirketi tarafından sigorta bedelinin ödenmemesi üzerine dava dışı İbrahim Başenk tarafından davalı ... aleyhine İstanbul 13. İcra Müdürlüğü'nün 2008/26962 sayılı dosyasında takip yapıldığı, takibe davalının itirazı üzerine İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesi'nin 08.03.2011 tarih, 2009/85 esas, 2011/102 karar sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığı dosya kapsamı ve ekinde yer alan sözkonusu dosyalardan anlaşılmaktadır.
TTK’nun 1269. maddesi uyarınca, malı rehin alan kimse, bu sıfatla o mal üzerindeki menfaatini kendi adına sigorta ettirebileceği gibi aynı yasanın 1270. maddesi hükmü gereğince bir başkasının da rehin konusu malı, rehin alan hesabına ve onun lehine de sigorta ettirebilir. Ayrıca Türk Medeni Kanunu’nun 879. maddesi uyarınca da sigorta tazminatının öncelikle rehin hakkı sahibine verilmesi veya açık muvafakatının alınması gereklidir. Böyle bir durumda, sigortalı durumda olan rehin hakkı sahibi olduğundan sigorta şirketinden tazminat talep etme hakkının da öncelikle ona ait olması gerekir ve sigorta ettiren, ancak sigortalı malın dain ve mürtehini olan ve lehine sigorta edilenin açık muvafakatını almak suretiyle sigortadan, şayet kendi menfaati de zedelendiği takdirde, tazminat istemek hakkına sahip olur. Öncelikle talep hakkının rehin hakkı sahibinde olması, yani sigorta bedelinin rehin hakkı sahibine ödenmesi gerektiği durumda, rehin hakkı sahibinin muvafakatinin bulunması halinde sigortalıya sigorta bedeli ödenebilir. Bu durumda dava açma hakkı da öncelikle rehin hakkı sahibinde olduğundan bir dava şartı olarak aktif dava ehliyeti olan davacı sıfatının da rehin hakkı sahibinde olduğu, buna karşın dainimürtehinin muvafakati halinde bu dava şartının yerine getirilmiş sayılacağı Dairemiz yerleşik içtihatları ile de ortaya konulmuştur.
Söz konusu açıklamalar dikkate alınarak somut olay ele alındığında, davalıya kasko sigortalı araç maliki dava dışı İbrahim Başenk tarafından davalı ... aleyhine İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesi'nin 08.03.2011 tarih, 2009/85 esas, 2011/102 karar sayılı dosyasında açılan itirazın iptali dava dosyası incelendiğinde dosyaya davacı ... Başenk vekili tarafından ibraz edilen ve Koç Tüketici Finansmanı A.Ş. tarafından düzenlendiği anlışalan 05.02.2009 tarihli belge içeriğinden açılan davaya muvafakat edildiği, alınan hasara ilişkin bilirkişi incelemesi akabinde davacı ... Başenk ve davalı ... A.Ş. arasında yapılan ibraname ve feragatname anlaşması uyarınca sigorta bedeli İbrahim Başenk'e ödendiği, davacı ...'in davadan feragat etmesi sonucu davanın reddedilerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bu bakımdan davacı ...Ş. tarafından düzenlendiği anlışalan 05.02.2009 tarihli belge içeriğinde açılan davaya muvafakat edildiği ve sigortalının bu şekilde aktif dava ehliyetine ve sigorta bedelini tahsile yetkili hale geldiğinin anlaşılması bakımından mahkemece anılan hususların değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir…”gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.10.2014 tarihli ve 2014/646 E.,2014/291 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dain ve mürtehin sıfatı olan davacı ...Ş.’nin İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/85 E. sayılı dosyasında, davanın açılmasına açık muvafakatinin olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre anılan dosyada davacı konumunda olan sigortalının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı ve sigorta bedelini tahsile yetkili hâle gelip gelmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
Dava, Kasko sigorta poliçesiyle sigortalanan aracın hasar bedelinin rehin hakkı sahibi davacıya ödenmesi istemine ilişkindir.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nun “menfaat sahibi” başlıklı 1269. maddesinde; “Bir malı muayyen rizikolara karşı temin etmekte para ile ölçülebilecek bir menfaati olan malik, malikin adi veya rehinli alacaklısı, malın muhafazasından dolayı malikine karşı mesul olan acenta, kiracı, komisyoncu ve diğer kimseler, malın muhafazasında hakikaten menfaatli olan kimseler yahut bunların kanuni temsilcileri, bu menfaati sigorta ettirebilirler.” düzenlemesine, “Diğer bir kimsenin nam ve hesabına yapılan sigorta” başlıklı 1270. maddesinde de; “Bir kimse diğer bir kimsenin nam ve hesabına dahi sigorta akdedebilir; şu kadar ki; o kimse, nam ve hesabına hareket ettiği kimseyi temsile salahiyetli değilse sigorta priminden dolayı bizzat mesul olur.Nam ve hesabına sigorta mukavelesi yapılan kimse rizikonun gerçekleşmesinden önce veya sonra icazet verirse sigortadan faydalanır. Diğer bir kimsenin nam ve hesabına yapıldığı, mukavele şartlarından anlaşılmıyan bir sigorta mukavelesi bunu yapmış olan kimsenin nam ve hesabına yapılmış sayılır.” hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu maddeler gereğince, malı rehin alan kimse o mal üzerindeki menfaatini kendi adına sigorta ettirebileceği gibi, bir başkasının da rehin konusu malı rehin alan hesabına ve onun lehine sigorta ettirmesi mümkündür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK)“Sigorta Tazminatı Üzerinde Hak” başlıklı 879. maddesinde ise “Muaccel olan sigorta tazminatı, malike ancak bütün rehinli alacaklıların rızasıyla ödenebilir. Sigorta tazminatı taşınmazın eski hale getirilmesi için harcanacaksa, malik tarafından yeterli bir güvence gösterilmesi koşuluyla kendisine ödenir.” hükmüne yer verilmiştir.
