ArabicAzerbaijaniEnglishFrenchGermanRussianSpanishTurkish

Adli Kontrolün Hukuki Olmadığı İddiası - Uzun Tutukluluk Süresi - Kişi Hürriyeti ve Güvenliği

10-01-2021 - 989

Adli Kontrolün Hukuki Olmadığı İddiası - Uzun Tutukluluk Süresi - Kişi Hürriyeti ve Güvenliği


Bu kararı Favorilerinize Eklemek veya Kopyalayabilmek için giriş yapın veya üye olun
Anayasa Mahkemesi
2018/28400
2018/28400
2020-11-18





  • ANDREW CRAIG BRUNSON BAŞVURUSU

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutuklamanın ve konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuki olmaması ile tutukluluğun makul süreyi aşması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/10/2018 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Olağanüstü hâl süresi 19/7/2018 tarihinde son bulmuştur. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY ile bağlantılı olan çok sayıda kişi hakkında Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturma başlatılmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 51, 350).

10. İzmir'de bulunan Diriliş Kilisesi'nde pastör (yönetimindeki belirli bir bölgede veya kilisede rahiplik yapan kimse) sıfatıyla faaliyette bulunan ve Amerika Birleşik Devletleri vatandaşı olan başvurucu hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapılanmasında yer aldığı iddiasıyla soruşturma başlatılmıştır.

11. Başvurucu, Başsavcılık tarafından 9/12/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır.

12. Başsavcılık, başvurucuyu 9/12/2016 tarihinde, silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan tutuklanması istemiyle İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir. Hâkimlik aynı tarihte başvurucunun isnat edilen suçtan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...Şüpheli ANDREW CRAIG BRUNSON'a isnat edilen Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma suçunun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, delillerin henüz toplanamamış olması, dolayısıyla yasada belirtilen bir tutuklama nedeninin var olması, atılı suç için belirlenen ceza miktarı dikkate alındığında şüphelinin kaçma şüphesinin bulunduğu, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde tutuklamanın ölçülü olduğu ve tutuklamadan beklenen gayenin adli kontrol değerlendirildiğinde tutuklamanın ölçülü olduğu ve tutuklamadan beklenen gayenin adli kontrol hükümleri ile sağlanamayacak olması dikkate alınarak şüphelinin CMK 100 ve müteakip maddeleri uyarınca TUTUKLANMASINA... [karar verildi.]"

13. Soruşturma ilerledikçe başvurucu hakkındaki suçlama genişletilmiş ve Başsavcılık, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM) ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarından tutuklanması istemiyle başvurucuyu 24/8/2017 tarihinde İzmir 2. Sulh Ceza Hâkimliğine (yeniden) sevk etmiştir. Hâkimlik aynı tarihte başvurucunun isnat edilen suçlardan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...Dosyada mevcut bilgi alma tutanakları, İl Emniyet Müdürlüğü raporu, emniyet araştırma raporu, arama el koyma tutanakları, inceleme tutanakları, gizli tanık beyanları ve diğer deliller birlikte değerlendirildiğinde şüpheli ANDREW CRAIG BRUNSON'ın devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, Anayasal Düzeni Ortadan kaldırmaya teşebbüs etme suçlarını işlediğine dair kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin olduğu, suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, soruşturmanın genişliği ve kapsamı itibariyle delillerin toplanma aşamasında olduğu, şüpheliye isnat edilen suçun alt ve üst hadleri, atılı suçun CMK'nın 100 maddesinde sayılan katalog suçlardan olduğu, atılı suça nazaran tutuklama tedbirinin ölçülü bulunması ve adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacağı dikkate alındığında CMK'nın 100 ve devamı maddeleri gereğince TUTUKLANMASINA...[karar verildi.]"

14. Başvurucu, soruşturma sürecinde farklı tarihlerde verdiği ifadelerinde özetle kendisinin Amerika Birleşik Devletleri'nde rahip olduğunu, bağlı bulunduğu kilisenin gönüllülük esasına göre Türkiye'de görev yapacak din adamına ihtiyaç olduğunu bildirilmesi üzerine 1993 yılında eşiyle önce İstanbul'a daha sonra da İzmir'e geldiğini, burada Diriliş Kilisesi'ni faaliyete geçirdiğini, amacının belirli bir mezhebe hitap etmekten ziyade kutsal kitap olan İncil'i herkese anlatmak olduğunu, kilise dışında herhangi bir faaliyetinin olmadığını beyan etmiştir. Başvurucu ayrıca -iddiaların aksine- belli bir etnik yapıya özel amaçla vaaz vermediğini, Önderler Toplantısı diye bir toplantı hatırlamadığını ancak bir kısım konferansa katıldığını, bu toplantılarda veya başka bir konferansta FETÖ/PDY yapılanması ile ilgili olarak diyalog kurulmasının faydalı olabileceği şeklinde bir konuşma yapmadığını dile getirmiştir. Başvurucu bunların yanı sıra FETÖ/PDY üyesi olan herhangi bir kişiyle görüşmediğini, böyle bir kişiyle irtibatı görülmüşse de bu kişinin anılan terör örgütü ile bağlantısından haberinin olmadığını, işi gereği bazı avukatlarla görüştüğünü fakat bunların FETÖ/PDY üyesi olduğunu bilemeyeceğini, bu görüşmelerin bir kısmının eşinin özel hukuka ilişkin sorunları nedeniyle olduğunu ifade etmiştir. Başvurucu son olarak askerî darbe girişiminden haberi olmadığını, askerî darbe girişiminin başarısız olması nedeniyle üzülmediğini, bu yönde arkadaşına çektiği mesajın yanlış anlaşıldığını, mesajın yalnızca toplumun yaşadığı kaos sonucu dine yönelmesi ile ilgili bir beklentiyi konu edindiğini, ayrıca Suruç ve Kobani bölgelerindeki tüm etnik gruplara yardım ettiklerini, bu faaliyetlerin yalnızca insani amaçlarla yürütüldüğünü ve terörle ilişkilendirilemeyeceğini beyan etmiştir.

15. Başsavcılık 5/3/2018 tarihli iddianame ile başvurucunun örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçlarından cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açmıştır. Bununla birlikte başvurucu hakkında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçlarından kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiştir.

16. İddianamede başvurucuya yöneltilen suçlamalara ilişkin dayanılan olgular şöyle özetlenebilir:

i. Başvurucunun İzmir'deki Protestan Kilisesi önderlerinin katılımıyla 9/10/2013 tarihinde gerçekleştirilen Önderler Toplantısı'nda FETÖ/PDY ile diyalog kurulmasının faydalı olacağını söylediği ifade edilmiştir.

ii. İddianamede Dua kod adlı gizli tanığın beyanlarına yer verilmiştir. İzmir'de bulunan bazı kiliselerde ülke güvenliği aleyhine faaliyette bulunulduğu ve FETÖ/PDY ile PKK silahlı terör örgütleriyle bağlantılı çalışmalar yapıldığı iddiasıyla bu kişinin daha önceden de kolluk birimlerine müracaat ettiği belirtilmiştir. Gizli tanık Dua'nın iddianamede yer alan beyanının ilgili kısmı şöyledir:

"...2003-2004 yıllarında PKK'lıların ve ayrımcı Kürtlerin kiliseler vasıtasıyla kendilerini akladıkları ve bu yolla yurt dışına iltica ettiklerine dair yaygın bir inanış vardı. Özellikle cezaevinden çıkan PKK'lılar, takipten kurtulmak amacıyla kiliselere başvurup 'biz Hıristiyan olduk' diyerek kilisenin sağladığı örtüyle yurt dışına iltica ediyorlardı. Andrew Craig Brunson [başvurucu] da bu faaliyetlerin içindeydi. Lozan Antlaşmasına göre Türkiye'de kilise açılması yasaktır. Bu nedenle daha sonradan FETÖ/PDY örgüt üyesi olduğunu öğrendiğim, fotoğraflarını görürsem teşhis edebileceğim Ramazan isimli bir avukat bunlarla toplantı yaptı ve onlara bu yasağı aşmanın yolunun dernekleşmek olduğunu söyledi. Bunlar da çözümün FETÖ'nün elemanları tarafından sağlanacağını düşünerek, kendi aralarında 'bizim işimizi bunlar çözer' şeklinde konuşuyorlardı. Bu tarihten sonra Türkiye'nin dört bir tarafında çeşitli kiliseler açılmaya başladı. Bu kiliseyi F.B. satın aldı ve adı İzmir Protestan Kilisesi oldu. Bir müddet sonra o da Andrew Craig Brunson'a satarak devretti. Andrew Craig Brunson kilisesinde ve evlerde yapılan özel toplantılarda Kürtlere yönelik özel ayinler düzenlemektedir... Diriliş Kilisesinin Güneydoğuda Kürtlere yönelik ayrı bir cemaati vardır. Andrew yönetici olduğu için kendisi kontrol eder. Kürtlerin özellikle bu şekilde Hıristiyanlık dinine yönlendirilmesindeki amaç Kürdistan'ın kurulmak üzere olduğu inancıyla Kürtleri Hıristiyanlaştırarak ayrıştırmaktır...

...

Ayrıca ben Andrew'in FETÖ terör örgütü ile birleşmek lazım şeklinde bir konuşma yaptığına dair bir şey duymadım. Ancak zaten bu yapı, yukarıda izah ettiğim gibi FETÖ/PDY yapılanmasıyla yakın ilişkidedir. Dinler arası diyalog adı altında her türlü karşılaştıkları problemi cemaat vasıtasıyla çözüyorlardı ..."

iii. Ayrıca 9/12/2016 tarihinde yapılan fotoğraf teşhisi sonucunda gizli tanık Dua'nın Ramazan ismiyle tanımış olduğu B.B. isimli kişiyi teşhis ettiği, adı geçen bu kişinin ise FETÖ/PDY'nin geçmişte Ege Bölgesi imamı olduğu, ülke genelinde yürütülen birçok soruşturma kapsamında firari (kaçak) olarak arandığı, il imamları haricinde hiçbir örgüt üyesinin kendisiyle görüşemediği ve örgüt lideri Fethullah Gülen'le doğrudan görüşebilen beş kişiden biri olduğu ifade edilmiştir.

iv. Başvurucunun mobil telefonu ve bu telefona takılı SIM kart üzerinde yapılan inceleme sonucunda tespit edilen bazı mesajlara değinilmiştir. Söz konusu mesajların içerikleri -İngilizce'den tercüme edildiği şekliyle- şöyledir:

- Dan S. Adlı Kişiyle Yapılan Yazışmaların İçeriği:

22/4/2015 tarihinde [başvurucu]: Merhaba Dan. Sanıyorum ki bir merasim veya uzlaşma toplantısı sebebiyle orada olacak. Ermeni soykırımının 100. Yıldönümü. Bugün Suriyeli Kürt işini bitirdik. 15 erkek ve kadın var. Ihop’ta sana hürmetler. Andrew.

22/4/2015 tarihinde [Dan S.]: Çok iyi.

22/4/2015 tarihinde [başvurucu]: Whatsapp’a bak. Bir fotoğraf gönderdim.

23/4/2015 tarihinde [Dan S.]: İnanılmaz. Bunu basabilir miyiz?

26/6/2015 tarihinde [Dan S.]: Selam Andrew. Kobani’deki son saldırıda bağlantılarımız ne durumda?

26/6/2015 tarihinde [başvurucu]: Öldürülenlerden en az beş tanesi yeni inananların yakınlarıydı. Diğer yakınlar ya yaralı ya da kayıp.

26/6/2015 tarihinde [Dan S.]: Tanrım, onlara yardım et. Bana haber vermeye devam et.

16/9/2015 tarihinde [Dan S.]: Hassan’dan bir mesaj aldım. Bu hafta ABD’den birçok kişi gelecekmiş. Karşılaşma ve çatışma olacağını söylüyor.

16/9/2015 tarihinde [başvurucu]: Hat çok çekmeyen bir yerdesin sanırım. Ghassan ile görüştün mü? Acaba bu onunla anlaştığımızdan sonra mı oldu. Bu iptal edeceğimiz anlamına mı geliyor?

28/1/2016 tarihinde [başvurucu]: General Dan. Neredesin? Seni birkaç dakika yakalayabilir miyim? Seni bir saat içinde ararım. Türkiye’de misin yoksa ABD’de mi?

28/1/2016 tarihinde [başvurucu]: Türkiye

28/1/2016 tarihinde [Dan S.]: Tamam

28/1/2016 tarihinde [Dan S.]: Kasım 1-4 arası benim için uygun. Senin için de uygun olduğunu görüyorum. 1 saate kadar arayacağım.

17/3/2016 tarihinde [başvurucu]: Merhaba Albay Dan. Neredesin? Factime’ı gördüm ve geri aradım ancak ulaşamadım.

16/7/2016/ tarihinde saat 00.06'da [Dan S.]: Çocuklar iyi misiniz? Evet. Bu durumda kim kazandı belki değil. Sizin ziyaretiniz için hazırlanıyoruz.

16/7/2016/ tarihinde saat 00.09'da [Dan S.] Sizi düşünüyorum çocuklar. Güvende kalın.

21/7/2016 tarihinde [Dan S.]: Size ulaşmaya çalışıyorum. İyi misiniz?

