Yeterli Ayrıntı İçermeyen Tanık Anlatımlarına Dayalı Karar Verilemez
Yargıtay 12. Ceza Dairesi
Esas No : 2019/2685
Karar No : 2019/5171
Karar Tarihi : 2019-04-17





Hakaret ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarından şüpheli ... hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 22.12.2017 tarihli ve 2017/121627 soruşturma, 2017/120117 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02.02.2018 tarihli ve 2018/1064 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu,

Somut olayda, müştekinin, şüpheli tarafından yazılan .... isimli kitabında, kendi rızası ve bilgisi dışında kendi hayatından kesitlere yer verildiği, yine rızası dışında resminin anılan kitapta yer aldığından bahisle şikayetçi olmasını müteakip, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca şüphelinin savunmasında müştekiden izin aldığını, izin alma sırasında ortamda çok sayıda kişinin bulunduğunu beyan ettiği ve bu beyanını doğrular nitelikte tanık beyanlarının soruşturma dosyasında yer aldığından bahisle yeterli delil bulunmadığından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de,

5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 85. maddesinde yer alan “Eser mahiyetinde olmasa bile, mektup, hatıra ve buna benzer yazılar yazanların ve bunlar ölmüş ise 19 uncu maddenin birinci fıkrasında yazılı kimselerin muvafakati olmadan yayınlanamaz..” şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, her ne kadar tanıkların beyanlarında müştekinin izninin olduğu belirtilmiş ise de, '....m' isimli kitapta, hayatına dair hatıraların ve resimlerinin yayınlanmasına yönelik müşteki ....'in yazılı muvafakatinin alınmadığı, bu kapsamda soruşturma dosyasında müşteki tarafından verilmiş bir izne dair belgenin mevcut olmadığı gözetilmeden, sadece şüpheli ve tanıkların beyanları doğrultusunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığının 17.07.2018 tarihli ve 94660652-105-34-4960-2018-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.07.2018 tarihli, 2018/63620 sayılı tebliğnamesi ve Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 21.01.2019 tarihli, 2018/5395 esas, 2019/1733 karar sayılı görevsizlik kararı ile daireye ihbar ve soruşturma evrakı tevdi kılınmakla;

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

İncelenen dosyada; avukat olan şikayetçinin, şüpheli tarafından kaleme alınan ve 2017 yılının Haziran ayında birinci basımı yapılan “Benim Kuzguncuğum” isimli kitabın 123, 124 ve 125. sayfalarında, “Avukat Öcal” başlığı altında, izinsiz olarak resminin yayımlanması ve gerçek olmayan anılara yer verilmesi nedeniyle mesleki onur, şeref ve saygınlığının rencide edildiğine ve kişilik haklarına saldırıldığına ilişkin 24.07.2017 havale tarihli şikayet dilekçesine dayalı olarak başlatılan adli soruşturma sonunda, şüphelinin, şikayetçi hakkındaki anıları bizzat ondan dinlediğine ve fotoğrafı ile birlikte bu anıları yayımlamak için izin aldığına dair ifadesinin, taraflarla aynı semtte oturan tanıklar tarafından doğrulandığı, mevcut verilere göre şüphelinin hakaret ve özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını işlediğine dair kovuşturma yapılmasını gerektirecek yeterlilikte delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de,

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun'un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun'un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun'un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,

Şikayetçinin, şikayet dilekçesinde bildirdiği tanığın beyanı alınıp, “...” isimli kitapta, şikayetçi hakkında yazılanların ve şikayetçinin resminin yayımlanmasına yönelik sanık tarafından şikayetçiden alınmış izne dair yazılı bir belgenin bulunup bulunmadığı araştırılarak, ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yer, zaman bakımından yeterli ayrıntı içermeyen tanık anlatımlarına ve eksik soruşturmaya dayalı olarak İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca 22.12.2017 tarihli, 2017/121627 soruşturma, 2017/120117 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verildiği anlaşıldığından, anılan karara karşı yapılan itirazın belirtilen şekilde inceleme yapılmasından sonra sonuçlandırılması yerine reddine ilişkin İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02.02.2018 tarihli ve 2018/1064 değişik iş sayılı kararında isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle;

Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına nazaran yerinde görüldüğünden, İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02.02.2018 tarihli ve 2018/1064 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde Sulh Ceza Hâkimliğince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.