Özet:
- Dava, ehliyetsizlik ve irade fesadı hukuksal nedenlerine dayalı vasiyetnamenin iptali, olmadığı taktirde tenkis ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat isteklerine ilişkindir.
- Vasiyetnameyle ilgili öncelikle hukuki ehliyetsizlik iddiasının incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa mirasbırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler vs.'nin istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kuruluna gönderilerek mirasbırakanın 22.06.2006 vasiyetname tarihinde hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının saptanması,
- Ehliyetsiz olduğunun saptanması halinde vasiyetnamenin iptal edilmesi, ehliyetli olduğunun saptanması halinde irade fesadı iddiası yönünden bir inceleme yapılması,
- Bu iddia da kabul görmediği takdirde vasiyetnamenin mutlak tenkise tabi ölüme bağlı bir tasarruf olduğu gözetilerek mirasbırakanın vasiyetnameyle davalıya bıraktığı taşınmazda bulunan bağımsız bölüm yönünden usulünce tenkis incelemesi yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi,
- Muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılarak tazminat istenilen dava konusu taşınmazda bulunan bağımsız bölümün tapu ve tedavül kayıtlarının, akit tablosunun getirtilerek mirasbırakandan davalıya geçip geçmediğinin, mirasbırakandan davalıya geçmiş ise ne şekilde geçtiğinin saptanıp tarafların tüm delilleri toplanarak ve muris muvazaası bakımından inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Taraflar arasında görülen vasiyetnamenin iptali, olmadığı taktirde tenkis ile tazminat davası sonunda yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve irade fesadı hukuksal nedenlerine dayalı vasiyetnamenin iptali, olmadığı taktirde tenkis ile muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat isteklerine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan annesi ...’in 22.06.2006 tarihli düzenleme şeklindeki vasiyetnamesinin, ... 12. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/133 Talimat Sayılı dosyası üzerinden açıldığını gelen tebligat ile öğrendiğini, anılan vasiyetnamede ... ada ... parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 no’lu bağımsız bölümün davalı ağabeyine bırakıldığını, ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki ... no’lu bağımsız bölümdeki davalı payını üzerine alıp aynı ada ve parseldeki ... ve ... no’lu bağımsız bölümlerdeki paylarını davalıya vererek takas ettiklerini, mirasbırakanın vasiyetname tarihinde ehliyetli olmaması ve davalının baskısı üzerine düzenlenmiş olması nedenleriyle vasiyetnamenin iptali gerektiğini, vasiyetname ile saklı payının ihlal edildiğini, mirasbırakanın dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki ... no’lu bağımsız bölümü muvazaalı olarak davalıya, davalının da 06.03.2008 tarihinde dava dışı 3. kişiye satış yoluyla temlik ettiğini ileri sürerek dava konusu vasiyetnamenin iptalini, vasiyetnameyle ihlal edilen saklı payının tenkisini, dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda yer alan ... no’lu bağımsız bölümün mirasın açılma anındaki değerinin muvazaa nedeniyle terekeye iadesini istemiştir.
Davalı, vasiyetname açılmadan iptalini istemekte hukuki yarar bulunmadığını, vasiyetnameden önce düzenlenen 23.12.2005 tarihli protokol ile mirasbırakanın mallarını paylaştırdığını, anılan protokolün 4. maddesinde, gerek mirasbırakanın sağlığında, gerekse herhangi birinin ölümü halinde bağıştan rücu, tenkis, tapu iptali ve benzeri dava açılamayacağının kararlaştırıldığını, dava konusu 19 no’lu bağımsız bölümün satış işleminin muvazaalı olmadığını, tenkis koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1939 doğumlu mirasbırakan ...’in 12.09.2014 tarihinde ölümü üzerine davacı oğlu ... ile davalı oğlu ...’un mirasçı olarak kaldıkları, mirasbırakanın 22.06.2006 tarihli düzenleme şeklinde vasiyetnamesinde, 23.12.2005 tarihli protokol gereği diğer taşınmazlarının tapusunu mirasçılarına verdiğini beyan ederek dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki ... no’lu meskeni davalı oğlu ...’a bıraktığı, anılan vasiyetnamenin ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/1371 Esas 2014/1761 Karar sayılı dosyası üzerinden açıldığı dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki ... no’lu bağımsız bölümün tamamı davalı ... adına kayıtlı iken 06.03.2008 tarihli satış işlemiyle dava dışı ...’ye temlik ettiği, taşınmazın davalı ...’a geçişine ilişkin kayıtların getirtilmediği, vasiyetname ile davalıya bırakılan dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda yer alan ... no’lu bağımsız bölümün mirasbırakan adına kayıtlı olduğu, davalı tarafça delil olarak dayanılan ve mirasbırakan ile taraflar arasında düzenlendiği belirtilen 23.12.2005 tarihli protokol fotokopisine göre, mirasbırakanın dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda bulunan kat irtifakı mülkiyetini davalı oğluna bağış yoluyla devredeceğinin, bu devir nedeniyle davacının iptal tescil, tenkis, istirdat vb. dava açamayacağının, davalı adına tescil edilen dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki ... no’lu dükkan ile ilgili mirasbırakan ve davacı ...’un hiçbir hak iddia etmeyeceğinin, 10 yıl önce satılan ve parası davacı ...’a verilen zeytinlik ile ilgili olarak mirasbırakan ya da davalı ...’un hak talep etmeyeceklerinin, ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki dava dışı ... no’lu bağımsız bölümü mirasbırakan ve davalı ...’un davacı ...’a bağışlayacaklarının, yine aynı ada parselde yer alan dava dışı ... ve ... no’lu dükkanların mirasbırakan ve davacı ... tarafından davalı ...’a bağışlanacağının, bu protokolün aynı zamanda miras taksimi niteliğinde olduğunun ve bu protokolde yazılı temliklerle ilgili olarak tarafların birbirlerine karşı bağıştan rücu, tapu iptal tescil ve tenkis davası açamayacaklarının kararlaştırıldığı, eldeki davada protokol aslının sunulmadığı, davacının, sözü edilen protokolü imzalamadığını, davalıya resmi işlemlerde kullanmak üzere boş bir kağıda imza atıp verdiğini, davalının bu boş kağıdı iradesine aykırı şekilde doldurduğunu iddia ederek davalı hakkında savcılığa şikayette bulunduğu, protokol aslının bulunmadığı gibi açığa atılan imzanın kötüye kullanıldığı iddiasının yazılı delille kanıtlanması gerektiğinden bahisle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği; davacının eldeki davada, dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki 19 no’lu bağımsız bölümle ilgili olarak tazminat, vasiyetnameyle ilgili olarak da iptal ve tenkis isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir "biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç ( yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış,. 10. maddesinde de, “fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek aynı Yasanın 13. maddesinde “ yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 282. maddesinde (HUMK.nun 286 maddesinde) belirtildiği gibi bilirkişinin “rey ve mutaalası” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Türk Medeni Kanunun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Öte yandan; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davaya konu vasiyetnameyle ilgili öncelikle hukuki ehliyetsizlik iddiasının incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa mirasbırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler vs.'nin istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kuruluna gönderilerek mirasbırakanın 22.06.2006 vasiyetname tarihinde hukuki ehliyeti haiz olup olmadığının saptanması, ehliyetsiz olduğunun saptanması halinde vasiyetnamenin iptal edilmesi, ehliyetli olduğunun saptanması halinde irade fesadı iddiası yönünden bir inceleme yapılması, bu iddia da kabul görmediği takdirde vasiyetnamenin mutlak tenkise tabi ölüme bağlı bir tasarruf olduğu gözetilerek mirasbırakanın vasiyetnameyle davalıya bıraktığı dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda bulunan ... no’lu bağımsız bölüm yönünden usulünce tenkis incelemesi yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi, muris muvazaası hukuksal nedenine dayanılarak tazminat istenilen dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazda bulunan ... no’lu bağımsız bölümün tapu ve tedavül kayıtlarının, akit tablosunun getirtilerek mirasbırakandan davalıya geçip geçmediğinin, mirasbırakandan davalıya geçmiş ise ne şekilde geçtiğinin saptanıp tarafların tüm delilleri toplanarak ve yukarda değinilen ilkeler ışığında muris muvazaası bakımından inceleme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi, davalı tarafça dayanılan ancak aslı sunulmayan 23.12.2005 tarihli protokolün fotokopisine itibar edilemeyeceği nazara alınarak aslının dosyaya sunulması halinde sözü edilen protokolün de değerlendirilmesi gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
(www.corpus.com.tr)