21/7/2016 tarihinde [başvurucu]: Merhaba Dan. Teşekkürler. Evet. Ben iyiyim. Sana cevap veremediğim için üzgünüm. Dün Norine’le [başvurucunun eşi] buluşmak için Amerika’ya uçuyordum. Üç haftalığına çocuklarla olmak için Amerika’ya gelmeyi aylar önce programladık ve Türkiye için ilginç bir zamanda bu oldu. Türkleri sallayacak bazı olayları bekliyorduk-İsa’ya dönmek için gerekli koşullar oluştu. Darbe teşebbüsü bir şoktu. Birçok Türk geçmişte de olduğu gibi askeriyeye güvendi ancak bu sefer çok geçti. Ve darbe teşebbüsünden sonra bu başka bir sallama. Sanırım olaylar daha da kötüye gidecek. Sonunda biz kazanacağız. Seninle yakında iletişime geçmek üzere. Merhaba Dan. Kanada’da mısın? Ne zaman konuşabiliriz.

- Mau Adlı Kişiyle Yapılan Yazışmaların İçeriği:

21/7/2015 tarihinde [Mau]: Dün Suruç’ta olanları yeni öğrendim. Herkese dua ediyorum.

22/7/2015 tarihinde [Mau]: Nasılsınız ?

23/7/2015 tarihinde [başvurucu]: Merhaba Mau. İyiyiz. Dairemiz saldırının olduğu binanın birkaç bina ötesinde. O dönemde kilise kampımızı yapıyorduk. Soru sonuçlar ne olacak. Doğuda yüksek tansiyon var. Tabi ki dünyanın bu kısmında her zaman zorun var. Bazıları Kürtleri şiddet için provoke ediyor, yani burada bir müdahale olabilir. Kim bilir? Umarım seninle ilgili her şey yolundadır. Tarihler kesinleştiğinde haber ver. Esenlikler. Andrew.

v. İddianamede bu görüşmeler ve bunların yapıldığı sırada başvurucunun kullandığı cep telefonunun sinyal bilgisi gözönüne alınarak şu değerlendirmelere yer verilmiştir:

- Başvurucunun darbe girişiminin ardından Dan S. adlı kişiyle yaptığı yazışmalar yönünden "... şüphelinin askeri darbe girişiminin başarısız olmasından üzüntü duyduğunu, 'sonunda biz kazanacağız' ibaresiyle, ileride ülke içinde çıkması muhtemel iç karışıklıktan, bağlı bulunduğu illegal yapılanmanın stratejisi kapsamında faydalanmayı düşündüğünü umduğu ve bunu belirttiği şeklinde değerlendirilmiştir."

- Başvurucunun yazışmalarının yanı sıra telefon sinyal bilgileri yönünden "... Şüphelinin soruşturma aşamasında ele geçirilen ve üzerinde taşıdığı 0532 2... Numaralı telefon hattından alınan HTS dökümünde; 2014-2017 yılları arasında 1306 kez Urfa ilinin Suruç ilçesinde, 192 kez Urfa ilinin başka ilçelerinde, 2 kez Diyarbakır ilinde olduğu anlaşılmaktadır... 23.07.2015 günü Andrew BRUNSON’un Suruç’ta bulunmakla birlikte, Kobani’deki şiddet olaylarının ve Diyarbakır ili Sur ilçesindeki hendek operasyonlarının olduğu zaman diliminde de, kendisinin İzmir ilinde görevli bulunmasına rağmen, bu bölgeden çok uzaklarda yer alan, kendi görevi ile hiçbir bağlantısı olmayan Sur ilçesinde bulunduğu, yine bölgede PKK terör örgütünün oluşturmaya çalıştığı kaotik ve şiddet ortamına rağmen bu bölgede bulunmakta ısrar etmesi karşısında iddianamenin genelinde irdelenen, şüphelinin bağlı olduğu illegal yapılanmanın hedef ve stratejisi kapsamında görev yaptığı anlaşılmıştır."

vi. İddianamede başvurucuya yöneltilen suçlamayla ilgili olarak çok sayıda tanığın beyanlarına yer verilmiştir. Bu beyanların ilgili kısmı şöyledir:

- Tanık M.C.nin Beyanı:

"...Ben bundan yaklaşık 13 yıl önce İzmir ilinde bulunan Yeni Doğuş Kilisesinde Hıristiyan oldum. O tarihten bugüne kadar düzenli olarak kiliseye gitmekteyim ve ibadetimi yapmaktayım. Ben Alsancak semtinde bulunan Diriliş Kilisesinde 2007 yılında Andrew Craig Brunson ve Erik W. ile tanıştım. Bu şahıslardan Andrew’in 23 yıldır Türkiye’de papazlık yaptığını, Erik W’nin ise sürekli yurt dışına gidip geldiğini biliyorum. Türkiye’ye geldiğinde ibadet dışında kilisede Kürt Kilisesi oluşturup, Kürtlere ibadet yaptırıp, Kürt şahısları Hıristiyan yapıyordu. Bu şahısların Kürt Halkına yönelik çok ciddi planlarının olduğunu gitmiş olduğum ibadetlerde açıkça görüyordum. Kürt Halkıyla çok ilgileniyorlardı. Ayrıca Erik W. ileri derecede Kürtçe ve Osmanlıca bilmektedir. Hatta ben Erik W’nin özel yetiştirilip Türkiye’ye gönderildiğini düşünüyorum, çünkü çok donanımlı ve bilgili bir kişi. Bu şahsın Andrew’den de yetkili olduğunu düşünüyorum. Erik W. Türkiye’ye geldiğinde özellikle Güneydoğu illerinde faaliyet yürütmektedir. Bunu da bu şahsın Türkiye’de görüştüğü ve kendisinin de Hıristiyan olduğu, ayrıca Deniz Kuvvetlerinde subay veya uzman olarak hatırladığım M.T.den duydum ... Ben yukarıda isimlerini vermiş olduğum Andrew Craig BRUNSON ve Erik W. isimli şahısların Amerikan İstihbarat birimlerine çalıştığını düşünüyorum. Bu şahıslar Türkiye’de bulunan Kürtlere her zaman destek oluyor ve Güney Kürdistan’ın kurulacağını söylüyorlardı..."

- Tanık L.K.nın Beyanı:

"...İlk olarak yerini kendim öğrendiğim Basmane semti yakınlarında bulunan Yenidoğuş Kilisesine gitmiştim. Buraya beni herhangi bir kimse davet etmedi. Burada ayinler ve tapınmalara katılmaya başladım. Yaklaşık olarak 3-4 sene bu kiliseye gitmeye devam ettim. Bu kilisede Pastör olan kişi ilk gittiğimde Andrew Brunson isimli şahıstı. Bu şahsın 3 vatandaşlığı bulunmaktaydı. Bunlar İspanya, Amerikan ve Alman vatandaşlıklarıydı. Macaristan asıllı bir bayan ile evliydi ve ismi Norin idi... Bu topluluk içerisinde benim gibi Türk kökenli kişiler olduğu gibi Kürt kökenli ve her ulustan insanlar da bulunuyordu. Kürt kökenli olan kişiler arasında yaşadığımız ülkeyi seven insanlar olduğu gibi bölücü görüşe sahip, terör sempatizanı olan 8-10 kişilik bir grup da bulunuyordu. Bu grupta yer alan şahısların isimleri: B.K., Salih isimli soy ismini bilmediğim şahıs, M.D. isimli şahıs, H.M. ve D.Ö. isimli bayanlar, soyadını bilmediğim Agit isimli şahıs ile yabancı uyruklu B.M. isimli şahıs ile yine yabancı uyruklu Elizabeth isimli bayandır. Kilise pastörü olan Andrew Brunson’un bu bölücü görüşe sahip kişilere özel bir ilgisi vardı. Hatta bir suç işleseler bile bu kişilere sahip çıkmaya, kiliseden uzaklaştırmamaya çalışıyordu... Andrew 2008-2009 yıllarında Yenidoğuş Kilisesinden teröre destek olduğu için kovuldu. Çünkü Yenidoğuş prespiteryan bir kiliseydi ve teröre destek verilmesini istemiyordu...Andrew Brunson buradan kovulduktan sonra yaklaşık olarak 1-1.5 ay yurtdışında kaldı...Andrew Türkiye’ye geldikten sonra 1 hafta içerisinde Alsancak’ta bulunan Bornova sokağında yeni bir kilise açtı. Andrew açtığı bu kiliseye Diriliş adını verdi. Ben bu adamın ne amaçta olduğunu öğrenmek, ne yapmak istediğinin boyutlarını görmek için bu kiliseye gitmeye başladım. Bölücü görüşe sahip grupta aynı şekilde Diriliş kilisesine gelmeye başladı. Hatta Yenidoğuş Kilisesine giden grubun yüzde 80 gibi bir oranı Diriliş kilisesine gelmeye başladı. Bu kiliseye yeni gelmeye başlayan bizlere Agit ve Mehmet olarak tanıtılan ancak gerçek isimlerinin bunlar olmadığını bilmediğim şahıslar ve bizimle Yenidoğuştan beri birlikte olan B. isimli 3 şahıs vardı. Bunlardan ilk ikisi Suriyeli şahıslardı ve bunların Suriye’de terör örgütüne üye olduğunu öğrendik. Hatta Agit’in Bomba eğitimi almış bir terörist olduğunu da duymuştuk. Yine bu şahıslardan Agit, Mehmet, Salih Abi diye bilinen bir şahıs ve Andrew ile eşi Norin dönem dönem gündemdeki olaylara göre Kobane, Suruç gibi yerlere gidiyorlardı. Bu şahıslar çekinmeden Facebook hesaplarından bu geziler ve örgüt ile ilgili paylaşım yapıyorlardı. Bu resimlerde Mehmet, Agit ve tanımadığım terör örgütü üyeleri Leşker diye tabir ettiğiniz terörist kıyafetlerini giymiş, 'Kürdistan' bayrakları açmış, zafer işaretleri yapıyorlardı. Andrew de aralarında poz vermiş olarak duruyordu. Ben bu paylaşımları Facebook isimli siteden indirerek aldım. Şu an yanımda olan bu fotoğraf ve görüntüleri sizlere kendi rızam ile teslim ediyorum.

...

Ben bu kiliselerde kaldığım süre içerisinde Andrew in temel görevinin bölücü kesimi toplamak, korumak ve beslemek olduğunu anladım. Kilisenin alt katında ayin yapılırdı, üst katta ise iki oda bulunmaktaydı. Bu odalara cemaatin girmesi kesinlikle yasak olduğu halde Kürt olan cemaate bu odalarda toplantılar düzenlenirdi. Ben bu toplantılara katılamadığımdan toplantıya katılanları takip etmeye başladım. Bir gün yine Agit, B.K., Bedros, Mehmet, K.T. ile isimlerini bilmediğim birkaç kişinin kilise üst katında yapılacak toplantıya katılacaklarını ayinden önce öğrenince, ayin bitiminde dışarı çıktım. Üst kattaki odanın ışığı haricinde kilisenin bütün ışıkları söndürüldü, yaklaşık 4 saat kadar bu toplantı sürdü, çıkışta isimlerini verdiğim şahıslar tek tek kiliseden ayrılmaları üzerine benim toplantının yapıldığı bu odaya karşı ilgim artı. İlerleyen süreçte yasak olan bu odaya girmek için fırsat aradım. İlk fırsatta kilise üst katında tuvaletin karşısında bulunan bu odaya girdiğimde, sağ tarafta kitapların bulunduğu raflar olduğunu, masa ve sandalyelerin bulunduğunu, masa üzerinde katlanmış Türkiye haritalarının olduğunu, bu haritaların bazılarının üzerlerinde elle çizim ve işaretlerin yapılmış olduğunu, sınırların değiştirilmiş olduğunu gördüm. Masanın ilerisinde oda içerisinde yerde kolilerin olduğunu gördüm. Merak ederek ağzı kapalı olan kolilerden bir tanesini açtığımda, içerisinde PKK’ya ait yasadışı broşürlerin bulunduğunu gördüm. Bu broşürlerden masa üzerinde de vardı. Ben aşağıdan ayak seslerinin geldiğini duyunca hemen odadan telefonla görüşüyormuş gibi çıktığımda Norin’e yakalandım. Sonradan Norin’e özel telefonda görüşme yaptığımı bu odaya ondan girdiğimi anlattım. Bu odaya girenlere ceza verildiği halde bana bu söylemimden dolayı ceza vermedi. Ancak bana bu olayda Norin çok kızdı. İlk ayinde bununla ilgili olarak cemaatte bulunan herkese o odaya bir daha girilmeyeceğini söylediler.

...

