Özet:
Oluşa ve dosya kapsamına göre; maktul ...in sanık ...in evinin bulunduğu sokaktan hızlı bir şekilde geçmesi üzerine, sanık ... ve diğer sanıkların maktul ...i öldürmeye karar vererek silah ve tüfeklerle dışarı çıkıp maktul ...i aradıkları, maktul ...i bulamamaları üzerine sanık ...in evine geri döndüğü, sanık ... ve
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 233-274
Sanık ...’ın maktul ...'a yönelik kasten nitelikli öldürme suçuna yardım etmeden beraatine ilişkin Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.02.2015 tarihli ve 72-26 sayılı hükmün katılan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.05.2017 tarih ve 2834-1785 sayı ile;
"Oluşa ve dosya kapsamına göre; maktul ...'in sanık ...'in evinin bulunduğu sokaktan hızlı bir şekilde geçmesi üzerine, sanık ... ve diğer sanıkların maktul ...'i öldürmeye karar vererek silah ve tüfeklerle dışarı çıkıp maktul ...'i aradıkları, maktul ...'i bulamamaları üzerine sanık ...'in evine geri döndüğü, sanık ... ve diğer sanıklar ...'in maktul ...'i çevrede aramaya devam ettikleri, sanıkların maktulün içerisinde bulunduğu aracı görmeleri üzerine kendi araçlarıyla maktulün aracına çarparak durdurdukları sırada çarpma sesini duyan sanık ...'in de av tüfeği ile olay yerine geldiği ve sanık ...'nın silahla maktule ateş edip onu öldürmesinin akabinde ...'in maktul ...'i tüfeğin dipçiği ile darbederek tüm sanıkların birlikte olay yerinden kaçtıkları olayda;
Sanıklar ...'in diğer sanıklar ile maktulü öldürmeye karar verip fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek eylem üzerinde ortak hâkimiyet kurup maktul ...'in öldürülmesine asli fail olarak katıldığı anlaşıldığından TCK'nın 37/1 ve 81. maddeleri gereğince cezalandırılması yerine beraat karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesi ise 18.12.2017 tarih ve 233-274 sayı ile; sanığın önceki hüküm gibi beraatine karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11.07.2018 tarihli ve 48594 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun'un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 04.12.2019 tarih ve 5104-5377 sayı ile "eylemli direnme" olarak nitelendirilen kararın yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında maktul ...'a yönelik kasten nitelikli öldürme suçuna yardım etmeden verilen beraat kararı ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık ...'a atılı maktul ...'a yönelik kasten öldürme suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği'nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, Yerel Mahkemece sanık hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiğine dair bozma kararına uyulduğu hâlde önceki hüküm gibi verilen beraat kararının, Ceza Genel Kurulunca incelenmesi gereken “direnme kararı” niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ... hakkında kasten nitelikli öldürme suçuna yardım etmeden açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesince 16.02.2015 tarih ve 72-26 esas ile; “Yapılan yargılamada sanığın olay yerine eylemin tamamlanmasından sonra geldiği, olay sırasında ise olay yerinde bulunup bulunmadığının dahi her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanamadığı, bu yönü ile sanık lehine şüphe oluştuğu ve oluşan şüphenin de sanık lehine değerlendirilmesinin zarureti karşısında beraat kararı vermek gerekmiştir.” şeklindeki gerekçeyle CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verildiği,
Hükmün katılan ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 17.05.2017 tarih ve 2834-1785 sayı ile “Sanık ...’in diğer sanıklar ile maktulü öldürmeye karar verip fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek eylem üzerinde ortak hâkimiyet kurup maktul ...'in öldürülmesine asli fail olarak katıldığı anlaşıldığından, TCK’nın 37/1 ve 81. maddeleri gereğince cezalandırılması yerine beraat kararı verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Yerel Mahkemece 06.11.2017 tarihli oturumda “Usul ve yasaya uygun Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 2016/2834 esas 2017/1785 karar sayılı bozma ilamına uyulmasına” şeklinde ara karar verdikten sonra 18.12.2017 tarih ve 233-274 sayı ile “Uyulan bozma kararı sonrası sanıklar ... ve ...'ın mahkememiz önündeki sanık ...'ın araç içerisinde bulunmadığı, olay yerine sonradan geldiği yönündeki açık anlatımları ile ... tüm dosya kapsamına göre sanığın olay yerine eylemin tamamlanmasından sonra geldiği, olay sırasında olay yerinde bulunup bulunmadığının dahi kesin olarak ispatlanamadığı, bu yönüyle sanığın aynı suçtan mahkûmiyetlerine karar verilen diğer sanıklar ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ederek eylem üzerinde ortak hâkimiyet kurduğuna ilişkin kesin bir kanaate varılamadığından bu konudaki şüphe sanık lehine değerlendirilerek sanığın isnat olunan suçu işlediğine ilişkin her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı deliller bulunmadığı” gerekçesiyle önceki hüküm gibi sanığın CMK’nın 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için Yargıtayca verilen bozma kararları üzerine yerel mahkemelerce yapılacak işlemlerin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken "Davaya yeniden bakacak mahkemenin hak ve mecburiyetleri" başlıklı 326. maddesinde;
“Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhâlde dinlenilmesi gerekir.