Kara Araçları Kasko Sigortası niteliği itibari ile zarar/ mal sigortası kapsamına girmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 1453. maddesinin 1. fıkrasında rizikonun gerçekleşmemesinde menfaati bulunanların, bu menfaatlerini mal sigortası ile teminat altına alabilecekleri belirtilmiştir. Sigortalanan menfaat üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu takdirde izlenecek yol ise 6102 sayılı Kanun’un 1456. maddesinin ilk üç fıkrasında; “(1)Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığı takdirde, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam eder.
(2) Sigortacıya, mal üzerinde sınırlı ayni hak bulunduğu bildirildiği takdirde, ayni hak sahiplerinin izni bulunmadıkça, sigortacı sigorta tazminatını sigortalıya ödeyemez. Ayni hakkın sicille alenileştiği veya sigortacının bunu bildiği durumlarda bildirime gerek yoktur. Sigortalı menfaate konu malın tamiri veya eski haline getirilmesi amacıyla ve teminat gösterilmesi şartıyla, tazminat sigortalıya ödenebilir.
(3) İkinci fıkra hükmüne aykırı hareket eden sigortacı, sınırlı ayni hak sahipleri ödemeye sonradan yazılı onay verdikleri takdirde, bunlara karşı sorumluluktan kurtulur.” şeklinde belirtilerek üzerinde sınırlı aynı hak bulunan malların sigorta edilmeleri hâlinde, aynı hakkın mal yerine geçen sigorta bedelini kapsayacağı ilkesi kabul edilmiştir.
Kural olarak tazminat ödemesi sigortalıya yapılır. Sınırlı ayni hak ile takyit edilmiş bir mal üzerindeki, malike ait menfaat sigortalandığında, kanunda aksi öngörülmemişse, sınırlı ayni hak sahibinin hakkı sigorta tazminatı üzerinde de devam edeceğinden, poliçede dain-i mürtehin sıfatıyla başka biri gösterilmişse, tazminat artık bu kişiye ödenir. Çünkü, dain-i mürtehin olarak gösterilen bu kişi, sigorta tazminatı açısından öncelikli olarak lehtar konumundadır. Bu husus dava ön şartı olup Kanunda emredici şekilde düzenlenmiştir. Bu kurala aykırı olarak ödeme yapan sigortacı ancak sınırlı hak sahiplerinin sonradan yazılı onay vermesiyle sorumluluktan kurtulabilir. Muaccel olan bir sigorta tazminatı, sigortalıya ancak tüm rehinli alacaklıların rızasıyla ödenebilir. Rehin hakkı sahibinin bu rızası, şarta bağlı olamayacağı gibi, sigorta tazminatının sigortalıya ödenmesine açıkça rıza gösterilmesini de kapsamalıdır (Ulaş, I: Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, Ankara, 2012 s.169 vd.;Yavaşi, M.: Kara Taşıtları Sigortaları, Ankara, 2019, s. 136 vd).
Somut olayda, davalıya kasko sigorta sözleşmesi ile sigortalanan aracın 01.10.2008 tarihinde trafik kazasına karışarak hasarlandığı, hasar bedelinin tazmini için davalı ... şirketinden talepte bulunulduğu, sigorta şirketi tarafından sigorta bedelinin ödenmemesi üzerine dava dışı ... tarafından davalı ... aleyhine İstanbul 13. İcra Dairesinin 2008/26962 E. sayılı dosyasında başlatılan icra takibine davalının itirazı üzerine İstanbul Asliye 7. Ticaret Mahkemesinin 08.03.2011 tarihli ve 2009/85 E. sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığı, söz konusu dosyada yargılama devam ederken davalı tarafından 07.12.2011 tarihli dilekçe ekinde sunulan 03.03.2011 tarihli ibraname ve feragatnameye göre 34 FM 4112 plakalı aracın hurdasının 6.000,00TL bedel ile mülkiyeti sigortalı üzerinde kalmak üzere davalı ... şirketine verildiği, davalı ... şirketinin ise dava dışı sigortalısı ...'e 34.000,00TL asıl alacak, yargılama gideri, icra ve vekâlet ücretleri ile toplam 55.000,00TL ödeme yaptığının belirtildiği, mahkemece davacının feragati sebebiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Açıklanan ilkeler bakımından yerel mahkeme ile Özel Daire arasında bir uyuşmazlık bulunmadığından İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/85 E. sayılı dosyasında rehin hakkı sahibinin tazminatın sigortalıya ödenmesine dair kayıtsız ve şartsız muvafakatinin bulunup bulunmadığı hususu incelenmelidir.