Bu kiliseye ait Konak ilçesinde Diş Hastanesinden yukarıya doğru, varyant olarak bilinen yere çıkarken eski bir konak vardı. Burayı Koreli bir iş adamının alarak kilisenin kullanımına verdiği söylendi. Burada yurtdışı veya şehir dışından gelen misafirler konaklardı. Ben bunları oranın görevlisi olan A.R.Ç. isimli şahıstan öğrendim. A.R.Ç. bir keresinde konuşma sırasında istemeden burada toplantı düzenlendiğini ağzından kaçırdı. Bende bu durumdan şüphelendiğim için bu eve ilgi göstermeye başladım. Burada düzenleneceği söylenen kutsal kitap seminerine neler olup bittiğini anlamak için gönüllü olarak yazıldım ve burada yaklaşık 4.5 ay kadar kaldım. Bu süre zarfında eğitim verildiği gibi yine PKK lehine olabilecek çalışmalar düzenleniyordu. Bu toplantılarda Andrew konuşmacı olarak Kürt halkının Türkiye’de ezilen halk olduğunu, Kürt halkından ziyade PKK’nın özgürlük mücadelesi verdiğini ve buna destek verilmesi gerektiğini söylüyordu. Ben daha yakından faaliyetlerini görebilmek için Suruç ve Kobane’ye de gelmek istediğimi söylediğimde örgüt ile bağlantılarını açık olarak göreceğimizi, belki görüntü alabileceğimizi bildikleri için bana gelmemin mümkün olmadığını söylediler... 2015 yılında bu kiliseden ayrılmış olsam da 2016 yılında yaşanan darbe girişiminden sonra firari olan FETÖ üyelerinin bu kilise yöneticileri olan Andrew’in ekibi tarafından konakta yani size yerini tarif ettiğim evde bir dönem saklandığını, evin çok yakınında oturan Tuncay isimli 24-25 yaşlarındaki arkadaşımdan duymuştum. Bu şahsın soyadını bilmiyorum ancak konu ile ilgili olarak kendisini sizlere bilgi vermesi adına temin edebilirim.

...

Özetlemem gerekirse Kilisenin Pastörü olan Andrew BRUNSON, bu şahsın eşi olan Norin, Pastör yardımcısı K.T., Suriyeli M.B. ve Agit olarak tanıtılan kişiler, B.K. isimli şahıs, D.Ö. isimli şahıs, Salih isimli soy ismini bilmediğim şahıs, B.M. ve H.M., Elizabeth isimli yabancı uyruklu şahıs, Abdullah isimli soy ismini bilmediğim şahıs, Creise ve Per isimli yabancı uyruklu şahısların bu kiliseyi paravan olarak kullanmak suretiyle PKK adına faaliyet yürütüp, örgüte yardım ve yataklık ettiklerine şahit oldum. Benim burada bulunduğum süre içerisinde defalarca örgütün propagandasını yaptıklarına ve örgütsel seyahatler yaptıklarına şahit oldum. Ancak örgütün hangi eyleminde nasıl görev aldıkları hakkında bir bilgiye sahip değilim."

- Tanık G.D.nin Beyanı (İddianamede Aktarıldığı Şekliyle):

"...Kendisinin 2005 yılında Bayraklı’da bulunan St. Antuan Kilisesinde Yardımcı Papaz olarak görev yapmaya başladığını, bu kilisede 2011 yılına kadar görev yaptığını, bu süreçte diğer kiliselerle ve önderleri ile ilişki içerisinde bulunduğunu, İzmir merkezinde faaliyet yürüten Diriliş Kilisesinde Papaz olan Andrew Craig Brunson isimli şahıs ile de bu sebepten 2006 yılından 2011 yılına kadar bir arkadaşlığının söz konusu olduğunu, şüpheli ile Diriliş Kilisesinde ve farklı başka yerlerde birçok kez karşılaşarak sohbet etme fırsatı bulduğunu, esasında birbirlerini pek sevmediklerini, bunun sebebinin şüphelinin bir defasında Diriliş Kilisesindeki sohbet esnasında Diyarbakır’dan Kürdistan diye söz etmesi üzerine kendisinin bu cümleye tepki göstermesi ve orası Türkiye Cumhuriyet toprağıdır demesi üzerine, şüphelinin kendisine 'Asimile ettiğiniz için öyle' demesi olduğunu, bu nedenle sadece mesleki saygı nedeni ile görüştüklerini, kendisinin tarihini tam hatırlamamakla beraber 2009 veya 2010 yıllarında Tunceli’den ... bir grubu İzmir’de misafir ettiğini ve bu şahısları Vaftiz ederek Hıristiyanlığı girişlerini sağladığını, bunu tüm Hıristiyan cemaatinin bildiğini, hatta bu 25 kişiden 5 veya 6 tanesinin daha sonra İltica yoluyla Kanada ve Amerika’ya gittiğini bildiğini, bu şahısların isimlerini bilmediğini ancak araştırılması durumunda her kilisenin vaftiz ettiği şahısların isimlerini tuttuğu bir Vaftiz Kayıt Defteri olduğunu bu isimlere oradan ulaşılabileceğini, şüphelinin Doğu kökenli vatandaşlara yönelmek için PKK terör örgütünü benimseyerek bu şahıslara daha kolay ulaştığını, çünkü kendisinin ayin yaptığı Diriliş Kilisesinde bu ayinler PKK terör örgütünün sembolü olan sözde bayrakları ve flamalarını giyen, bu sözde bayraklarının ve renklerinin bulunduğu tişörtlerle ayinlere gelen birçok cemaat üyesinin mevcut olduğunu, ayinlerinde birkaç defa bu konulara şahit olduğunu, ayinler harici kilisede ara ara konserler verildiğini, bu konserlerde yine PKK sempatizanı şahısların örgüt lehine konuşmalarda ve sloganlarda bulunarak katılımları olduğunu belirtmiştir. Şüpheli Andrew Craig BRUNSON ile ilgili dikkatini çeken diğer bir hususun ise, şüpheliyi birçok kez Kilisede, Alsancak’ta ismini şu anda hatırlamadığı farklı kafelerde ve birkaç defa da sahilde kendisi kilise cemaati olmayan ama şekil, görünüm itibari ile Fetöcü olarak nitelenen kimselerin dış görünümlerine benzeyen şahıslar ile gezdiğini veya oturduğuna şahit olduğunu belirttiği, bir seferinde merakı nedeniyle kendisine bu arkadaşlar kim diye sorduğunda Hıristiyanlığı merak eden arkadaşlar dediğini, ancak kendisinin bu şahısların FETÖ/PDY terör örgütünden olabileceklerine kanaat getirdiğini ... [ifade etmiştir.]"

- Gizli Tanık Göktaşı'nın Beyanı (İddianamede Aktarıldığı Şekliyle):

"Şüpheli Andrew’in Başpastörlüğünü yaptığı Diriliş Kilisesine Suriye Devleti vatandaşları ile Kürt şahısların dikkat çekici bir yoğunlukla geldiğini, bu şahısların liderliğini açık kimliğini bilmediği Suriyeli Mehmet olarak bilinen bir şahıs ile B.Y. isimli bir kişinin yaptığını, ilerleyen zamanda bu iki şahsın PKK sempatizanı olduğunu, dağdan indiklerini öğrendiğini, bu şahısların aleni olarak her konuşmalarında PKK’lı olduklarını beyan ettiklerini, bu şahısların haftanın hemen hemen her günü kiliseye geldiklerini, hatta bazılarının (özellikle Suriye uyruklu, Türk vatandaşlığı alamayan şahısların) kilisede kaldıklarını, bu şahısların niçin bu kiliseye geldiklerine ilk başta bir anlam veremediğini, sürekli PKK yanlısı, Kürt yanlısı konuşmalar yaptığını, bu şahısları koruduğu ve PKK’ya ilgi duyduğunu anladığını, Kilisede sürekli PKK yanlısı şahısların gelerek siyasi konuşmalar yaptıklarını, Türk Devleti, askerimiz ve polisimiz hakkında olumsuz konuşmaların kendisinin ve kiliseye gelen bazı arkadaşların hoşuna gitmediğini, bu durumdan çok rahatsız olduğunu...kilisede aralıklarla tarihi önceden belli olmadan Liderler toplantısı yapıldığını, bu toplantıya asla cemaatten kimsenin giremediğini, bu toplantıların bazen Andrew’in evinde de yapıldığını duyduğunu, toplanma amacını bilmediklerini, bu toplantıya Andrew, eşi Norin, Kürt liderleri olan B.Y., Suriyeli Mehmet, Agit ile görse tanıyabileceği Kürt liderlerin ve kilisenin yaşlılar heyetinin katıldığını ... [ifade etmiştir.]"

vii. İddianamede; tanık G.D.nin yukarıda yer verilen ifadesinde geçen başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatı olduğunu düşündüğü kişilerle görüştüğü yönündeki açıklaması üzerine tanığa FETÖ/PDY kapsamında soruşturulan bir kısım şüphelinin fotoğrafının gösterildiği, tanığın FETÖ/PDY'nin Ege Bölgesi imamı olan B.B.nin yardımcısı konumundaki firari M.S. adlı kişiyi -başvurucuyla yakın temasta birisi olduğunu belirterek- teşhis ettiği ifade edilmiştir.

viii. İddianamede ayrıca başvurucunun yabancı uyruklu K.C.A. ile yakın irtibatının bulunduğu, bu kişinin mobil telefonuyla başvurucunun mobil telefonundan farklı yerlerde aynı saat aralıklarında ortak sinyal alındığı belirtilmiştir. Başvurucunun adı geçen kişiyle irtibatının devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme amacına müteallik olduğu ifade edilmiştir. Bu suçlama iddianamede şöyle yer almıştır:

"...Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yollarında çalışan 700-800 görevlinin kimlik bilgileri ve şuan nerede görev yaptıkları gibi, ancak ülkenin bir şekilde işgal edilmesi durumunda, lojistik bir ulaşım ağı olarak demir yollarının kullanılması ve direniş gösterebilecek çalışanlar tarafından demir yollarının sabote edilmesinin önüne geçmek amacıyla ihtiyaç duyulacak mahiyette bilgilerin tespitini yapan, buna ilişkin liste hazırlayan, 15/07/2016 günü gerçekleştirilmeye çalışılan askeri darbe girişiminden haberdar olduğu anlaşılan ve Dua kod adlı gizli tanığın beyanına göre, bir Türk Vatandaşına gerçekleşmesi beklenilen askeri darbe girişiminden zelzele tanımlaması ile bahsederek, sözde zelzelenin oluşturacağı yıkım ve sonrası doğacak olumsuzluklara karşı hayatta kalması amacıyla, bir takım özel askeri hayati idame malzemelerini bir Türk vatandaşı şahsa veren dosyası tefrik edilen şüpheli K.C.A. ile yakın irtibat halinde olduğu, K.C.A. ile birlikte faaliyet icra ettikleri yönünde kuvvetli deliller bulunduğu,

...

Şüpheli Andrew Craig BRUNSON’un kullandığı, inceleme işlemi bitirilen 0532 2... nolu GSM hattının HTS dökümlerinin kontrolünde, hakkında soruşturma yürütülen K.C.A. ile soruşturma kapsamında anlam yüklenecek şekilde, düzenli periyotlarla 3 kez aynı yerde bulunduğunun anlaşıldığı, Dua kod isimli gizli tanığın ifadesi kapsamında ve teslim ettiği soruşturması tefrik edilen şüphelilerin bilgisayarlarından elde edilen bilgilerden oluşan flash belleğin içinde yine şüpheli K.C.A.ya ait bilgisayardan elde edildiği anlaşılan 'irtibat kurulacak askerler' şeklinde bir listenin çıkması, şüphelinin K.C.A. ile yoğun irtibat halinde bulunması, listedekilerin askeri şahıs olması ve askeri okullarda öğretmen olmaları göz önüne alındığında, şüphelinin casusluk faaliyeti olarak nitelendirilebilecek ve din adamlığı ile hiçbir şekilde bağdaşmayacak faaliyetler içinde bulunduğunun anlaşıldığı..."

ix. İddianamenin değerlendirme kısmında ise misyonerlik adı altında illegal faaliyette bulunan oluşumların ve FETÖ/PDY'nin kuruluş, amaç, işleyiş ve hiyerarşik yapılanma bakımından benzerlik gösterdiğine dikkat çekilmiş; bu bağlamda örgütün dinler arası diyalog yaklaşımına vurgu yapılmıştır. Ardından başvurucunun Diriliş Kilisesi ve Türkiye'nin doğu bölgesindeki faaliyetlerinin PKK terör örgütüyle koordineli bir şekilde yürütüldüğü ve bu faaliyetlerin Kürt kökenli vatandaşların ayrışmasını sağlama amacını taşıdığı ileri sürülmüştür. Buna göre başvurucu, belirtilen amaca ulaşma yolunda dinler arası diyalog söylemine dayanmış ve misyonerlik görünümü altında esasen FETÖ/PDY ve PKK silahlı terör örgütleri ile eş güdümlü hareket etmiştir.

17. İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi 15/3/2018 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve başvurucu hakkındaki yargılama, Mahkemenin E.2018/172 sayılı dosyası üzerinden sürdürülmüştür.

18. Mahkeme 16/4/2018 tarihinde yaptığı duruşmada başvurucunun savunmasını almıştır. Başvurucunun savunmasının ilgili kısmı şöyledir:

"...İlk önce bu FETÖ/PDY ve PKK örgütüne üye olmamakla beraber örgütlerin amacı çerçevesinde faaliyet gösterdiği iddiası, ilk önce FETÖ'ye bakmak istedim, ilk önce bu benim inancıma bir hakaret, ben Hristiyan'ım, ben bir din adamıyım ve ben İslami bir harekete katılmazdım, onların amaçları benim amaçlarımdan tamamen farklı, ben İsa'ya öğrenci yetiştirmek istiyorum, onlar bunu yapmak istemiyor, onlarla birlikte hiç iş birliği yapmazdım, beni görevlendiren Evangelical Presbyterian Church mezhebi bunu da kabul etmezdi asla, o zaman bu benim inancıma aykırı, daha önce de tüm savunmalarımda belirttiğim gibi herhangi bir FETÖ örgütü üyesiyle tanışıklığım yoktur.