Yargıtaydan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.
Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, Yargıtayca verilen bozma kararı üzerine dosyanın gönderildiği ilk derece mahkemelerince yeni bir tensip kararıyla duruşma günü tayin edilecek ve ilgililer duruşmaya çağrılıp bozmaya karşı diyecekleri sorulduktan sonra bozma ilamına uyulup uyulmaması yönünde bir karar verilecektir. Yerel mahkemenin, göreve ilişkin olanlar dışındaki bozma ilamına uyma ya da direnme kararlarından birisini verebilmesi mümkün olup öğretide buna “bozmadan sonraki serbestlik kuralı” adı verilmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında mahkemenin bozma kararına ısrar hakkı olduğu vurgulandıktan sonra, ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymanın zorunlu olduğuna işaret edilmiştir. Aynı maddenin son fıkrasında ise sınırlı biçimde uygulanabilecek olan "cezayı aleyhe değiştirememe" veya "aleyhte düzeltme yasağı" kabul edilerek yalnız sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, bozma üzerine yeniden kurulan hükümde belirlenen ceza ve sonucun önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olamayacağı hüküm altına alınmıştır.
"Bozmadan sonra serbestlik kuralı" uyarınca bozma kararına uyma ya da direnme kararlarından birini verme konusunda serbest olan ilk derece mahkemelerinin Özel Dairelerinin bozma kararlarına uymayı tercih etmeleri durumunda, bu kez “uymadan sonraki serbestlik kuralı” devreye girecektir. Serbestlik kuralı, ceza muhakemesinde maddi gerçeğin araştırılması ve en isabetli kararın verilmesi amacının zorunlu bir sonucu olup mahkemenin bozma kararına uyulmasına karar verdikten sonra da sanığın hukuki durumunu yeniden serbestçe değerlendirme hak ve yetkisi bulunmaktadır. Temyiz edilen önceki hüküm bozma kararı verilmesiyle ortadan kalkmış olduğundan, yerel mahkemece önceki karardan farklı olarak suçun sübutu ve niteliği de dâhil olmak üzere sanığın hukuki durumuyla ilgili tüm hususlarda, CMK'nın 217. maddesi uyarınca ulaşılan vicdani kanaat doğrultusunda serbestçe karar verilebilecektir. Nitekim, Yargıtay Özel Daireleri tarafından da ilk temyiz incelemesinde yerinde görülerek bozma konusu yapılmayan hususlar, lüzumu hâlinde hükmün yeniden temyizen incelenmesi sırasında bozma konusu yapılabilmekte, hatta ilk bozma kararından tamamen farklı olacak şekilde bozma kararı verilebilmektedir.
Diğer yandan, Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış pek çok kararında; uyma kararının dönülebilecek nitelikte bir ara kararı niteliğinde olmayıp davanın esasına etkili olan kararlardan olduğu, bozmaya uymakla yerel mahkemenin bozma kararında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme ödevi doğduğu, sonradan bu kararın bir kısmından veya tamamından açıkça ya da örtülü olarak geri dönülerek ilk hükmün aynen veya yeniden kurulmasının, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı, bu nedenle bozmaya uyan yerel mahkemenin dönülemez nitelikteki bu karardan sonradan dönerek önceki hükmünde direnmesinin isabetsiz olduğu açıklanmıştır.
Buna göre, Yerel Mahkemece bozmaya uyma kararı verilmesi durumunda, sanığın hukuki durumu yeniden serbestçe değerlendirilerek yeni bir karar verilecektir.
Bununla birlikte uymadan sonraki serbestlik ilkesinin,
Bozma kararında belirtilen hukuka aykırılıkla yani bozma nedeni ile sınırlı olacak şekilde bozma doğrultusunda hareket etme zorunluluğu,
1412 sayılı CMUK'nın 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 326. maddesinin son fıkrasında düzenlenen "cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi" veya "aleyhte düzeltme yasağı",
Şeklinde iki istisnası bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yerel Mahkemece 06.11.2017 tarihli oturumda, Özel Dairenin suçun sübuta erdiğine ilişkin bozma ilamına uyulmasına karar verildiği hâlde, bu karardan dönülerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar verilmesi, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmayacaktır.
Bu karar, direnme kararı niteliğinde olmadığından Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün değildir. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Zonguldak 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.12.2017 tarih ve 233-274 sayılı kararı, Ceza Genel Kurulunca incelenmesi gereken direnme kararı niteliğinde olmadığından dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 28.05.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
(www.corpus.com.tr)