Dosya kapsamında bulunan ve davalı ... vekilince dava açıldıktan sonra 05.02.2009 tarihinde ibraz edilen yazıda “…Şirketimizden 7190829 sözleşme numarası ile Otomotiv Ürünleri Kredisi kullandırılan ...'in krediye konu 34 FM 4112 plakalı aracının üzerine konulan rehin hakkımız halen devam etmekte olup, Şirketimize 05/02/2009 tarihi itibariyle 30.206,11TL borcu bulunmaktadır. Daini mürtehin olarak ' rehin hakkımız’ devam etmekte olup açılan davaya ilişkin muvafakat ettiğimiz hususunu bilgilerinize sunarız.” açıklaması yer almaktadır. Yerel mahkemece dava ön şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti bakımından 30.03.2009 tarihli celsede verilen ara karar uyarınca gönderilen 12.05. 2009 tarihli cevabi yazı içeriği ise aynen; “…Şirketimizden 7190829 sözleşme numarası ile Otomotiv Ürünleri Kredisi kullandırılan ...'in krediye konu 34 FM 4112 plakalı atacının üzerine konulan rehin hakkımız halen devam etmekte olup. Şirketimize 12/05/2009 tarihi itibariyle 28.448,89TL borcu bulunmaktadır. Tüketicimizin ödeme tarihine kadar işleyecek temerrüt faizinin de ödenmesi gerektiğinden, ödeme tarihinde Şirketimizden tekrar borç bakiyesinin sorulması ve araç satıldığında TC İş Bankası İstanbul Kurumsal Şubesi nezdindeki 29068 no'lu ...hesabımıza ödenmesi hususunu bilgilerinize sunarız…” şeklindedir.
Görüldüğü gibi 05.02.2009 tarihli yazıda; rehin hakkının devam ettiği, 30.306,11TL alacağının olduğu belirtilmiş, sadece davanın açılmasına onay verildiği bildirilmiş ise de; rehin alacaklısının tazminatın sigortalıya ödenmesine muvafakat ettiğine dair kayıtsız ve şartsız bir ibareye ver verilmemiştir. Nitekim yerel mahkemece de daini mürtehinin koşulsuz açık muvafakatinin bulunması gerektiğinin dava ön şartı olduğu hususu açıklanarak kurulan ara karar gereği müzekkere yazılmış, gönderilen cevabi yazıda ise rehin alacaklısı, rehin hakkının devam ettiğini belirtmiş, ödeme tarihinde tekrar borç bakiyesinin sorularak tazminatın bir kısmının ya da tamamının kendilerine ödenmesini talep etmiştir. Dava dışı sigortalının sigorta poliçesine dayanarak tazminat talebinde bulunabilmesi için daini mürtehinin bu konuda açık muvafakatının olması gerekmektedir. Ancak, daini mürtehin hakkına sahip banka tarafından yazılan her iki yazıda da şartlı muvafakat verildiği anlaşılmaktadır. Şarta bağlı muvafakatin geçerli kabul edilemeyeceği de açıktır. Bu durumda dava ön şartı olan ve davanın her aşamasında tamamlanabilen açık ve kayıtsız şartsız rıza koşulu gerçekleşmediğinden dava dışı sigortalının tazminatı tahsile yetkili hâle geldiğinin kabulü mümkün değildir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, 05.02.2009 tarihli yazı içeriğinde tazminatın sigortalıya ödenmesinin istenilmediğine dair kayıt ve şart konulmadığı gibi tazminatın alınmasını sağlamak amacıyla sigortalının açtığı davaya açıkça onay verildiği, sigortalının bu şekilde aktif dava ehliyetine ve sigorta bedelini tahsile yetkili hâle geldiği yönünde ileri sürülen görüş, yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Şu hâlde yerel mahkemece verilen direnme kararı yerindedir. Ne var ki, bozma nedenine göre işin esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme uygun olup davalı vekilinin işin esasına yönelik sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 17. HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞINA GÖNDERİLMESİNE,
Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle Hukuk Genel Kurulu kararının mahkemesince taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise doğrudan 17. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15.09.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.