...

İkinci şey Dan S. isimli arkadaşım ile yaptığım görüşmeyle alakalı olarak, arkadaşım Dan ile yapılan mesajlaşma, öncelikle mesajlaşmanın Türkçe çevirisini kabul etmiyorum, yanlış çevrildi ve en azından iki cümle düşürüldü orijinalden, soruşturma aşamasında savcı ifade alırken metnin İngilizce orjinalini görme şansım olmadı ancak mesajlaştığımı kabul ettim ve ediyorum, orjinal çevirisini mahkemenize sunuyorum, bu sunuldu mu, tamam, burada daha önce de belirttiğim üzere yapılan yazışma sosyal politik bir durum değerlendirmesidir, şimdi onu okuyacağım size. Türkçesini okuyorum, merhaba Dan, teşekkürler, evet ben iyiyim, daha önce yanıt veremediğim için üzgünüm, dün Norin ile buluşmak için Amerika'ya seyahat ediyordum, aylar önce çocuklarımız ile üç hafta birlikte olmak için Amerika'da olmayı planlamıştık ve Türkiye'deki bu enteresan zamana denk geldi, Türkleri sarsacak bir şeylerin olacağını bekliyorduk, İsa'ya kalabalık bir iman bir dönmek için gerekli durumların oluşması, bu darbe girişimi bir şoktu, birçok Türk gerekirse kendi demokrasi versiyonunu korumak için bir noktada askeriyenin geçmişte yaptığı gibi araya girmesine güvendiler, ama bu kez çok geç ve çok az ve darbe sonrası temizliği ve tek adam yönetiminin ivme kazanması, bu da ayrı bir sarsılma, işlerin daha karanlığa gireceğini düşünüyorum ve aynı zamanda yücelik ve mucizelerin belirdiğini de göreceğiz, sonuçta kazanan bizleriz, yakında seninle irtibat kurmayı umuyorum ve bunu anlatmak istiyorum.

...

Bunun dışında gizli tanık beyanlarıyla B.B. ve M.S. ile görüştüğüm iddiası, ben bu isimleri tanımam bilmem, bu isimde hiç kimseyi tanımadım ve onlarla görüşmedim, dosyadan anladığım kadarıyla bu insanlar kod ismi kullanıyor olabilirler, daha önce de belirttim ben herhangi bir FETÖ örgütü mensubu tanımıyorum.

Dua kod adlı gizli tanığın ifadeleri asılsızdır ve uydurmadır, ben Ramazan isimli bir avukat tanımıyorum, Ramazan isimli bir avukat ile bir toplantıya katılmış değilim, böyle bir toplantı olmadığı gibi toplantıda bizim işimizi FETÖ'cüler çözer şeklinde bir ifade de hiçbir yerde hiçbir zaman duymadım, B.B. isimli şâhısı tanıdığım ve onunla irtibat kurduğum şeklindeki beyan tamamen asılsızdır, tanığın beyanları tamamen mantıksızdır, Türk hukuk sistemini veya mevzuatı bilmem mümkün değildir, dolayısıyla bizim işimizi bunlar çözer şeklinde bir beyanda bulunmam mümkün değildir.

...

M.S. ile ilgili görüştüğüm iddiası da asılsızdır, bunu söyleyen tanık G.D. ve sonra onun ifadesine cevap vermek istiyorum, ama şimdi diyeyim G.D. isimli tanığı tanımıyorum, 2006-2011 yılları arasında benimle Diriliş kilisesinde herhangi bir görüşmesi olmadı, yaptığı teşhiste M.S.yi teşhis etmiş ancak ben M.S. ile aynı ortamda hiç bulunmadım, zaten verdiği ifade tamamen yalanlar üzerine kurulu olduğu için itibar edilmemesi gerekir... G.D. inanılmaz senaryo anlatıyor ona göre PKK bayrakları birçok kişiyi PKK destekleyen tişörtleri cemaat üyesi giymiş, birçok zaman böyle bir şey olduğunu PKK destekleyen konuşmalar yapıldığı PKK'yı destekleyen konserlerde slogan atılıyor vs, öyle bir şey anlatıyor, birincisi bu adam Diriliş Kilisesine katılmadı, bir de Diriliş Kilisesinde konser hiç yapılmadı, hayır konserler yapıldı ve böyle şeylere tanık oldum, Diriliş Kilisesinde hiç konser yapılmadı ve o bizim kilisemize benim orada olduğum hiçbir toplantı da G.D. katılmadı. İkinci hem Yeni Doğuş Kilisesi ve Diriliş Kilisesine katılanların çoğu Kürt değil, ben hatırlamaya çalıştım ha bunlar hep değişen rakamlar çünkü gelen giden var her zaman ama Diriliş Kilisesinde ben 5 ya da 7 tane Kürt kökenli vatandaş hatırlıyorum o kadar, yani çoğu gelen Türk kökenli çoğu gelen Türk kökenli ise öyle her zaman böyle şeyler varsa PKK sloganı konuşmalar varsa, kimse bir şey şikâyet etmez miydi, bir fotoğraf çekip onu emniyete götürsünler bunu şikâyet etmeleri gerekiyordu ama öyle bir şey olmadı... Biz bu koruma istiyoruz polisin orada olduğunu biliyoruz, bize baktıklarını biliyoruz ve biz onlardan istedik ve bu şeyleri PKK'yı destekleyen böyle onun anlattığı çılgın şeyleri yapmak yani herkesin önünde birçok kişinin tişörtü var PKK'yı destekleyen sloganlar yapılıyor, konuşmalar yapılıyor, bayraklar var, hani açık bir kilisede açık toplantılarda polisin koruduğu toplantılarda böyle bir şeyin olması mümkün mü, yani bana göre mümkün değil ve böyle polis korumasını isteyen bir kilise PKK'lı destekleyen kilise bunu yapmazdı, aslında bunu gizlemeye çalışırdı, G.D.nin anlattığı şeyleri yapan kilise sürekli polis korumasını istemezdi, yaptıklarımız gizli değildi, her şey açıktı, o yüzden diyorum yani evet böyle iddialar var ama bunu destekleyen madem birçok sefer geldi ve bunu gördü neden bir fotoğraf çekmedi.

...

İddianamede belirtilen 09/10/2013 tarihli önderler toplantısına katıldığım ve FETÖ ile diyalog kurulmasının faydalı olacağını belirttiğim iddiası, ben bu toplantıya katıldım aslında ev sahipliği yaptık, çünkü bizim kiliseler toplandı 10-12 kişi, ben toplantıyı yönetmedim, bu toplantılar ayda bir yapılan bir rutin bir toplantıdır, İzmir'in Protestan kiliseleri önderleri geliyor, isteyen gelir, toplantıları amacı kiliselerin din konularındaki paylaşımlarıdır, paylaşımlarıydı, bu toplantılarda bu tarz bir konunun konuşulma ihtimali yoktur, o toplantıda böyle bir konuşma veya cümle geçmedi, zaten bizim siyasi olaylardan uzak durma gibi bir yaklaşımımız vardır, diğer önderlerin de olduğu bir toplantıda bunları söylemem mümkün değildir.

...

Deniyor ki Kürtlere her zaman destek oluyor ve Güney Kürdistan'ın kurulacağını söylüyorlardı ben bunu hiç söylemedim, böyle bir şey duymadım ve bir şey vurgulamak istiyorum bu insanlar ifadelerde söylüyor, her PKK'yı destekleyen her Kürtleri destekleyen bölücülük hiç bir kayıt yok, yani bu bazı tanıklara göre yıllarca süren bir şey oldu, ha Yeni Doğuş kilisesinin kurulduğundan beri böyle bir şey yapıyorduk onlara göre, her zaman sloganlar her zaman PKK'ya destekleyen konuşmalar hiç kimse bir kayıt sunmuyor, çünkü öyle şeyler olmadı ama ben onun tersini sunabilirim, çünkü kilisemize bunun tersi anlatıldı biz PKK'yı hiç desteklemedik, bölücüleri istemedik kilisemizde.

...

[Gizli tanık] Göktaşı, kilisemize hizmette hiç bulunmadı. O diyor B.Y. yönetiyordu, konuşma yapıyordu, vaaz veriyordu, kilise onun elinde kaldı ve ama B.Y.ye hiçbir zaman kilisede bir görev verilmedi, sorumluluk verilmedi. O zaman bu bir yalan adam gençliğinden beri boyacı olarak çalışıyor, bir kaç çocuğun babası ve hemen hemen sağır biri. O Göktaşı diyor onlar dağdan indikleri diyor, öyle bir şey duymadım ben... Kilisemize siyasi konuşmaları engellemeye, önlemeye çalıştım ben. Kiliseye siyaset girmesin hep dedik ve kesinlikle PKK'yı destekleyen konuşmaları ben kabul etmem ve bunu birçok vaazda da tamamen farklı bir şey anlattım burada kardeşlik olsun ve sevgi olsun.

...

Şimdi tanık L.K.nin ifadesine geçmek istiyorum. L.K. Yeni Doğuş Kilise'sine katıldı düzenli olarak yani katıldı ama ara veriyordu. Kiliseden birkaç defa ayrıldı. Sonra dönüp de devam etmek için izin isterdi ve af dilerdi... L.K.ya göre bölücü görüşe sahip tüm şahıslar ibadet esnasında kürsüye çıkıp örgüt propagandası yapabiliyordu. Yani kilisemize herkes kürsüye çıkamıyordu ve dediğim gibi özellikle bir konuşma yapmak için bu sayı çok kısıtlıydı. Başkalarının istedikleri zaman öne çıkıp konuşmalarına kesinlikle izin verilmiyor bizim kilisemizde. Kürsüye çok az kişi çıktı ve sadece izinle. Örgüt propagandası hiç yapılmadı, mümkün değil. Her toplantı da birçok ziyaretçi var. Sokaktan gelen dediğim gibi kapılar açık, meraktan girer giren kişi var. Örgüt propagandası yapıldıysa kimse bunu kaydederdi... L.K. yasak oda dediği odaya girmiş ona göre ve orada haritalar görmüş, PKK broşürleri görmüş diyor. Ama bu odaya giren çok kişi vardı. Başkaları da bu şeyleri görürdü olsaydı. L.K. neden haritalardan bir tanesi almadı, çünkü bu çok provokatif bir şey. Yoksa PKK'lı broşür neden almadı, alsaydı bir tane. Hemen emniyete delil olarak sunabilirdi. Ama almadı çünkü yoktu. L.K.ya göre ayak sesi duydu ve çıktı ama gelen kişi kandırmak için aklı çalışıyor diyor sanki telefonda bir görüşme yaptı o yüzden girdi aklı o kadar çalışıyor. Ama bir PKK'lı broşürü alacak kadar aklı çalışmıyor. Bu inandırıcı bir şey değil. Bu odaya girenleri ceza verildiği söyledi, veriliyordu. O odaya giren kimseye ceza verilmedi, hiç olmadı. Diyor sonra o girdikten sonra bir anons yapıldı artık o odaya girilmeyecek, böyle bir anons hiç yapılmadı.

...

L.K. dua evini anlatıyor ama sanki gizliymiş sanki A.R.Ç.den gizli tutulması gereken bir şey öğrenmiş. A.R.Ç. kaçırdığı bir şey ağzından ve bu toplantı yapılıyor demiş. Aslında bütün kilisemiz dua evi biliyordu. Dernek altında açıldı. Dua toplantılar hep yapılıyordu ve İzmir'deki diğer kiliselerde biliyordu çünkü herkesi açılışa davet ettik. Bu yani orada toplantıya isteyen gelebilirdi kilisemizden gelmek isteyen herkes gelebilirdi açıktı ve orada yaptığımız dört yürek adlı derse gelince L.K. sanki gizli yapılan şeylerin takip etmek için katılmış aslında ben L.K.yi davet ettim ve ben onun masraflarını karşıladım, kendisi oradayken. Derslerde hep PKK'yı destekleyen konuşmalar yapılmış diyor L.K.. Dersler videoya çekildi, kaydedildi. L.K.nın anlattığı siyasi konuşmalar hiç yapılmadı...

...

Yine K.C.A. isimli şahısı tanımam. Özellikle K.C.A. burada vurgulanıyor ama ikisi için bunu söylüyorum. Bu şahsın yaptığı faaliyetleri bilmem, kendisiyle hiç karşılaşmadım ve görüşmedim. Benim telefonumla K.C.A.nın telefon sinyallerinin üç kez birer yıl arayla çakışması hiçbir şekilde hukuka ayrı faaliyet içinde olduğumu göstermez. Benim evim 2011 yılından beri Alsancak'ta. Alsancak'ta baz istasyonu kapsamında olan bir yerdedir. Bağlı olduğum Diriliş Kilisesi Alsancak'ta aynı baz istasyonu kapsamındadır. Evin ve kilisenin bulunduğu yer merkezi olup birçok insan baz istasyonundan sinyal alınabileceği bir yerdir ..."

19. Mahkeme 16/4/2018, 7/5/2018 ve 25/7/2018 tarihli duruşmalarda, soruşturma aşamasında dinlenen tanıkların yanı sıra bazı yeni tanıkları dinlemiştir. Soruşturma aşamasında dinlenen tanıklar, kovuşturma aşamasında da aynı yönde ifade vermiştir. İlk kez dinlenen tanıklardan bazılarının beyanlarının ilgili kısmı şöyledir:

- Tanık A.D.nin Beyanı (Duruşma Tutanağının Çözümünde Yer Aldığı Şekliyle):

" ...O.T. diye Kargiyat Genel Sekreteri var. Karabağlar'da merkezi bulunan. Bu arkadaşımız Ege bölgede B.B.den sonra gelen çok önemli bir kişilik. Direkt Fethullah Gülen ile beraber irtibatı olan, genelde bizim doğu mahallelerinde özellikle siyasal anlamda PKK yanlısı mahallelerde etkisi olan bir arkadaşımız O.T. Ben onun yanında bulunuyordum. FETÖ ile olan veya cemaatle her neyse onunla iltisakım O.T. üzerinden ben onun yanında onunla beraber bazı para trafiklerinde para götür getirmelerinde sürekli onun yanındaydım. Andrew Craig Brunson'u da Şanlıurfa'da Türkiye'nin büyük mülteci çadırı yapılıyordu. Suruç'ta. Suruç'ta o dönem biz Suriye tarafına sürekli geçip geliyorduk. Zaten Urfa Suruç Suriye bir tel örgüdür. Orada iki tarafın da birbirinin akrabası olduğu için bir müddet orada bulundum ben. Çadır kentin yapım aşamasında, yapımından sonra sürekli orada ticaret yapıyorduk. O esnada bir defa görmüşlüğüm var. O.T. ile bir defa oraya gelmişti. O.T. genelde bizim sürekli görüştüğü irtibat halinde olduğu Enver Müslüm var.

...

[Mahkeme Başkanı]: O.T. ile dosyamız sanığı Andrew Craig Brunson'un kesiştiği yer neresi?

[Tanık]: Sonuçta O.T. etkili bir adam kendi de aile itibari ile Kürt olmasından dolayı, oradan gelen kişilerin buraya getiriliyor, O.T. burada finansman ayağında buna yardım mı deriz hibe mi deriz buradan para yardımını sağlayan kişiydi... O.T. ve B.B. her hafta görüşüyordu O.T. ile her hafta rutin bir yemek şeyi oluyordu birkaç kişi daha var söz hakkı olanlar, Kürt çocuklarını tam böyle tabiriyle söyleyeyim Suriye'den gelen mülteci olmuş eğitime elverişli Kürt çocukların yurt dışına gidebilmesi için maddi desteği O.T. sağlıyordu.

[Mahkeme Başkanı]: Andrew Craig Brunson'la beraber gördün mü onları hiç birbirlerini tanıyorlar mıydı?

[Tanık]: Gördüm ama para verirken görmedim.

[Mahkeme Başkanı]: Peki ne de gördün toplantı mı yoksa?

[Tanık]: Sohbet halinde Alsancak'ta.

[Mahkeme Başkanı]: Yemek mi yediler ayaküstü mü gördün, bir yerde mi buluştular?

[Tanık]: Yok yok oturuyorlardı ben genelde zaten çok nadir hallerde beni birinin yanında oturtmazdı, yani İzmir'de çok önemli adamların bile mesela adını bile tanımadığım adamların ofisine götürürdü beni, otururdum ofisinde ama belli bir kaç kişi vardı görüştüğü ya çok nadir halde bana der ki sen dur ben geliyorum arabada dur ya da şurada dur,

[Mahkeme Başkanı]: Sen şoförlüğünü mü yapıyordun?

[Tanık]: Yok ben araba sürmüyorum yanında oturuyordum.

[Mahkeme Başkanı]: Yanında oturuyordun kendisine refakat ediyordun, Andrew Craig BRUNSON'la yaptığı görüşmede de senin orada olmanı istemedi öyle mi?

[Tanık]: Evet.

[Mahkeme Başkanı]: Ama görüşmelerine tanıksın,

[Tanık]: Tabi

[Mahkeme Başkanı]: Kaç defa görüştüler?

[Tanık]: Benim bildiğim bir defa.

[Mahkeme Başkanı]: Sen bir keresini gördün

[Tanık]: Evet.

[Mahkeme Başkanı]: Andrew ile ilişkisi böyle kardeşim diye mi tanıttığı biri miydi?

[Tanık]: Hayır görüşmesi gereken kişi.

[Mahkeme Başkanı]: ... Andrew Craig Brunson'u Ö.K. ile de gördüğünü söyledin, Ö.K. demişsin FETÖ-PDY terör örgütünün önde gelen liderlerinden birisidir,

[Tanık]: Ayakkabıcılarda çünkü bölüm bölüm ya ayakkabıcılarda ilk 3-4 kişiden 5 kişiden biridir, önemli bir adam yani kaçırdılar mesela onu buradan, ailesiyle falan karısını çocuğunu hepsini götürdüler, hatta en son beni aradığında...

[Mahkeme Başkanı]: Darbe sonrasında mı kaçtılar bunlar?

[Tanık]: Tabi

[Mahkeme Başkanı]: Andrew Craig Brunson'la görüşmesinin konusunu biliyor musun?

[Tanık]: Bilmiyorum

[Mahkeme Başkanı]: Sadece yine tanık mı oldun yani geliş gidişine mi tanık oldun,

[Tanık]: Sadece orada görüşmelerine tanık oldum sonra sorduğumda ya çok iyi bir adamdır, herkese faydası var, insanın dinine bakmamak lazım diye konuyu geçiştirdi.

[Mahkeme Başkanı]: Bunu geçiştiren Ö.K. öyle mi?

[Tanık]: Senin ne işin var hani diye söylediğimde o da dedi ki tanıdığımı anladığı için dedi ki ya boşver iyi bir adam, çok da şey hani üstelemeden konuyu iyilik, insanlık, merhamet, hoşgörü babında yapıştırıp geçti.

[Mahkeme Başkanı]: Andrew Craig Brunson'a yapılan yardımlardan bahsettin, Suruçtan buraya gelen Kürt çocukları ile ilgili olarak onun da yürüttüğü faaliyetler nedeniyle yardım yapıldığını söylüyorsun, doğru mu anladım?

[Tanık]: Doğrudur.

[Mahkeme Başkanı]: Yani para mı ayırıyor Andrew Craig Brunson'a?

[Tanık]: Ha bu buranın yardım işleri nasıl ki bize kardeşim Güney Afrika da zenci ailelerine para veriyor bir milyon lira okul yaptırıyoruz mesela öyle tipler vardır anlatırdık sekreter de hatırlardı, falan Hıristiyan o kadar insancıl ki biz burada okul yaptırıyoruz bir milyon lira veriyor, biz de veriyoruz yani ne var ki Allah rızası için illa aynı dinde olmamız gerekmiyor o da Müslümanlara da faydası var o adamın diye, para giderdi,

[Mahkeme Başkanı]: Böyle mi denirdi ?

[Tanık]: Tabi ama bir defa gittiğini biliyorum görsel olarak bu da paralıydı diğerinde de oraya verdim diye söyledi.

[Mahkeme Başkanı]: O.T. söyledi?

[Tanık]: O.T. ama M.S.'den aldık, çünkü parayı dağıtır izni onda.

[Mahkeme Başkanı]: Bu konuda eminsin?

[Tanık]: Tabi Tabi.

[Mahkeme Başkanı]: Bu Suruç 'ta 18 -35 arası mı söyledin 17-35 yaş arası,

[Tanık]: Genelde gördüğüm insanlar oluyor, çünkü birkaç gün kalıyordum,

[Mahkeme Başkanı]: Kişilerin seçilmesini söyledin, özellikle Ezidi kökenli bunlar Andrew Craig Brunson'la mı irtibatlandırılırdı yani onun kilisesine mi gönderilirdi?

[Tanık]: Kilisesini bilmem de kendisine gönderilir İzmir'de çok nadir bize oradan birkaç kişi geliyordu sebebi de şu; Etüt merkezi kurulmuştu Kürt Mahallerinde daha çok PKK meyilli olanlarda, hani orada değişim, dönüşüm olsun dile Hoca buradaki ailelerin çocuğu değil de orada sahipsiz çocukları yetiştirmek yani boş kavanozu doldurmak daha kolaydır mantığıyla benim olduğum süreçte en azından en fazla 30 kişi gelmiştir, 3 evde istihdam edilmiştir, İşçievlerinde, Karabağlar sitenin Unlu mamüllerin üstündeki 2 kat bizimdi, bir de Gediz de bu üç yerde istihdam eder, genç böyle dinamik hareketli çocuklar, kız hiç yoktu içinde bu gördüklerimde, hep erkekti, diğerlerini de şey bu tarafa giderdi yani Andrew Craig BRUNSON'un tarafına."

- Tanık E.Ç.nin Beyanı (Duruşma Tutanağı'nın Çözümünde Yer Aldığı Şekliyle):

"... Andrew Brunson'un desteklediği bazı misyoner grupların PKK sempatizanı olduğunu biliyorum, yani bunu kendileri de zaten açıkta alenen ifade ediyorlar, söylüyorlar. Yani bu kişilerin desteklenip lider konuma getirilip, onlar için özel dernekler, özel kiliseler kurulup onları görevlendirmenin tabi ki terör örgütüne ve yandaşlarına büyük katkı sağladığını düşünüyorum, yani Kürt kökenlik PKK sempatizanlarına.

[Mahkeme Başkanı]: Andrew Craig, bu söylemlerden, bu ifadelerden haberdar mıydı? Yani onun yanında rahatlıkla bu PKK sempatizanı ifadeleri kullanabiliyorlar mıydı?

[Tanık]: Zaten desteklediği kişiler ifademde belirttiğim isimler var, onlar zaten çekinmeden söylüyorlar, gelen misyonerlere de açıkça yani PKK'nın bir terör örgütü olmadığını, yani onların desteklenmesi gerektiğini falan ben bazı kişilerden duydum yani böyle söylüyor diye, ya kendi azından da defalarca kez duydum. Hatta bu nedenlerle kiliseler içerisinde çatışmalar başladı, Kürt ve Türk yani PKK sempatizanları ve Türk milliyetçisi insanlar tarafından çatışmalar başlamıştı zaten, Andrew Brunson'la ben daha önce de konuştum, iki kere üç kere falan beraber oturduk, bu konuların yanlış olduğunu, yani bu yapılmaması gerektiğini hani bölücülüğe yol açtığını defalarca kez konuştuk.

[Mahkeme Başkanı]: Neydi onun görüşü, ne ifade ediyordu, bundan rahatsız değil miydi?

[Tanık]: Bence rahatsız değildi sadece etnik bir grubun oluşturabileceği yani özgür bir şeklide yani ifade özgürlüğü taşıyabileceğini, yani onların bu şekilde bir kilise kurabileceğini, bunları ifade ediyordu, yani onları destekliyordu ve bizi aslında rahatsız ediyordu çünkü bu gerçekten bölünmelere yol açıyordu. Yani hem kiliselerde hem de kiliselerin içerisindeki bayraklar, renkler bu dışarıdaki insanlar tarafından tamamıyla bir provoke sembolleri taşıyordu ..."

20. Mahkeme 25/7/2018 tarihli duruşma sonunda başvurucunun tutukluluğunun devamına karar vermiştir. Bu karara karşı başvurucu tarafından yapılan itiraz üzerine Mahkeme 25/7/2018 tarihinde yurt dışına çıkış yasağı ve konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirleri uygulanmak suretiyle başvurucunun tahliyesine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"...Her ne kadar 18/07/2018 tarihli oturumda sanık ve müdafii tarafından yapılan tahliye talebi red edilmiş ise de CMK 104 ve 105. maddeleri uyarınca mahkememizce dosya üzerinde yapılan yeniden değerlendirme neticesinde sanığın savunmasının alınmış oluşu, sanığa isnat olunan suçlar yönünden delillerin büyük oranda toplanmış oluşu, sanık ve müdafii tarafından iletilen sağlık mazereti, sanık her ne kadar yabancı ülke vatandaşı ise de tutukluluktan elde edilecek faydanın etkin adli kontrol hükümleri ile sağlanabilecek oluşu hususları nazara alınarak aşağıda yazılı olduğu koşullarda tahliyesine karar verilmiştir.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

1- Tutuklu sanık Andrew Craig Brunson'un sanığın savunmasının alınmış oluşu, sanığa isnat olunan suçlar yönünden delillerin büyük oranda toplanmış oluşu, sanık ve müdafii tarafından iletilen sağlık mazereti, sanık her ne kadar yabancı ülke vatandaşı ise de tutukluluktan elde edilecek faydanın etkin adli kontrol hükümleri ile sağlanabilecek oluşu gözönüne alınarak TUTUKLU BULUNDUĞU SUÇLAR YÖNÜNDEN TAHLİYESİNE,

- Başka suçtan tutuklu ya da hükümlü bulunmadığı takdirde derhal tahliyesi yolunda tutuklu bulunduğu cezaevi idaresine müzekkere yazılmasına,

2- Tahliye edilen sanık Andrew Craıg Brunson hakkında kovuşturma konusu ve iddia içeriğine göre, mevcut delil durumuna nazaran CMK'nın 109-110 maddeleri uyarınca ADLİ KONTROL ALTINA ALINMASINA,

Adli kontrol süresince;

A) CMK'nun 109/3-j maddesi uyarınca sanık Andrew Craıg Brunson'un koğuşturma aşamasında ikametgahı olarak bildirmiş olduğu ... adresinde kaim KONUTUNU TERK ETMEKTEN YASAKLANMASINA,

- Sanık hakkında konulan bu yoldaki adli kontrol tedbirinin elektronik kelepçe veya bu kontrole imkan sağlayan teknik cihaz ve donanımlarla sağlanmasına,

- Adli kontrol talebine konu konut adresine ilişkin değişiklik talebinin ancak talep üzerine mahkememizce uygun görüldüğü takdirde uygulanacağının bildirilmesine,

B) Sanık Andrew Craıg Brunson hakkında CMK’nın 109/3-a fıkrası hükümlerine tevfikan YURT DIŞINA ÇIKIŞ YASAĞI KONULMASINA... [karar verildi.]"

21. Başvurucu, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesine sunduğu 30/7/2018 tarihli dilekçe ile hakkında verilen adli kontrol kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Mahkeme, talebi reddederek itiraz yönünden incelenmesi için dosyanın İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

22. İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi 31/7/2018 tarihli kararıyla itirazı reddetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin tensipten bu yana devam eden celselerinde tanıkların dinlendiği, sanığın savunmasının alındığı, delillerin toplanmaya devam ettiği anlaşılmakla tanık beyanları, dosyadaki mevcut delil durumu, sanığa atılı suçların niteliği, ön görülen ceza miktarı ve sanığın tutuklulukta geçirdiği süre nazara alınarak sanık hakkında verilen tahliye kararı ile adli kontrol tedbirlerinin atılı suçlar ve öngörülen cezalarla orantılı olduğu, bu tedbirlerin değiştirilmesini gerektirecek her hangi bir delilin de dosyaya ibraz edilmediği nazara alındığında sanık müdafisinin tüm adli kontrol kararlarının kaldırılmasına ilişkin talebi yerinde görülmediğinden reddine karar vermek gerekmiştir ..."

23. Başvurucu, İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesine sunduğu 14/8/2018 tarihli dilekçe ile hakkında verilen adli kontrol kararının kaldırılmasını ikinci kez talep etmiştir. Mahkeme, talebi reddederek itiraz yönünden incelenmesi için dosyanın aynı şekilde İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

24. İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesi 17/8/2018 tarihli kararıyla itirazı reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden yargılamada dinlenen tanık beyanları, 'Dua kod adlı' gizli tanığın hazırlık aşamasında sunduğu dijital veriler, bu tanığın, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Ege Bölgesi eski imamı olan B.B. ile görüştüğü ve ilişkisi olduğuna ilişkin beyanları ve fotoğraf teşhisi, sanığın PKK mensupları ile görüştüğüne ilişkin beyanlar, bu konuda dosyaya giren resim, dosyada bulunan HTS kayıtları, belirtilen tanık dışında dinlenen gizli tanık ve tanık beyanları, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra sanığın değişik kişilerle yaptığı ve iddianamede belirtilen mesajlaşmalar, halen delillerin toplanmakta oluşu ve ilgili makamlara yazılan yazı cevaplarının beklenmesi de nazara alındığında sanık hakkında atılı suçlara yönelik kuvvetli suç şüphesi ve sanığın yabancı uyruklu olması nedeniyle kaçma şüphesinin bulunduğu, sanık hakkında daha önce mahkemesince verilen tahliye kararı ile adli kontrol tedbirlerinin atılı suçlar ve öngörülen cezalar yönünden mevcut delil durumu nazara alındığında orantılı olduğu, önceki incelemeden bu yana sanık hakkındaki adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasını gerektirir yeni bir delilin de dosyaya ibraz edilmediği, tanıkların doğru söyleyip söylemediğinin mahkemece denetlendiği, kaldı ki TCK'da yalancı tanıklık yapmanın suç olduğunun düzenlendiği ve müeyyidesinin gösterildiği nazara alındığında sanık müdafisinin tüm adli kontrol tedbir kararlarının kaldırılmasına ilişkin talebi yerinde görülmediğinden reddine karar vermek gerekmiştir."

25. Anılan karar başvurucuya 3/9/2018 tarihinde tebliğ edilmiştir.

26. Başvurucu 2/10/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

27. Yapılan yargılama sonunda Mahkemenin 12/10/2018 tarihli kararıyla başvurucunun örgüt üyesi olmamakla birlikte terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezasına mahkûm edilmesine ve yurt dışına çıkış yasağı ile konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...Sanığın [başvurucunun] daha sonra pastörlüğünü yürüteceği Diriliş Kilisesi'nin kuruluşu aşamasında karşılaşılabilecek problemleri aşabilmenin yolu olarak bir dönem dini bir cemaat kisvesine bürünmüş bulunan FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünü işaret ederek çevresine 'bizim işimizi ancak bunlar çözer' dediği, Türkiye de kilise açılması yasak olmamakla beraber İmar mevzuatında yer alan bir takım hükümlerden kaynaklanan yerel yönetim ve mülki idare amirliklerinin uygulamaya yönelik tasarrufları nedeniyle bazı bürokratik zorlukların yaşanabildiği, ancak ... [yapılan yasal bir düzenleme] sebebiyle dernekleşmeye giderek yeni kiliselerin ve temsilciliklerin kurulmasının önünün açıldığı, sanığın bu süreçte FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün sıkça vurgu yaptığı dinler arası diyalog retoriğinin getirdiği toplumsal hoşgörü altında, karşılaştıkları her türlü problemi FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü vasıtasıyla çözme eğiliminde olduğu ve FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Ege Bölge imamı firari şüphelisi B.B. adlı avukattan bu konuda görüş ve destek aldığı Dua kod adlı gizli tanığın ifadeleri ile anlaşılmıştır.

...

Öte yandan sanık FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü firari şüphelisi B.B. adlı şahıs ile tanışmadığını ve görüşmediğini savunmuş olmasına karşın Dua kod adlı gizli tanığın ifadesi bunun aksini ortaya koyması açısından da kıymetlidir, üstelik sanığın bu kişi ile irtibatını ifade eden tek tanık Dua kod adlı gizli tanık değildir. Tanık A.D. ve Tanık G.D. de mezkur biçimdeki ifadelerinde sanığın B B. adlı şahıs ile tanışıklıklarını ortaya koyan beyanlarda bulunmuşlardır. Bu itibarla sanığın inkara yönelik savunmasına itibar olunmamıştır. Sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Ege Bölge imamı firari şüphelisi B.B. adlı avukat ile irtibatını ortaya koyan mezkur tanık ifadeleri sanığın inkara yönelik savunmasını çürütmektedir ... Tanık G.D. sanığın FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensubu olduğu anlaşılan şahıslar ile gezdiği veya oturduğu, çevresine bu kişileri Hristiyanlığı merak eden arkadaşlar olarak tanıttığına dair tanıklıkta bulunmuştur. Tanık G.D. mahkememiz huzurundaki ifadelerinde sanığın birlikte oturup kalktığı bu kişileri kriminolojik dış görünümleri ile betimlemekle beraber sanığın yanında gördüğü kişilerden ikisinin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü firari şüphelileri M.S. ve B.B. olduğunu dile getirmiş ve de M.S.yı İzmir İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde kendisine gösterilen fotoğraftan ayrıca teşhis etmiştir. Ege Bölgesi Sorumlusu olan B.B.nin yardımcısı konumunda olduğu ileri sürülen ve hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığın[da] ... soruşturma dosyaları bulunan firari şüpheli M.S. ile sanığın irtibatlı olduğuna dair bir diğer önemli ifade Tanık A.D.ye aittir. Tanık A.D. ifadesinde sanığın M.S. ile olan ilişkisine dair çok önemli bir ayrıntıya yer vermiştir. Tanık FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü elebaşısı Fetullah Gülen ile doğrudan temas kurabilen sayılı kişilerden biri olduğunu ve Ege Bölge Sorumlusu B.B.nin de üstünde bir konumunu bulunduğunu dile getirdiği KAGİAD Genel Sekreteri O.T. ile M.S.nın Suruç’ta ki mülteci kampından özel olarak seçilerek İzmir’e gönderilip bir kısmı sanığın pastörü olduğu kiliseye gönderilen Kürt kökenli ezidi gençlerin masraflarını karşılamak üzere sanığa yüklü miktarda para yardımı yaptıklarını ifade etmiştir. Tanık A.D. bu para alış verişinin birine bizzat tanıklık ettiğini de aktarmıştır. Tanığın ifadelerinde isimleri geçen KAGİAD Genel Sekreteri O.T. ile M.S.nın etkin konumlarına ilişkin anlatımları bu kişilerin FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü içindeki yerlerinin ve onlarla bu düzeyde irtibat kurabilen sanığın da bu örgüt için ehemmiyetini ortaya koymaktadır. Burada dikkat çekici bir diğer nokta ise FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün Suriye’den göç eden ve çeşitli kamplara yerleştirilen Kürt kökenli gençlerin içinde eğitime uygun görülenlerinin özel olarak seçilerek İzmir’e gönderilmeleri sonrası bunların bir kısmının kendi eğitimlerine alınmaları ve diğerlerinin Diriliş Kilisesine gönderilmeleridir ...

...

Sanık tüm safahatta dinlenen tanıkların bazısı için kendileri ile iyi geçinemedikleri veya bir dönem katıldıkları kilise ile sorunlu olarak yollarını ayırdıkları bu nedenle yanlı beyanda bulundukları savunmasını getirmiştir. Sanığın bu şekildeki tezi dinlenen bir kısım tanık tarafından ve bazı vakıalara hasren kabul edilmiş ise de tanıklar sanık ve pastörü olduğu Diriliş Kilisesi ile yollarını ayırmış olmalarının temel gerekçesinin sanığın kilise içinde Türk Devletinin aleyhine olabilecek konuşmalara ve faaliyetlere izin vermiş olması ve Kürt kökenli kişilere tanınan ayrıcalık olduğu antitezini ileri sürmüşlerdir. Bu durumda sanığın tanıklar ile husumetli olduğu nedenle tanık beyanlarının yanlı olduğunun kabul edilmesi yolundaki savunması haklı bir zemine oturmadığından mahkememizce de kabul görmemiştir. Kaldı ki sanık hakkında mezkur ifadeleri ileri süren tanıkların çoğunluğu Hristiyanlığı seçmiş ve sanığın kilisesine katılarak ders almış, kimisi rahiplik sıfatını kazanmış kimselerdir.

...

İddianame de sanığa yöneltilen suçlamalar ve tanık beyanlarında geçen terör örgütü irtibatına ilişkin iddialar yalnızca FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütüne hasredilmemiş olup yapılan yargılama neticesinde Sanığın söz konusu terör örgütleri ile girdiği bu iletişim ve etkileşimin sonucu PKK/YPG Silahlı Terör Örgütü ile ilgili olarak;

...

Tanıklar E.Ç., G.D. ve L.K.’ın da ifadelerinde Diriliş Kilisesi içinde Kürt Kilisesi kurulduğunu, Kürt Kökenli vatandaşlara belirli günlerde özel ayinler düzenlediğini ve hatta tanıklar E.Ç. ve L.K.’ın ifadelerinde ayrıca Kürt Kilisesi adına kartvizit ve broşür hazırlandığını, Kürtçe İncil bastırılarak dağıtıldığını dile getirmiş olmaları karşısında Diriliş Kilisesi içerisinde bir Kürt Kilisesi’nin varlığı kesinlik kazanan bir vakıa haline gelmiştir. Söz konusu ayinlerin 2014 yılından itibaren Suriyeli mültecilere yönelik olarak başladığını dile getiren sanığın bu yollu savunması vakıanın tevil yollu ikrarından öteye bir değer taşımamaktadır. Zira kilise içinde özel olarak düzenlenen bir ayine katılanların uyruklukları sorgulama konusu değildir. Esasen adına Kürt Kilisesi veya ne ad verilirse verilsin ya da belli bir zümreye ne amaç ile özel ibadet düzenlenirse düzenlensin bunun tek başına etnisiteye dayalı bir ayrımcılığı desteklemek anlamına gelmeyeceği herkes gibi mahkememizce de yadsınamaz bir gerçek olarak kabul edilmekle beraber tanıkların başkaca anlatımlarında geçen diğer hususlar da eklendiğinde Kürt Kilisesinin varlığının ifade ettikleri anlam kazanmış ve sanığın bu etnisiteye dayalı ayrımcılığı besleyerek PKK/YPG gibi örgütlere yardım sayılabilecek faaliyet içerisinde bulunduğunu kabul etmek gerekmiştir. Mahkememizi bu kabule götüren diğer tanık anlatımları şunlardır;

Diriliş Kilisesinde ki ayinlere PKK Terör örgütünün sembolü olan sözde bayrakları ve flamalarını giyen, bu sözde bayraklarının ve renklerinin bulunduğu tişörtlerle gelen birçok cemaat üyesinin katıldığı, PKK Terör örgütü lehine konuşmalar yapıldığı ve sloganlar atıldığı hususları da yine Tanık G.D.nin aktardığı konulardır.

Tanık E.Ç. da ifadesinde sanığın Diriliş Kilisesinde Kürt kökenli cemaatin lideri konumuna getirdiği Suriyeli Mehmet lakaplı M.A. adlı kişinin ayinlerde Türkiye’yi katil devlet olarak tanımladığını, PKK’nın YPG’nin terör örgütü olmadıklarını desteklenmeleri gerektiğini ifade ettiğini, sanığın bundan haberdar olduğunu, kendisinin bu durumu defalarca sanık ile konuştuğunu, sanığın bunları ifade özgürlüğü olarak değerlendirdiğini ayrıca bütün milletlerin kurulma özgürlüğü bulunduğunu söylediğini belirtmiştir.

Tanık L.K. ise ifadesinde Diriliş Kilisesi üst katında bulunan herkesin giremeyeceği bir odada Türkiye haritalarının ve PKK’ya ait yasa dışı broşürlerin bulunduğunu, bu haritaların bazılarının üzerilerinde elle çizim ve işaretlemelerin yapılmış olduğunu ve sınırların değiştirilmiş olduğunu, Kiliseye bağlı Dua Evi’nde düzenlenen seminere konuşmacı olarak katılan Andrew Craig Brunson’un Kürt halkının Türkiye’de ezilen halk olduğunu, Kürt halkından ziyade PKK nın özgürlük mücadelesi verdiğini ve buna destek verilmesi gerektiğine dair konuşmalar yaptığını, sanığın bölücü görüşe sahip kişilerin kilisedeki ibadetler esnasında kürsüye çıkıp örgüt propagandası yapmalarına göz yumduğunu, sanık ve eşinin Kobane ve Suruç gibi yerlere birlikte gidip geldikleri Suriyeli Mehmet (M.A.) ve AGİT (S.A.) adlı PKK’lı kişiler ile sözde Kürt bayrakları altında çekilmiş zafer işaretleri yapan fotoğraflarını paylaştıklarını belirtmiştir. Dua kod adlı gizli tanık ifadelerinde 2003-2004 yıllarında PKK'lıların ve ayrımcı Kürtlerin kiliseler vasıtasıyla kendilerini akladıklarını, özellikle cezaevinden çıkan PKK'lıların, takipten kurtulmak amacıyla kiliselere başvurup 'biz Hıristiyan olduk' diyerek kilisenin sağladığı örtüyle yurt dışına iltica ettiklerini. sanık Andrew Craig Brunson da bu faaliyetlerin içinde olduğunu dile getirmiştir. Göktaşı kod adlı gizli tanık da ifadesinde Andrew Craig Brunson ve eşi[nin] ... kiliseye gelen ve PKK’lı olduklarını her ortamda söyleyen şahısları Türk vatandaşı ya da diğer ülke vatandaşı cemaat üyeleri ile evlendirerek şahısların ülkemizde kalmalarını sağladıklarını, Dağdan indiğini, PKK’lı olduğunu söyleyen bir takım kişilerin kiliseye sürekli olarak gelip gittiklerini, yatacak yerleri olmayanların kilisede ya da dua evi olarak bilinen Konak semtinde diş hastanesi yakınında bulunan evde barındırıldıklarını, Sanık Andrew Craig Brunson’un evinde zaman zaman Liderler Toplantılarının yapıldığını, bu toplantılara yalnızca B.Y., Suriyeli Mehmet (M.A.) ve AGİT (S.A.) ve diğer bazı Kürt liderler ile kilisenin yaşlılar heyetinin katıldığını belirtmiştir. Tanık A.D. daha önce de değinilen ifadelerinde sanığın Suruç’ta bulunduğu süreç içinde FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü mensupları ile birlikte Suriye’nin Ayn El Arap kentinde Kobani adı ile anılan yerde ilan edilen sözde Kürt özerk yönetiminin lideri E.M. adlı kişi ile görüştüğünü aktarmıştır. Tüm bu anlatılanlar ile birlikte değerlendirildiğinde sanığın öncülüğünde kurulan Kürt Kilisesinin Suriyeli mültecilerin dil bilmezlik sorununu aşmak için oluşturulmuş bir pratikten daha fazla anlam taşıdığı, PKK/YPG terör örgütlerinin özgürlük savaşçıları olarak tanıtıldığı, Türkiye’nin milli misak ile belirlenen sınırları içerisinde kalan topraklarının en azından bir kısmını Kürdistan olarak kabul eden bir anlayışın kilise katılanlarına empoze edildiği, halkların kendi kaderlerini tayin etme haklarını bulunduğu şeklindeki evrensel söylemlerin popülist çekiciliğini kullanarak açık açık bu örgütlerin desteklenmesi gerektiğinin dillendirildiği, sanığın bunu düşünce açıklamasından öteye taşıyarak dile getirdiği bu düşüncesini hayata geçirmek için terör sorunun yoğunlaştığı bir bölgede adeta siyasi bir aktör gibi Kürt yöneticilerle temas kurduğu, bölgeden kilisesine sevk edilen bir etnik kitleyi misyonerlik adı altında eğitime aldığı ... geldikleri yerde bu örgütün zulmüne uğramış bazı Suriyeli mültecilerin dahi kilisede PKK terör örgütüne verilen destekten rahatsızlık duyarak kilisedeki toplantılara katılmaktan vazgeçtikleri anlaşılmıştır. Böyle bir siyasi mülahazanın egemen olduğu kilisede sanığın ve destek verdiği kişilerin din öğreticiliğini aşan gayelerinin olduğu, tıpkı yukarıda FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü ile olduğu gibi sanığın ... PKK terör örgütü ve uzantıları ile girdiği iletişim ve etkileşim içinde bu örgütlere yardım ettiği kabul edilmiştir ..."

28. Başvurucu ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı, karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

29. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi 9/1/2020 tarihli kararıyla istinaf başvurusunu reddetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...mahkemenin kararında usule veya esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde veya işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, cezaların kanuni bağlamda uygulandığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunda bulunan Cumhuriyet Savcısı ve sanık müdafinin ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmemiştir.

30. Başvurucu ve İzmir Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı, istinaf başvurusunun reddi kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

31. Başvurucu hakkındaki dava, bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla temyiz aşamasında derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

32. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun "Tutuklama kararı" kenar başlıklı 101. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

"Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından, kovuşturma evresinde sanığın tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. Bu istemlerde mutlaka gerekçe gösterilir ve adlî kontrol uygulamasının yetersiz kalacağını belirten hukukî ve fiilî nedenlere yer verilir."

33. 5271 sayılı Kanun'un "Adli kontrol" kenar başlıklı 109. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bir suç sebebiyle yürütülen soruşturmada, 100 üncü maddede belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı halinde, şüphelinin tutuklanması yerine adlî kontrol altına alınmasına karar verilebilir.

...

(3) Adlî kontrol, şüphelinin aşağıda gösterilen bir veya birden fazla yükümlülüğe tabi tutulmasını içerir

a) Yurt dışına çıkamamak.

b) Hâkim tarafından belirlenen yerlere, belirtilen süreler içinde düzenli olarak başvurmak.

...

j) Konutunu terk etmemek.

..."

34. 5271 sayılı Kanun'un "Adlî kontrol kararı ve hükmedecek merciler" kenar başlıklı 110. maddesi şöyledir:

"(1) Şüpheli, Cumhuriyet savcısının istemi ve sulh ceza hâkiminin kararı ile soruşturma evresinin her aşamasında adlî kontrol altına alınabilir.

(2) Hâkim, Cumhuriyet savcısının istemiyle, adlî kontrol uygulamasında şüpheliyi bir veya birden çok yeni yükümlülük altına koyabilir; kontrolün içeriğini oluşturan yükümlülükleri bütünüyle veya kısmen kaldırabilir, değiştirebilir veya şüpheliyi bunlardan bazılarına uymaktan geçici olarak muaf tutabilir.

(3) 109 uncu madde ile bu madde hükümleri, gerekli görüldüğünde, görevli ve yetkili diğer yargı mercileri tarafından da, kovuşturma evresinin her aşamasında uygulanır."

35. 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" kenar başlıklı 220. maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:

"Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir."

36. 5237 sayılı Kanun'un "Silâhlı örgüt" kenar başlıklı 314. maddesi şöyledir:

"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.

(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır."

37. Ayrıca konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiriyle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yaklaşımına dair kararlar için bkz. Esra Özkan Özakça [GK], B. No: 2017/32052, 8/10/2020, §§ 44-52.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

38. Mahkemenin 18/11/2020 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına ve Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

39. Başvurucu, suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini ve makul olmayan bir süre boyunca tutuklu kaldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

2. Değerlendirme

40. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

41. Başvurunun süresinde yapılmış olması, her aşamada dikkate alınması gereken usule ilişkin ön şartlardan birisidir (Yasin Yaman, B. No: 2012/1075, 12/2/2013, § 18).

42. Suç isnadına bağlı özgürlükten yoksun bırakılma hâllerinde, derece mahkemesince hüküm verilmeden önce tutukluluk hâli sona eren bir kişinin en geç tahliye edildiği tarihten itibaren otuz günlük yasal süresi içinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunarak tutuklulukla ilgili şikâyetlerini ileri sürmesi gerekmektedir (Cüneyt Kartal, B. No: 2013/6572, 20/3/2014, § 22).

43. Somut olayda başvurucunun yargılandığı davada Mahkeme 25/7/2018 tarihinde başvurucunun -adli kontrol hükümleri uygulanmak suretiyle- tahliyesine karar vermiş, başvurucu anılan karar uyarınca aynı gün ceza infaz kurumundan tahliye edilmiştir. Bu durumda başvurucunun tutuklama tedbiriyle ilgili şikâyetler bakımından tutukluluğunun sona erdirildiği 25/7/2018 tarihinden itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunması gerekmektedir. Bu itibarla 2/10/2018 tarihinde yapılan başvuruda tutuklamayla ilgili iddialar yönünden süre aşımı bulunduğu sonucuna varılmıştır.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Konutu Terk Etmeme Şeklindeki Adli Kontrol Tedbirinin Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

45. Başvurucu; suç işlediğine dair deliller mevcut olmadığı ve ayrıca kaçma şüphesi bulunmadığı hâlde hakkında konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin uygulandığını, ölçüsüz olan bu tedbir nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

46. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin süresi ve uygulanış biçimi gözetildiğinde bu tedbirin özgürlükten yoksun kalma sonucunu doğurmadığı, bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden konu bakımından yetkisizlik kararı verilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca adli kontrol tedbirlerinin tutuklamaya göre kişi özgürlüğünü daha az kısıtladığına dikkat çekmiş, başvurucu hakkındaki deliller ve isnat edilen suçun kanunlarda öngörülen cezasının ağırlığı dikkate alındığında uygulanan adli kontrol tedbirinin hukuki olduğu yönünde görüş bildirmiştir.

2. Değerlendirme

47. Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

48. Anayasa'nın "Kişi hürriyeti ve güvenliği" kenar başlıklı 19. maddesinin birinci fıkrası ile üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.

...

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

49. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013 § 16). Bu itibarla başvurucunun bu bölümdeki iddiasının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamında, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

a. Genel İlkeler

50. Anayasa Mahkemesi konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil edip etmediğini Esra Özkan Özakça kararında incelemiştir. Bu bağlamda ilk olarak kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale için kişinin rızası olmaksızın en azından rahatsızlık verecek uzunlukta bir süre boyunca belirli bir yerde fiziki olarak tutulması gerektiği belirtilmiş, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının bireylerin fiziksel özgürlüğünü güvence altına aldığı yönündeki içtihada (Galip Öğüt [GK], B. No: 2014/5863, 1/3/2017, §§ 34, 35) vurgu yapılmıştır.

51. Anayasa Mahkemesi ikinci olarak kişilerin hareket serbestisi üzerindeki kısıtlamanın kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil edip etmediğinin tespitinde temel ölçütün tedbirin derece ve yoğunluğu olduğu yönündeki içtihada değinmiştir. Buna göre kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı bağlamında hareket serbestisine yönelik kısıtlama, seyahat hürriyetine yönelik bir müdahaleye göre çok daha ileri derecede ve yoğun olmalıdır. Sınırlamalardaki derece ya da yoğunluğun değerlendirilmesinde ise söz konusu tedbirin çeşidi, süresi, etkileri ve uygulanma tarzı gibi çeşitli faktörler ile bireyin gündelik hayatının devlet tarafından ne ölçüde denetim altında tutulduğunun dikkate alınması gerekir (Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 44).

52. Anayasa Mahkemesi sonrasında konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin niteliğine ilişkin belirlemelerde bulunmuştur. Buna göre konutu terk etmemenin tutuklamaya alternatif bir tedbir olduğunun altı çizilmiş, bu tedbirin şüpheli veya sanığın mahkeme tarafından belirlenen konutunu mazereti olmaksızın veya izin almaksızın terk etmemesi olarak tanımlandığına dikkat çekilmiştir. Şüpheli veya sanık hakkında konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri uygulandığında bu kişilerin konutlarının dışına çıkmaları -mazeretli olmaları veya öncesinde izin almaları dışında- tedbir süreci boyunca mümkün olmamaktadır. Bu durumda kişiler, haklarındaki tedbir sona erinceye kadar yaşamlarını sürekli olarak konutlarında sürdürmek zorundadır (Esra Özkan Özakça, § 75).

53. Bu bağlamda yapılan değerlendirmede; konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin kişilerin fiziksel özgürlük alanını yalnızca ikamet ettiği konutun içiyle sınırlandırması, elektronik kelepçe takılmak suretiyle infazının söz konusu olması, gün boyunca kesintisiz olarak devam etmesi ve tedbir şartlarının ihlali hâlinde kişi hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasına karar verilebilmesi nedeniyle anılan tedbirin -niteliği, uygulanış şekli ve özellikleri itibarıyla- hareket serbestisi üzerindeki sınırlayıcı etkisinin derece ve yoğunluk olarak seyahat hürriyetine nazaran oldukça ileri bir boyutta olduğu ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahale teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır (Esra Özkan Özakça, § 76).

54. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukukiliğine ilişkin yapılacak incelemeye esas tutulacak ölçütler de Anayasa Mahkemesince belirlenmiştir. Anılan tedbirin tutuklamaya alternatif bir adli kontrol tedbiri olması dikkate alındığında -tıpkı tutuklama tedbirinde olduğu gibi- kanun tarafından öngörülme, kuvvetli suç belirtisinin bulunması, Anayasa'da öngörülen sınırlama sebeplerinin mevcut olması ve ölçülülük ilkesine uygunluk kriterleri yönünden incelemeye tabi tutulacağı ifade edilmiştir. Sayılan kriterlerin takdiri öncelikle konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirini uygulayan yargı mercilerine aittir. Zira bu konuda taraflarla ve delillerle doğrudan temas hâlinde olan yargı mercileri Anayasa Mahkemesine kıyasla daha iyi konumdadır. Bununla birlikte yargı mercilerinin belirtilen hususlardaki takdir aralığını aşıp aşmadığı Anayasa Mahkemesinin denetimine tabi olacaktır. Anayasa Mahkemesinin bu kapsamdaki denetimi, somut olayın koşulları dikkate alınarak özellikle tedbirin uygulanmasına ilişkin süreç ve bu husustaki yargı mercii kararının gerekçeleri üzerinden yapılacaktır (Esra Özkan Özakça, §§ 78-84).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

55. Başvurucu, örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçu ile devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçlarından yürütülen kovuşturma kapsamında Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen bir kararla 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesi uyarınca konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirine tabi tutulmuştur. Dolayısıyla başvurucu hakkında bir adli kontrol yükümlülüğü olarak uygulanan konutu terk etmeme tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır.

56. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan adli kontrol tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce ön koşul olarak suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

57. İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesi başvurucunun savunmasının alındığını, delillerin büyük ölçüde toplandığını ve tutukluluktan elde edilecek faydanın adli kontrol tedbirleri ile sağlanabilecek olduğunu belirterek -başvurucunun tahliyesiyle birlikte- konutu terk etmeme suretiyle adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir (bkz. § 20).

58. Başvurucunun adli kontrol kararının kaldırılmasına ilişkin başlattığı hukuki süreç sonunda verilen ve inceleme konusu şikâyet açısından nihai karar niteliğinde olan İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/8/2018 tarihli kararında ise özellikle gizli tanık Dua'nın başvurucunun FETÖ/PDY'nin Ege Bölgesi imamı olan B.B. ile görüştüğüne ilişkin ifadesi ile bu kişiyi fotoğrafı üzerinden teşhis etmesinin, ayrıca başvurucunun darbe girişiminin ardından Dan S. adlı kişiyle yaptığı yazışma içeriğinin dikkate alındığı görülmüştür. Anılan kararda delillerin toplanma aşamasının devam ettiği, ilgili makamlara gönderilen yazıların cevaplarının beklendiği belirtilmiş; ardından başvurucu hakkında atılı suçlar yönünden kuvvetli suç şüphesi ile yabancı uyruklu olmasına binaen kaçma şüphesinin bulunduğu, adli kontrol tedbirlerinin mevcut delil durumu dikkate alındığında orantılı olduğu ve adli kontrol tedbirlerinin kaldırılmasını gerektirir nitelikte yeni bir delilin mevcudiyetinden bahsedilemeyeceği ifade edilerek başvurucunun itirazı reddedilmiştir (bkz. § 24).

59. Somut olayda başvurucu hakkında konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirine esas suçlamaya ilişkin olarak yargı mercilerinin dayandıkları olgular arasından özellikle tanık beyanlarının dikkate alınması gerektiği değerlendirilmektedir. Bu kapsamda;

i. FETÖ/PDY ile ilgili olarak;

- Başvurucunun pastörlük görevini üstlendiği Diriliş Kilisesi'nin kuruluşu aşamasında ve sonraki süreçlerde karşılaştığı her türlü problemi FETÖ/PDY vasıtasıyla çözme eğiliminde olduğu, bu kapsamda örgütün Ege Bölgesi imamı olan (firari) B.B. adlı avukattan görüş ve destek aldığı belirtilmiştir (gizli tanık Dua'nın beyanına atfen).

- Başvurucunun FETÖ/PDY mensubu olduğu düşünülen kişilerle görüştüğü yönünde tanık G.D.nin anlatımları bulunmaktadır. Tanık, FETÖ/PDY'nin Ege Bölgesi imamı olan B.B.nin yardımcısı konumundaki firari M.S. adlı kişiyi soruşturma aşamasında teşhis etmiştir.

- Başvurucunun FETÖ/PDY üyeleriyle görüştüğüne dair başka bir tanık beyanı da vardır. Tanık A.D. örgütün İzmir'deki en üst yöneticisi konumunda bulunduğunu belirttiği O.T. adlı kişinin başvurucuyla iki kez görüştüğüne şahit olduğunu, bu görüşmelerden ilkinin Suruç'ta bulunan mülteci kampında, ikincisinin İzmir'de gerçekleştiğini belirtmiştir. Tanık A.D. Suruç'taki mülteci kampında yaşayan gençlerin seçilerek İzmir'e gönderildiğini, bu kişilerden özellikle Ezidi kökenli olanlarının ise başvurucunun kilisesine yönlendirildiğini ve süreçte oluşan masrafları karşılamak üzere başvurucuya O.T. tarafından para yardımı yapıldığını ifade etmiştir. Tanık A.D. başvurucunun FETÖ/PDY kapsamında hakkında soruşturma yürütülen ve kaçak olan Ö.K. adlı kişiyle de görüştüğünü ancak görüşmenin içeriğini bilmediğini söylemiştir.

ii. PKK ile ilgili olarak;

- Diriliş Kilisesi'ndeki bir grubun sürekli PKK propagandası yaptığı ve başvurucunun bu kişileri tepkilere rağmen himaye ettiği (gizli tanık Göktaşı'nın ve tanıklar E.Ç., G.D. ve L.K.nın beyanlarına atfen), ayrıca başvurucunun bir konuşmasında PKK'nın özgürlük mücadelesi verdiği ve bu mücadeleye destek verilmesi gerektiğine dair ifadeler kullandığı belirtilmiştir (tanık L.K.nın ifadesine atfen).

- Gizli tanık Göktaşı, başvurucunun himaye ettiği ileri sürülen gruba Suriyeli Mehmet [Mohammad Ahmad] ile B.Y. adlı kişilerin liderlik ettiğini, bu kişilerin örgütün dağ kadrosundan geldiğini ve yaptıkları her konuşmada PKK'lı olduklarını aleni olarak beyan ettiklerini ifade etmiştir. Tanık; kilisede aralıklarla toplantı yapıldığını, bu toplantılara başvurucu ve eşinin yanı sıra Suriyeli Mehmet ve B.Y. ile Agit isimli kişinin de katıldığını, kendisinin ve kilise cemaatinden çoğu kişinin toplantılara dâhil edilmediğini belirtmiştir.

- Tanık L.K.; gizli tanık Göktaşı'nın beyanına benzer şekilde Diriliş Kilisesi'ndeki bazı odalarda aralıklarla özel toplantılar düzenlendiğini, kendisinin katılamadığı bu toplantılara örgütün Suriye'deki yapılanması içinde patlayıcı eğitimi aldığını duyduğu Agit adlı kişi ile örgüt propagandası yapan diğer kişilerin katıldığını, bu odalardan birine gizli olarak girdiğini ve odada görüp açtığı koli içinde PKK'ya ait broşürleri bulduğunu ifade etmiştir. Tanık L.K., başvurucu ve Agit adlı kişinin içinde bulunduğu bir grubun zaman zaman Kobani ve Suruç gibi yerlere seyahat ettiğini de vurgulamıştır.

- Tanık G.D. Diriliş Kilisesi'nde düzenlenen bazı ayinlere katılan birçok cemaat üyesinin PKK terör örgütünün sembollerini taşıdığını veya bu sembolleri içeren elbiseler giydiğini belirterek ayinlerde örgüt lehine konuşmalar yapıldığını ve sloganlar atıldığını dile getirmiştir.

60. Buna göre başvurucunun FETÖ/PDY ve PKK terör örgütleriyle örgütsel bir iş birliği içinde bulunduğuna yönelik (kimliği açık) tanıklar A.D., E.Ç., L.K., G.D. ile gizli tanıklar Dua ve Göktaşı'nın birbirlerini teyit eden beyanlarının olduğu görülmektedir. Başvurucu da genel olarak -ifadelerini kabul etmemekle birlikte- bu kişileri tanıdığını belirtmiştir. Tanık beyanlarında yer alan açıklamalar soyut bir şekilde kanaat ve değerlendirmelerin dile getirilmesi niteliğinde değil aksine belirli olaylarla ilgili gözlem ve bilgilerin aktarılması mahiyetindedir. Bu bağlamda tanık ifadelerinde değinilen olayların yer, zaman ve eylem bilgisi ihtiva ettiği gözardı edilmemelidir. Gizli tanık Dua'nın başvurucunun FETÖ/PDY’nin Ege Bölgesi imamı B.B. ile görüştüğüne dair ifadesine istinaden bu kişiyi fotoğrafı üzerinden teşhis etmesi, aynı şekilde tanık G.D.nin soruşturma makamlarınca B.B.nin yardımcısı konumunda olduğu belirtilen firari M.S. adlı kişiyi fotoğrafı üzerinden teşhis etmesi de gözetildiğinde belirtilen hususların tedbirin uygulanmasında suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabulünün temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir.

61. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan adli kontrol tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.

62. Somut olayda başvurucuya isnat edilen örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçu ile devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askerî casusluk amacıyla temin etme suçlarının niteliğine ve mevcut delil durumuna bağlı olarak İzmir 2. Ağır Mahkemesince konutu terk etmeme suretiyle adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar verildiği, inceleme konusu şikâyet açısından nihai karar niteliğinde olan İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 17/8/2018 tarihli kararında ise başvurucunun yabancı uyruklu olmasına binaen kaçma şüphesinin bulunduğunun ifade edildiği görülmektedir.

63. Terörle bağlantılı suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi ve özellikle kişilerin kaçmalarının engellenmesinde tutuklama tedbiri ile konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbiri dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalabileceği akılda tutulmalıdır. Başvurucunun iş birliği yaptığı ileri sürülen terör örgütlerinden FETÖ/PDY yüz elliyi aşkın ülkede faaliyet gösteren ve ciddi seviyede uluslararası ittifaklar kurabilen bir yapılanmadır. PKK'nın da başta Türkiye'ye komşu bazı ülkeler olmak üzere çok sayıda ülkede örgütlenmiş bir terör örgütü olduğu bilinmektedir. Bu durumda anılan örgütlerle bağlantılı bir suç işlediği ileri sürülen kişilerin yurt dışına kaçmasının ve yurt dışında barınmasının diğer kişilere göre daha kolay olduğu gözönüne alınmalıdır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Yıldırım Ataş, B. No: 2014/4459, 26/10/2016, § 60; Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir [GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017, §§ 78, 79).

64. Öte yandan başvurucunun konutu terk etmeme suretiyle adli kontrol altına alınmasına karar verilen örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66).

65. Dolayısıyla somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından verilen kararların içeriği birlikte gözetildiğinde başka bir ülkenin vatandaşı olan ve FETÖ/PDY ile PKK terör örgütleriyle bağlantılı suçtan hakkında kovuşturma yürütülen başvurucu açısından özellikle kaçma şüphesine yönelik olarak adli kontrol tedbiri nedenlerinin olgusal temelleri olduğu sonucuna varılmıştır.

66. Başvurucu hakkındaki adli kontrol tedbirinin ölçülü olup olmadığının da tespiti gerekir. Bu tedbirin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.

67. Terör suçlarının soruşturulması/kovuşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Bu itibarla somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında İzmir 2. Ağır Ceza Mahkemesinin başvurucu hakkında uyguladığı adli kontrol tedbirinin ölçülü olmadığı söylenemez.

68. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Tutuklamanın hukuki olmaması ve tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Konutu terk etmeme şeklindeki adli kontrol tedbirinin hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/11/2020 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

Başkan: Hasan Tahsin GÖKCAN

Üye: Burhan ÜSTÜN

Üye: Hicabi DURSUN

Üye: Yusuf Şevki HAKYEMEZ

Üye: Selahaddin MENTEŞ

KARARI YAZDIR


Aşağıdaki arama terimleri ile ilgili kararlara etiketlere tıklayarak ulaşabilirsiniz :
anayasa bireysel başvuru tutukluluk adli kontrol makul süre kişi hürriyeti hak ihlali
Bu kararı Favorilerinize Eklemek için giriş yapın veya üye olun

Bu kategorideki diğer İçtihatlardan bazıları